Gündem

TBMM’de 23 Nisan özel oturumunda tansiyon yükseldi: "Bir dur da konuşalım ayıp ya!"

23 Nisan 2023 14:06

Güncelleme: 23 Nisan 2023 17:07

T24 Haber Merkezi

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), kuruluşunun 103'üncü yıl dönümü ve '23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı' kutlamaları çerçevesinde, pazar günü özel gündemle toplandı. Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun eleştirilerine AKP'li Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun verdiği yanıt Meclis'te tansiyonu yükseltti. Tartışmaların devam etmesi üzerine TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "28. dönemde devam edersiniz" dedi.

Partilerin 14 Mayıs milletvekili genel seçimleri için aday göstermediği 328 vekil, son kez Genel Kurul'da yer aldı.  AKP'de 3 dönem kuralına takılan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Genel Kurulu son kez yönetti.

Kılıçdaroğlu'nun eleştirilerine AKP'den yanıt: Burada asla tek adam rejiminin gölgesi hiçbir zaman olmamıştır ve olmayacaktır

AKP’li Muhammet Emin Akbaşoğlu, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun hem grubumuza hem de Cumhurbaşkanımıza dönük ifadelerinden dolayı bir cevap verme zarureti hasıl olduğu için söz aldım. Kılıçdaroğlu bugüne uygun birlik ve beraberliğe dönük bir konuşma yapmasını beklerdik. Konuşmasında ayrıştırıcı, ötekileştirici bir üslup ve içerik içerisinde konuşunca bizim de hukukumuzun korumak anlamında söz alma zarureti söz konusu oldu. Balık suyun kıymetini sudan ayrılınca anlarmış. Meclisimiz demokrasimiz kalbidir. Her görüşün ifade edildiği ve milletin iradesinin tecelli ettiği yerdir. Burada asla tek adam rejiminin gölgesi hiçbir zaman olmamıştır ve olmayacaktır. Tek adam rejimi, sizin CHP’de uygulayageldiğiniz, Türkiye Cumhuriyeti’ne yansıtmak istediğiniz hayaliniz olabilir ancak. 14 Mayıs’ta milletimiz bu anlayışı sandığa gömecektir.” dedi. 

Akbaşoğlu, “Deprem sonrasında devletimizin ortağa koyduğu muazzam çabayı ve anahtar teslim sıcak yuvalarının verilmesini görmemek, gözünü ve gönlünü kapatmakla söz konusu olabilir. Sizler bedava konutu önce bedava traktörleri vermekle işe başlarsanız o zaman doğru bir şey yapmış olursunuz. Namus sözünü tutarak belediyelerin kapısının önüne koyduğunuz işçi kardeşlerimizi geri işe aldığınızda sözünüzün güvenirliliği söz konusu olabilir. Siz de sözünüzün güvensiz olduğunu biliyorsunuz ki, sana söz Bay Kemal sözünden dönmeyecek diyorsunuz. Millet istiklalini yine milletin kararı verecektir. Mustafa Kemal Paşa'nın tam bağımsız Türkiye idealini gerçekleştiren liderin adı Recep Tayyip Erdoğan’dırgörüşünü savundu. 

CHP Grup Başkanvekili ve TBMM Başkanı arasında dakika pazarlığı: AKP’li Akbaşoğlu’na gösterdiğiniz toleransı bana da göstererek 5 dakikalık hakkımı kullanmak istiyorum

CHP Grup Başkanvekili  Engin Altay,AKP’li Akbaşoğlu’na gösterdiğiniz toleransı bana da göstererek 5 dakikalık hakkımı kullanmak istiyorum.” talebini iletti. Şentop, Altay’a 4 dakika yanıtını verdi. Altay 5 dakika talebini yineledi.

