Hürriyet yazarı Murat Yetkin, ABD Başkanı Donald Trump'ın, darbe girişiminin planlayıcısı olduğu öne sürülen Fethullah Gülen'in "üzerini çizebileceğini" öne sürdü. Yetkin, "Trump yönetimi Gülen konusunda Erdoğan’a bir iyi haber verebilir, ama bu Erdoğan’ın görmeyi arzu ettiği şekilde olmayabilir. Dünya Trump’tan bu yana sanki daha hızlı dönmeye başladı, değil mi?" diye yazdı.
Murat Yetkin'in "Trump, Gülen’i neden çizebilir, biliyor musunuz?" başlığıyla yayımlanan (26 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan üç Afrika ülkesinde de aynı mesajı verdi:
1- Fethullah Gülen bir terör örgütü lideridir, elemanlarına izin vermeyin,
2- Ekonomik ilişkileri güçlendirmek için elimizden ne geliyorsa yapalım.
Şöyle bir dönemde çıkılan Tanzanya, Mozambik ve Madagaskar gezisi ve gezideki mesajlar Erdoğan’ın yasadışı Fethullahçı örgütlenmeyle mücadelenin yurt dışı ayağına ne kadar önem verdiğini gösteriyor.
İşin Erdoğan için belki en acı yanı, yine kendi yönetimindeki AK Parti’nin zamanında üstelik Dışişleri üzerinden o ülkelere tavsiyesi sayesinde Fethullahçı örgütlenme bünyesindeki okulların, hayır kuruluşlarının ve ticari örgütlenmelerin oralarda bu kadar yerleşebilmiş olmaları.
Şimdi sadece Afrika değil, Orta Asya, Kafkaslar, Balkanlarda da pek çok ülkede yirmi küsur yıldır o okullardan yetişmiş insanlar devlet dairelerinde, özel sektörde yükselip önemli mevkilere geliyorlar.
Zamanında sadece CHP değil, F-tipi örgütlenme devleti ele geçiriyor diyen herkes kötü sayıldı, başlarına olmadık işler geldi ama şimdi Cumhurbaşkanı ülke ülke dolaşıp aynı şeyi muhataplarına anlatıyor.
Bir yandan da gözü kulağı ABD’de, yeni iş başı yapan Donald Trump yönetiminden gelecek haberi bekliyor Erdoğan.
ABD’den iki konu beklentisi var. Birisi Suriye, PYD-PKK malum.
O sadece Türkiye’yi ilgilendiren bir konu değil ama ABD’nin Suriye, Irak ve daha genelde IŞİD’le mücadele siyasetini ilgilendiriyor.
Fethullah Gülen’i iadesi talebi ise yalnızca Türkiye’yi ilgilendiren bir konu.
Ama bir şekilde diğer konuya da bağlı... Hayır, ‘Hepsi üst akıl tarafından yönetiliyor’ bağlamında değil, geliyorum şimdi neden olduğuna.
Erdoğan’a bu çerçevede Trump’tan iki haber gelebilir; biri hoşuna gider ama diğerini bilemem.
Trump gerçekten Gülen’in üzerini çizebilir.
Bunu mutlaka Erdoğan’ın istediği gibi 15 Temmuz 2016 kanlı darbe girişiminin arkasındaki isim olduğu gerekçesiyle Türkiye’ye iade şeklinde yapmayabilir; bu zaten çetrefil yasal işlemler gerektiren, gerçekten zaman alacak bir işlem.
Ama mesela Türkiye’nin “Hiç değilse” söylemiyle talep ettiği, 1981 suçluların iadesi anlaşması gereğince “geçici tutuklama” ihtimali yok değil.
Ya da mesela, zamanında Al Capone örneğinde yaptıkları gibi bir fatura düzensizliği ya da benzeri bahaneyle yasal işlem başlatılması mümkün olabilir.
Ya da bakarsınız Trump yönetiminin üzerinde çalıştığı yeni çalışma ve oturma izni vize rejimi artık Gülen için geçerli görülmeyebilir.
Özetle Trump, Gülen konusunda bir adım atabilir, bu adım da Erdoğan’ı memnun edebilir.
Ama Trump bu adımı sadece Erdoğan’ı memnun etmek için atmayacaktır.
