Politika

Tunceli'de donarak ölen iki askerle ilgili araştırma önergesi AKP oylarıyla reddedildi

İyi Partili Türkkan: Bakan Soylu şehit ailesini ziyaret ederek ya kendini tatmin ediyor ya da tribünlere oynuyor

31 Ekim 2018 04:00

İyi Parti’nin, Tunceli'nin Nazımiye ilçesindeki terör operasyonunda olumsuz hava koşullarında donarak ölen 2 askerin şehit olmasıyla ilgili verdiği araştırma önergesinin gündeme alınmasına ilişkin grup önerisi TBMM Genel Kurulu’nda, AKP oylarıyla reddedildi. İyi Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, 1914 Sarıkamış faciasından 104 yıl sonra yaşanan bu olayın milli hafızamızda büyük bir acı olarak yer alırken bazı soru işaretlerini de zihinlerde bıraktığını söyledi. “Bize göre iki Mehmetçiğimizin şehit olmasında ihmal değil ihmaller zinciri vardır” diyen Türkkan, “İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu ne zaman bir şehit olsa soluğu onun ailesinin evinde alıyor, taziye ziyaretine gidiyor. Böylece, ya kendini tatmin ediyor ya da tribünlere oynuyor, onu ben bilemiyorum” diye konuştu.

 Genel Kurul’da olayın aydınlığa kavuşması için destek çağrısı yapan İYİ Parti’nin araştırma önergesinin gündeme alınması AKP oylarıyla reddedildi.

 Genel Kurul konuşmaları şöyle:  

 İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sene 2018 ve lider ülke Türkiye'de ekim ayında donarak şehit olan 2 askerle ilgili olarak araştırma önergesi veriyoruz biz. Olayın vahametini daha başından açıklayayım önce: Ekim ayı, sene 2018, donarak şehit olan 2 Türk askeri. Tunceli'de geçtiğimiz cuma günü donarak şehit olduğu açıklanan 2 Mehmetçik'imizi kaybettiğimizi olayın detaylarıyla incelenmesi ve araştırılması amacıyla Meclis grubumuzun vermiş olduğu araştırma önergesi hakkında da ben söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

1914 yılında bu ulusun bağrı, Sarıkamış'ta makbere sığmaz bir şekilde yanmıştı. Tam yüz dört yıl sonra yani bir asır sonra, vatan için çarpan yürekler yine soğuğun ateşiyle yandı. 2018 yılının Türkiye Cumhuriyeti devletini tam yüz dört yıl öncesine götürdünüz, yüz dört yıl öncesine gitti. Millî hafızamızda büyük bir acı olarak yer alan, ciğerlerimizi yakan, 1914 yılında Kars'ı Ruslardan geri almak için harekâta katılan binlerce askerimizin Sarıkamış'ta donarak ölmesini aklına getirmeden yapamıyor insan.

Değerli arkadaşlar, Jandarma Özel Harekât Timi olarak görev yapan Jandarma Uzman Çavuş Asım Türkel ve Jandarma Uzman Çavuş Ferruh Dikmen, 26 Ekim 2018 Cuma günü saat 18.30 sıralarında hava şartlarının yağışlı ve soğuk olması sebebiyle "hipotermi" tanısı konularak şehit olmuş yani bu 2 Mehmetçik'imiz donarak hayatlarını kaybetmiş. Bu bilgiyi, Jandarma Genel Komutanlığı kamuoyuna duyuruyor.

Çoğunlukla yağış olan ve hava muhalefetinin sıklıkla yaşandığı bir bölgede, teröristlerle mücadele etmek üzere operasyona gönderilen Mehmetçiklerimizin bu şekilde hayatını kaybetmesi bizi üzdüğü kadar bazı soru işaretlerini de zihnimizde bırakmıştır. Neden zihnimizde soru işaretleri var? Acaba Jandarma Özel Harekât Timi olan bu askerlerimizin tüm tedbirler alınarak operasyona gönderilmeleri gerekirken bu tedbirler alınmış mıdır? Tunceli Valiliğinden yapılan açıklamada, teröristlerle mücadele harekât kapsamında 2.300 metre rakımlı Nazımiye kırsalında sadece helikopter faaliyetiyle yaya olarak gidilebilen bölgeye, mevsim koşullarına uygun tam teçhizatlı 12 kişiden oluşan timimizin 22 Ekim 2018 tarihinde helikopterle indirildiği ifade edilmiştir. Pusu faaliyeti icra edilen timimizin ani gelişen olumsuz hava koşullarından etkilenmesi sebebiyle 26 Ekim 2018 tarihinde geri çekilmesi talimatı verildiği ancak helikopterin defaatle bölgeye ulaşmaya teşebbüs etmesine ve muhtelif tehlikeler atlatmasına rağmen görüş mesafesinin kısıtlı olması, olumsuz hava koşulları ve sarp arazi yapısı nedeniyle havadan tahliyenin gerçekleşemediği ifade edilmiştir. Bu nedenlerle, karadan ulaşılan tim personeline ilk müdahalenin yapıldığı, iki kahraman evladımızın hipotermi tanısıyla Tunceli Devlet Hastanesine sevkinin gerçekleştirildiği ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen şehit oldukları belirtilmiştir. Bu açıklamalar tatmin edici değildir. Bize göre iki Mehmetçiğimizin şehit olmasında ihmal değil ihmaller zinciri vardır arkadaşlar. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu ne zaman bir şehit olsa soluğu onun ailesinin evinde alıyor, taziye ziyaretine gidiyor. Böylece, ya kendini tatmin ediyor ya da tribünlere oynuyor, onu ben bilemiyorum. Vefalı olmak tabii ki güzel, tabii ki Sayın Bakan önce, terörle ve teröristlerle mücadele eden askerlerimizin evine gidecek ama öncelikle, neden donarak öldüğünü açıklamak zorunda. Herkesin vicdanı bir nebze de olsa rahat etmeli bu konuda.

