Türkiye gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, 79 yıl boyunca Türkiye’de birçok farklı kesimin iktidarda olduğunu ifade ederken “Türk Ceza Kanunu’nda yapılan 62 büyük değişiklik sırasında da tecavüzcüyle evlenme maddelerine dokunulmadı, üzerine çok dar çevreler dışında yüksek sesli itirazlar da duyulmadı” dedi. Oğur, cinsel istismar düzenlemesine ilişkin olarak “Her ne kadar başka bir hukuki ihtiyacı karşılamak için hazırlanmış olursa olsun, kötü yazılmış bir teklifle 79 yıl boyunca “tecavüzcüyle evlilik” maddeleriyle taşınmış utancın yükünün yeniden Türkiye’nin ve bu maddeleri kaldırmış bir iktidarın üzerine yıkılması büyük bir haksızlık olur. Neyse ki bu hatadan dönüldü” yorumunu yaptı.
Oğur’un bugün (20 Kasım 2016) Türkiye gazetesinde “Franca Viola’nın ahı…” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Franca Viola, Sicilya’nın Alcoma kasabasında yaşayan bir çiftçi ailesinin kızıydı.
15 yaşındayken 23 yaşındaki Filippo Melodia ile nişanlandı. Fakat Flippo, bir süre sonra hırsızlıktan tutuklanınca Franca’nın babası nişanı bozması için kızına baskı yaptı. Nişan bozuldu. Filippo Almanya’ya taşındı. İki yıl sonra Franca 17 yaşındayken başka bir adamla nişanlandı. Bu sırada Almanya’daki Filippo, Sicilya’ya geri döndü. Haberi alınca sürekli Franca’yı, nişanlısını ve babasını rahatsız etmeye başladı.
25 Aralık 1965 günü Filippo, silahlı arkadaşlarıyla Franca’nın evini bastı. Annesini darp edip 17 yaşındaki kızı ve ablasının kaçırılmasına direnen 8 yaşındaki kardeşi Mariano’yu kaçırdı. Bir süre sonra küçük kardeşi serbest bıraktı ama Franca’yı 8 gün boyunca ablasının evinde rehin aldı. Ona günlerce tecavüz etti.
Sonunda genç kızı evden İtalyan jandarması Carabinieri bir operasyonla kurtardı. Filippo tutuklandı.
Ama genç kızın zor bir karar vermesi gerekiyordu. Sicilya’daki koyu Katolik kültürde bir kızın bekâretini bozan kişiyle evlenmemesi büyük bir ayıptı ve o kızın adı ahlaksız kadına çıkıyordu. Bu yerleşik kültür ve inanç İtalyan Ceza Kanunu’nda onarıcı evlilik hükmü olarak korunmuştu.1889 Zanardelli Ceza Kanunu’nun 353 ve Mussolini döneminde yapılan 1931 Rocco Ceza Kanunu’nun 544. Maddesine göre eğer bir tecavüzcü tecavüz ettiği kızla evlenirse cezası affedilmekteydi.
Babası bu kaçınılmaz akıbete doğru Franca’ya Filippo’yla evlenmek isteyip istemediğini sordu. Kız “Hayır” cevabını verince, sonuna kadar onunla mücadele etme sözü verdi.
Tecavüzcüsüyle evlenmeyi reddeden Franca ve ailesi dışlandı, tehditler aldı, bağları ve bağ evleri yakıldı. Küçük kasabada meydana gelen olaylar İtalyan medyasının ve parlamentosunun dikkatlerini çekti, ceza kanunundaki madde üzerine büyük tartışmalar çıktı.
Filippo’nun avukatları son ana kadar Franca’nın kaçırılıp tecavüze uğramadığını, gizlice evlendiklerini kabul etmesi için ısrar ettiler ama Franca ve ailesi direndi. Sonunda mahkeme Filippo’ya 11 yıl hapis cezası verdi. Franca iki yıl sonra Guiseppe Ruisi’yle evlendi. Bu evlilik için o kadar çok tehdit aldılar ki Ruisi, silah ruhsatı almak için başvurdu.
Franca’nın mücadelesi bütün İtalya çapında tecavüzcüyle evlilik anlayışı ve kanuna karşı duyarlılık oluşturdu. İtalyan Devlet Başkanı Saragat ve Papa 6. Paul Franca’ya takdirlerini bildirdiler. Ama bu bile kanunun kalkmasına yetmedi.
Ceza yasasındaki tecavüzcüyle evlenme yasası ancak 12 yıl sonra 1981 yılında yasadan çıkarıldı.
