13 Kasım 2018 22:42
T24 Ankara
Kamudan ihraç edilen hekimlerin özel sektörde çalışmalarına sınırlama getiren 5. maddesi sebebiyle tartışmaların dinmediği, AKP'nin 'Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin Meclis Genel Kurulu'nda görüşmeleri başladı. Temel Yasa olarak görüşülecek teklif 43 maddeden oluşuyor. CHP ve HDP, 5. maddenin teklif metninden çekilmesini istiyor. CHP’li Ali Şeker, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, teklifin, aynı zamanda tıp fakültesinden yeni mezun olan öğrencilere 600 gün çalışma yasağı getirdiğini ve bu insanları açlığa mahkum edeceğini söyledi ve "Çalışma hakkı devlet tarafından korunması gereken bir ortamda, bu getirilen düzenleme çalışma haklarına kastediyor, anayasal haklara maalesef tecavüz ediyor. Bu kapsamda teklifin 5. maddesinin geri çekilmesini talep ediyoruz" dedi. Basın toplantısına, HDP Diyarbakır Milletvekili ve Meclis Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi Semra Güzel ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı İbrahim Kara da katıldı.
TBMM Genel Kurulu’nda İyi Parti Grubu adına söz alan Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal, en az 6-7 bin doktorun işsiz bırakılmasının söz konusu olduğunu ifade etti ve "Böyle bir meslek grubunu basit siyasi gerekçelerle, ispatlanmamış yasal neden birtakım nedenlerle, ithamlarla bir anda sokağa bırakmak hiçbir vicdanın kaldıracağı bir şey değildir. Yaşam hakkı diyen, hastaları yaşatmaya çalışan doktorlar için şu anda getirilen yasa bu doktorlar için ölüm yasasıdır; içinde şiddetle ilgili maddeler bulunmasına rağmen bu yasa teklifi, doktora en büyük şiddeti getiren bir yasa teklifidir" dedi.
Çokal, "5'inci madde kabul edildiği anda terörle mücadele etmiş olmuyorsunuz, aksine organize suç ve terör örgütlerine yetişmiş kalifiye eleman sağlama ihtimalinin önünü açmış oluyorsunuz. Mesela mafya örgütleri, terör örgütleri ve organ nakli kaçakçıları ucuza, karın tokluğuna çalışacak yetişmiş eleman elde etmiş olmayacak mı" dedi.
Genel Kurul’da süren görüşmelerde konuşmalar şöyle:
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya):
OHAL Komisyonunun içine dâhil ettiğiniz üyelerin içinde hiç FETÖ'cü yok muydu? Bugün OHAL Komisyonunda incelediğiniz kişileri iki yıldan beri neden incelemelerini bitirmeyip mağdur etmektesiniz? Örnek olarak Şaban Dişli doktor oysaydı sizin bu düzenlemenize göre güvenlik soruşturmasına takılıp hiçbir yerde hekimlik yapamazdı ancak büyükelçi olarak atandı. "Şarabı ben içersem helal, sen içersen haram" mı, bu mudur bakış açınız?
Kişisel ve subjektif değerlendirmeler yapmamalı tam tersine hukukun ve iç mevzuatın temel ilkelerine ve imza attığımız uluslararası sözleşmelere, temel insan hak ve hürriyetlerine bağlı kalınmalıdır. Eğer böyle bir bağ yoksa, yani bu maddede ifade edildiği gibi bir idari tasarruf olan güvenlik soruşturması, oradaki güvenlik güçlerinin yorumlarına, kişisel yorumlarına dayalı bir güvenlik soruşturmasıyla bu bağ kuruluyorsa sadece bu bağ, işte, bu kadar zor yetişen bir hekimi mesleğini yapamaz hâle getiriyorsa, aç bırakacak bir sonuç doğuruyorsa burada bir sorun vardır diye düşünüyorum.