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle donarak hayatını kaybeden askerlere rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyoruz.

Orada 2 genç insan donarak hayatını kaybetmiştir. Dersim Valisi hamasi duygularla "Orada kim varsa hepsini öldüreceğiz." gibi açıklamalarda bulunuyor. Keza İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı da aynı düşüncelerini dile getiriyorlar. Oysa bu olayın sorumlusu kim veya kimlerdir? Olayla ilgili kimlerin sorumluluğu var ve bundan sonra neler yapılacağı üzerinde açıklama yapılması gerekmektedir. Dersim'de donarak ölen askerlerle ilgili olan kısım, savaş politikalarımızın kurbanı olan yoksul çocuklardır. Donarak ölen gariban askerler ısrarla sürdürülmek istenen savaşın kurbanlarıdır.

Bakın, neredeyse her hafta en az bir zorunlu askerin intihar ettiği hususu kamuoyuna yansımaktadır. Ancak cezasızlık politikası bürokrasi tarafından, iktidar tarafından kamuoyunun tüm kurumlarına öylesine sirayet etmiş ki âdeta yetkililere bir ödül, halka ise sindirme aracı olarak sunulmaktadır. Bakın, yalnızca 2002'den 2018 yılına kadar intihar ettiği iddia edilen zorunlu asker sayısı 2.500 kişidir, üstelik bu sayı dönemin Savunma Bakanlığı verilerine dayanmaktadır.

Gerek Dersim'de donarak yaşamını yitiren askerlere, yine son dönemlerde zorunlu askerlerin şüpheli intiharlarına ilişkin etkin kovuşturma ve soruşturma yürütülmesine şüpheyle yaklaşılmaktadır. Bu konuyla ilgili araştırma önergesi ve çok sayıda soru önergesi vermiş bir siyasi partiyiz. Bu durumu ısrarla sürdürmeye çalışan cezasızlık olgusu da eklenince kötü muameleye dair caydırıcılık durumu da ortadan kaybolmaktadır. Sonuç itibarıyla hukukun üstünlüğü ve yaşam hakkının kutsallığı ilkesinden hareketle kışlalarda intihar ve cinayet başta olmak üzere insan yaşamını hiçe sayan soruşturma ve davaların takipçisi olacağımızı ısrarla belirtmek isteriz.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Genç cumhuriyetin 95'inci yılını kutluyorum. Cumhuriyetimiz dünden bugüne inandığımız değerler uğruna yitirdiğimiz kahramanların üzerinde yükselmiştir.

