23 Nisan 2024 14:15
T24 Haber Merkezi
TBMM 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 104. açılış yıl dönümü dolayısıyla Meclis Genel Kurulu özel gündemle toplandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de ve DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Haşimoğulları genel parti başkanı olarak ilk defa Genel Kurul'a katıldı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise Genel Kurul'a katılmadı. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, Meclis'te genel başkanları olan siyasi partilere 2 dakika konuşma hakkı tanıyacağını söyledi. Bunun üzerine Cemal Enginyurt Kurtulmuş'a, "Grubu olmayan partilerin genel başkanlarının olmaması böyle bir günde suç mu?" diye sordu. Genel başkanların ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un konuşmalarında "Yeni Anayasa" tartışmaları ön plana çıktı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve SAADET Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da milletvekili olmasalar da oturumu locadan takip eden liderlerdendi. Ancak üç isim de bu seneki oturuma katılmadı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 23 Nisan Özel Oturumu'nun açılışında yeni anayasa mesajı vererek, "Türkiye'nin bundan sonraki süreçte ihtiyacı olan gerçekten sivil gerçekten darbenin ürünü olan fikirlerden kurtulmuş yeni bir anayasayı yapması boynunun borcudur" dedi. 23 Nisan haftasından sonra partilerle temasa geçerek çalışmalara başlayacaklarını ifade eden Kurtulmuş, "Fikri olan her türlü kurum ve kuruluşun bu sürece açık ve şeffaf bir şekilde katkı vermesini temenni ediyoruz." ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ile hedef alınan yine demokrasimiz olmuştur. O gece Meclis’i açmayı ilk teklif eden milletvekiliyim. Ve o gece Meclisimiz, 100 yıl önce top seslerini duyarken aldığı kararlarla kazandığı gazilik unvanını, devlete yerleştirilen bir terör örgütünün darbe girişimindeki direnciyle ne kadar hak ettiğini tüm dünyaya göstermiştir. Bombardıman altında sığınaktan, darbe girişimine karşı Meclisin ortak bildirisi kaleme alınırken, tüm siyasi partilerin temsilcileri Parlamentonun güçlendirilmesi gerektiği noktasında fikir birliği içindeyken; Yasama yetkisinin münhasıran Parlamentoda olmasını ortadan kaldıran bir anayasa değişikliği, maalesef darbecilerle mücadele etme gerekçesiyle ilan edilen OHAL şartlarında müzakere edilmiş ve OHAL şartlarında referanduma sunulmuştur" dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle özel oturum düzenlendi. Genel Kurul'a hitap eden Kurtulmuş'un açıklamalarından satır başları şöyle:
"TBMM yasa ve anayasa yapma gücüne de salahiyetine de sahiptir. Şu anda bu Meclis halkımızın son seçimde verdiği oyların yüzde 95'inin temsil edildiği fevkalade büyük bir temsil gücüne sahiptir ve bu Meclis eğer milletin iradesini tecelli ettirebilecek bir imkana sahip olursa anayasamızı da yapabilecek imkan ve kudrete sahiptir. Bunun için yeter ki doğru zeminde doğru yöntemlerle tartışmayı başaralım. Çoklu zemin TBMM'dir. Doğru yöntemler de partilerin uzlaşı ile bulacağı yöntemlerdir. Bunları önyargısız bir şekilde konuşarak Türkiye'nin bundan sonraki süreçte ihtiyacı olan gerçekten sivil gerçekten darbenin ürünü olan fikirlerden kurtulmuş yeni bir anayasayı yapması boynunun borcudur diye düşünüyoruz. Bu çerçevede hemen 23 Nisan haftasından sonra bu milli egemenlik haftasını geride bıraktıktan sonra önce partilerle yapacağımız temasla bu süreci başlatmayı düşünüyoruz ve arkasından da ifade ettiğim gibi sivil toplum kuruluşlarının üniversitelerin hukuk camiasının fikri olan her türlü kurum ve kuruluşun bu sürece açık ve şeffaf bir şekilde katkı vermesini temenni ediyoruz.
Genel Kurul’da ilk olarak AK Parti Grubu adına AKP Grup Başkanı Abdullah Güler söz aldı. Güler, şunları söyledi.