Altay ,“Namus üzerine sözler hakikaten tutulmalı. Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Namusum ve şerefim üzerine tarafsız kalacağım’ diyerek içtiği andın gereğini keşke yapsaydı. Bay Kemal, yani 13. Cumhurbaşkanı verdiği sözlerin tümünü tutacaktır, buna deprem enkazında kalan traktörlerin yerine bedava traktör vermek dahildir. Biraz ayrıştırıcı dil bazen gerekiyor. Türkiye’ye 5 milyon sığınmacı, mülteci doldurup sokakların, mahallelerin huzurunu bozanları eleştirmeyelim mi? Türkiye’yi uyuşturucu cennetine çevirenlere bir laf etmeyelim mi? Süleyman Soylu’nun dediği gibi paçalarından yolsuzluk akıyor diyen bir partiyi hiç eleştirmeyelim mi? Meclis’te rüşvetin soruşturulmasına engelleyen kanuna evet mi diyenleri hiç eleştirmeyelim mi? Bir dur da konuşalım ayıp ya!” diyerek AKP sıralarına tepkisini gösterdi.

Altay şunları söyledi:

"Adana’da eşi bir yılı aşkın süre işsiz kalan ve ev kirasını 8 aydır ödeyemeyen 26 yaşındaki  Emine Akçay, çocuklarının üşüdüğünü görünce cebindeki son parayla odun almaya gitti. O kadar az parası vardı ki oduncu, ‘Bacı bu paraya odun mu olur’ dedi. Anne ısrar etti, bir çuval odun alıp eve geldi. Odunlar ıslandığı için yanmadığı, lastik parçalarını tutuşturmaya çalıştı olmadı. Emine Akçay, çocuklarının ısınması için çalıştırdığı saç kurutma makinesini küçük oğluna verdi. Diğer odaya gidip kendini astı. İşte AK Parti Türkiyesi budur!"

 


AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, "Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun. Bugünü çocuklarımıza bayram olarak armağan eden, gazi Meclisimizin ilk başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, milli mücadelemizi yöneten bütün milletvekilleri, saygıyla, rahmetle, şükranla yâd ediyorum." dedi.

Yıldırım şunları söyledi:

"İlk Meclisimizden bugüne kadar bu yüce çatı altında vekaletname görevini üstlenen bütün vekillerimize şükranlarımı sunuyorum. 27. Yasama Yılı’nın bu son özel toplantısında yasama dönemi içerisinde hayatını kaybeden Deniz Baykal, Yakup Taş, İmran Kılıç, İsmet Uçma, Markar Esayan, Kazım Arslan, Erdin Bircan milletvekillerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

Bin yılda bir görülecek Kahramanmaraş merkezli depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza da Rabbimden rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Depremde yaralanan vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Devlet ve millet olarak dayanışmamız sayesinde yaralar süratle sarılıyor, hep beraber yeniden doğruluyoruz. Mübarek Ramazan Bayramımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile aynı güne denk gelmesi çok manidar bir güzelliktir.

Aziz milletimizin her iki bayramını da yürekten tebrik ediyorum. Allah devletimizi, milletimizi payidar kılsın nice bayramlara kavuştursun. Dünyanın hiçbir ülkesinde eşi olmayan 23 Nisan Çocuk Bayramı, Türkiye’nin ve dünyanın bütün çocukları için kutlu olsun. Allah Türkiye’nin ve dünyanın bütün çocuklarının, umudunu, geleceğini ve yüzünü güldürsün.

Bu konuşma şahsım için özel bir anlam ifade ediyor. Milletvekili, bakan, başbakan, TBMM Başkanı gibi şerefli görevlerle çıktığım bu millet kürsüsünde son kez huzurlarınızdayım.

"Umarım ve dilerim ki naçizane ismimiz bu büyük millete hizmet etmiş birisi olarak anılır"

Önümüzdeki yasama döneminde bu Meclis’te görev yapan milletvekillerimizin yarıdan fazlası olmayacak. Ben de onlardan biriyim. İnsan işiyle, eseriyle yâd edilir. Hepimizin karnesini millet veriyor. Umarım ve dilerim ki naçizane ismimiz bu büyük millete hizmet etmiş birisi olarak anılır.

