Hürriyet gazetesi yazarı Cengiz Semercioğlu, tiyatrocu Burak Sergen'in Marquis de Sade rolünden çıkarıldığını cumartesi günkü yazısından öğrendiğini belirterek "Bunun üzerine aradı beni Burak Sergen, 'Çok canım sıkkın... İki gündür kendime gelemiyorum... İnanamıyorum' Erdal Beşikçioğlu ego sarmalı içinde" dediğini aktardı. Burak Sergen'in açıklamaları üzerine Erdal Beşikçioğlu'nu aradığını da söyleyen Semercioğlu Beşikçioğlu'nun "Bir gün sonra tam da bunu söyleyeceğim, bunları anlatacağım bir toplantı koyduk. Kendisine de toplantı saatini ilettik. Burak Abi toplantıya gelmedi. Bazen tiyatro sahnesinde böyle faşizan hareketler uygundur" ifadesini kullandığını yazdı.
Cengiz Semercioğlu'nun Hürriyet gazetesinde yayımlanan yazısından ilgili bölüm şöyle:
Son dakikada oyundan çıkarılan Burak Sergen isyan etti: Erdal Beşikçioğlu bir ego sarmalı içinde...
Erdal Beşikçioğlu'nun yönettiği ve Burak Sergen'in Marquis de Sade rolünü üstlendiği oyunun galadan bir gün önce ertelendiğini yazmıştım cumartesi günü...
Burak Sergen’in Kara Sevda’daki rolü nedeniyle genel provalara gelemediği, bu nedenle de Marquis de Sade rolünü Erdal’ın üstlendiğini de belirtmiştim.
Ben bunun iki oyuncu arasında karşılıklı bir anlaşmayla yapıldığını düşünüyordum... Meğer öyle değilmiş! Meğer Burak Sergen oyundan gönderildiğini cumartesi günü benim yazımdan öğrenmiş...
Bunun üzerine aradı beni Burak Sergen... “Çok canım sıkkın... İki gündür kendime gelemiyorum... İnanamıyorum...” diyerek başladı söze usta oyuncu...
Ben de merak edip sordum...
Dizi çekimleri nedeniyle provalara gidemediğin için iptal etmiş oyunu Erdal...
- Kesinlikle öyle bir şey yok. Her provaya gittim. Sadece 2 provaya gidemedim, onda da Erdal Ankara’da olduğu için. Benim yüzümden iptal edilmiş tek bir prova yok. Bütün cinayeti üzerime yıktı Erdal...
Ay Yapım izin vermiyormuş oyuncularına...
- Doğrudur ama bir tek bana özel izin veriyorlardı. Ben geçen yıl da Çingene Boksör’de oynadım, ne provaları ne de turneleri aksattım. Benim için tiyatro dendi mi akan sular durur. Ben sanat etiğini bilmeyeceğim de Erdal mı bilecek! Ay Yapım gala için çelenklerini falan hazırlamıştı, tam kadro geleceklerdi oyunumuza...
Erdal oyunda yer almayacağınla ilgili hiç aramadı mı seni?
- Hayır... Ben de buna şaşırıyorum zaten. Ben senin cumartesi günkü yazından öğrendim oyunda yer almayacağımı... Marquis de Sade rolünü Erdal’ın üstleneceğini... Şaşkınlık içindeyim. Oyunu sevmiş olabilirsin, rolü oynamak istemiş olabilirsin ama önce bana söyle... Bu hiç etik bir davranış değil.
Marquis de Sade rolünü kendi oynamak için mi yaptı bunu Erdal yani?
- Herhalde kendi oynamak istedi. Bu fikri hep kafamdan atmak istiyorum ama başka bir izahı olamaz. Orası senin tiyatron zaten. Oyunu da sen yönetiyorsun. Provalar devam ettikçe oyunu sevmiş olabilir. Gözün olabilir rolde. Ben onun büyüğüyüm. Gel bana söyle... “Abi ben bu rolü sevdim” dese, o oynar ben yönetirdim. Bana söylese bunu da sorun etmezdim. Marquis de Sade rolünü seve seve Erdal’a verirdim. Böyle yaptığı için çok üzgünüm.
Ne zamandır çalışıyordunuz bu oyuna?
- 4 aydır çalışıyoruz... 14 Nisan’da başladık. Hadi iki ay yaz tatili de, kemiksiz dört aydır çalışıyorum.
Benim yazıdan sonra da aramadı mı Erdal?
- Şu saate kadar aramadı. Çok canım sıkkın. Şu anda biraz bağırıp rahatlamak için Fenerbahçe maçına geldim...
Provalarda bugüne kadar hiç gerginlik, tartışma var mıydı aranızda?
- Hiçbir problemimiz yoktu. Tartışma olmadı hiç... Bana karşı hiçbir terbiyesizliği de olmadı... Abi derdi, usta diye hitap ederdi... Bana rolü teklif ederken de “Ben hem oynayıp hem yönetiyorum hep. Bir kez de usta bir oyuncuyla çalışalım tiyatromuzda” demişti. Sonrasında da hiç sorun yaşamadık. Ama genel provalar sonrasında dekorun, oyunun şaşaasına kapıldı diye düşünüyorum. Bir ego sarmalı içinde kendisi.
