‘Frankfurter Allgemeine Zeitung' gazetesi ABD başkanlık seçiminin galibini protesto amacıyla yapılan sokak gösterilerine şu satırları ayırmış:
"Binlerce Amerikalı günlerdir ‘Trump benim başkanım değil' yazılı pankartlarla sokaklara dökülüyor. Ama bütün dünya gibi ona karşı olan Amerika'daki kitleler de Trump'ı kabul etmek zorundalar. Demokrasi nizami seçim sonuçlarına saygı duymayı gerektirir. Bu bakımdan protestocular 2 yıl sonraki Kongre seçimleri ile dört yıl sonra yapılacak başkanlık seçiminde böyle bir sürprizle karşılaşmamak için ne yapmak gerektiğini düşünmeliler. Demokratlar kadar Cumhuriyetçilere de çok iş düşüyor. Trump'ın yaptığı gibi kitlelerin ağzına bal çalmak çözüm olamaz. Yeni Başkan vaat ettiklerinin çoğunu yapamayacak. Rakiplerine ileriyi düşünmek ve tutarlı bir karşı program hazırlamak düşüyor.”
‘Rhein-Zeitung' gazetesi Donald Trump'ın seçim zaferine Almanya'da gösterilen tepkileri şöyle yorumluyor:
"Almanya İçin Alternatif (AfD) adlı sağ popülist parti de Trump gibi memnuniyetsizlerin oylarını toplayabilmek için havalanmaya başladığından Cumhuriyetçi adayı seçenleri aptallıkla suçlamak ve dünyanın batacağına dair senaryolar çizmek önümüzdeki Almanya genel seçimleri açısından da sakıncalıdır. AfD ‘ye yakın seçmenler arasında Trumpizme sempati duyanlar az değil. Bu bakımdan politikacıların ve medyanın Dışişleri Bakanı Steinmeier'in yaptığı gibi Trump'ı ‘nefret vaizi' olarak nitelendirmemeye özen göstermesi gerekir. ‘Vatandaşın sorunlarıyla ilgilenmek' de yeterli olmayacaktır. Böyle boş sözleri artık kimse ciddiye almıyor. Almanya'da memnuniyetsizliğin ve halk ile temsilcileri arasındaki yabancılaşmanın nedenlerine inmek gerekir. Bu demokrasi açısından çok daha verimli olur.”
Lüneburg'da yayımlanan ‘Landeszeitung' gazetesi Donald Trump'un kaçakları sınır dışı edeceğine dair demeçlerine değindiği yorumunda bu gibi yaklaşımların ilkesizlikten kaynaklandığını vurguluyor:
"Obama'nın sağlık reformlarının olumlu yanları yok değil. Hillary Clinton'u içeri arttırmayı hiç ciddi bir şekilde düşünmedim. Donald Trump'ın seçim vaatlerinden çark etmeye başlamasına ancak prensipsizliğin popülizmin temel unsuru olduğunu bilmeyenler şaşar. Günah keçilerinin sıralanacağından ise şüphe yoktur. Nasıl Brexit'ten önce Avrupa Birliği'nden gelen göçmenler suçlu yerine konduysa, Trump da Meksikalı kaçak göçmenlere nefret kustu. Milyonlarca kaçak işgücü olmadan altyapı projelerini gerçekleştiremeyeceğini anladığında Trump'ın kimi günah keçisi yapacağı merak konusu olacaktır.”
Regensburg'un ‘Mittelbayerische Zeitung' gazetesi Donald Trump'ın savunma politikasıyla ilgili sözlerinin Avrupa Birliği (AB) üzerindeki muhtemel etkilerini ele alıyor:
"Çoğu Avrupalı için Brüksel'in komutasındaki AB ordusunun savaşa gönderildiğini düşünmek kâbus sayılır. Brüksel'den yönetildiği hissinin hakım olduğu Polonya ve Macaristan için AB ordusu düşüncesi birlikten ayrılma nedeni yerine geçebilir. Diğer taraftan, Baltık ülkeleriyle, Polonya, Macaristan, Slovakya ve Çekya'nın, ABD'nin artık güvenlik garantörleri olmak istememesine alışmaları gerekiyor. Trump'ın nasıl bir dış politik çizgi izleyeceğini şimdiden kestirmek zor. Yaptığı açıklamalardan, Rusya'nın yayılmacılık emellerinin Doğu Avrupalılar ile Finleri tarihi nedenlerle nasıl paniğe sürüklediğini anlayamadığı görülüyor.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: A. Günaltay