Biriz Berksoy, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) adına “Türkiye’de Ordu, Polis ve İstihbarat Teşkilatları: Yakın Dönem Gelişmeler ve Reform İhtiyaçları” başlıklı bir rapor hazırladı. “Ordunun siyasete müdahale edebilmesini sağlayan özerk konumunun bazı açılardan devam ettiği” belirtilen raporda, demokratikleşme için “Milli Savunma Bakanı’nın Genelkurmay Başkanı üzerinde denetim yetkisi olmalısı, askeri yargının kaldırılması ve Jandarma Genel Komutanlığı polislik işinden alınması” önerildi. Polis teşkilatında “Özel Harekât Daire Başkanlığı ve İstihbarat Daire Başkanlığı gibi bazı birimlerinin yönetmeliklerinin gizli tutulması"nın irdelendiği raporda, mevzuatların kamuya denetimine açılması ve zor kullanma gibi yetkilerinin sınırlandırılması tavsiye edildi. “Polis teşkilatının denetimi için, Birleşmiş Milletler’in Paris İlkeleri’ne uygun olarak tam bağımsız bir ‘ulusal kurum’ kurulmalı” denilen metinde Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) yetki ve görev alanının genişliğine dikkat çekildi. TESEV raporunun MİT’e dair öneriler bölümünde,“çalışanlara yasaya aykırı talimatları yerine getirmeme sorumluluğu verilmeli, siyasi muhalifler hakkında bilgi tedariki gibi makul olmayan hükümet talimatlarını yerine getirmeyi reddedebilmesini sağlayan teminatlar sağlanmalı” denildi. Ayrıca, Meclis’e sunulan Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı’ndaki “devlet sırrı” kavramının tanımı daraltılmalı” denilirken, “ihtilaflı durumlarda ‘tahkikat komisyonları’nın oluşturulması, ‘devlet sırrı’nın engel oluşturduğu durumlarda ‘uzman mahkemeler’ kurulması” istendi.
TESEV Danışmanı Etyen Mahçupyan, Biriz Berksoy imzalı raporun “Sunuş” bölümünü yazarken “Ak Parti’nin 2010 referandumu sonrasında somutlaşan dönüştürücü etkisi özellikle güvenlik bürokrasisinin yeniden yapılanmasını içeriyor” ifadesini kullandı. “Hükümetin bir yandan bürokrasiyi dönüştürme çabası içinde olduğunu” belirten Mahçupyan, “diğer yandan da ülkeyi yönetmek ve kemikleşmiş sorunları çözmek üzere aynı bürokrasiye güvenmek ve onu da yönetmek durumunda olduğunu” yazdı.
‘Ordunun günlük hayata müdahalesi devam ediyor’
Raporun “Ordu ve ilişkili kurumlara ilişkin sorunlar” bölümünde “ordunun siyasete müdahale edebilmesini sağlayan özerk konumunun bazı açılardan devam ettiğinin” altı çizildi. İlgili bölümde Genelkurmay Başkanı ile Milli Savunma Bakanı arasındaki ‘yetki-sorumluluk bozukluğu’nun sürmesi, Yüksek Askeri Şura’nın (YAŞ) hem kuruluşu bakımından, hem de kararların alınma biçimi bakımından anti-demokratik bir yapıya sahip olmaya devam etmesi, askeri yargının yargıda çift başlılığa sebebiyet vermesi, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın bazı bölgelerde polislik işinden çekilmemesi ordunun günlük hayatta müdahale etmesine neden olduğu belirtildi.
Ordunun sivil denetiminin sınırlı olduğu yazılan metinde, koruculuk sistemi ve zorunlu askerlik sisteminin yarattığı insan hakları ihlallerine de dikkat çekildi.
‘Askeri yargı kaldırılmalı, Jandarma polislik işinden alınmalı’
TESEV, ordunun siyasete müdahale edebilmesinin engellenmesi ve etkin denetime tabi tutulması için özetle şu önerileri getirdi:
1- Milli Savunma Bakanı’nın Genelkurmay Başkanı üzerinde denetim yetkisi olmalı.
2- Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi de dahil olmak üzere askeri yargı kaldırılmalı. Kaldırılana kadar, yetki alanı “askeri suç” ile sınırlandırılmalı.
3- Milli Savunma Komisyonu ve Plan Bütçe Komisyonu gibi parlamento içi komisyonlar ve Sayıştay, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Devlet Denetleme Kurulu gibi parlamento dışı kurumlar savunma politikalarını, bütçeyi, yasal düzenlemeleri ve askeri pratikleri denetleme yetkileriyle donatılmalı.
4- Jandarma Genel Komutanlığı polislik işinden alınmalı.
5- Koruculuk sistemi kaldırılmalı.
6- Askerlik zorunlu olmaktan çıkarılmalı, “total red” hakkı birer insan hakkı olarak tanınmalıdır. “Halkı askerlikten soğutma”nın bir suç olarak tanımlandığı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 318. maddesi kaldırılmalıdır.
7- Askerlikte gerçekleşen şüpheli ölümler sivil mahkemeler tarafından ele alınmalıdır.
8- Ordu bünyesinde gerçekleştirilen eğitim sivil denetime tabi tutulmalı; Genelkurmay Başkanlığının eğitime etki edebilmesini sağlayan çeşitli kurul üyelikleri kaldırılmalıdır.