Mevzubahis olan en az 6-7 bin doktorun işsiz bırakılmasıdır, bunların on binlerce takipli hastası vardır, 2 bini akademisyen doktordur yani bilim adamıdır. Şimdi, böyle bir meslek grubunu basit siyasi gerekçelerle, ispatlanmamış yasal neden birtakım nedenlerle, ithamlarla bir anda sokağa bırakmak hiçbir vicdanın kaldıracağı bir şey değildir. "Yaşam hakkı" diyen, hastaları yaşatmaya çalışan doktorlar için şu anda getirilen yasa bu doktorlar için ölüm yasasıdır; içinde şiddetle ilgili maddeler bulunmasına rağmen bu yasa teklifi, doktora en büyük şiddeti getiren bir yasa teklifidir.
SGK'yla anlaşması olmayan çok az sağlık kuruluşu vardır, bunlar da ancak isim yapmış hekimleri çalışmaktadır. İlgili teklifte yer alan hükme göre tıp doktorluğu diplomasını kullanamayacak hekimler iş yeri hekimliği dâhil hiçbir alanda mesleklerini icra edemeyecekler ve mesleki anlamda men yemiş olacaklar ki bu durum söz konusu hekimler için mesleki ve sosyal bir ölüm niteliği taşımaktadır. "Ancak SGK'yla sözleşmesi olmayan sağlık kurumunda çalışabilecek ve özel muayene açabilecek" ifadesi ise yeni mezun olmuş ve hiçbir ihtisası olmayan pratisyen hekimlerin yine elini kolunu bağlamaktadır. Özel hastanede yani SGK kapsamındaki bir hastanede çalışamazlar; peki, radyoloji, patoloji, onkoloji, nükleer tıp, yan dal branşları, anestezi; hekim olan bu arkadaşlar muayenehanede hekimlik yapamazlar, SGK kapsamında olmayan bir kurumda çalışmaları mümkün değildir. İnsan hayatını kurtarmak için eğitim almış doktoru mafya düzenine mi itmek istiyorsunuz? Organ nakli uzmanını organ mafyasının içine mi itmek istiyorsunuz? 5'inci madde kabul edildiği anda terörle mücadele etmiş olmuyorsunuz, aksine organize suç ve terör örgütlerine yetişmiş kalifiye eleman sağlama ihtimalinin önünü açmış oluyorsunuz. Mesela mafya örgütleri, terör örgütleri ve organ nakli kaçakçıları ucuza, karın tokluğuna çalışacak yetişmiş eleman elde etmiş olmayacak mı?
Henüz daha soruşturması devam edenlere suç yaftası yapıştırılamaz.
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman):
Geçmişte olağanüstü hâl yine vardı. O dönemde ben tabip odasında aktivisttim. Olağanüstü hâl bölge valileri bölge dışına sürüyordu ve diyordu ki: "Olağanüstü hâlden aldığımız yetkiyle sizi bölge dışında düşünüyoruz. Git Yozgat'a, Tokat'a ya da başka yere." İşine son vermiyordu. Siz şimdi bir mesleğin uygulanmasını ortadan kaldırıyorsunuz ve bir gerekçe sunmuyorsunuz, tümüyle keyfiyet. Bu keyfiyet giderek zaten bir tarza dönüşmüş: "Bize muhalefet eden herkes bizim keyfiyetimize göre fişlenir, onunla ilgili bir kısıtlama getirilir." Bugün hekimlere yapılan şey aslında birçok mesleğe bir sinyal vermektir "Sizin başınıza da gelebilir." diye.
Şimdi, biz burada konuşurken bizi izleyenler "Ya, hep hekim ve sağlık çalışanlarından söz ediyorsunuz…" 130 bin KHK'li var ve tümü fişleme üzerine. Ya, bu fişlemeyle ilgili kendi kendinize düşündüğünüzde nereden nereye geldiğinizi bileceksiniz.
Bizim bir diğer konumuz, burada bütün bunlar ele alınırken her seferinde biz bu konuyu gerek Demircan'la gerek arkadaşlarla konuştuğumuzda "Ya, buna bir çözüm bulalım, bir çözüm bulalım, bir çözüm bulalım…" Biliyor musunuz, sağlıkla ilgili şiddet yasası konuşulurken sabah altı buçukta şiddet çıktı, şiddete maruz kaldık ve herkes bizimle dalga geçti "Nasıl bu olay oluyor, nasıl bu durumla karşı karşıya geliyorsunuz?" diye.