"Vatanımızın işgal edildiği, aziz milletimizin özgürlüğüne ve geleceğine kastedildiği hayati bir dönemde açılan Büyük Millet Meclisimiz, istikbal mücadelemizin ve bağımsızlığa giden yolun öncüsü olmuştur. TBMM’nin milli mücadelemizde gönüllerde yaktığı istiklal ateşi en karanlık günlerde halkımıza güç, cesaret ve moral aşılamıştır. Emsalsiz bir azim ve kararlılıkla Kurtuluş Savaşı’nı başlatan aziz milletimiz tüm imkansızlıklara rağmen ayağına pranga vurulmasına, bağımsızlığın elinden alınmasına izin vermemiş, bütün zorluklara rağmen çetin mücadelesini şanlı zaferle taçlandırmıştır. İstiklal harbimizin karargahı olan TBMM aynı zamanda demokrasimizin ulusal egemenliğin istiklalimizin adeta sembolü haline gelmiştir. Meclisimizin çatısı altında ortak gaye etrafında birleşen aziz milletimiz ve Cumhuriyetimizin kuruluşuna uzanan yolda en önemli adımı atmıştır. Bugüne kadar; darbe, cunta ve veseyat girişimleriyle terör saldırılarına karşı da milli iradenin tecelligahı olan TBMM 15 Temmuz hain darbe girişiminde de FETÖ'cü hain teröristlerle bombalanmasıyla bir kez daha gazilik unvanına sahip olmuştur."
Güler, Filistin’de çocuklar katledilirken tam manasıyla bir bayram sevincinden bahsetmenin mümkün olmadığını söyledi. Güler, şöyle konuştu:
"Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'na 104. kez erişmiş olmanın gururunu yaşarken elbette hüzünlü günlerden geçtiğimizi ifade etmek istiyorum. Bugün bayramını kutladığımız evlatlarımız Filistin'de vahşice katledilirken tam manasıyla bayram sevincinden bahsetmek mümkün değildir. İsrail olanca şiddetiyle Gazze’de terör estirirken, sevincimiz buruk, dilimiz tutuk, yüreğimiz ise maalesef metruktur. Yaşam haklarından mahrum, tarifsiz acılara mahkum bırakılmış Filistin’in feryadı, vicdan ve merhamet duvarlarını sarsarken, insanlık büyük bir enkazın altında can cekişmektedir. Merhamet adına umudun son kalesi olan Türkiye, Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan'ın liderliğinde bu zulümle en çetin mücadeleyi veren, mazlumların sesini uluslararası platformlarda duyuran sözde medeniyet temsilcilerinin kulakları sağır gözleri kör ve kalpleri mühürlüyken vicdan sancağını tek başına taşıyan devlet konumundadır.”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise şunları söyledi:
"Bugün bulunduğumuz koltukları kıymetli kılan gerçeklik; Meclis’in bir askeri mücadele sonucunda kurulmadığı; Meclis’in bir askeri zaferi yönettiği ve devlet kurduğu gerçeğidir. Dolayısıyla dünya tarihinde sandıktan çıkan iradenin kurduğu tek bir ülke varsa, o da kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Ve genç Cumhuriyetimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Parlamentoda alınan kararlarla yükselmiştir. Atatürk’ün ifade ettiği gibi; 'Türk milleti mukadderatını, Büyük Millet Meclisi’nin kifayetli ve vatanperver eline tevdi ettiği günden itibaren, karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve ümitle istikbale yönelmiştir. Yeni Türkiye Hükümetinin öz cevheri milli hâkimiyettir.' Ülkemiz ne zaman milli iradeden, demokrasiden uzaklaştıysa geriye gitmiş, vatandaşlarımızın refah seviyesi eksilmiştir. Askeri darbelerle, vesayetlerle demokrasimiz pek çok kez kesintilere uğratılmıştır. Son olarak 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ile hedef alınan yine demokrasimiz olmuştur. O gece Meclis’i açmayı ilk teklif eden milletvekiliyim. Ve o gece Meclisimiz, 100 yıl önce top seslerini duyarken aldığı kararlarla kazandığı gazilik unvanını, devlete yerleştirilen bir terör örgütünün darbe girişimindeki direnciyle ne kadar hak ettiğini tüm dünyaya göstermiştir. Bombardıman altında sığınaktan, darbe girişimine karşı Meclisin ortak bildirisi kaleme alınırken, tüm siyasi partilerin temsilcileri Parlamentonun güçlendirilmesi gerektiği noktasında fikir birliği içindeyken; Yasama yetkisinin münhasıran Parlamentoda olmasını ortadan kaldıran bir anayasa değişikliği, maalesef darbecilerle mücadele etme gerekçesiyle ilan edilen OHAL şartlarında müzakere edilmiş ve OHAL şartlarında referanduma sunulmuştur. Bu pek çok demokratik ülkenin anayasasında yasaklanan ancak 12 Eylül anayasasını yapan darbecilerin, sıkıyönetim şartlarında anayasa yapma ayıbını örtmek için anayasaya koymaktan kaçındıkları bir tedbirdir.
