“Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan aralarında Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu ile Yrd. Doç. Dr. Güven Gürkan Öztan’ın da olduğu 10 akademisyen “Terör propagandası yapmak” suçlamasıyla açılan davanın, dün Çağlayan’daki İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasına kaltıldı. Duruşmada 44 sayfalık savunma yapan Kabaoğlu, “Neden 1128 ayrı dosya anlamak mümkün değil. Bu bir OHAL davasıdır. Çünkü eğer OHAL ilan edilmeseydi bu davalar da ortaya çıkmayacaktı” dedi.
Çağlayan’daki İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 10 akademisyenin duruşması görüldü. 8 akademisyen hâkim karşısına çıkarken 2 akademisyen mazeret bildirdi. Duruşmaları, aralarında akademisyen ve öğrencilerin de bulunduğu çok sayıda izleyici takip etti.
Birgün'de yer alan habere göre, duruşmada hazır bulunan İstanbul Üniversitesi’nden Güven Gürkan Öztan’ın avukatı Sevgi Kalan, usule ilişkin itirazlarını dile getirdi, derhal beraat talebinde bulundu. Savcı, Öztan’a atılı eylemin niteliğinin, yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle derhal beraat talebinin reddini talep etti. Mahkeme Başkanı da talebi reddetti. Ardından Öztan ve avukatları, bu aşamada savunma yapmayacaklarını belirtti. Duruşma 26 Nisan’a erteledi.
Başkan: Hepsini okumama gerek yok di mi
Kaboğlu: Bu kadarı bile rencide edici
Davada Kaboğlu’nu ise 20’ye yakın avukat temsil etti. Mahkeme Başkanı Hakan Özer, bu sayının KHK kapsamında 3 ile sınırlandırılmasına karar verdi. Duruşmada 44 sayfalık savunma yapan Kaboğlu’nun savunması, 1.5 saat sürdü. Kaboğlu, kimlik tespiti sırasında, KHK ek listesinde adı yer aldığı için Marmara Üniversitesi’nde çalışamadığını ve Sorbonne Üniversitesi’ne de pasaportuna el konduğu için gidemediğini söyledi. Başkan Özer’in yöneltilen suçlamayı okuyup, “Hepsini okumama gerek yok değil mi?” diye sorması üzerine Kaboğlu, “Gerek yok. Bu kadarı bile rencide edici” cevabını verdi. Ardından savunmasına geçen Kaboğlu, söz konusu bildiriye ilişkin şunları söyledi:
“Her sözcüğüne katılma zorunluluğu bulunmamaktadır. Benim bin 500 öğrencim vardı. Aynı soruya bin 500 farklı yanıt alırdık. Bildirinin herkes tarafından bütün kelimelerinin, virgüllerinin paylaşılması koşulu bulunmamaktadır.”
Adının 686 sayılı KHK ek listesinde yer aldığı günün ertesinde savcılığın kendisine davet yazısı yolladığını anlatan Kaboğlu, “Bu kadar büyük bir rastlantı olabilir mi? İddianame tarafıma tebliğ edilmeden ertesi gün bir gazetede yayımlanıyor. 15 Temmuz Darbe Girişimi yaşanmasaydı bu listede adım yer almayacaktı. Bu dava siyasal nitelikte bir davadır” ifadesini kullandı. Kaboğlu, “Neden 1128 ayrı dosya anlamak mümkün değil. Bu bir OHAL davasıdır. Çünkü eğer OHAL ilan edilmeseydi bu davalar da ortaya çıkmayacaktı” dedi.
"Bildiri toplu, davalar tekil"
Barış hakkı ve ifade özgürlüğünün anayasal bir hak olduğunu dile getiren Kaboğlu, “Buradaki çelişki şu; bildiri toplu, fakat davalar tekil. Bu çelişkiyi aşmak, adil yargılanma için kolay olmayacak” diye konuştu.
Açılım ve çözüm süreçlerine ilişkin tavrını; “Amaca evet, ama yönteme dikkat” olarak niteleyen Kaboğlu, “Düşüncem, TBMM devreye sokulmalı şeklinde idi. Bu hukuka olan inancımın gereğidir” ifadelerini kullandı. Kaboğlu savunmasının devamında şunları kaydetti:
“10 yılın Türkiye’sinde barış açılımı demokratik açılımı gibi kavramlar son 10 yıla damgasını vurmuş bir devlet politikasıdır. Ancak hendek kazılması hangi siyasal idarenin görev ve yetki sorumluluk zincirindeki ihmali sonucu gerçekleşti. İhmal mi hizmet kusuru mu? Araştırılması gerekir. Çünkü bilindiği üzere bütün bu çözüm süreci 2014’te yürürlüğe girdi. Bu süreç devletin kanunlarla geçirdiği bir süreçtir. Çözüm süreçleri aynı zamanda eylemler dizisidir. Barış bildirisi adından belli olduğu üzere sadece bir talep beyanıdır. Siyasal ifade özgürlüğünün toplu kullanımıdır.”
"Bütün yurttaşlara eşit uygulanır"
“Yalçın Akdoğan ve Mehmet Metiner’in beyanlarına kadar çok farklı niteliği olan sözler var. Onlar da cezalandırılsın demiyorum. Onlar da sözdür, onlar cezasızlıktan yararlandıysa 1128 akademisyenin imzaladığı neden böyle davaların konusunu oluşturuyor. Hukuk devleti, hukukça eşit yönetim ilkesine dayanır. Bütün yurttaşlara eşit uygulanır. Muhalif kesimler yaptırıma tabi tutulur gibi bir zihniyet devreye girerse hukuk devleti kavramının bir anlamı kalmaz.”
Kaboğlu hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemediğini söyledi. Mahkeme heyeti ise bir sonraki duruşmayı 26 Nisan 2018’de erteledi.