Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Türkiye’de yakın dönemde uygulanan ve ekonomi yönetimi tarafından belirtilen çerçevede uygulanacağı açıklanan politikalara ve küresel gelişmelere göre Türkiye Ekonomik Görünüm Raporu’nun ikincisi yayımladı. Raporda, Türkiye'nin 2023 yılında OECD ülkeleri arasında en yüksek büyüme oranına sahipken istihdam yaratma kapasitesinin en düşük düzeyde olduğu belirtilirken, politika önlemleri alınmaması halinde enflasyondaki düşüş sürecinin maliyetinin toplumsal refah üzerinde olacağı belirtildi.
Raporda, yakın dönemdeki gelişmeler, küresel beklentiler ve politika çerçevesine göre Türkiye’de ekonomik büyüme ve işgücü piyasası, enflasyon, kamu maliyesi, dış sektör ve riskler ele alınırken 2023 Eylül ayında yayımlanan Türkiye Ekonomik Görünüm Raporu’nun ilkinde yer alan tahminler de güncellendi.
Raporda, politika önlemleri alınmaması halinde enflasyondaki düşüş sürecinin maliyetinin toplumsal refah üzerinde olacağı belirtildi.
Türkiye ekonomisi 2024 yılında yavaşlayacak
Raporda, tüketimde beklenen geri çekilmenin gözlenmemesi nedeniyle ilk rapordaki yüzde 3,7'lik büyüme tahmini revize edilerek 2023 yılında Türkiye'nin ekonomik büyümesinin yüzde 4,2 civarında olacağına dikkat çekildi. Ayrıca, Türkiye ekonomisinin 2024 yılında yavaşlayacağı ve büyümenin yüzde 3,2, 2025'te ise yüzde 3,5 olacağı öngörüldü.
Raporda, Türkiye ekonomisinin 2024 yılında yüksek faiz oranları ve sıkı finansal koşullar nedeniyle yavaşlayacağı öngörüldü. Öte yandan küresel finansal koşulların yılın ikinci yarısında daha destekleyici olacağı ve 2023 yıl sonu itibarıyla pozitife dönen uluslararası portföy yatırımlarının, sıkı para politikası uygulanacağı varsayımı altında, 2024 yılında artan ivmeyle devam edeceği bekleniyor. Bu çerçevede ekonomik büyümenin 2024-25 döneminde sırasıyla yüzde 3,2 ve
yüzde 3,5 olacağı tahmin edildi.
2023 sonunda yönetilen ve yönlendirilen fiyatlara dair alınan kararlar, vergi artışları, geriden gelen şoklar, beklentilerdeki bozulma ve fiyatlama davranışlarındaki atalet nedenleriyle enflasyondaki düşüş sürecinin uzun ve maliyetli olacağı beklendiği ifade edildi.
Enflasyondaki düşüş süreci uzun olacak
Politika faizinin 2024 yılında yüzde 45 ile zirve yapmasının beklendiği ifade edilen raporda, enflasyonun bu yıl sonunda yüzde 40, önümüzdeki yıl sonunda ise yüzde 24 olması tahmin edildi.
Enflasyondaki düşüş sürecinde gereken politika önlemlerinin alınmaması halinde maliyetinin istihdam ve toplumsal refah üzerinde olması öngörüldü.
Rapora göre, kamu maliyesinde gelir artırıcı veya gider azaltıcı önlem alınmaması durumunda mali görünümün bozulabilir. Merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranı ise 2024 yılında yüzde 5,9, 2025 yılında yüzde 4,3 olarak gerçekleşmesi tahmin edildi.
Kamu maliyesinde bozulma sürecek
Raporda, kamu maliyesinin, Kahramanmaraş merkezli deprem nedeniyle yapılan harcamalar, emeklilik sistemi, kamu personeline yapılan yüksek reel maaş artışları ile artan faiz oranlarının etkisiyle bozulmaya devam edeceği öngörüldü.
Raporda, Bütçe gelirlerinin de düşük iç talep ve istihdam artışı, dar vergi tabanı ve yüksek kayıt dışılığın etkileriyle sınırlı artması beklendi.. Bu çerçevede merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranının 2024 yılında yüzde 5,9, 2025 yılında ise yüzde 4,3;deprem hariç merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranı ise 2024 ve 2025 yıllarında yüzde 3,4 civarında olacağı tahmin edildi. Bütçe açığındaki artış ile merkezi yönetim borç stokunun milli gelire oranının artması beklendi.
Diğer yandan, döviz kurundaki artışın milli gelir deflatörünün altında kalması borç yükünü aşağı çekeceği ve merkezi yönetim borç stokunun milli gelire oranı 2024 ve 2025 yılları için sırasıyla yüzde 31 ve yüzde 35 olarak tahmin edildi. Cari dengenin, yurt dışı portföy girişlerinin iç talebi canlı tutması ve birim fiyat etkileriyle sınırlı iyileşeceği öngörülmüş ve milli gelire oranla 2024 yılında yüzde 4,1, 2025 yılında ise yüzde 3,6 civarında tahmin edildi.
Raporda dikkat çeken bir diğer nokta da büyümenin istihdam yaratmaması. Türkiye'nin 2023 yılında OECD ülkeleri arasında en yüksek büyüme oranına sahipken istihdam yaratma kapasitesinin en düşük düzeyde olduğu belirtilen rapora göre, işgücü piyasasındaki yapısal sorunların çözülememesi durumunda, gençler, kadınlar ve dezavantajlı kesimler için işsizlik sorunu devam edebilir.