Times: Pekin yönetimi, Türkiye'deki Uygurlar'ı ajanlık yapmaya zorluyor
04 Aralık 2020 12:10
Times gazetesi, Pekin yönetiminin Çin'deki ailelerini kullanarak İstanbul'da yaşayan Uygurlar'ı casusluk yapmaya zorladığını yazdı.
Gazetenin İstanbul Muhabiri Hannah Lucinda Smith'in imzasını taşıyan habere göre, Whatsapp mesajlarında ve İstanbul'daki Çin Konsolosluğu'yla konuşmaların kayıtlarında, yetkililerin sürgündeki diğer Uygurlar hakkında bilgi karşılığında, para ya da Çin'de kamplarda tutulan aileleriyle temas kurma şansı teklif ettikleri görülüyor.
Gazete, Türkiye'de 30 bin kadar Uygur'un yaşadığını ve bunların birçoğunun Pekin'in Sincan bölgesindeki kovuşturmalarının başlamasından sonra kaçtığını belirtiyor.
Gazeteye konuşan 29 yaşındaki Jevlan Şirmemmet adlı sürgündeki bir Uygur, 2011'de üniversite öğrencisi olarak Türkiye'ye geldiğini ve 2016'da Sincan'a yaptığı son ziyarette, parti yetkililerinin kendisiyle temas kurduğunu söylüyor.
Şirmemmet yaşadıklarını "İki ajan beni görmeye geldi. Urumçi'deki bir kafede iki saatten fazla oturduk, benimle çok nazik konuşuyorlardı. Bana 'Hükümet seni seviyor, sen Çin'in evladısın. Okula ve Türkiye'ye Çin Komünist Partisi sayesinde gittin, şimdi onlara teşekkür etmek için bir şeyler yapmalısın' dediler" diye anlatıyor.
Şirmemmet İstanbul'a döndüğünde, ajanların mesaj göndermeye devam ettiğini ve havaalanında karşılayabilmeleri için bir sonraki Çin seyahati için bilet aldığında kendilerine haber vermelerini istediklerini aktarıyor.
Ancak daha sonra, Uygurlar'a yönelik toplu tutuklama haberlerinin sızmaya başlaması ve İstanbul'daki birkaç arkadaşının tatil için Sincan'a gittikten sonra ortadan kaybolmalarının ardından, Şirmemmet'in Türkiye'de kalmaya karar verdiği belirtiliyor.
Ocak 2018'de ise ailesiyle temasının birden kesildiği, arkadaşlarının ve akrabalarının Çinli sosyal medya uygulaması WeChat hesaplarından kendisini silmeye başladığı kaydediliyor. Geçen yılın Ocak ayındaysa, anne ve babası ile erkek kardeşinin kamplara götürüldüğü ve annesinin 2013'teki Türkiye seyahatinin ardından, beş yıl hapse çarptırıldığı kaydediliyor.
Şirmemmet babası ve erkek kardeşinin daha sonra serbest bırakıldığını babasıyla sadece bir kez, Sincan'daki bir polis karakolundan telefon açtığında konuşabildiğini belirtiyor.
Şirmemmet "30 aydır konuşmamıştık ama babamın bana söylediği ilk şey neydi? Annemin serbest kalması için yürüttüğüm kampanyaya son vermemi istedi" diyor.
Daha sonra ailesine ne olduğunu öğrenebilmek için İstanbul'daki Çin Konsolosluğu ile temasa geçtiğini anlatıyor. Bir konsolosluk yetkilisiyle 12 Şubat'ta yaptığı görüşmede, yetkilinin Türkiye'deki eylemlerinin annesinin tutuklanmasına yol açmış olabileceğini ve hiç ayak basmadığı Mısır'da muhaliflerle buluşmakla suçlandığını söylüyor.
Gazeteye konuşan ve adının açıklanmasını istemeyen diğer Uygurlar da Türkiye'deki bağlantıları hakkında bilgi sağlamalarının istendiğini anlatıyor.
İstanbul'da bir dükkan işleten bir Uygur "Çin'den bir telefon geldi. Karşımdaki adam adımı, iş ortağımın da adını biliyordu" diyor.
Bu Uygur vatandaşı da, Sincan'da birçok kez gözaltına alınıp, sorgulanmasının ardından 2013'te kaçak yollardan Türkiye'ye gittiğini anlatıyor.
Ailesini Çin'de bırakmak zorunda kaldığını anlatan Uygur "Eşime ve çocuklarıma pasaport vermelerini ve buraya yollamalarını istedim. Bana, karşılığında buna değecek bir şey vermem gerektiğini söylediler. En az bir hafta düşündüm. Bir yanda ailem, diğer yanda masum insanlar. Kendi anne ve babamın iyiliği için arkadaşlarım hakkında bilgi verirsem, o arkadaşlarımın anne ve babasına ne olurdu?" diyor.
Nisan 2018'de Çin hükümeti adına casusluk yapmamaya karar verdikten sonra Whatsapp'ta bir Türk numarasından mesajlar almaya başladığını ve bu mesajı yollayanların İstanbul'da nerelere gittiğini ve neler yaptığını bildiğini anlatıyor. Ayrıca Çin'deki ailesine örtülü tehditlerde bulunduğunu söylüyor.
Türkiye'ye 2016'da hamileyken kaçan bir Uygur kadın da, iki çocuğunu yanında getirdiğini, ancak bir kızı ve kocasını Sincan'da bıraktığını anlatıyor. Söz konusu kadın Çin makamlarından Haziran 2017'de bir telefon geldiğini belirtiyor ve "Bana orada başka Uygurları tanıyıp tanımadığımı sordular. Tanımadığımı söylediğimde, bana inanmadılar. Bana her gün mesaj attılar. 'Yalan söylüyorsun, kocan ve kızın elimizde' dediler" diyor.
"Dışarı çıkıp, yabancıların fotoğraflarını çekmeyi düşündüm. Oğlum karşı çıktı. Daha sonra sim kartı attım" diye de ekliyor.
Haberde, sürgünde yaşayan Uygurlar'ın dünyanın dikkatini Sincan'da yaşananlara çektiği ve bazıları çalışma kamplarında imal edilen Çin ürünlerini boykot etme çağrılarının gündeme geldiği kaydediliyor.
Pekin'in ise, Uygurlar'ın bu kamplara Çince öğrenmeleri ve radikal İslam'la mücadele için gönderildiklerini savunduğu vurgulanıyor.