Politika

TBMM Genel Kurulu'nda AKP'nin reddetme günü: Tahir Elçi, genç işsizliği, medya sektörünün sorunları...

Garo Paylan: Katilleri koruyan cinayete ortaktır

29 Kasım 2018 04:21

TBMM Genel Kurulu’nun bugünkü oturumunda, HDP’nin üç yıl önce bugün öldürülen eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi cinayetinin tüm yönleriyle, İyi Parti’nin ‘genç işsizlik sorunu’ ve CHP'nin ‘yazılı basın, medya sektörü, yayıncılık sektörü ve matbaacıların yaşadığı sorunlar" ile ilgili verdikleri  araştırma önergelerinin gündeme alınması önerileri AKP tarafından kabul edilmedi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine getirilen her şey iktidar tarafından reddedilmeye devam mı edecek diyen CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, “Bunu bir kader olarak mı göreceğiz? Peki, işlenen cinayetlerle Türkiye'nin kaybolan itibarını nasıl getireceğiz geriye? Tahir Elçi bundan üç yıl önce öldürüldü. Türkiye gibi bir ülkede istihbaratına güveniyorum diyen Cumhurbaşkanımız, polisine güveniyorum diyen cumhurbaşkanımız, şereften yoksun İçişleri Bakanı’na güveniyorum diyen Cumhurbaşkanımız neden bunların hesabını sormuyor? İnsanlar ellerini kollarını sallayarak cinayet işleyecekler, Türkiye'yi terk edecekler” diye tepki gösterdi. İçişleri Bakanı hakkında kullandığı ifade oturumu yöneten AKP’li Meclis Başkanvekili tarafından uyarılınca Özkoç, “Türkiye'de yasalarımız bir partinin genel başkanına ‘şerefsiz’ diyen, ‘haysiyetsiz’ diyen bir İçişleri Bakanı’na "Bu, eleştiri kapsamı içerisindedir" diyerek izin veriyor. Bu, ya Türkiye yasalarıdır ya da Türkiye yasalarına emir veren idarenin, iktidarın başındaki zattır. O ne izin veriyorsa kendileri de onunla muhatap olacaktır” yanıtı verdi.

Genel Kurul oturumunda AKP’li Mahmut Atilla Kaya, Tahir Elçi cinayeti için “PKK tarafından katledilmiştir. Araştırma da savcılıkta yapılıyor” dedi. Genel Kurul’da Tahir Elçi araştırma önergesiyle ilgili görüşmeler şöyle:

FATMA KURTULAN (Mersin) -Üç yıl önce bugün, ömrünü cezasızlıkla mücadeleye, faili meçhullerle mücadeleye adayan bir hukuk insanı, ömrünü barışa adayan Tahir Elçi Diyarbakır'ın orta yerinde Dört Ayaklı Minare'nin dibinde bir mesaj verilir gibi ensesinden vurularak öldürüldü. O an Türkiye hukuku ve yargısı da yitirildi. Tahir Elçi'nin vurulduğu yerde ve anda onlarca kamera kayıttaydı; gazetecilerin kameraları, etraftaki iş yerlerinin güvenlik kameraları ve Tahir Elçi'nin Dört Ayaklı Minare dibinde yapacağı açıklamanın tamamını bir an bile kayıttan çıkmadan kaydetmekle görevli polis kameraları… Onlarca insan tanık oldu; o polislerin kendisi, Diyarbakır Barosu avukatları ve gazetecileri. Ancak üç yıl geçmesine rağmen hâlâ faili topluma açıklanmadı. Bulunamadı demiyoruz çünkü failin belli olduğunu biliyoruz. Savcılar da biliyor, o gün orada olan aslında herkes biliyor. Faili meçhullerle hesaplaşmaya gelen bu iktidar tarihine işte böyle bir utanç kazdı. O gün Adalet Bakanı Diyarbakır'da cinayeti aydınlatacağına dair sözler verdi, tutmadı. Dönemin başbakanı, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı ile Diyarbakır Valisi, Diyarbakır Emniyet Müdürü ve Cumhurbaşkanı faillerin bulunacağını taahhüt etti, hiçbiri sözünü tutmadı. Çünkü cezasızlığı mevcut hukuk sisteminin bir geleneği hâline getirenlere inat hayatını adadığı faili meçhul ve pek çok da davada mücadele veren Tahir Elçi'nin cinayeti de faili meçhul hâline getirilmeye çalışılıyordu. Tıpkı bugün Tahir Elçi'yi ananların taşıdığı pankartta yazılanlar gibi, devletin aydınlatamadığı cinayet yoktur...

CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) -Sevgili Tahir Elçi'yi ölüme götüren süreç bize o kadar tanıdık ki ölümünden sonra yaşananlara da o kadar şaşırmıyoruz. Hatırlamakta fayda var, Sayın Elçi bir televizyon programına katılmış, orada bazı ifadeler kullanmıştı. Katılın ya da katılmayın, savunun ya da savunmayın önemli değil, kimseyi sözlerinden ve düşüncelerinden dolayı linç edemezsiniz. Ne oldu o televizyon programının ardından? Önce sosyal medyada bir linç kampanyası başladı, hemen ardından, bazı basın kuruluşları Elçi'yi hedef tahtasına oturttular. Savcılık soruşturma açtı, ifadeye çağrılmayı bekleyen Elçi hakkında yakalama kararı çıkarıldı, firariymiş gibi, Elçi tutuklanmadı ama. Eşinin "Keşke tutuklansaydı." sözleri hâlâ yüreklerimizi dağlıyor.

Elçi'nin ölümüne giden süreç hiç yabancı gelmedi değil mi? Hrant Dink'in ölümüne giden sürece ne kadar da çok benziyor. Kısa bir süre sonra, Diyarbakır'da tarihî Dört Ayaklı Minare'nin önünde basın açıklaması yaparken öldürüldü Tahir Elçi. Diyarbakır'ın bir evladını Diyarbakır'ın simgelerinin birinin altında öldürdüler. Kentlerin içinde hendeklerin kazıldığı, çatışmaların şehir içlerinde yaşandığı bir dönemde Elçi'yi kim öldürdü, neden öldürdü? Öldürenler nasıl bir mesaj vermek istiyordu? Bu soruların cevaplarını bilmiyoruz ama ölümünün ardından barış isteyen seslerin daha da sustuğunu, sivil toplumun üzerine ölü toprağı serildiğini çok iyi biliyoruz; galiba öldürenler de bunu amaçlamışlardı. Basın açıklaması yapıyordu Sayın Elçi, çatışmaların, terörün yaşamı yok ederken aynı zamanda tarihi de yok ettiğine dikkat çekiyordu, "Dört Ayaklı Miraye'yi koruyun." diyordu. İşte tam bu sırada çıkan bir çatışmanın ortasında kaldı. Kameraların, onlarca kişinin gözleri önünde öldürüldü Tahir Elçi ama kamera kayıtları ortada yok.

Üç yıl geçti cinayetin üzerinden, tek bildiğimiz şey, otopsi raporunda yer aldığı gibi, Elçi'ye isabet eden kurşunun uzak bir mesafeden atıldığı ama hâlâ şüphelisi olmayan bir ölüm olayıyla karşı karşıyayız, hâlâ şüphelilerin ifadesinin alınmadığı bir olayla karşı karşıyayız. Anlaşılan, bu cinayeti sadece Dört Ayaklı Minare gördü, o da konuşamıyor, konuşmuyor.

Sayın milletvekilleri, bu tür cinayetler sadece bir kişiyi hedef almaz, toplumun bir kesimini ya da tamamını hedef alır. Bu bakımdan, bu cinayetin aydınlatılması toplumsal bir zorunluluktur.

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) -Değerli milletvekilleri, olaya ilişkin tahkikat Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/42413 sayılı dosyasıyla devam etmektedir. Anayasa'mızın 6'ncı, 9'uncu maddesi ve 138'inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, HDP Grubunun da çok iyi bildiği şekilde aslında bu grup önerisinin Mecliste görüşülme imkânı yoktur çünkü artık yargının kontrolüne geçmiş ve tahkikatı devam eden bir konu söz konusudur.