Bizler vazifemizi milletimize, ülkemize hizmet olarak tanımladık ve öyle yola çıktık. Şükürler olsun, milletimizin hizmetinde yol arkadaşı olduk, milletin emanetine halel getirmedik. Türkiye’nin lideri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile yarım asra varan yol arkadaşlığımız var. Bu güzel yolculuk ve yol arkadaşlığı hayatımın en anlamlı değerlerinden birisidir. Rabbim ömür verdikçe bu kutlu hareketin bir neferi olmaya devam edeceğim. Ülkemizin refahı, halkımızın mutlululuğu için muhteşem eserlere imza atmak nasip oldu.

Bu eserlerin neler olduğunu burada sıralayacak değilim, buna imkan ve zamanımız yok. Neler yaptığımızı, eserlerimizi 7'den 70'e herkes, bütün Türkiye biliyor. Kara, deniz, hava ve demiryollarında Türkiye efsanevi mesafe aldı. Son 20 yılda altyapı gelişmişliğinde Türkiye 30 sıra birden yükseldi. 81 vilayetten hangisine giderseniz gidin, hangi bölünmüş yoldan, hangi tünelden, hangi viyadükten geçerseniz geçin, hangi hızlı tren istasyonunda bilet alırsanız, hangi havaalanında uçuş saatinizi beklerseniz, eserlerimizi göreceksiniz, Cumhurbaşkanımızın yanında naçizane bizim ismimiz de hatırlanacak. Bu şerefi, bu hizmet imkanını bahşettiği için Allah'a ve aziz milletime hamdediyorum.

Demokrasi ve hukuk düzeni olmadan hiçbir iş yapamazsınız. Vesayet sisteminin Türkiye'yi rehin aldığı dönemde ne yazık ki Türkiye'nin kalkınma hamlesi gecikti. Ne zaman ki 3 Kasım 2002 seçimleriyle demokrasi vesayetten kurtuldu, o günden itibaren Türkiye şahlanmaya başladı. Bu kazanımlar güçlü siyasi liderlik ve ortak akıl sayesinde elde edildi. AK Parti iktidarıyla sağlanan güven ve istikrar sayesinde son 21 yılda Türkiye muhteşem bir kalkınma seferberliği gerçekleştirdi. Bir yandan savunma sanayi, yerli helikopter, akıllı mühimmat, İHA, SİHA, TCG Anadolu, yerli otomobil gibi ürünlerimizi yerli ve milli kaynaklarla üretirken diğer yandan Cumhurbaşkanlığı seçiminin engellenmesi, 367 krizi, Gezi ve 17/25 Aralık, 15 Temmuz darbe kalkışması, demokrasi dışı vesayet odaklarla mücadele ettik ardından istikrar ve güçlü iktidar için sistem değişikliğini Gazi Meclisimize getirdik, Meclisimizden geçti ve halkımız onayladı. 5 yıllık bir tecrübeden sonra sistem değişikliğinde tabii ki düzeltilmesi gereken konular olmuştur, bunlar gelecek dönemde de Meclisin gündeminde olmaya devam edecek.

Siyaset elbette yarışmayı, rekabeti beraberinde getiriyor, bu anlaşılabilir. Anormal olan nefret dili, ayrıştırıcılık, kırıcı ve yıkıcı eleştirilerdir. Seçime gidiyoruz; kimin ne yapacağını, kimin ne yapamayacağını milletimiz ezbere biliyor. Bütün siyasetçilerimizden beklentimiz, 86 milyon vatandaşımızın sahip çıkacağı bir siyasi dil kullanılması. Söz ve karar vatandaşımızın, gelecek yüzyıl Türkiye'nin olacak. 14 Mayıs seçimleri şimdiden hayırlı olsun . Milletimizin talepleri ile bizim taleplerimiz daima aynı. Seçim inşallah Türkiye'yi demokrasi, hukuk düzeni, kalkınma ve refahta istikrarı daha ileri götürecek sonuçlar sağlayacak.