Şimdi, normalde, Anayasa'ya göre, kişilerin mesleklerini icra ederken, uygularken tümüyle özgür olması lazım. Siz bu özgürlükleri kısıtlarsanız bütün Türkiye'deki özgürlükleri kısıtlamış olursunuz.
Bakın, bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Cizre'ye giden ambulansa engel olunduğu için duruşma vardı. Bizim 2 arkadaşımız orada ve Hükûmetin temsilcileri, devletin temsilcileri -az önce görüştüm- cevap verememişler; yani ambulans bir yere gidiyor, ambulansa engel olunuyor. Ya ambulans bize de gelebilir, birçok yere de gidebilir. Sağlık çalışanları yemin ederken, hiçbir zaman, insanların inancına, etnik kökenine, nereden, nasıl geldiğine bakmaz. Tırnak içinde, kendi kendimize tanımladığımız "terör", kendi kendimize tanımladığımız "fişlemeler" baş belasıdır, herkes herkese bir yafta biçebilir. FETÖ'cüler bunu yaptı, şimdi onlar perişan. Aynı şeyi şimdi siz yapıyorsunuz, inanın yarın siz de perişan olacaksınız. En güzeli, bizim partimizin savunduğu, öteden beri dile getirdiği özgürlüklerdir, hürriyetlerdir, yan yana gelmektir, eşitliktir. Bunu yapmazsak perişan oluruz.
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul):
Sağlık Bakanımız "İlk yasa olarak sağlıkta şiddet yasasını çıkaracağız." deyince biz sevinmiştik ama sağlıkta şiddet yasasını, sağlıkçıya açlık, sağlıkçıya şiddet yasasına dönüşmüş hâlde görünce karşımızda, doğrusu, üzüldük.
Komisyon çalışma şartları… Malumunuz, orada on bir saat beklememize rağmen bize söz verilmedi ve bunun üzerine nahoş tartışmalar yaşanmak zorunda kaldı. Konu, paydaşlarına sorulmadı. TTB senelerdir "Sağlıkta şiddet yasası getirilsin." dedi, onlara sorulmadı, bir oldubittiyle birdenbire karşımızda bu yasayı gördük.
Bu torba yasa kuvvetler ayrılığına da aykırı çünkü burada bu kanunu düzenleyecek olan, bu kanun teklifini hazırlayacak olan milletvekilleri ama biliyoruz ki biz, başka yerlerden geldi bu tasarı.
Bu torba yasa, doktorları, mezun olur olmaz açlığa mahkûm eden bir yasa; mezun olur olmaz başına çuval geçiren bir yasa ve iki sene boyunca da ailesinin eline bakmak zorunda bırakacak bir yasa. Bu hekimleri iki yıl meslekten uzaklaştırdığımızda o iki yıl sonra bu yeni mezunlar yeni bilgilerini unutacaklar, o pırıl pırıl beyinler Türkiye'ye faydalı olmak yerine unuttukları o bilgilerle heba olup gidecek. Hani, derler ya "millî servet, millî servet…" Bir hekimin yetişmesi kolay mı? Bir hekim o kadar zorlu sınavlardan, o kadar uzun çalışmalardan sonra ancak hekim olabiliyor. Ama maalesef, siz bunların hiçbirisini düşünmüyorsunuz, düşünmeden, sorgulamadan böyle bir yasayı getirebiliyorsunuz. Siz diyorsunuz ki "Biz düşünmüyoruz, sorgulamıyoruz, siz de düşünmeyin, sorgulamayın, itiraz etmeyin yoksa en yüksek puanları da alsanız sizi aç bırakırız. Sizi, aynı, Hitler'in Yahudilere yaptığı gibi açlığa mahkûm ederiz. Mussolini'nin faşist korporatist 'Kim, nerede, nasıl çalışacak?' denen sistemi gibi kimin, nerede çalışacağına, hangi şartlarda çalışacağına biz karar veririz." AKP, özetle, tüm muhalefete sindirme harekâtı yapıyor ve cadı avı yapıyor.