Tahkikata gelince, bakın, benden önceki değerli konuşmacılar aslında olayı başka bir boyuttan ele aldılar ama çok iyi hatırlayalım ki Sayın Tahir Elçi bir gün öncesinde çukur siyasetine, hendek siyasetine karşı bir açıklama yapacağını, bir basın toplantısı yapacağını belirtmiş ve akabinde PKK'nın bir numaralı hedefi hâline de gelmişti.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcımız, Başsavcı vekilimiz ve 8 avukat arkadaşımızın katılımıyla olay yeri inceleme yapılmasına ilişkin oraya heyet gittiğinde PKK saldırıları yüzünden heyetin orada güvenliği sağlanamadığı için -roketatarlarla biliyorsunuz o dönemde saldırı yapılmıştı olayın olduğu yere- ve akabinde, daha sonra 30 Kasımda ve yine 3 Aralıkta olay yeri incelemesi yapılmaya çalışılmış ama bu PKK'nın yapmış olduğu saldırılar sebebiyle mümkün olmamıştır. Kamera kayıtlarından bahsedeyim, bakın, tüm kamera kayıtları incelenmiştir ve dosya münderecatı içerisinde bulunmaktadır.

Yine, özellikle sizin bahsettiğiniz Mardin Kebap Evindeki kameranın bir tanesinin çalışmadığı noktasındaki iddia da, kesinti olduğu iddiası da adli tıpta yapılan inceleme noktasında da bu da çürütülmüş ve on üç saniyelik bir kesinti değil, zaten kameranın hiç kayıt yapmadığı da net bir şekilde anlaşılmıştır. Dolayısıyla bakın, Tahir Elçi o dönem Diyarbakır'ı, Sur'u açtığı çukurlarla, yaptığı barikatlarla, hastanelere, okullara ve camilere yaptığı saldırılarıyla Diyarbakır'ı ve Sur'u yaşanmaz hâle getirmeye çalışan ve sizin gösteremediğiniz cesareti ve yüreği gösterip PKK'nın çukur siyasetine karşı duruş göstermesi sebebiyle…

PKK tarafından katledilmiştir. Araştırma da savcılıkta yapılıyor. Aslında siz bu öneriyle vicdanınızı rahatlatmaya çalışıyorsunuz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Değerli arkadaşlar, biz burada çok olağan bir şeyden söz ediyoruz. Bu Meclisin bir çalışma usulü var ve biz burada bir şaibenin olduğunu, toplum vicdanının bu konuda yara aldığını, bu yarayı gidermenin yol ve yönteminin de bu Mecliste bir komisyon kurmak olduğundan söz ediyoruz, tıpkı Tahir Elçi'ye yapıldığı gibi burada biz linç ediliyoruz. Aynen bu sözlerden linç edildi Tahir Elçi, bakın, aynen bu. Tahir Elçi televizyon programında ne demişti? "PKK terör örgütü değil." demişti. Bu sözü onu katledilmeye götürdü. Şu anda burada bize yapılan da aslında Tahir Elçi'ye yapılanın bir benzeridir. (HDP sıralarından alkışlar)

Bakın, hiç kimse, düşüncesini açıkladığı için linç edilemez, hedef gösterilemez. Bu, bir defa, yasaya da aykırı, ayrıca imzalamış olduğunuz uluslararası sözleşmelere de aykırı. Şimdi, biz "Şu bu mu suçlu." diyoruz yoksa "Buyurun, gelin, bu konuyu araştırılalım." mı diyoruz?

Şimdi, bizim korkumuz yok arkadaşlar. Biz HDP Grubu olarak ne sözümüzü söylemekten ne de çıkacak sonucun bize dokunmasından çekiniyoruz ama çekinenler var ki bu öneriyi sunduğumuz için reddediyorlar. Mademki sizinle hiçbir bağlantısı yok, mademki dosya çok iyi ilerletiliyor, mademki soruşturma dört dörtlük ilerletiliyor, mademki siz bütün yaptıklarınıza rağmen sonuç alamıyorsunuz, buyurun, gelin komisyon kuralım, araştıralım, bakalım gerçekten bunları yapıyor musunuz yoksa tıpkı 90'lı yıllarda olduğu gibi binlerce faili meçhule ek bunu da mı yapmak istiyorsunuz?