Hâlbuki 1889 yılında liberal fikirleriyle tanınan ve daha sonra Başbakanlık da yapan Adalet Bakanı Giuseppe Zanardelli’nin adını taşıyan İtalyan Ceza Yasası, zamanının düşünce, inanç özgürlüğü ve boşanma gibi konularda oldukça ilerici ve liberal bir yasa olarak kabul edilmekteydi.
O yüzden 1926 yılının şubat ayında İsviçre Medeni Kanunu’nu neredeyse çevirerek Medeni Kanun olarak kabul eden yeni Türkiye Cumhuriyeti kendisine bir ceza kanunu ararken 1889 Zanardelli Kanunu’nu buldu. Adalet Bakanı Mahmut Esad Bozkurt öncülüğündeki Eskişehir Komisyonu, kanunu çevirdi. Yeni Türk Ceza Kanunu, 29 Ocak 1926 günü Başvekil İsmet imzasıyla Meclis’e gönderildi.
Kanunun görüşülmesi sırasında ilk sözü alan Adalet Bakanı Bozkurt, İtalyan Ceza Kanunu’nu övdükten sonra şöyle dedi:
“Arkadaşlar! Ceza Kanunumuz çok serttir. Çünkü inkılâp çok kıskançtır. Fakat şunu Heyet-i Celilenize temin edebilirim ki, sertliği ile beraber ilmî bir eserdir. Bundan korkacak olanlar ve korkması lâzım gelenler Türk milletinin menfaatlerine, Türk milletinin hukukuna ve inkılâbına karşı tekin olmayanlardır ve bunların korkması lâzımdır. (Bravo sesleri) Fakat memleketimizi sevenler, (bizden olanlar, Türk İnkılâbına hayırhah olanlar, namuslu insan olanlar, bu sert Ceza Kanununda kendilerine bir masuniyet meselesi bulacaklardır. Bu Ceza Kanunu namuslu insanlar için bir masumiyet hüccetidir. Korkacak olanlar arz ettiğim gibi tekin olmayanlardır. İnkılâbın ve devletin
mânası tekin olmayanları, zorbaları mütecavizlerini korkutmaktadır, ezmektedir. Türk Ceza Kanunu lâyihasını kabulünüzü rica ederim…”
Ardından söz olan eski Dışişleri Bakanı ve Bozkurt’un ardından Adalet Bakanlığı koltuğuna oturacak Yusuf Kemal Bey (Tengirşenk) kanun için mükemmel derken, Batı yanlısı fikirleri, özellikle kadın hakları konusunda Meclis’in en duyarlı ismi bilinen Tunalı Hilmi Bey “Nasıl diyeyim bilmiyorum mutlu bir Türk olarak teşekkür ediyorum” dedi. Ceza Kanunu üzerine en eleştirel konuşmayı, kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucularından ve Şeyh Said ayaklanmasından sonra İstiklal Mahkemesi’nde yargılanan Dersim Mebusu Feridun Fikri Bey yaptı, yasadaki idam, kürtaj düzenlemelerini ve fikrî özgürlüğü engelleyecek maddeleri eleştirdi.
1 Mart 1926 günü Meclis’te kabul edilen yasa, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve Başbakan İsmet’in imzalarıyla 13 Mart günü Resmî Gazete’de yayınlandı.
http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/320.pdf
592 maddeli yeni Türk Ceza Kanunu’nda 1889 İtalyan Zanardelli Ceza Kanunu’ndan doğrudan tercüme edilerek giren maddelerden biri 352 nolu tecavüzcüyle evliliklerde ceza affını düzenleyen maddeydi.
https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc004/kanuntbmmc004/kanuntbmmc00400765.pdf
Kanunun 414. Maddesinde şöyle deniyordu:
414-Her kim on beş yaşını bitirmeyen bir çocuğun veya mecnun veya irade ve temyizi selbeden maluliyetle malûl olduğunu yahut şuuru marazî inhisaf hâlinde bulunduğunu bildiği bir kimsenin ırzına geçerse muvakkaten ağır hapse mahkûm olur.
434. Madde ise hangi şartta tecavüzcünün cezasının infazının tecil edileceği hakkındaydı:
“Kaçırılan kız veya kadın hakkında nikâh vuku bulup da on sekiz yaşını bitirmiş ise kendisinin ve bitirmemiş ise velisinin, velisi olmadığı takdirde hâkimin izniyle kendisinin, davadan feragati ile hukuku umumiye davası ve hüküm sadır olmuş ise cezanın infazı tecil olunur. Ve müruru zaman haddine kadar erkek tarafından haksız olarak vukua getirilmiş bir sebeple talaka hüküm lâhik olduğu takdirde takibat tekrar edilir. Evvelce hüküm sudur etmiş ise infaz olunur. İşbu madde ahkâmı 414, 415, 416’ncı maddeler hakkında da caridir...”
