Eğitimci Ali Koç, Temel Öğretimden Ortaöğretime Geniş Sınavı'nın (TEOG) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın açıklaması sonrası kaldırılmasına yönelik, "TEOG’un kaldırılmasıyla sistem değişmedi, sistemsizlik kurumsallaştı. Her dönem sistem değişiyor dememiz için, öncelikle bir sistemimiz olması gerekir! “Sistemsizlik kurumsallaşıyor!” demek daha doğru olabilir. Türkiye’de artık sistemsizlikten vazgeçip, bir eğitim sistemi kurma kararı verirsek, o zaman sistem değişiyor diyebiliriz." dedi.
Ayşe Arman'ın sorularını yanıtlayan Koç, TEOG yerine getirilmesi beklenen sistemle "Sadece akademik yeterliliği ölçen bir sınavla öğrenci kabul etmek zorunda kalan okullar, profillerine uygun öğrencilerle buluşabilmek için yeni araçlar geliştirebilir" ön görüsünde bulundu.
Arman, dün (20 Eylül2017) Gaziantep'te işyerinden kaçırıldıktan sonra ormanda bir ağaca bağlanarak demirle darp edilen Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Başkanı Sevilay Çete Kale'ye yapılanları eleştirdiği köşesinde, olayla ilgili, "Vahşet' kelimesi açıklamaya yetmez!" ifadesini kullandı.
Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın "Bunu yapan hayvanı yakalayıp cezasını vermezseniz bu ülkenin kadınları sizi affetmez!" başlığıyla (21 Eylül 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Şu fotoğrafa bir bakın.
“Vahşet” kelimesi açıklamaya yetmez!
Gaziantep’te ormanda bir ağaca bağlanıp darp edilmiş. Neden?
Şiddet gören bir kadına yardım ettiği için...
Allah belalarını versin!
Karısını dövme hakkından mahrum kaldığı için koca sinirlenmiş ve Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Sevilay Çete Kale’yi kaçırıp, İngiliz anahtarıyla döve döve bu hale getirmişler.
Saldırganlar biri kadın, dört kişiymiş.
Şiddet uygulayan kocanın babası, kız kardeşi, erkek kardeşi ve kendisi.
Allah’ım aklımızı koru.
Nasıl bir ülke olduk!
Bu insan müsveddeleri, hak ettikleri cezayı almazlarsa bu ülkenin kadınları sizi affetmez!
***
TEOG’un kaldırılmasıyla sistem değişmedi, sistemsizlik kurumsallaştı
Güvendiğim bir eğitimci Ali Koç. Bilgisine, sezgisine ve sağduyusuna inandığım biri. Eğitimde neden nal topluyoruz sorusunu sorduğumda samimi ve doğru cevaplar aldığım biri. Şefkatli ve komik de. TEOG meselesini ona sordum...
Küt diye TEOG kaldırıldı... Ve Cumhurbaşkanı’nın kararıyla... Sizi şaşırttı mı?
- Türkiye’de ne yazık ki, çocuklar, eğitimciler, ebeveynler ve uzmanlarla tartışarak eğitim kararları almak gibi bir geleneğimiz olmadığı için şaşırtmadı! Bir gün pedagojik nedenlerle eğitim reformu kararı alırsak o zaman şaşıracağım!
Peki buna karar vermesi gereken bir siyasi mi? O zaman Milli Eğitim Bakanı’na ne gerek var?
- Bu kararın nasıl alındığıyla ilgili detaylara sahip değiliz ama Milli Eğitim Bakanı’nın bizimle aynı zamanda duymuş olma ihtimali yüksek! Bu durumda bakanlık, karar alan değil, alınan kararları uygulayan bir mekanizmaya dönüşüyor. Eğitimde bir sistemimiz olmamasının nedenlerinden biri de bu durum. Merkez teşkilatından öğretmenlere kadar eğitim camiası, siyasilerin bir gecede getirip bir gecede götürdükleri sistemler ve eğitimde bitmeyen değişimler yüzünden yorgun ve bıkkın durumda! Karar alma süreçlerine dahil etmediğimiz insanların, kararlarımızın iyi uygulayıcısı olmasını bekleyemeyiz...
Her dönemde sistem değişiyor. Bu nasıl açıklanabilir?
- Her dönem sistem değişiyor dememiz için, öncelikle bir sistemimiz olması gerekir! “Sistemsizlik kurumsallaşıyor!” demek daha doğru olabilir. Türkiye’de artık sistemsizlikten vazgeçip, bir eğitim sistemi kurma kararı verirsek, o zaman sistem değişiyor diyebiliriz...
"Liselere yerleştirme süreci' iki farklı tartışma"
Bu sınava girmek için uzun bir süredir deliler gibi çalışan ve iyi hazırlanan çocuklar var... Bu yapılan onlara haksızlık değil mi?
- Hem de nasıl! TEOG’la liseye yerleştirileceğini düşünüp yıllardır hazırlık yapan, yaz tatilinde bile okula ya da etüt merkezlerine giden çocuklarımız boşuna çalıştıklarını düşündükleri için mutsuzlar. Bu çocuklara, politikacıların kararlarına güvenmemeleri gerektiğiyle ilgili kötü bir deneyim yaşatıldı. Bu çocukların ebeveynleri de çocuklarının eğitimi için harcadıkları zaman ve parayı da sorgular durumdalar!