Erdoğan’ı memnun edeceğini bilerek bunu bir alış-veriş maddesi haline getirmek isteyecektir, o ayrı, ama tek nedeni bu olmayacaktır.
Aranızda, “Ama o Amerikan derin devletinin adamıydı, kendi adamlarını harcamazlar” diye düşünenler olabilir.
Öyle olduğunu bile varsaysak, Trump artık buna önem vermediğini, mesela CIA’nın artık İslamcılarla iş yapmasını istemediğini göstermek için bile bu adımı atabilir.
Çünkü muhtemelen Trump ve ekibinin gözünde, Gülen de İslam’ı dünyaya hâkim kılmak için uğraşan ve dahası bunu Amerikan topraklarından yapan başka İslamcı liderlerden farksız.
Çünkü biz Türkiye’de o yönünü çok görmek istemiyoruz ama Trump demeçlerinde sadece “IŞİD’le, ya da Arapça baş harfleriyle DAİŞ ile mücadele demiyor, “radikal İslamcılıkla” diye ekliyor.
Çünkü Trump’ın ekibinde öyle isimler var ki, yalnızca Erdoğan’ın ideolojik savaş açtığı İslamofobik olmakla kalmıyor, doğrudan İslam karşıtlığı çizgisinde görünüyorlar.
Örneğin, Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn, İslamofobi’nin mantıklı sebepleri olduğuna, mücadele edilmesi gerektiğine inanan birisi. Yeni CIA Başkanı Michael Pompeo (artık kapattığı Twitter hesabında) “İran da neredeyse Türkiye kadar demokratik - her ikisi de totaliter İslam diktatörlükleri” diye yazmış, hem de 15 Temmuz darbe girişiminin ertesi günü yazmış birisi. Trump’ın dar ekibinde yer alan Frank Gaffrey, eski başkan Obama’nın “gizli Müslüman” olduğunu bir suçlama olarak söylediği için daha önce devlet görevinden çıkarılmış birisi.
Bu tür ideolojik saplantıları bilinmeyen yeni Dışişleri Bakanı Rex Tillerson daha geçen hafta Kongre’deki ifadesinde söylediklerini de aktararak sonuna gelelim.
Tillerson, şu anda IŞİD’e karşı bütün güçleri birleştirmek gerektiğini, ama daha sonra sıranın el Kaide bağlantılı gruplara, Hizbullah benzeri İran yanlısı gruplara ve Müslüman Kardeşlere gelmesi gerektiğini söyledi.
El Kaide ve bağlantılı gruplarla Türkiye de zaten Afganistan’da, Türkiye’de, en son Suriye’de mücadele ediyor; zaten IŞİD gibi onlar da terörist örgütler listesinde, orada bir sorun yok.
İşin Hizbullah’a ne kadar geleceğinden ben de emin değilim. İran ile görüşmelerin seyriyle bağlantılı konular bunlar, biraz pazarlık kokuyor.
Müslüman Kardeşler ise pek çok Arap ülkesi tarafından terörist sayılıyor ve Türkiye bu ülkeler tarafından MK lider kadrosuna kol kanat germekle suçlanıyor.
Yani, Türkiye’nin Müslüman Kardeşler ile mücadelede ABD ile aynı çizgide olacağını söylemek zor ama işin o aşamaya gelmesi de bugünden yarına olacak bir şey değil.
Yine de siyaset, evet özellikle de uluslararası siyaset bir al-ver işi.
Örneğin bundan bir yıl önce Rusya ve Türkiye’nin Suriye’de birlikte hava akınları düzenleyeceğini söyleyene her halde deli gözüyle bakılırdı.
Bugün Rusya Suriye’deki rejimin, İran kendi kontrolündeki rejim yanlısı milislerin, Türkiye de kendi sözünü dinleyen isyancı güçlerin kolunu arkaya büküp Astana’da masaya oturtuyor.
Bu anlaşmaya mırın kırın eden grupların, daha düne kadar destek verilmiş olsa bile artık düşman muamelesi göreceği yazıyor anlaşmada.
Dolayısıyla, evet, Trump yönetimi Gülen konusunda Erdoğan’a bir iyi haber verebilir, ama bu Erdoğan’ın görmeyi arzu ettiği şekilde olmayabilir.
Dünya Trump’tan bu yana sanki daha hızlı dönmeye başladı, değil mi?