Bu ülkeyi Atatürk önderliğindeki Meclis’in demokrasiye inancı kurtarmıştır.Bugün bulunduğumuz koltukları kıymetli kılan gerçeklik; Meclis’in bir askeri mücadele sonucunda kurulmadığı; Meclis’in bir askeri zaferi yönettiği ve devlet kurduğu gerçeğidir. Dolayısıyla dünya tarihinde sandıktan çıkan iradenin kurduğu tek bir ülke varsa, o da kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Ve genç Cumhuriyetimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Parlamentoda alınan kararlarla yükselmiştir. Atatürk’ün ifade ettiği gibi; “Türk milleti mukadderatını, Büyük Millet Meclisi’nin kifayetli ve vatanperver eline tevdi ettiği günden itibaren, karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve ümitle istikbale yönelmiştir. Yeni Türkiye Hükümetinin öz cevheri milli hâkimiyettir.” Ülkemiz ne zaman milli iradeden, demokrasiden uzaklaştıysa geriye gitmiş, vatandaşlarımızın refah seviyesi eksilmiştir. Askeri darbelerle, vesayetlerle demokrasimiz pek çok kez kesintilere uğratılmıştır. Son olarak 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ile hedef alınan yine demokrasimiz olmuştur. O gece Meclis’i açmayı ilk teklif eden milletvekiliyim. Ve o gece Meclisimiz, 100 yıl önce top seslerini duyarken aldığı kararlarla kazandığı gazilik unvanını, devlete yerleştirilen bir terör örgütünün darbe girişimindeki direnciyle ne kadar hak ettiğini tüm dünyaya göstermiştir. Bombardıman altında sığınaktan, darbe girişimine karşı Meclisin ortak bildirisi kaleme alınırken, tüm siyasi partilerin temsilcileri Parlamentonun güçlendirilmesi gerektiği noktasında fikir birliği içindeyken; Yasama yetkisinin münhasıran Parlamentoda olmasını ortadan kaldıran bir anayasa değişikliği, maalesef darbecilerle mücadele etme gerekçesiyle ilan edilen OHAL şartlarında müzakere edilmiş ve OHAL şartlarında referanduma sunulmuştur. Bu pek çok demokratik ülkenin anayasasında yasaklanan ancak 12 Eylül anayasasını yapan darbecilerin, sıkıyönetim şartlarında anayasa yapma ayıbını örtmek için anayasaya koymaktan kaçındıkları bir tedbirdir. Bu ülkeyi Atatürk önderliğindeki Meclis’in demokrasiye inancı kurtarmıştır."
TİP Genel Başkanı Erkan Baş da 23 Nisan Özel Oturumu’nda konuşan genel başkanlar arasında yer aldı.
Erkan Baş, ulusal egemenliğin başta İliç ve Hatay’da toprak altında olduğunu vurguladığı konuşmasında şunları kaydetti:
“Egemenliğin bir sülaleden, onu temsil eden bir tek adamdan alınmasına giden yolun en büyük adımının 104. yıl dönümü hepimize kutlu olsun. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu tarihi adımı atanları, geride kalan 104 yıl boyunca bu çatı altında emekçi halka hizmet etmiş olan tüm milletvekillerini saygıyla anıyorum.
Değerli yurttaşlar, elbette 23 Nisan’ı kutlamalıyız ama aynı zamanda 23 Nisan’da simgelenen bir mücadelenin hala devam ettiğini hiç ama hiç unutmamalıyız. İşte şurada yazıyor, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’. Peki 13 Şubat'ta İliç'te maden kazasında toprak altında kalıp 70 gündür bulunamamış 7 işçi... Onlar bu milletten değil mi? Patronlar 3-5 dolar daha fazla kazansın diye günde 13-14 saat çalışıp katledilen işçileri unutursak 23 Nisan'ı konuşamayız. Adını koyalım: Egemenlik bugün o işçiler nezdinde toprak altındadır.