Geçen perşembe günü ben röportaja geliyordum genel provaya...
- Aynı gün Gece Gündüz programı için çekim yaptık zaten. Çıktık hep beraber konuştuk, yayınlandı bu program. O çekimin akşamında sahne amiriyle haber gönderdi. “Galayı ileri atın, Burak Abi’ye de haber verin” demiş... Bir şeyleri beğenmemiş olabilir diye düşündüm ama rolü kendine aldığı aklımın ucundan bile geçmedi. Çünkü 32 yılımı tamamladım sahnede, böyle bir şey görmedim. Erdal oyuncaklarla oynarken ben sahnedeydim.
Hem tiyatronun patronu, hem oyunun yönetmeni olarak Erdal’ın çıkan işi beğenmeme hakkı yok mu?
- Elbette var... Daha önce de beğenmediği şeyler oldu. Kaç tane oyuncu değiştirdi kadroda. Kadın oyuncular, erkek oyuncular içinde değişenler oldu. Ama benimle ilgili hiçbir şey yoktu ortada... Son dakikada rolü alıp galayı erteledi çünkü kendisi hayal dünyasında yaşıyor.
Beşikçioğlu: Bazen faşizan bir hareket uygulamak gerekir
Burak Sergen’in iddiaları üzerine Erdal Beşikçioğlu’yla da konuştum dün...
“Marquis de Sade rolünü kendin oynamak istediğin için mi Burak Sergen’i gönderdin?” diye sordum...
Güldü ve şunları söyledi:
“Böyle saçma sapan bir şey olabilir mi? Ben sahneye koyacağım oyunun ne olduğunu bilmiyor muyum? Bu rolü oynamak istesem Burak Abi’ye de teklif etmez, en başından zaten oynardım.”
Peki son dakikada ne problem çıktı da, galaya bir gün kala oyunu iptal ettin?
- Tek kişilik bir oyun değil bu... Öyle olsa Burak Abi çıkar, oyununu oynar, biter... Ama burada tek değilsin. Yanındaki arkadaşların senin tecrübende olmayabilir, uyum sorunu yaşanabilir. Bir kez olsun biz böyle bir sorunu dile getirmedik. Son gün iyi olmayacağına inandım...
Bunu Burak Sergen’e neden söylemedin, benim yazımdan öğrenmiş...
- Bir gün sonra tam da bunu söyleyeceğim, bunları anlatacağım bir toplantı koyduk. Kendisine de toplantı saatini ilettik. Burak Abi toplantıya gelmedi... Sonra da senin yazın çıktı zaten, oradan öğrenmek zorunda kaldı...
Provaları aksatmadım diyor, bütün provalara gelmiş...
- Bazı şeyler olmayınca olmuyor, zorlamamak lazım. Bu oyunda da olmadı işte... Ben neden olmadığını tartışmayalım, iş buralara gelmesin, polemikler çıkmasın diye işi dizi setlerine bağlayıp geçelim dedim... Geçiştirelim diye, hiç kimseye zeval gelmesin diye yaptım. Derinlere inip tartışmalar yapmayalım neden olmadığına dair... Bazen tiyatro sahnesinde böyle faşizan hareketler uygundur.
Beğenmediğin oyuncuları değiştirmişsin zaten...
- Hepsi de Burak Abi’nin bilgisi dahilinde oldu. Konservatuvar geleneklerine uygun şekilde, gelen giden bütün gençler usta oyuncuya soruldu. Hiyerarşi neyi gerektiriyorsa o yapıldı. Kendisine bir gün dahi en ufak saygısızlık yapılmadı.
Bunu Burak Sergen de söylüyor zaten...
- Öyleyse? Bu tiyatronun ekonomisi var bir de... Benim böyle bir karar almamın maliyetini düşünün. Biz bunu kendi içimizde sübvanse ederiz ama o kadar yatırımı iki gün kala heba etmek ciddi bir mali yükümlülük. Deli miyim ben iki gün kala bu rolü ben oynayayım diyeyim. Böyle bir şımarıklık yapma lüksüm yok...
Şimdi rolü sen mi oynayacaksın?
- Üç gündür harıl harıl ezber yapıyorum. Bir Delinin Hatıra Defteri’ni oynuyorum ben... Bir Oksimoronun Hikayesi adlı tek kişilik bir oyuna hazırlanıyordum. Şimdi bütün sezon planları altüst oldu. Hem repertuvar hem de ekonomik olarak... Nasıl karar vereceğim bilmiyorum.
Genel olarak beğenmediğin şeyleri özetleyecek olursan...
- Bu oyunda tek başına hareket edemezsin. 5-6 arkadaşla asgari müşterekte buluşmak lazım. Herkes sahneye dediğim zaman sahneyi terk edersen olmaz... Meğer karşımda kocaman bir çocuk varmış.
Bir daha Burak Sergen’le çalışır mısın?
- Burak Abi bir daha çalışmak isterse neden çalışmayalım ki...