Meclis'te Türk bayrağı açan Binali Yıldırım İstiklâl Marşı'nı kağıda bakarak yanlış okudu

AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, son kez çıktığı TBMM kürsüsünde yaptığı konuşmasını Türk bayrağı açıp İstiklâl Marşı okuyarak bitirdi. Yıldırım, İstiklâl Marşı'nı kağıda bakarak yanlış okudu.

Kılıçdaroğlu: Gerçek baharı getirecek sandığa doğru ilerliyoruz, milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekili sıfatıyla son kez kürsüye çıktığı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde "Gerçek baharı getirecek sandığa doğru ilerliyoruz, milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" dedi.

TBMM’de 23 Nisan özel oturumunda konuştu. Kılıçdaroğlu,   "TBMM, 103 yıl önce askeri ve sivil makamların, çok daha önemlisi tüm milletin başvuracağı en yüce makam olarak çalışmalara başlamıştır.  Mustafa Kemal ve arkadaşları çok iyi biliyorlardı ki hâkimiyetini kayıtsız, şartsız eline almış bir milletin iradesi karşısında hiçbir güç ve düşman duramazdı. Bu iradeyi temsil edecek makam da elbette TBMM idi. Atatürk ve arkadaşları bu inançlarında yanılmadılar. Bizi Kurtuluş Savaşı zaferlerine ulaştıran, çatısı altında bulunduğumuz bu Meclis’tir. Bu haliyle TBMM milli mücadelemizin ana karargâhıdır. Ana karargâh olduğu için Gazi Meclis’tir. Gazi Meclis açıldığı gün itibariyle üstlendiği yasama ve yürütme sorumluluğun bir sonucu olarak yeni bir devletin temellerini de atmıştır." dedi.

Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:

"Bu haliyle devlet kuran Meclis’tir. Bu devletin adı da ilelebet payidar kalacak olan Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Yani TBMM, kurulmuş bir devletin meclisi değil bizzat kendi iradesiyle kurucusu olduğu bir devletin meclisidir. Hem Gazi Meclis unvanı taşıması hem de devlet kurucu vasfı nedeniyle TBMM dünya siyasi, askeri, demokrasi tarihinde seçkin bir yere sahiptir. Böylesine önemli vasıflara sahip Meclis’in mensubu olmaktan gurur duyuyorum, gurur duyunuz. Öte yandan taşıdığım milletvekili unvanıyla bu kürsüden sizlere ve bu özel oturum vesilesiyle sevgili yurttaşlarıma son kez hitap etmenin bahtiyarlığı içinde olduğumu vurgulamak isterim.

"Hiç şüphe duymuyorum ki milletimiz yeni üyelerine ülkemizi güçlendirilmiş parlamenter sisteme ulaştıracak iradeyi teslim edecektir"

Önümüzdeki seçimlerle birlikte bu sıralardaki yerlerini alacak olan TBMM’nin yeni üyelerine de şimdiden başarılar diliyorum. Hiç şüphe duymuyorum ki milletimiz yeni üyelerine ülkemizi güçlendirilmiş parlamenter sisteme ulaştıracak iradeyi teslim edecektir.

TBMM tüm dertlerimizin, ülkemizin tüm temel sorunlarının çözüm merkezi olmak zorundadır. TBMM, milletçe geçmişimize duyduğumuz saygının, geleceğimize duyduğumuz güvenin çatısı olmaktan uzaklaşmış bulunmaktadır.

