-Toplum yorgun düşer ANKARA (A.A) - 18.01.2012 - TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ''Bir ülke düşünün ki bütün enerjisini, çabasını, gayretini anayasal tartışmalarla geçiriyorsa o toplum yorgun düşer, bıkkın olur'' dedi. Çiçek, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfının düzenlediği ''Türkiye'nin Anayasa Birikiminden Yeni Anayasaya Doğru'' konulu panelin açılışında, SETA'nın hazırladığı ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasaları ve Anayasa Önerileri'' konulu kitabın anayasa çalışmalarına önemli katkılar sağlayacağını söyledi. Anayasanın uzun zamandır konuşulduğunu, aslında konuşulacak başka bir şeyin de kalmadığını belirten Çiçek, Uzlaştırma Komisyonunun da en geç yıl sonuna kadar anayasa taslağı çıkarmasını umduğunu ifade etti. Türkiye'nin anayasa sorunu olduğunu vurgulayan Çiçek, Türkiye'nin çok partili siyasi hayatı 60 yıl olarak kabul edilirse bunun yarısının anayasayı şikayetle geçtiğine dikkati çekti. Mevcut anayasa ile Türkiye'yi ileri taşımada çok büyük zorluklar olduğunu anlatan Çiçek, Genelkurmay Başkanının nerede yargılanacağı, dokunulmazlık, Cumhurbaşkanlığı süresi ve tutuklu milletvekillerinin durumu gibi birçok konunun anayasa ile ilişkilendirildiğini de söyledi. Çiçek, ''Bir ülke düşünün ki bütün enerjisini, çabasını, gayretini anayasal tartışmalarla geçiriyorsa o toplum yorgun düşer, bıkkın olur. Bunları tartışıyor, tartışıyor da bir yere bağlayamıyorsak, neticelendiremiyorsak o başka bir sıkıntıyı beraberinde getiriyor'' diye konuştu. Bugüne kadar 1982 Anayasası'nın üzerinde birçok değişiklik yapıldığını, takvime konulduğunda ise 13-14 ayda bir anayasanın ele alındığını ifade eden Çiçek, daha sonra da TBMM'nin onunla ilgili uyum yasalarıyla çalıştığını anlattı. Anayasanın en temel yasa olarak devletin iş ve işleyişlerini düzenlediğini vurgulayan Çiçek, şunları kaydetti: ''Hukuk istikrarı bırakmadığı için buna bağlı olarak başka türlü sorunları da çözemedik. Bunun en dramatik örneğini 2008'de yaşadık. TBMM'de 345-346 milletvekili var, sayısal istikrar var, görünürde siyasal istikrar da var gözüküyor, ama bir parti ile ilgili bu anayasaya göre pekala kapatma davası açılıyor. Bu kadar çoğunluğa sahip olan bir partinin mensupları, yarın ne olacak onu bilme imkanına sahip değil. Canım birisi de dese ki 'TBMM'de yeterli çoğunluğunuz var; hadi istediğinizi yapın' neyin yapılamadığını, nelerin yapılamadığını bugün çok daha net anlıyoruz. Hele hele gündemdeki davalarla da anayasal irtibatları kurduğunuzda Türkiye'nin ne büyük sıkıntıları geride bırakarak bu günlere geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu sebeple bir an evvel bizim bu anayasa meselesini çözmemiz gerekiyor.'' -Yetki gasbı- 1982 anayasasının kapalı kapılar ardından hazırlandığına yönelik eleştirilere karşı yeni anayasada halkın ne istediğini öğrenmeye çalıştıklarını belirten Çiçek, herkesin yeni anayasaya destek vermesi gerektiğini söyleyerek, ''Şikayet ile katkı arasındaki makas hala çok açık görülüyor. 