Peki nasıl telafi edilecek?
- “TEOG sınavının kaldırılması”yla “liselere yerleştirme süreci” iki farklı tartışma aslında. Mevcut durumdaki ortak sınavların devam edeceğini düşünüyorum. TEOG, yerleştirme niteliğini kaybetmiş bir sınava dönüşmeye başlamıştı. Binlerce birincinin olduğu bir sistemle, doğru öğrenciyi, doğru okul ile buluşturmak mümkün olmuyordu. Geçiş yılında, ortak sınavlardan elde edilecek sonuçlarla, okul notlarının dikkate alındığı ve Galatasaray, Robert Kolej, İstanbul Erkek Lisesi gibi özellikli liselerin kendi seçme kriterlerini belirlediği bir yapı kurulabilir. Bütün okulların adrese dayalı olarak kayıt alması onarılamaz hatalara yol açabilir. Önümüzdeki yıldan itibaren öğrencilerin büyük çoğunluğunun adrese dayalı sistemle liselere yerleştirildiği, özellikli liselerin ise kendi profillerine uygun öğrencileri seçmelerini sağlayacak bir sistem kurulabilir. Bu sayede sadece akademik yeterliliği ölçen bir sınavla öğrenci kabul etmek zorunda kalan okullar, profillerine uygun öğrencilerle buluşabilmek için yeni araçlar geliştirebilir. Bu yıl, alınan karardan en az sayıda öğrencinin ve okulun olumsuz etkilenmesini sağlama yılı, gelecek yıllar ise, doğru sistemi kurma yılları olmalı...
"Ülkemizde, öğretmenlerimize ve çocuklarımıza inanırsak başarırız"
TEOG’un yerine gelmesi düşünülen modeller için ne diyeceksiniz? A) Not sistemine geçilsin. B) Her okul kendi sınavını yapsın. C) Herkes kendi adresinde okusun. D) Sanat ve spora göre yerleştirme yapılsın... Sizin öneriniz nedir?
- Liseye yerleştirme konusunda bütün dünyada uygulanan çok sayıda model var ve yaklaşık olarak sizin söylediğiniz yöntemlerin karması bir yol tercih ediliyor. Sadece adrese dayalı bir sistemi, lise eğitimi için doğru bulmuyorum. Okulların vereceği notlara göre yerleştirme, güvenilirlik gibi başka tartışmalara yol açabilir... Öğrencilerin büyük çoğunluğunun, adrese dayalı olarak yakınındaki Anadolu lisesi, meslek lisesi, imam hatip lisesi vb. okullara yerleştirildiği; özellikli liselerin ulusal düzeyde yapılan beceri ölçen sınavlar ve üzerine, kendi belirleyeceği kriterlerle öğrenci kabul edeceği bir sistemi doğru buluyorum. Ortaokulun bir kademe olarak değerini yitirmemesi için, okul notları ve bunu destekleyen bir yönlendirme sisteminin de liseye kabulde bir kriter haline getirilmesi gerekiyor. Amacımız, her çocuğu bir liseye yerleştirmek değil, her çocuğumuzu, kendine uygun bir liseye yerleştirmek ve okulların bu konudaki inisiyatifini artırmak olmalı...
Sizce fırsat eşitliğini sağlayan bir model nasıl gerçekleştirilir?
- Modelimiz, Cizre’de ilkokul birinci sınıfa başlayan bir öğrenciyle İstanbul’da bir özel okulda birinci sınıfa başlayan bir öğrencinin Galatasaray Lisesi’ne girme şansının teorik olarak eşit olduğu bir sistem olmalı. Sadece akademik olarak başarılı çocuklarını iyi liselere yerleştiren bir ülke, insan kaynağını heba eder. Özel yetenekli, üstün potansiyelli ya da özel gereksinimli çocuklarını kendilerine en uygun liseye yerleştiren ülkelerde, eğitim sisteminden bahsedilebilir. Okullar arasındaki nitelik uçurumunu kaldırarak, adrese dayalı olarak liseye kayıt olacak çocuklarımızı kaybetmemeliyiz.
N’olacak bu ülkede iyi eğitim almak isteyen çocukların hali?
- “Ne olacak bu ülkenin hali?” sorusuna iyimser bir cevap verebilmemiz için, “Ne olacak çocuklarımızın hali?” kaygısını ortadan kaldırabilmemiz lazım. Bizim kuşağımız, köylerden çıkarak Türkiye’de ve dünyada çok iyi işler başardı, başarıyor. Çareyi çok uzaklarda aramaya gerek yok. Köy Enstitüleri ruhuyla, yeni bir hamleye başlamamız gerekiyor. Dünyayı değiştirebilecek çocuklar şu anda sınıflarımızda. Sadece kendi çocukları için değil, bütün çocuklar için nitelikli eğitim isteyen ebeveynler olmadan bir ülkede eğitim değişmez. Ülkemize, öğretmenlerimize ve çocuklarımıza inanırsak başarırız...