"TBMM, tarihsel birikimine tezat oluşturacak şekilde tek adam rejiminin gölgesi altında"

TBMM, tarihsel birikimine tezat oluşturacak şekilde tek adam rejiminin gölgesi altındadır. Gazi Meclisimizin yasama gücü tek adam rejiminin tahakkümüne teslim edilmiştir. Bu çerçevede, yargı bağımsızlığı, fikir ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve diğer tüm özgürlüklerle bilimsel, laik eğitim yerle yeksan edilmiştir. Kamu istihdamında liyakatın ortadan kaldırılması, kamu yönetiminde kayırmacılık ve yandaşlık hâkim kılınmıştır. Kamu harcamalarında yolsuzluk yegane yöntem olarak benimsenmiş durumdadır.

Gençler, kadınlar, çiftçiler, işçiler, iş insanları, bilim insanları umutsuzluk sarmalı içerisine sürüklenmiştir. İnatla sürdürülen yanlış dış politikanın sonucu olarak ülkemiz bölgesinde yalnızlaşmış, milyonlarca göçmene, sığınmacıya, mülteciye karşı sınırlarımız korunamamıştır. Nihayetinde hayat pahalılığı bir kanser gibi tüm yaşamı sarmış, vatandaşlarımızın geçim gücü neredeyse sıfırlanmıştır.   

"Bizler uçurum kenarındaki yıkık bir ülkeden modern bir cumhuriyet yaratan Mustafa Kemal’in çocuklarıyız"

Ancak yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, umutsuz olmak için hiçbir neden yoktur. Çünkü bizler uçurum kenarındaki yıkık bir ülkeden modern bir cumhuriyet yaratan Mustafa Kemal’in çocuklarıyız. Milletimizin çelikten iradesi tek bir adamın iki dudağına, kişisel ikbal ve beklentilerine, liyakatsiz kadrolarına teslim edilmiş görünse de bir dönemin sona ermekte olduğunu görüyoruz ve biliyoruz.

14 Mayıs seçimleri

Saygıdeğer vatandaşlarımı, geçmişin ve bugünün olumsuzluklarından konuşmaya değil gelecek güzel günlerin, gelecek baharın hayalini kurmaya davet ediyorum.

14 Mayıs seçimlerine yaklaştığımız bu günlerde milletimizin, ülkemizin dört bir yanını cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracak heyecanı sarmış durumda. Tek bir çocuğun dahi yatağa aç girmeyeceği, yurt dışına gitmiş gençlerimizin güle oynaya geri döneceği, gitmeyi düşünenlerin bu düşüncelerinden vazgeçeceği güzel bir geleceğin arifesindeyiz.

Meclisimizin açılışının 103. yılında cumhuriyetimizi kalıcı bir biçimde demokrasiyle taçlandıracağız. Demokrasiyle taçlandırılmış demokrasimiz sadece mazlum milletlere değil, tüm dünya demokrasilerine örnek olacak. Otoriter rejimlerin sandık yoluyla yenilebileceğini, ülkelerin ve bölgelerin tüm problemlerinin çözüm yolunun birlikte olabilmekten geçtiğini tüm dünya görmüş olacak. Kimseyi ötekileştirmemenin, kin tutmamanın insan haklarının en temel ilkelerinden olduğunu, başarıya da ancak bu temel ilkelerin yol göstericiliğinde ulaşılabileceğini tüm dünya deneyimlemiş olacak.

"418 milyar doların hesabının sorulacağı bir döneme yaklaşıyoruz"

418 milyar doların hesabının sorulacağı bir döneme yaklaşıyoruz.Kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin son bulacağı bir dönemin sonuna yaklaşıyoruz. Terör örgütlerinin ve yeraltı suç örgütlerinin kökünün kazınacağı bir dönemin sonuna yaklaşıyoruz.

Beytülmale el uzatılamayacağı bir döneme yaklaşıyoruz.  Cumhurbaşkanı’nın dahi özgürce eleştirilebileceği bir döneme yaklaşıyoruz. Tüm kararların istişareyle, ortak akılla alınacağı bir döneme yaklaşıyoruz.