Kanunun 423. Maddesi de aynı durum üzerineydi:
“Her kim on beş yaşını dolduran bir kızı alacağım diye kandırıp da tecavüz ederse altı aydan bir seneye kadar hapsolunur.
Evlenme vukuu hâlinde ceza sakıt olur. Şu kadar ki beş sene zarfında makbul bir sebep olmaksızın boşama vaki olursa hukuku umumiye davası avdet eder…”
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/td_v2.goruntule?sayfa_no_ilk=4&sayfa_no_son=19&sayfa_no=21&v_meclis=1&v_donem=2&v_yasama_yili=&v_cilt=23&v_birlesim=064
O günün şartları ve anlayışları çerçevesinde bile olsa İtalyan Ceza Kanunu’ndan bu maddelerin aynen tercüme edilmesi tuhaf bulunabilir.
İşin ilginç yanı, bundan önceki ceza kanunu Tanzimat döneminde hazırlanan 1858 Ceza Kanunname-i Hümayun’unda da benzer bir hüküm bulunmaktaydı. Daha da ilginci bu ceza kanunu da zamanının en ilerici, Fransız Devrimi’nin eseri kabul edilen 1810 Fransız Ceza Kanunu’ndan (Code Pénal de 1810) neredeyse çevirisiydi. 1858 Ceza Kanunnamesindeki tecavüzcüyle evlenmeyle ilgili 206. madde, Fransız Ceza Kanunu’nun 354 ve 357. maddelerinin ise bire bir çevirisiydi.
Asurlularda ilk uygulamalarına rastlanan, Osmanlı hukukunda da uygulamaları bulunan 20. Yüzyılda Avrupa, Orta Doğu, Latin Amerika ceza kanunlarında yer alan bu madde 20. Yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkan tartışmalarla kaldırılmaya başlandı.
https://selfscholar.wordpress.com/2012/07/18/the-middle-easts-rape-marriage-laws/
Türk Ceza Kanunu’nun bire bir kopyaladığı İtalyan Ceza Kanunu’nda 1981 yılında çıkarılan maddenin Türkiye’deki ömrü ise daha uzun oldu.
Maddeler, 1931 yılında Mussolini’nin İtalyan Ceza Yasası’nı tadil etmesinden sonra, ona paralel olarak Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikler sırasında da korundu.
Ardından 79 yıl boyunca geçen laik, muhafazakâr, merkez sağ, sol hükümetler tarafından Türk Ceza Kanunu’nda yapılan 62 büyük değişiklik sırasında da tecavüzcüyle evlenme maddelerine dokunulmadı, üzerine çok dar çevreler dışında yüksek sesli itirazlar da duyulmadı.
Türk Ceza Kanunu’ndaki tecavüzcüyle evlenme hükümleri ancak 2004 yılında, AK Parti iktidarı sırasında kaldırılabildi.
AB uyum sürecinin de katkılarıyla, Meclis’te sivil toplum-Meclis diyaloğunun çok iyi bir örneği olan bir çalışma sonucunda ortaya çıkan yeni Türk Ceza Kanunu 1 Nisan 2005’te yürürlüğe girdi.
Yeni Ceza Kanunu’nu Meclis’e gönderirken altında Başbakan Erdoğan’ın imzası bulunan gerekçe, kanun maddeleri üzerinde Meclis komisyonu ve genel kurulunda yapılan konuşmalar Türkiye’nin aldığı mesafeyi göstermekteydi.
https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d22/c059/tbmm22059119ss0664.pdf
Her ne kadar başka bir hukuki ihtiyacı karşılamak için hazırlanmış olursa olsun, kötü yazılmış bir teklifle 79 yıl boyunca “tecavüzcüyle evlilik” maddeleriyle taşınmış utancın yükünün yeniden Türkiye’nin ve bu maddeleri kaldırmış bir iktidarın üzerine yıkılması büyük bir haksızlık olur. Neyse ki bu hatadan dönüldü.
En büyük haksızlık da bu korkunç maddeler yüzünden 79 yıl boyunca adlarını bile duymadığımız, trajedileri hiç gazetelere yansımamış, haklarında filmler yapılmamış bizim Franca Viola’larımıza olacaktı…