'Nasıl olsa seçtiklerim var' anlayışı temsili demokraside olur, ama şimdi katılımcı demokrasi diyoruz'' dedi. Çiçek sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu anayasadaki bir kısım yetki gaspları sebebiyle Türkiye çok ciddi bunalımların içine girdi, ciddi ekonomik sıkıntılar içine girdi. Bunların parasal hesabını bile yapmak mümkün değil. Yeri geldi yargı kendi hududunu aşarak yasamanın yetkisini gasp etti. Bunun en güzel misali 367 ve 411 kararıdır. Yeri geldi yargı siyasallaşıyor... 'Yargı siyasallaşıyor' tartışması yapılıyor bugünlerde. Yargının siyasallaşması en başta eşittir; yerindelik denetimi yapmasıdır. 10 senedir bu ülkede yargı yerindelik denetimi yapıyor. Yargının buna hakkı da yok yetkisi de yok bu anayasaya göre. Yargı hukuksal denetim yapar. Yasama organının yerine geçerek bu ülkenin yararına mıdır zararına mıdır menfaatine midir değil midir; bunun takdir yetkisi hiç bir zaman hiç bir ülkede yargıda olamaz. Ama gelin görün ki bir kısım yargı kararları değil, çoğu yargı kararları yerindelik denetimi yapıyor; bu tam yargının siyasallaşması halidir. Yoksa sadece filanca kurulda falancanın filancanın olmasına bakarak yargının siyasallaşıp siyasallaşmadığını söylemek doğru olmaz.'' -İyi niyetle- Anayasanın hazırlanması noktasında hiç kimsenin ısrarcı olmaması gerektiğini ve ortak noktanın bulmaya çalışılmasının önemli olduğunu anlatan Çiçek, yeni bir anayasanın da sıfır sorunlu Türkiye yaratmayacağını kaydetti. Çiçek, şöyle devam etti: ''Mayıs ayı başında bir anayasa taslak metni çıkacak. 'Size göre bu taslak anayasa metni nasıl hazırlanmalı, bunun yöntemi nasıl olmalı?' Bunların hepsi başlangıçta bizim ihtiyacımız olan hususlardır. Biz de 50 defa anayasa yapmadık, işte ilk defa bir anayasayı derli toplu yapmaya çalışıyoruz. Bizim de eksikliğimiz olabilir, eksikliğimiz vardır, yanlışımız da olabilir, ama iyi niyetle bir şey yapmaya çalışıyoruz. Bir tartışma yapacaksak geride bıraktıklarımıza dönerek tartışma yapamayız. Halen şu saatten itibarıyla 'Asli kurucu iktidar, tali kurucu iktidar' zırvasıyla Türkiye'yi kimse meşgul etmemeli. Askeri darbeyi yapanların kurduğu meclisin anayasayı yapma yetkisi olacak, yüzde 95'in temsil edildiği bir meclis anayasa yapamayacak, halen böyle düşünenler varsa bunlara şaşarım. Bunlarla toplum meşgul edilmemeli. TBMM'de grubu olan 4 parti aldıkları kararlarla üç dört noktada anlaştılar. 'Bu meclis anayasa yapabilir' dediler. 'Yapamaz' diyen varsa başka meclise koşsun. Bu meclis anayasayı yapacak bizim de sorumluluğumuz budur. Bu anayasayı yapmalıyız. Ne yapıp yapıp bu düşünceleri mahkum etmek adına mahcup etmek adına, bir anayasa yapmalıyız ki halkın seçtiği meclisler anayasa yapabilir bu dünya literatürüne de çok önemli bir katkı olacaktır. Bu meclis çok büyük bir yükün altına girmiştir. Geriye dönüş imkanımız yoktur. Bu işi erteleme imkanımız yoktur. Bu anayasayı ne yapıp yapıp yeni baştan ele alıp yeni bir anayasayı inşallah bu yılın sonuna bitirmemiz gerekiyor. Olmadığı takdirde, 30 yıldır koro halinde şikayet ettiğimiz bu anayasaya hayat hakkı veririz. Bir 30 yıl daha tartışılır, 30 yıl daha bu ve benzeri giderek katlanan anayasal sorunlarla Türkiye zaman kaybeder, imkan kaybeder, fırsat kaybeder ve bunun da bedeli hepimize çok ağır olur.''