Çankaya Köşkü’nün tüm Türkiye’nin evi olacağı bir döneme yaklaşıyoruz. Barış Akademisyenleri’nin kürsülerine döneceği bir döneme doğru yaklaşıyoruz.

Cumhuriyetin 100. yılında 100 bin öğretmenin atanacağı, köy okullarının yeniden açılacağı bir döneme yaklaşıyoruz.

Üstenci bir anlayışla vatandaşını küçümseyen, sadece kendi zenginliğini düşünen yönetim anlayışının sona ereceği bir döneme doğru yaklaşıyoruz.

"Kızılay’ın kan ve çadır satmayacağı, AFAD’ın enkaz altında kalan vatandaşını ölüme mahkum etmeyeceği bir döneme yaklaşıyoruz"

Liyakatin hâkim olacağı, Kızılay’ın kan ve çadır satmayacağı, AFAD’ın enkaz altında kalan vatandaşını ölüme mahkum etmeyeceği bir döneme yaklaşıyoruz. Beşli çetelerin saltanatının sona ereceği bir döneme yaklaşıyoruz.

Tank Palet Fabrikası’nın geri alınacağı bir döneme yaklaşıyoruz. Başta Gülhane Askeri Tıp Akademisi olmak üzere tüm askeri hastanelerin açılacağı döneme doğru yaklaşıyoruz. Deprem konutlarının ve dükkanlarının hak sahiplerine ücretsiz verileceği bir döneme doğru yaklaşıyoruz. Merkez Bankası’ndaki bu millete ait 128 milyar doların kimlere peşkeş çekildiğinin ortaya çıkaralacağı bir döneme yaklaşıyoruz. Dünyaya örnek olacak yeni bir dönemin eşitindeyiz. Bu dönemi siyaset bilimciler Türkiye Cumhuriyeti’nin çağı olarak niteleyeceklerdir.

Bugün için bir kişiye ait olan egemenlik son bulacak, 100 yıl önce olduğu gibi egemenlik kayıtsız ve şartsız millete ait olacak. 14 Mayıs itibariyle yaşama sevincini geri alacak. Türkiye’ye bahar geldiğinde göreceksiniz, tüm dünyaya bahar gelecek. Gerçek baharı getirecek sandığa doğru ilerliyoruz, milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracak."

HDP'li Oluç: Buradan sözümüz olsun barış ve demokrasiyi, huzur ve refah içerisindeki ülkeyi çocuklara bırakmak boynumuzun borcudur

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Çocuk Bayramı olarak da kutlanan bugün milyonlarca çocuk; çocuk işçiliğinden istismara, ana dilinde eğitiminden mahrum bırakılmaktan iş cinayetinde hayatını kaybetmeye, uyuşturucu batağında geleceğini yitirmeye kadar yaşının taşıyamacağı çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır.” dedi.

Oluç sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yüzyıl önce çocuklar için bayram olarak hayal edilmişti bugün. Buradan sözümüz olsun barış ve demokrasiyi, huzur ve refah içerisindeki ülkeyi çocuklara bırakmak boynumuzun borcudur. 

Bugün demokrasi ağır bir baskı altında. Kuvvetler ayrılığı, tek kişide toplanan kuvvetler birliğine geçmiştir. Denge- denetleme mekanizmaları çalıştırılmamakta.

Meclis yürütmenin egemenliği altına alınmıştır. Kayyumlar rejimi yaratılmış, halk iradesi ayaklar altına alınmıştır.

Cumhuriyetin demokratikleşmemesinin önemli sonucu da Kürt sorunu oldu. Türkiye’nin en temel sorunlarından biri olan Kürt sorununa yaklaşımda diyalog ve müzakere yerine çatışma ve yok sayma siyaseti izlendi.

