Gündem

'Toplumsal cinsiyet' tanımını yapan ilk uluslararası anlaşma: İstanbul Sözleşmesi yeniden gündemde

Muhafazakâr çevrelerde İstanbul Sözleşmesi'nin iptali talep ediliyor

15 Temmuz 2019 15:59

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projelerine karşı olan rahatsızlığı anlıyoruz” sözleriyle başlayan tartışma, Türkiye’nin ilk imzacılarından olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi taleplerine kadar ilerledi. Muhafazakâr çevreler,  kadınlara yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesini amaçlayan sözleşme hakkında ‘aile yapısını bozuyor’ yorumunu yaptı. Peki muhafazakâr çevrede ‘aile bütünlüğünü bozduğu’ iddiasıyla iptal edilmesi istenen İstanbul Sözleşmesi ne anlama geliyor, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda öngörülen düzenlemeler ne?

TIKLAYIN: "Müslümanlara tehdit" olduğu savunulan İstanbul Sözleşmesi için Erdoğan "Feshedilebilir" dedi

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kısaca İstanbul Sözleşmesi, temel olarak iki amacı kapsıyor; kadın ve erkek arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesi ve kadına yönelik şiddetin ortadan kalkması.

Peki kadına yönelik ayrımcılıkla mücadelede uluslararası yeni bir dönem olarak görülen İstanbul Sözleşmesi neler getiriyor? 

Sözleşmenin hükümleri özetle şöyle:

       -Aile içinde veya hanede, mağdur faille aynı evi paylaşsa da paylaşmasa da, eski veya şimdiki eş veya partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ev içi şiddettir.

      -Taraf devletler, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti bir zulüm biçimi olarak kabul eder ve mülteci uygulamasında toplumsal cinsiyete duyarlı yorum getirir.

      -Şiddete maruz kalan veya zulümden korkulduğu durumda kadına mülteci statüsü verilir. Şiddet nedeniyle eşinden ayrılan kadın, o ülke vatandaşı olmasa da sınır dışı edilemez ve ikamet izni verilir.

     -Taraflar, kültür, örf ve âdet, gelenek, din veya sözde ‘namus’un herhangi bir şiddet eylemi için mazeret oluşturmamasını sağlar. Özellikle cinsel suç faillerinin tekrar suç işlemesini engelleyen tedavi programlarının oluşturulması için yasal veya diğer tedbirleri alır.

    -Zorla gerçekleştirilen evliliklerin, mağdura aşırı mali ve idari yük olmaksızın sona erdirilmesi sağlanır.

    -Ayrıca aynı sözleşme kapsamında psikolojik şiddet ile kadın sünneti de yasalarda cezaya bağlanacak. Kadına yönelik şiddete yataklık edenler de cezalandırılacak. Devlet radyo ve televizyonlarında her ay en az 90 dakika toplumsal cinsiyet eşitliğine dair yayın yapılacak. İlk ve orta öğretim müfredatına, kadının insan hakları ve kadın-erkek eşitliği konusunda eğitime yönelik dersler konulacak.

- Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriyle etkin iş birliği tesis edilir özel sektör ve medyanın kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla politika hazırlamalarını teşvik eder.

TIKLAYIN: İşte İstanbul Sözleşmesi'nin tam metni

Sözleşme kapsamındaki suçlar

Sözleşme, taraf devletlere, aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kılıyor:

Ev içi şiddet

Taciz amaçlı takip

Tecavüz, cinsel şiddet

Zorla evlendirme

Kadınların sünnet edilmesi

Kürtaja zorlama veya kısırlaştırmaya zorlama

Sözleşmede 'toplumsal cinsiyetin' yeri

İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyetin tanımını yapan ilk uluslararası anlaşma olarak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemine vurgu yapıyor. Sözleşmede, kadını ve erkeği yalnızca biyolojik olarak dişi ve erkek olarak kabul eden anlayışın yanısıra kadına ve erkeğe belirli roller atfeden toplum kategorilerinin devlet tarafından değiştirilmesi gerektiği yer alıyor. 

