Dicle Üniversitesi (DÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mazhar Bağlı başkanlığındaki 8 kişilik ekip, Töre ve Namus Cinayetlerine ilişkin araştırma kapsamında 46 cezaevinde töre ve namus cinayeti işleyen 190 kişiyle görüştü.
Bağlı, töre ve namus cinayetlerinin Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olduğunu, ancak şimdiye kadar bu konunun akademik olarak ciddi bir şekilde araştırılmadığını söyledi.
Töre ve namus cinayetlerini araştırarak bir takım çözüm yolları geliştirebilmek amacıyla hem DÜ'den hem de Selçuk Üniversitesinden öğretim üyeleri ile birlikte hazırladıkları ve TÜBİTAK'ın kabul ettiği araştırmayı 18 ayda tamamladıklarını ifade eden Bağlı, Adalet Bakanlığınca izin verilen 46 cezaevinde görüşmeler yaptıklarını anlattı.
Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerine göre son 5 yılda işlenen töre ve namus cinayetleri sayısının yaklaşık 350 olduğuna dikkati çeken Bağlı, "Bu veriler doğrultusunda 200 kişi ile görüşmeyi planlamıştık. 190 kişi ile görüşme yaptık. Türkiye'de bu konu ile ilgili hukukçular ve sosyologlar tarafından yapılan araştırmalar var. Bu araştırma doğrudan cezaevindeki mahkumlarla gerçekleştirilen ilk akademik araştırmadır" dedi.
'Aile karar veriyor ama, yönlendirmiyor'
Araştırmada, töre ve namus cinayetleri ile ilgili toplumda bilinen, kamuoyuna yansıyan, medyada yer alan ve akademisyenlerin belirttiği gibi genel düşüncelerin geçerli olmadığını tespit ettiklerini belirten Bağlı, bu konu ile ilgili genel kanaatlerin gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Töre ve namus cinayetine aile meclisinin karar verdiği yönünde somut bir gerçekle karşılaşmadıklarını vurgulayan Bağlı, "Aile töre ve namus cinayetine karar veriyor, ancak bu konuda bir yönlendirme yapmıyor. Ailenin kanaati zaten böyle bir cinayetin işlenmesi gerektiği yolundadır. Geleneklere göre de cinayeti işleyecek kişinin de küçük olması tercih edilir. Cezanın düşmesi açısından değil, gelenek bunu gerektiriyor. Ailenin küçüğü bunu bir görev ediniyor" dedi.
Erkekler de kadınlar kadar mağdur
Töre ve namus cinayetlerinde en büyük mağduriyeti kadınların yaşadığı yönünde genel bir düşünce olduğunu ileri süren Bağlı, araştırma sonuçlarına göre sadece kadınların değil, erkeklerin de bu cinayetlerde mağdur olduğunu gördüklerini söyledi.
Bağlı, araştırmadan çıkan sonuçlara göre, karısını öldürenlerin yüzde 25,3 ile ilk sırada yer aldığını, annesini, eşini, kız kardeşini taciz edeni öldürenlerin yüzde 16,3 ile ikinci sırada geldiğini ifade etti. Bağlı, "kız kardeşini veya ablasını namusunu koruyamadığı gerekçesi ile öldürenlerin oranı 14,7. Öldürülenlerin yüzde 58,4'ü kadın, yüzde 32,6'sı erkek. Her ikisi de
öldürülenlerin oranı ise yüzde 7."
Töre cinayetleri Ankara, İzmir ve İstanbul gibi büyük kentlerde işlense dahi cinayeti işleyenlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu kökenli olduğu yönünde bir önyargı bulunduğunu kaydeden Bağlı, şöyle konuştu:
"Bu kısmen doğru, ancak tamamen doğru olduğu söylenemez. Örneğin Trabzon, Çankırı, Zonguldak ve Amasya gibi illerde de töre ve namus cinayeti işleyenleri gördük. Bu cinayetleri işleyenlerin yüzde 24'ü bu bölgede doğmuş. Bu cinayetlerin kırsalda mı kentlerde mi işlendiği yönündeki araştırmaya göre, kırsalda çok daha yaygın gibi bilinmesine rağmen kırsal alanla kent arasında büyük farkın olmadığı tespit ettik. Namus cinayeti işleyenler arasında kır
kökenli olanların oranı daha fazla, ancak bunlar arasında yaşamının büyük bir bölümünü kentlerde ve büyük şehirlerde geçirenlerin oranı ise yüzde 50. Genel görüşlerin aksine töre ve namus cinayetlerinden erkekler de kadınlar kadar mağdur."