Çözümsüz bırakılan Kürt sorunu, sorunları çözülemeyen bir Türkiye yarattı. Bugün Cumhuriyet demokratikleşmediği için Kürt sorunu çözülemiyor; Kürt sorunu çözülemediği için cumhuriyet demokratikleşemiyor.

"Kürt sorununun var olması, devlet ve iktidar sistemini hukuksuzluğa ve demokrasi eksikliğine itiyor"

Kürt sorununun var olması, devlet ve iktidar sistemini hukuksuzluğa ve demokrasi eksikliğine itiyor. "

Kayyım belediyeleri yolsuzluklarla iç içe anılır oldu. Yolsuzluk çarkı yerele taşındı. Demokratik siyasette ısrarcıyız. Şu çok açık ki demokratik siyaset güçlendikçe sorunlarımızı konuşarak diyalogla, müzakere edilerek aşılması imkanları da artar.

Türkiye’nin hiçbir sorununu çatışma ve şiddet yoluyla çözemeyiz. Kürt sorunu başta olmak üzere hiçbir sorunumuz yoktur ki konuşarak çözemeyelim, çatışma ve şiddet değil, diyalog ve karşılıklı müzakere, toplumsal uzlaşmadır esas olan. 

Gelin hep birlikte kutuplaştırmadan, ayrıştırmadan, demokrasiye ve yeni bir toplumsal mutabakata, toplumsal barışa zemini hazırlayalım.  Cumhuriyetin ikinci yüzyılını demokrasi yüzyılına çevirmek bizlerin elindedir."

MHP'li Akçay: 23 Nisan büyük devletler kuran Türk milletinin şanlı tarihinin müstesna bir örneğidir

MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, “23 Nisan büyük devletler kuran Türk milletinin şanlı tarihinin müstesna bir örneğidir. 23 Nisan Türk milletinin, işgallere, katliamlara, ızdıraplı göçlere mahkum edilişine karşı muhteşem şahlanışıdır.” ifadesini kullandı.

Akçay şunları söyledi:

“TBMM, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran yüce bir Meclis’tir. Eski parlamenter sistemde geçen 72 yıllık dönemi bir siyasi istikrarsızlık dönemi olarak tanımlamak doğru bir tespit olacaktır.  Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile siyasi istikrarını sağlamıştır. Bu çok önemli bir kazanımdır. 5 yılı başarıyla geride bırakan bu sistemle ülkemiz kaybolan yıllarını telafi etmektir.  Türkiye, yeni sistemle prangalarından kurtulmuş, atılımlarımıza engel olan kronik sorunlara neşter vurulmuştur. Eski parlamenter sisteme dönme arzusu siyasi bir körlüktür. "


İyi Partili Dervişoğlu: Bu ucube tek adam rejimi bu ülkede asla varlığını sürdüremez

İyi Partili Müsavat Dervişoğlu, “Atatürk, İstiklal Savaşı’nın bütün o netameli safhalarını her hal ve şartta, daima TBMM’den aldığı güç ve meşruiyetle yürütmüş ve başarıya ulaştırmıştır. Türk milletinin milli Kurtuluş Savaşı mücadelesi yalnızca stratejik ve taktiksel askeri bir mücadele değildir. Aynı zamanda anayasal demokrasi mücadelesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşme tarihi Gazi Meclis’in yetkilerini savunma ve genişletme tarihi olarak anılacaktır. Millet İttifakı’nın Türkiye tarih yazacak, yeni dönemle birlikte TBMM yeniden siyasetin en önemli kurumu halime getirilecektir.değerlendirmesini yaptı.

Dervişoğlu şu düşünceleri kaydetti:

“TBMM demokratik sistemin kalbidir. TBMM, kişi, hak ve hürriyetlerinin teminatıdır. TBMM, üstün iradenin üstün müessesi olarak yetkilerini hiçbir kişi, kurum ve zümreyle paylaşmaz, paylaşamaz.