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) -Tahir Elçi cinayetinin üç yıldır maalesef üstü örtülmeye çalışılıyor. Az önce de Türkiye Büyük Millet Meclisi bu cinayetin araştırılmasını bir kez daha reddetti. Unutmayın ki arkadaşlar, katilleri koruyan cinayete ortaktır.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Askerimiz nöbetteyken ölüyor, eğitim uçuşunda helikopter düşüyor insanlarımız, Mehmetçiklerimiz şehit düşüyor, işçilerimiz sadece ihmalden dolayı iş kazalarından yok olup gidiyor, hayatlar sönüyor. Peki, biz, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinden taziye dileklerini dileyen milletvekilleri olarak mı kalacağız? Bunun için gerçekten hiçbir şey yapmayacak mıyız? Muhalefet partilerinin araştırma önergeleri, muhalefet partilerinin soru önergeleri, bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilen her şey…

İiktidar partisi tarafından reddedilmeye devam mı edecek? Bunu bir kader olarak mı göreceğiz? Peki, işlenen cinayetlerle Türkiye'nin kaybolan itibarını nasıl getireceğiz geriye? Tahir Elçi bundan üç yıl önce öldürüldü. Türkiye gibi bir ülkede "İstihbaratına güveniyorum." diyen Cumhurbaşkanımız, "Polisine güveniyorum." diyen Cumhurbaşkanımız, "Emniyetine güveniyorum." diyen Cumhurbaşkanımız, -şereften yoksun- "İçişleri Bakanına güveniyorum." diyen Cumhurbaşkanımız neden bunların hesabını sormuyor? İnsanlar ellerini kollarını sallayarak cinayet işleyecekler, Türkiye'yi terk edecekler. İnsanlar kendi insanlarını aydınlatmak için konuşma yaparken bir kurşunla, kör bir kurşunla yok olup gidecekler ve Türkiye hâlâ "Biz büyük ülkeyiz." "Demokratik ülkeyiz."… "Türkiye'de yasalar geçerlidir." demeye devam mı edeceğiz?

Amerika Birleşik Devletleri'nin gündeminde NASA'nın Mars'a gönderdiği uzay aracı var, onlar yer katmanlarındaki madenleri arıyorlar; Türkiye Büyük Millet Meclisindeki gündemimize bakın, arkadaşlarımız enkaz altında kalıp ölüyorlar, insanlarımız şehit düşüyorlar; üstelik de terörden değil, savaştan değil ihmalden şehit düşüyorlar. Türkiye'de yoksulluk almış başını gidiyor. Dış dünyayla olan bütün irtibatımızı kopartmışız. Amerika başka yerlerde başka çareler arıyor üstelik de sadece Amerika için değil belki de dünya için ama Türkiye'de büyük laflar söyleniyor "Biz büyük ülkeyiz ve büyük ülke olmaya devam edeceğiz." diye. Elbette büyük ülkeyiz, ellbette ki büyük ülke olmaya azmettireceğiz ama kendi askerinin soğuktan donarak ölmesinden utanan bir Cumhurbaşkanına sahip olduğumuz zaman, ama Türkiye'de kimliği belirsiz cinayetlerin olmadığı, şereften yoksun bir İçişleri Bakanımız olmadığı zaman, ama Türkiye'nin demokrasisinin her şeyin üstünde tutulduğu zaman Türkiye büyük ve güçlü bir ülke olacaktır.

BAŞKAN - Sayın Özkoç, nezih bir dille ifade etmemiz lazım. Bu, açık hakaret içeren bir ifade kullandığınız ifade İçişleri Bakanıyla ilgili. O konuda Meclis Başkanı olarak hatibi uyarıyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Efendim, size çok hak veriyorum. Bugüne kadar bütün ilişkilerimizde Meclis Başkanı olarak sizinle de bir saygınlık çerçevesi içerisinde hareket ediyoruz. Başta grup başkan vekilleri sözlerine dikkat etmeliler ama Türkiye'de yasalarımız bizlerin nasıl konuşacağına artık izin veriyorlar. Türkiye'de yasalarımız bir partinin genel başkanına "şerefsiz" diyen, "haysiyetsiz" diyen bir İçişleri Bakanına "Bu, eleştiri kapsamı içerisindedir." diyerek izin veriyor. Bu, ya Türkiye yasalarıdır ya da Türkiye yasalarına emir veren idarenin, iktidarın başındaki zattır. O ne izin veriyorsa kendileri de onunla muhatap olacaktır.