Yine şehitlerimiz var. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine baş sağlığı diliyorum. Onlar dondu, bizim yüreklerimiz yandı. Olayı genel hatlarıyla incelediğimizde, evet, dünyanın en iyi pilotlarına sahibiz, orada uçanlar benim arkadaşlarım, birliğimi iyi biliyorum. Oraya inememişlerse gerçekten şartların zorluğundandır, buna söyleyecek sözüm yok. Ama hava şartlarının kötüleşeceğini takip etmek, o riski hesap etmek onları oraya gönderen komutanların sorumluluğundadır. Bundan kaçış olmaz. Burada ihmal, tedbirsizlik ve öngörüsüzlük olduğunu düşünüyorum. Olay tüm boyutlarıyla incelenmeli; emir komuta durumu, operasyonun zamanlaması, personelin eğitim durumu detaylarıyla incelenmelidir. Halkımız soruyor: "Helikopter inemedi, ekipmanlar da yeterliydi, ee, bu vatan evlatları o zaman niye şehit oldu?" Bakan Soylu, bugün "Sorumluluğumuzu hissediyoruz." demiş. Keşke biz de hissetsek, keşke de millet de hissetse. Hollanda'nın Birleşmiş Milletlerde görevli 2 askeri Mali'de öldü, Hollanda Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı hemen istifa etti. İşte böyle, hissetme böyle olur. Hissetme nasıl olur biliyor musunuz? Kumpaslarla ordunun belkemiği kırıldığında, terörle mücadele eden en savaşçı komutanlar içeri alındığında ses çıkarmakla olur. O sesi çıkaran da Cumhuriyet Halk Partisidir. "Terörle mücadele edenlere telefon açtı mı Kılıçdaroğlu?" diyor Sayın Bakan. Evet açtı ve aileden şunu öğrendi: Aile şehit oğlunun haberini Mezarlıklar Müdürlüğünden öğrendi. Böyle bir travmayı yaşatmaya ne hakkınız var? Sayın Bakan, siz Zekeriya Öz'e övgüler düzerken CHP'nin Genel Başkanı tam beş sene evvel bugün 30 Ekim 2013'te neredeydi biliyor musunuz? Ordunun kumpaslarla içeri atılan, telefonda sehven terörist numaraları eklenen bir teğmeni vardı, o bendim ve cezaevinde evlenmiştim, oraya geldi benim nikâh şahidim oldu ve gözyaşı döktü orada. (CHP sıralarından alkışlar) Orada şu konuşmayı yapmıştı: "Neden burada olduğununuz biliyoruz onurlu, yurtsever, yürekli subaylar olduğunuz için, vatanınıza aşkla bağlı olduğunuz için buradasınız. Hep birlikte mücadele edeceğiz." demişti. Kitabımda da yazar bu. İşte, orduya sahip çıkmak bu! İşte, hissetmek bu! Silivri'de orduyu çakallar boğarken neredeydiniz? O zaman biz "Türk Silahlı Kuvvetleri mahkeme salonlarına sığmaz." diyorduk. Ali Tatar onur intiharıyla Hakk'a yürüdü, ailesini aradınız mı, selasını duydunuz mu, kulak verdiniz mi? Eğer Ali Tatar'ın selasına kulak verseydiniz 15 Temmuzdaki selaları zaten duymayacak olacaktınız. (CHP sıralarından alkışlar) "Sosyal medyadan terörle mücadele olmaz." demiş ama oradan beni FETÖ'cü olmakla itham etmiş. Sonra, tabii, arşiv affetmedi.

AK PARTİ GRUBU ADINA CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Acı bir olayı konuşuyoruz, üzüntümüz elbette derin ve doğru tahlil edilmesi gereken bir konu. Sözlerimin gene başında ifade etmeliyim ki, gerek yargı mercileri gerek idari makamlar konunun tümüyle aydınlatılması için soruşturmaya başlamıştır ve soruşturma yürütülmektedir, ayrıca müfettişler de görevlendirilmiştir. Gene bilinmesi gerekir ki, ülke düşmanları bu olay üzerinden, sosyal medyada, konuyla ilgisi olmayan fotoğrafları ve videoları paylaşmışlardır. Bunların hiçbirinin aslı, astarı yoktur, tamamıyla hayal mahsulüdür, güvenlik güçlerimizin moralini bozmaya yöneliktir.

Değerli arkadaşlar, Tunceli'de olan olayları tam anlayabilmek için, Tunceli kırsalının terör örgütleri bakımından ne anlama geldiğini iyi bilmek gerekir. Tunceli kırsalı, yaklaşık otuz beş yıldır, terör örgütlerinin cirit attığı, hatta aşırı sol örgütler ile bölücü terör örgütünün alan hakimiyeti sağlamak için birbiriyle çatıştığı bir alandır. Ve gene maalesef burada ifade etmek zorundayız ki geçmiş dönemlerde teknik yetersizlik ve ağır kış şartları dolayısıyla bölgede operasyonlar yapılamamış kış aylarında; dolayısıyla kış aylarında burası üslenme bölgesi olmuş, eğitimlerini burada kış aylarında yapan örgütler ise yaz aylarında şehirlerimizi kana bulamışlardır.

Gene hamdederek ifade etmek istiyorum ki son dönemde gerek teknolojik yenilikler gerek siyasi iradenin güçlü bir şekilde teröre karşı ortaya konulması sonucu on iki ay kesintisiz, ülkemizin her yerinde terör örgütleriyle mücadele edilmektedir; kış aylarında da onlara nefes aldırılmamaktadır ama işin doğası gereği çok zor bir mücadele yürütüyoruz. Bakın, 2017 yılından bugüne kadar Tunceli kırsalında 21 orta büyüklükte 9.493 operasyon yapılmış ve bölgede bölücü terör örgütüne mensup 216 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Ve Allah'a hamdolsun, 2017 yılında sadece 2 şehidimiz olmuş; 2018'de ise 26 Ekimdeki elim olayda 2 şehit vermiş bulunmaktayız.