-TGC 65 YAŞINDA İSTANBUL (A.A) - 10.06.2011 - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, ''Gerek Türk Ceza Kanunu'nda, gerekse Terörle Mücadele Kanunu'nda 2004 ve 2006 yıllarında yapılan değişiklikler, ifade özgürlüğünün önüne hem yeni engeller getirdi hem de yoruma açık suç tanımlarıyla gazeteciliği Türkiye'deki en tehlikeli mesleklerden birine dönüştürdü'' dedi. Erinç, TGC'nin 65. kuruluş yılı dolayısıyla Basın Müzesi'nde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, üye kaydını yaptırdığında cemiyetin 14 yaşında olduğunu söyledi. Cemiyetin basın özgürlüğü ve gazetecilerin haklarını koruma konusunda Türkiye'nin olmazsa olmazlarından biri haline dönüştüğünü belirten Erinç, bunu, kendilerinden önce yönetimde yer alanlara ve üyelere borçlu olduklarını dile getirdi. Erinç, şunları kaydetti: ''Bugün geçtiğimiz süreç, benim pek de uzun sayılmayacak meslek yaşamımda örneklerine az rastlanır süreçlerden biri oldu. Gerek Türk Ceza Kanunu'nda, gerekse Terörle Mücadele Kanunu'nda 2004 ve 2006'da yapılan değişiklikler, ifade özgürlüğünün önüne hem yeni engeller getirdi hem de yoruma açık suç tanımlarıyla gazeteciliği Türkiye'deki en tehlikeli mesleklerden birine dönüştürdü. Biz, gerek TBMM adalet komisyonlarında gerekse Adalet Bakanlığında yapılan toplantılara katılarak getirilmek istenen düzenlemelerin sakıncalarını anlatıyoruz. Ancak ülkemizde siyaset ile hukuk sık sık karşı karşıya geliyor. Hukuk yerine siyaset tercih edildiği için ceremesini de daha çok gazeteciler çekiyor. Önümüzdeki süreçte meslektaşlarımızın daha rahat çalışacağı ortamlara ulaşılmasını umuyorum.'' Siyasi partilerin seçim vaatleri arasında doğrudan basınla ilgili konuların yer almadığını ifade eden Erinç, ''Genel demokrasiyi iyileştirme sözleri arasında biz de kendimize pay çıkarabileceğimizi, o sözlerden yararlanmak için bizim ya da bizden sonra gelecek meslektaşlarımızın çaba göstereceğine inanmaktayız'' dedi. -TGC'NİN İLK GENEL SEKRETERİ AKIN- TGC'nin ilk Genel Sekreteri 90 yaşındaki Bedii Faik Akın da gazetecilerin Silivri'ye atıf yapmadan söze devam etmesinin mümkün olmadığını belirterek, ''Orada çile dolduran çocuklarımızı her söz aldığımızda anmak zorundayız gibi geliyor bana. Ben o çocukları hiç tanımadım ancak onlar hürriyetlerine kavuşmadan, sıcak aile yuvalarına dönmeden Tanrı'dan niyazım benim canımı almasın'' şeklinde konuştu. Akın, ''Bugün yazı yazsaydım her yazıma Silivri'ye atıf yaparak başlardım ya da her yazımı öyle bitirirdim. Bugün çok güzel yazı yazan çocuklarımız var. Silivri'den bir siyasi menfaat umanların dışında bütün yazarların her yazısında bunu kullanmalarını tavsiye ederim. Görecekler ki tesir eder'' dedi. Dünyanın hiçbir ülkesinde basının politikacılar tarafından sevilmediğini ve sevilmeyeceğini dile getiren Akın, şunları kaydetti: ''Basın çok şeylere maruz kalabilir, çok baskılar altında kalabilir. Asıl hazin olan o baskılar değildir. Kendi kudretinin farkında olmamaya başladığı anda basın ölmüştür. Basının bazen susması, bazen mırıldanması, bazen fısıldaması, bağırmasından daha çok etkili olabilir. Yeter ki zamanında, güzel ve inançlı yapın. Bugün benim asıl gördüğüm hazin manzara, kendi kudretinin farkında olmayan bir basın var. Bu çocuklara kudretlerini hatırlatmak zorundayız. İnançsız ve kudretini bilmeden yazı yazmak netice vermez. Neticeyi almak için o kudreti bilmek lazım.'' Akın, Türk gazeteciliğini bugünkü halinden kurtarmanın en büyük ve en kestirme yolunun sendikadan geçtiğini vurguladı. Törende, TGC yönetim kurullarında görev alan en kıdemli üyelere ve Basın Müzesi'ne katkıda bulunanlara plaket verildi.