Sözleşmede devlet düzeyinde edilen talepler arasında, "Kadınlara yönelik şiddetin kabullenilmesine neden olan tutumların, toplumsal cinsiyet rollerinin ve klişelerin değiştirilmesi" ifadeleri yer alıyor. 

Sözleşmenin denetimi nasıl sağlanıyor? 

Sözleşmede yer alan hükümlerin ne ölçüde uygulandığına dair bir izleme örgütü bulunuyor. Kadınlara yönelik şiddetle ve ev içi şiddetle mücadele konusunda uzmanlar grubu (GREVIO) adındaki örgüt, bağımsız uzmanlardan ve sözleşmeye taraf devletlerin temsilcilerinden oluşan bir siyasi organ. 

GREVIO'nun ilk raporunda Türkiye

GREVIO uzmanları, 2017’de Türkiye’de bir saha çalışması gerçekleştirdi. Çalışmanın sonunda, uzman sivil toplum kuruluşlarının katkıları ve Türk hükümetinin verileri ışığında hazırlanan raporda, Türkiye’de 2012 yılında çıkarılan “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu” ve bu yasayı izleyen milli eylem planları önemli adımlar olarak gösterildi. Ancak kadına karşı şiddeti önleme ve mücadelede genel politikaların sistematik ve kapsamlı değerlendirmeye tutulmaması eleştirildi. Kadının "anne ve bakım sağlayıcı” şeklindeki geleneksel rollerini vurgulamaya dayalı yaklaşımın “kadın ve erkeğin aile ve toplumdaki rol ve sorumluluklarına ilişkin klişeleşmiş ayrımcı önyargılar ile mücadeleyi engellediği” görüşüne yer verildi.

Türkiye rapora gönderdiği yanıtta, “cinsiyet eşitliği ve aile politikaları arasında çelişkili gerilim” olduğu görüşüne karşı çıktı.

TIKLAYIN: Türkiye'nin kadına yönelik şiddetle mücadele karnesi açıklandı

 Yeniden gündemde: "Tehdit olarak ele alınamaz" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'muhafazakâr çevredeki rahatsızlıkları anladığını' söylemesinin dışında Saadet Partisi Konya Milletvekili ve Gençlik Kolları Başkanı Abdulkadir Karaduman da söz konusu sözleşmede aile ve evliliğin uygunsuz bir kurum olarak anlatıldığını öne sürdü, "Kim ne diyorsa desin, hangi tarafta durursa dursun, toplumu bir felakete ve uçuruma sürükleyen, haneleri birbirinden ayıran İstanbul Sözleşmesi derhal feshedilmelidir" açıklaması yaptı. 

Sosyal medyada aile yapısının bozulduğu iddia edilerek sözleşmenin iptal edilmesi yönünde kampanya yapıldı. 

Kadın Meclisleri, sosyal medya üzerinden açıklama yayımlayarak, sözleşmeye yönelik eleştirileri yanıtladı.

Açıklamada, "İstanbul Sözleşmesi şiddetten uzak bir hayatın yeniden inşası için devlete bütünlüklü bir önleme, koruma, kovuşturma, politika geliştirme yükümlülüğü getirir. Aile içerisinde şiddete uğrayan kadınları korumaya ve desteklemeye yönelik önlemler tehdit olarak ele alınamaz.

Her nerede olursa olsun kimi toplumsal değerlere göre mahrem sayılan aile içerisinde de kadınların başta yaşam hakları için İstanbul Sözleşmesi’nde de temel alındığı gibi toplumsal cinsiyet eşitliği esastır. Toplumsal cinsiyet adaleti” gibi ölçülemeyen muğlak söylemler ile eşitlik sağlanamaz, toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddet göreli hale getirilemez." denildi.