Ekin Kadir Selçuk
Bilkent Üni. Siyaset Bilimi, Doktora ve KTÜ Arş. Gör
Futbol ile siyaset arasındaki mesafeye dair pek çok kelam edildi bugüne değin. En bilindik olanı Portekizli diktatör Salazar’ın “fado, fiesta, futbol” üçlemesinde vücut buldu. Politikacıların futbolu, kitleleri “uyutmak için kullanmalarına”, futbol üzerinden oy devşirme çabalarına, futbolun içinde yer alan aktörlerin siyasilerle “duygusal” ilişkiler kurarak temsil ettikleri kulüp adına avantaj sağlamaya çalışmalarına şahit olduk.
2011 genel seçimleri öncesi şehir şehir dolaşan siyasilerin gittikleri şehrin takımının atkılarını takarak alanlarda sahne aldığı dakikalar, bu ilişkinin son dönemde en fazla billurlaştığı anlar oldu.
Aynı siyasetçinin ertesi gün başka bir takımın atkısıyla sahne alacağı akıllara geldi mi, bilinmez. Ancak şehrin futbolla olan mesafesi de siyasetçilerin futbola olan ilgi düzeylerini belirledi çoğu zaman. Takımıyla içli dışlı olan şehirlerde taktıkları atkıların rengi daha fazla dikkat çekti elbette.
‘Takımıyla içli dışlı olan şehir’ denildiği vakit akla ilk gelen şehirlerden birinin Trabzon olması şaşırtıcı değildir herhalde. Bu şehre bir kere adımını atmamış olanların dahi farkında olduğu bir muhabbet var kentle Trabzonspor arasında. Burada bir müddet yaşadığınızda bu derin muhabbetin daha da ayrımına varıyorsunuz.
Bu durum elbette hayatın her alanına etki ediyor ve haliyle siyasete de. “Trabzonspor ile arasında gerilimli bir ilişki bulunan bir liderin kentte başarılı olması pek mümkün görünmüyor”. Yine de bu kadar kesin konuşmamalıyız galiba.
Futbol sezonunu F.Bahçe’nin şampiyon tamamlamasıyla birlikte Trabzon’da Başbakan Erdoğan’a ve AKP’ye karşı büyük bir tepki doğmuştu. Şampiyonun belli olduğu akşam öfkeli Trabzonsporlular AKP binasına saldırmak istediler. Daha sonra ‘seçim sandığına Trabzonspor formasıyla gidin’ şeklinde bir kampanya da oluşturuldu.
“Tehlikenin farkına varan” Başbakan, olaylı Hopa ziyareti sonrası geldiği Trabzon’da F.Bahçe’nin şampiyonluğunda hiçbir rolü olmadığını vurguladı ve Trabzonspor için yapılan tesislere dikkati çekti. Başbakan’ın bu “endişesi” yersiz değildi elbet. Kendisi 2004 yerel seçimleri öncesinde bir Trabzonspor –F.Bahçe maçıyla ilgili yorum yapmış, bunun sonucunu belediyeyi CHP’ye kaptırarak ödemişti.
Açıkçası bu seçimler öncesinde de kentte benzer bir beklenti vardı. Konuştuğumuz pek çok insan bu kez AKP’ye oy vermeyeceklerini bunun tek nedeninin de Trabzonspor olduğunu söylüyorlardı. 2007’de Trabzon’dan sekiz milletvekili çıkmış, bunların altısını AKP, birini CHP ve birini de MHP elde etmişti. Bu kez şehirden altı milletvekili seçilecekti ve AKP’nin dörtten daha az milletvekilliği kazanabileceği iddia ediliyordu.
Seçim sonuçları açıklandığında pek çok şehirdekine benzer manzaralar yaşandı. Herkes “ben vermedim” diyor ve ortada “o halde kim verdi” sorusu kalıyordu. Merkezdeki kafelerde sonuçları takip edenler üzüntü ve öfkeyle karşılıyordu sonuçları. Altı milletvekilliğinin dördünü AKP kazandı ve bir bakıma 2007’deki başarısını tekrarladı. Hatta 2007’de yüzde 57 oy alırken bu kez bu oranı yüzde 59’a yükseltti.
AKP’nin seçim “zaferi” üzerine söz üretirken futbolun etkisini bile aşan bir organizasyon başarısından bahsetmek gerekebilir. Milliyetçi-muhafazakar hassasiyetlere vurgu, “hizmet siyaseti”yle birleştiğinde engel tanımıyor galiba.
Seçim sonuçlarına bakıldığında hükümetin şehir merkezinde oylarının yüzde 52’ye gerilediği, Çaykara, Dernekpazarı gibi ilçelerde ise yüzde 70’lere, hatta 80’lere tırmandığı görülüyor. Trabzonlu genç bir gazeteci “30 yıl önce küçük Moskova olan Maçka’da AKP’nin yüzde 62 oy almasına” hayıflanıyor.
Aslına bakılırsa AKP’nin burada “futbola rağmen” seçimleri kazandığını söylemek çok da doğru olmayabilir. Her şeyden önce eski Trabzonspor Başkanı Faruk Özak’ın yine Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olma ihtimali var. Fakat bundan daha önemlisi, AKP’nin burada spora ve Trabzonspor’a yaptığı yatırımlar. TOKİ Trabzonspor için yeni bir stat yapma çalışmalarına başladı. İş makineleri stadın yapılacağı bölgede denizi doldurmak için harekete geçti bile. Makinelerin sesi, seçim gününe doğru daha da arttı. TOKİ’nin eski başkanı Erdoğan Bayraktar AKP’nin ikinci sıra milletvekili adayıydı ve seçildi. Bayraktar’ın yeni stat projesini ne olursa olsun tamamlayacağı düşünülüyor.
Burada iktidarın gücü futbolu da aştı mı yoksa öfkeli Trabzonsporluları yine futbol üzerinden mi ikna ettiler, bu nereden baktığınıza göre değişiyor. Ancak kesin olan şu; seçim günü takımlarının formalarıyla oy vermeye giden kızgın seçmen-taraftarlar akşam sonuçlar açıklandıktan sonra öfkelerinin çemberine hemşerilerini de dahil ettiler. Kim bilir belki onlar da şehrin yüzde 60’ının aptal, iktidara oy verenlerin “bidon kafa” olduğunu düşünmüşlerdir. Nasılsa bundan ala bahane bulmak pek kolay değil!