Diana Hodali
Yıllardır süren iç savaş, Suriye'de sadece binaları değil, ekonomiyi de tarumar etti. Savaşla birlikte Şam rejimine karşı uygulanan uluslararası ekonomik ambargolar sonucu iyice derinleşen ekonomik kriz nedeniyle Suriye Lirası, 2019 yılında adeta yere çakıldı. Ülkenin kuzeybatısında yer alan Türkiye'nin sınır komşusu İdlib vilayetinde yönetimi elinde bulunduran El Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi kökenli Heyet Tahrir el- Şam (HTŞ) örgütü, 2020 yazında hayat pahalılığı ve ekonomik krizi azaltmak amacıyla Türk Lirası'nı tedavüle soktu. Bölgede yaklaşık bir buçuk yıldır TL, zorunlu ödeme aracı olarak kullanılıyor.
TL'deki değer kaybı fiyatları uçurdu
Londra merkezli İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House'dan Suriye uzmanı Zeki Mehchy, İdlib'deki ekonomik durumun bir buçuk yıldır nispeten istikrarlı kaldığını söylüyor ve ekliyor: "Ancak şimdi Türk Lirası da serbest düşüşe geçti. Bu da İdlib halkının yaşam koşullarını ciddi şekilde etkiliyor."
İdlib vilayetinin nüfusu halihazırda yaklaşık dört milyon ve bunun bir milyondan fazlası mülteci kamplarında yaşıyor. Birçoğu, savaş nedeniyle Suriye içinde birkaç kez göç etmek zorunda kalmış. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre, İdlib'de yaşayanların yaklaşık yüzde 75'i insanî yardıma bağımlı. Buna bir de korona salgını ve Esad rejimi ile destekçileri tarafından vilayetin güney bölgelerinin sürekli bombalanması da eklenince, hayat koşulları daha da zorlu hale geliyor.
Türk Lirası, 2020 yazında bölgede ödeme aracı olarak yürürlüğe girdiğinde, dolar kuru 6,8 liraydı. Şu anda ise neredeyse iki misli artarak 13 lira bandına yükselmiş durumda (30 Kasım 2021 itibariyle).
İdlib'de bir kuaför salonunda çalışan 46 yaşındaki Hatice, "TL bu kadar çok değer kaybedince dükkânlar ve tüccarlar fiyatları hemen yükseltti." diyor. Haftada sadece 100 TL kazanan insanlar olduğunu söyleyen Hatice "Yemek pişirmek için bir mutfak tüpüne 157 lira ödemek zorundaysanız, bunu nasıl karşılayabilirsiniz?" diye soruyor.
Türkiye'den gelen mallar ve kacakçılık
İdlib yönetimiyle işbirliği yapan petrol şirketi Watad Petroleum, Türk Lirası'nın değeri düşünce hemen akaryakıt fiyatlarını yükseltti. Watad'ın arkasında kimin olduğu bilinmiyor. Ancak kuzeybatı Suriye'de kullanılan petrolü büyük ölçüde Türkiye'den alıyorlar. Sadece petrol değil; bölgede kullanılan malların neredeyse tamamı Türkiye menşeili. Mal geçişleri genelde Bab el-Hava sınır kapısından yapılıyor.
Hatice de bunu tasdik ediyor: "Kuaför salonunda sadece Türkiye'den gelen ürünleri kullanıyoruz. Ama tabi piyasada bazı yerli mallar da alınıp satılıyor."
Suriye uzmanı Zeki Mehchy, İdlib'in kendine ait bir mali kaynağı olmadığını söylüyor. Örneğin bölgede buğday yetiştiriliyor ancak halkın ekmek ihtiyacı yine de karşılanamıyor. Mehchy, "Bu yüzden İdlib halkı büyük ölçüde Türkiye'den, rejimin kontrolündeki bölgelerden veya Kürt bölgelerinden gelen mallara bağımlı durumda" diyor.
Suriye içinden İdlib'e ulaşan malların çoğu kaçak. Uluslararası yaptırımlar, rejimin kontrolündeki bölgelerde günlük ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının yükseltilmesine neden oluyor. Bundan istifade eden kaçakçılar, temin ettikleri ürünlerin üzerine astronomik kâr marjları ilave ediyor. Tüm bu sürecin kabarık faturasını da en nihayetinde İdlib'deki yoksul tüketiciler ödemek zorunda kalıyor.
Yeni bir insanî felaket kapıda
Hatice ve ailesi doğma büyüme İdlibli . Başlarını sokacakları bir barınağa sahip oldukları için şükrediyorlar. Kıt kanaat geçinebildikleri için kendilerini şanslı görüyorlar: "Buradaki diğer insanlar çok daha kötü durumda. Çadırlarda yaşıyorlar ve maddi yardıma muhtaçlar."
Medico International adlı uluslararası yardım ve insan hakları kuruluşu yetkilisi Till Küster, özellikle kış mevsiminin başlaması ve korona salgını nedeniyle yeni bir insanî felaket tehdidinin kapıda olduğunu söylüyor: "Çoğu işçiye günlük ücretleri Türk Lirası olarak ödeniyor. Eğer durum böyle devam ederse insanlar yakında ekmek dahi alamayacak. Buraya şu anda sadece gıda bağışları veya para desteği yoluyla yardım edilebilir."
Tüm bu olumsuz koşullara rağmen Hatice ve ailesi, İdlib'i terk etmeyi düşünmüyor. Zaten iki kardeşiyle birlikte göç etmesi pek mümkün olmazdı. "Onlarla nereye gideyim?" diye soruyor. Hatice, burada kalıp mücadele etmek ve özellikle hemcinslerine faydalı olmak istiyor: "Buradaki kadınlara zanaatımı öğreterek ekonomik bir perspektif kazandırmanın da önemli olduğunu düşünüyorum. Kimseye muhtaç olmadan kendilerine bakabilmelerini istiyorum."