Halk egemenliği diyoruz değil mi? Deprem sonrasında hesap sorması için milletvekili seçilmiş Hatay halkının temsilcisi Can Atalay nerede? Can Atalay cezaevinde ise bugün egemenlik esir alınmış demektir. Başkan açılış konuşmasında ‘yeni anayasa’ çağrısı yaptı. Peki soracağız, başka konular bir yana, mevcut anayasa ayaklar altına alınırken, kanunsuz bir biçimde milletvekilleri tutuklanırken nasıl bir yeni anayasa tartışması yapabiliriz? Esir milletvekilimiz dört duvar arasında bile Hatay halkının acılarının hesabını soruyor, bir buçuk yıldır hala sevdiklerine ulaşamayan insanları arıyorsa egemenlik Hatay'da enkaz altında kalmıştır.
23 Nisan Çocuk Bayramı değil mi arkadaşlar? 31 Mart'ta seçim yapıldı. Van halkı belediye başkanını seçti. Ama birileri Van halkının seçtiği başkan değil de kaybeden iktidar temsilcisi mazbatayı alsın gibi saçma sapan bir adım attı, halk buna isyan etti. Buna karşı yapılan protestolara katılan, halk egemenliğini savunan 17 yaşındaki kardeşimiz Umut Polat bugün cezaevinde. Alın size ulusal egemenlik, alın size Çocuk Bayramı!
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "31 Mart seçimlerinin ortaya koyduğu irade oldukça güçlüdür. Siyaset kurumuna şu mesaj verilmiştir: 31 Mart seçimlerinde bütün halklar eşit yaşam talep etmiştir: Kürt halkının verdiği ortak yaşam mesajı en iyi şekilde anlaşılmalıdır. İktidar Kürt meselesinde güvenlikçi anlayışa çakılı kaldıkça geçmişteki partiler gibi kaybetmeye mahkumdur. Gelin yamalı 12 Eylül darbe anayasasını hep birlikte değiştirelim, hep birlikte yeniden inşa edelim" dedi.
Hatimoğulları, şöyle devam etti:
"İnkarın kaynağını bulmak ve bununla yüzleşmek tüm siyasal dinamikler açısından bugün büyük bir sorumluluk haline gelmiştir. 1920 yılı öncesinde devrede olan tekçi siyasi anlayış, 24 Anayasası’yla yeni ulus devletin katı ve sistematik aklı haline dönüşmüştür. Tarihsel inkâr, temel referanslarını ülkenin tüm farklılıklarını yok sayan 1924 Anayasası’ndan almaktadır. Tek tip yurttaş yaratma, merkeziyetçilik ve inkâr konularında daha sonra yapılan tüm Anayasalar, maalesef 1924 Anayasası’nın kötü birer kopyası durumuna düşmüştür. Bugün Türkiye toplumunun temel ihtiyaçlarının başında demokratik bir anayasa gelmektedir. Cumhuriyetin ilk yüzyılında devlet kendisine tek tip ve sermayenin hizmetinde bir halk yaratmak istemiştir ama başarısız olmuştur. İkinci yüzyılda siyasetin görevi, yaşanan sorunlara kalıcı çözümler getirecek olan halkların demokratik yönetimini kurmaktır. Bunun önemli adımlarından birisi Demokratik Anayasa yapım sürecine girmektir. Bunun için yapılması gereken acil şeyler; çatışma ve kutuplaştırıcı iklime son vermek, toplumsal barışı tesis etmek en geniş toplumsal mutabakatı aramak üzere yol ve yöntemler üzerinde çalışmaktır."
İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta ise yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili, "Parlamenter sisteme dönüşün ve güçlü bir meclisin yeni sivil anayasa için önemli bir başlangıç olacağını düşünmekteyiz ve bu yönde atılacak adımlara da Anayasa'nın ilk 4 maddesi ve 66. maddeyi değiştirmemek kaydıyla destek olacağımızı belirtiyoruz. Bizim önceliğimiz, güçlü bir meclis yaratmak amacıyla, yeni anayasa çalışmalarında bahsettiğimiz şartlar altında bir uzlaşı zemininin oluşturulmasına gereken katkıyı sunmak olacaktır” diye konuştu.
© Tüm hakları saklıdır.