Yapılmaya çalışılan, yaşanan haksızlıklara karşı muhalefeti örgütleme kapasitesi olan eğitimli meslek gruplarına karşı bir mesleki soykırımdır. Hekime, eczacıya, doktora, öğretmene, mühendise, mali müşavire, avukata düşünen herkese yapılan yani özetle, eğitimli meslek gruplarına yapılan bir mesleki soykırımdır.
TTB'nin yetkilerini buduyorsunuz. Hâlbuki Danıştay, daha önce, Sağlık Bakanlığının bir hekimin bir artı iki yerde çalışacağı düzenlemesini iptal etti. Şimdi, bu konuda tek yetkili TTB. TTB'nin de yetkisini elinden aldığınızda bu düzenleme havada kalacak, isteyen, istediği kadar yerde çalışacak. Bir kişi İstanbul'da oturup, Kars'ta ameliyat yapıp, Muğla'da hastasını takipsiz bırakabilecek. Bu düzenleme bir kere halk sağlığına aykırı bir düzenleme.
Teklifin özellikle 5'inci maddesi Anayasa'ya aykırı. Anayasa'nın 10 maddesine aykırı bir düzenleme getiriyorsunuz. Bir kanunu görüşebilmek için önce Anayasa'ya aykırı olup olmadığına bakmak lazım ama biz, Komisyonda gördük ki Anayasa'ya aykırılığına bakılmamış, sadece laf olsun diye bir iki kelime düzeltmesi yapılmış. Anayasa'nın 2'nci maddesinde düzenlenen hukuk devletine bir kere aykırı bu getirdiğiniz kanun teklifi, 5'inci maddesinde düzenlenen devletin temel amaç ve görevlerine, 6'ncı maddesinde düzenlenen egemenlik ilkesine, 10'uncu maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine, 11'inci maddesinde düzenlenen Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine, 38'inci maddesinde düzenlenen kazanılmış haklar ilkesine, 48'inci maddesinde düzenlenen çalışma ve sözleşme hürriyetine, 49'uncu maddesinde düzenlenen çalışma hakkı ve ödevine, 70'inci maddesinde düzenlenen kamu hizmetlerine girme hakkına temelinden aykırı. Yani külliyen Anayasa'ya aykırı bir kanunu burada bize dayatıyorsunuz. KHK'lerle haksız yere atılanlardan 70'i intihar etti ve getirdiğiniz, çıkartmak istediğiniz bu kanunla onlarcası da yine maalesef intihar edecek ve bu vebal, bu kanunu çıkartmak isteyenlerin olacak. Bizim bunu vicdanımıza ses verip engellememiz lazım. Bu kadar aykırılığa rağmen bu madde geçerse toplumsal barış, uzlaşı yok olacak. Toplumsal rızanın olmadığı düzenleme uygulanamaz, meşrulaştırılamaz. Terörle mücadele yapmak istiyorsanız biz de bunun yanındayız ama bu hukuk içerisinde kalarak yapılır. Yoksa kanunsuz düzenlemelerle terör örgütünün ekmeğine yağ sürersiniz. Binlerce hekim kamudan özele geçecek, kamu hizmetleri de aksayacak. Yani kamudan özele geçen hekimlerin alanları da boşaltılacak.
KHK ihraçlarına yapılan itirazları değerlendirmek üzere kurulan KHK komisyonu yüzde 7'sinin boş yere atıldığını tespit etti. Bu mahkemelere başvurduğumuzda belki bu KHK'lerin yüzde 50'sinin haksız olduğunu göreceğiz. Bu kadar insan, bu kadar masum varken içinde böyle bir düzenlemeye kimsenin hakkı yok.
Bir hekim kolay yetişmiyor ve Türkiye'de bin kişiye düşen hekim sayısı 1,86'yla OECD içerisinde en sondayız arkadaşlar. Bunu rağmen biz olanların da bir kısmını kenara koyacağız, 7 bin kadarını. 7 hekim de kenara konduktan sonra herhâlde bu 1,60'a falan düşecek. En gerideyiz, daha da geriye gitmenin ne alemi var?
© Tüm hakları saklıdır.