‘Yönetmeliklerin gizliliği polise özerk alan sağlıyor’
Raporun “Polis teşkilatına ilişkin sorunlar” bölümünde “mevzuat içerisinde tanınan takdir yetkisinin genişliğinin polisin yüksek dozda şiddet kullanımı gibi konularda keyfi bir tutum göstermesine neden olduğu” belirtildi.
“Özel Harekât Daire Başkanlığı ve İstihbarat Daire Başkanlığı gibi bazı birimlerinin yönetmeliklerinin gizli tutulması, polis için özerk bir alan sağlamaktadır” denilen raporda, “2000’lerin başından itibaren uygulamaya soktuğu istihbarata dayalı ‘önleyici’ polislik stratejileri, agresif polislik tekniklerini beraberinde getirmektedir. Bu stratejik yönelim ve kullanılan teknikler, tüm bireylerin birer ‘potansiyel suçlu’ konumuna indirgenmesine ve risklerin önceden belirlenmesi adına polisin tacizkâr müdahalelerde bulunmasına yol açmaktadır” ifadesi kullanıldı.
‘Risk önleme temelli stratejiler kaldırılmalı’
Polisler tarafından gerçekleştirilen hak ihlallerinin cezasız kalmasının da şiddete yeşil ışık yaktığı söylenen metinde polis teşkilatına kısaca şu önerilerde bulunuldu:
1- Polisin silah kullanma, zor kullanma ve kimlik sorma gibi yetkileri sınırlamalara tabi tutulmalı. “Genel ahlâk ve edep kurallarına aykırı” davranışları engelleme yetkisi yeniden düzenlenerek “sarkıntılık” türü eylemlerle sınırlandırılmalı.
2- “Risk önleme” temelli ve performans kriterlerine dayalı “önleyici” polislik stratejileri uygulamadan kaldırılmalı.
‘Savcılar polislerin sicil amirleri olmalı’
3- Başta Özel Harekât Daire Başkanlığı ve İstihbarat Daire Başkanlığı gibi bazı birimlerin yönetmelikleri olmak üzere, tüm mevzuat kamu denetimine açılmalı.
4- Savcılar, “adli kolluk” olarak adlandırılan ve soruşturmaları yürütmekle görevli polislerin sicil amirleri olmalı ve bu polisler Adalet Bakanlığı’na bağlanmalı.
5- Polisin eğitimi, etnik milliyetçi, ayrımcı, devletin bekasını ön plana çıkaran ve militarist bir bakış açısını meşrulaştırıcı söylemlerden arındırılmalı.
6- Polisin işkence ve kötü muamele suçları dışındaki suçlarının doğrudan yargılanmasını engelleyen “izin sistemi” kaldırılmalı. Soruşturma veya kovuşturmaya uğrayan polislerin görevden alınmaları sağlanmalı.
7- Polis teşkilatının denetimi için, Birleşmiş Milletler’in Paris İlkeleri’ne uygun olarak tam bağımsız bir “ulusal kurum” kurulmalı. Sayıştay Yasası, teşkilatın mali açıdan etkin bir denetime tabi tutulmasını sağlayacak şekilde değiştirilmeli.
‘MİT çalışanlarına yasaya aykırı talimatları reddetme sorumluluğu verilmeli’
“Türkiye’de Ordu, Polis ve İstihbarat Teşkilatları” başlıklı raporun “MİT ve istihbarat teşkilatlarına ilişkin sorunlar” bölümünde yasalarda MİT’in yetkileri ve görev alanının genişliği ele alınırken, Meclis’e sunulan Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı’nda “devlet sırrı” tanımının “milli güvenlik” gibi muğlak bir kavrama dayandırılması eleştirildi ve bu tasarının “her türlü bilgi ve belgenin devlet sırrı olarak gizlenebilmesini olanaklı kıldığı” belirtildi. Raporda, ayrıca, istihbarat teşkilatlarının denetiminin “son derece kısıtlı olduğu”nun altı çizildi.
MİT ve diğer istihbarat teşkilatları için şu öneriler getirildi:
1- Yasal düzenlemelerde, MİT ve diğer istihbarat birimlerinin görev alanları son derece açık ve sınırları belli bir şekilde ifade edilmeli.
2- Kişisel verilerin “gizliliğinin” korunması temel bir insan hakkı olarak kabul edilmeli.
‘Devlet sırrı için uzman mahkemeler kurulmalı’
3- Hem üst düzey hem de alt düzey çalışanlara yasaya aykırı talimatları yerine getirmeme ve bu tür eylemleri haber verme sorumluluğu verilmelidir. Teşkilat çalışanlarının, siyasi muhalifler hakkında bilgi tedariki gibi makul olmayan hükümet talimatlarını yerine getirmeyi reddedebilmesini sağlayan teminatlar sağlanmalı
4- Çıkarılması planlanan kanunda “devlet sırrı” kavramının tanımı mümkün olduğunca dar bir çerçevede yapılmalı, parlamento denetimi için parlamento içinden bir kurul ve ihtilaflı durumlarda da “tahkikat komisyonları” oluşturulmalıdır. Denetimin yargı ayağında ise, yargılamanın önünde engel oluşturan “izin” sistemi kaldırılmalı, “devlet sırrı” meselesinin engel oluşturduğu durumlarda “uzman mahkemeler” kurulmalıdır.
“Türkiye’de Ordu, Polis ve İstihbarat Teşkilatları” başlıklı bir raporun tam metni için TIKLAYIN