Severek evlenenler ağırlıkta
Doç. Dr. Bağlı, araştırmada, cinayeti işleyenlerin evlilik yapısına ilişkin olarak da çeşitli sorular yöneltildiğini kaydederek, "eşimi tanıyarak ve severek evlendim diyenlerin oranı 32,6, görücü usulü ile evlendim diyenlerin oranı ise 30,5. Bu oranlar da genel kanaatlerin çok dışında" dedi.
Gelir gruplarına göre değerlendirildiğinde, araştırmaya katılanların büyük çoğunluğunun alt gelir düzeyine sahip olduğunu belirten Doç. Dr. Bağlı, orta gelir düzeyine sahip olanların da ikinci sırada geldiğini bildirdi.
Mahalle baskısı yaygın
Bağlı, cinayetleri tek bir nedene bağlamanın çok kolay olmadığını, çevrenin bu cinayetleri ciddi şekilde onayladığını belirterek, şöyle dedi:
"Mahalle baskısı yaygın. Çevrenin etkisi ve baskısı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Cinayeti işleyenler baskı ve koşulları farklı bir biçimde yorumlayabilselerdi bu tür cinayetler daha az işlenebilirdi. Hükümlülere ailelerinden ve çevreden ne tür tepki aldıklarına dair sorular yönelttik. Mahalle baskısı cinayeti işlemeye azmettiriyor. Bir de çevrenin kişiye verdiği statü ile atfettiği roller çok öncelikli görünüyor. İnsanlar bir birey olmaktan çok toplumla birlikte var olmanın mümkün olduğunu düşünüyorlar. Bu kanı ile toplumun onlar için görmüş olduğu temel çerçevenin dışına çıkamıyorlar. Aileden birisinin gayrı meşru olarak yaptığı bir işi kendi namuslarının kirlendiği şeklinde yorumlayarak namuslarının temizlenmesi gerektiğini düşünüyorlar."
Aileleri bakıyor
Doç. Dr. Bağlı, pişman olup olmadıklarına yönelik sordukları soruya hükümlülerin yüzde 47'sinin "pişman olmadığı" yönünde görüş bildirdiğini, yüzde 44'ünün ise "pişman olduğunu" belirttiğini söyledi.
Araştırmaya katılanların yüzde 42'sinin ailelerinden olumlu, yüzde 46'sının da çevreden olumlu tepki aldığını söylediğini ifade eden Bağlı, şöyle konuştu:
"Hükümlülerin yüzde 50'sinden fazlasına ailesi bakıyor. Eşini öldürenlere ve çocuklarına, öldürülen kızın annesi bakarken kendi kızını öldüren damada da yine kayınvalide bakmaya devam ediyor. Kızını öldüren damadına bakan kayınpederler var. Çevrenin bu konuda ne kadar etkili, baskıcı olduğunu görmek mümkün. Hükümlülerin çoğu geçim sıkıntısının bulunmadığını söylüyor. Aile içerisinde fedakarlık yaptığı düşüncesi ile karısını öldüren damadın
ihtiyaçlarını kayınpederi karşılıyor. 'Aynı durumla karşılaşsalar tekrar cinayet işlerler mi' diye sorduğumuzda araştırmaya katılanların yüzde 41'i 'işlerim' dedi, yüzde 37'si ise 'hayır' dedi. 'Cinayet işlemeden intihara zorlardım' diyenlerin oranı ise yüzde 4,2. Cinayetlerin dini inanç yönünden bir baskı unsuru olup olmadığını sorduğumuzda da, hem töre, hem namus cinayetlerinin dinle ilişkisi olduğunu söyleyenlerin oranı 14,8, 'ikisinin de dinle ilişkisi yok'
diyenlerin oranı 35,3."