Türkiye’nin istikbalinin tek bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştığı, tüm irade ve idarenin bir kişinin aklına, isteklerine terk edildiği bu ucube tek adam rejimi bu ülkede asla varlığını sürdüremez. Tek adam rejiminin anayasal çerçevesi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişmeye mahkumdur. Bu sistemle birlikte 147 yıllık parlamenter demokrasi gelenekleri, teamülleri çiğnenmiş, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş ilkeleri askıya alınmıştır. Devlet bürokrasisi bir siyasi partinin aparatı ve uzantısı haline gelmiştir.  Bu ucube sistemle TBMM’nin yetkileri kısıtlanmıştır. Bu ucube sistemle birlikte Cumhurbaşkanı kararnameler yoluyla Meclis’in yasama yetkisine fiilen ortak olmuş, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sona ermiştir. Millet İttifakı’nın Türkiye tarih yazacak, yeni dönemle birlikte TBMM yeniden siyasetin en önemli kurumu halime getirilecektir.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Lale devri nasıl bittiyse sülale devri de öyle bitecek!

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, "Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, TBMM’nin kuruluşunda emeği geçen burada işçilerin, halkın hakkını savunan tüm vekilleri anıyor, Meclisin kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. 103 yıl önce bir karar verdik. İşgal edilmiş ülkemizi kurtarmak için kaderimizi elimize aldık. Osmanlı sülalesinin iktidarına fiilen son verdik, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' dedik. Bu karar bugün de bizim için geçerlidir. Halkın üzerinde hiçbir güç yoktur. Meclis'in üzerinde hiçbir güç yoktur."  diye konuştu. 

Baş şunları söyledi:

"Halkın bu kararını yok sayan Saray Rejimi’nin son 23 Nisan’ını yaşıyoruz. Şunu tarihe not düşmek isterim, bu ucube rejimde 5. kez 23 Nisan’ı kutluyoruz ve kendini halkın üstünde gören o 'tek adam' bir kez olsun gelmeye tenezzül etmedi. Bu 23 Nisan Cumhurbaşkanı sıfatı taşıyan birisinin halk iradesine saygısızlık ettiği son 23 Nisan olacak!

Bu Meclis 5 yıldır hiç olmadığı kadar itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Bir sülale devrine son veren Meclis’in içini boşaltmaya yeniden bir sülale iktidarı kurmaya çalıştınız. Asla unutmayacağız…

Sülale devrinde, 50 binden fazla insanımız enkaz altında can verdi. İnsanlar enkaz altında can derdindeyken, siz onlara kendi selalarını dinletip utanmadan çadır satıp para kazanmaya çalışan bir iktidar olarak hatırlanacaksınız.

Geride kalan 21 yılda çok acılar çektik. İşsiz kaldık, aç kaldık, göçük altında kaldık, öldük ama teslim olmadık. Bu halk direndi. İnadım inat dedi. İşgalciye, krala, padişaha nasıl direnilirse öyle direndi ve teslim olmadı!

"Bu Meclis kalacak, tek adam rejimi son bulacak!"

İşte bu teslim olmayanlar adına, halk adına buradan Tayyip Erdoğan’a seslenmek istiyorum. Senin devr-i iktidarın bitiyor. Senin devrin bitiyor! Çünkü bu halk birbirini seviyor. Bu halk birbirini düşman olarak görmüyor, size karşı birleşiyor. Bu halk kalacak! Siz gideceksiniz! Bu Meclis kalacak, tek adam rejimi son bulacak!

Siz gideceksiniz ama iki elimiz yakanızda olacak. İktidar döneminde yitirdiğimiz 35 bin işçi için, yitirdiğimiz tüm canlar için, hem özgürlüğüne hem yaşamına kastettiğiniz kadınlar için; tarikatların, cemaatlerin karanlığına kurban edilen gençlerimiz, Enes Karalarımız için, tutsak ettiğin arkadaşlarımız için, özgürlüklerimiz için, emeğimiz için iki elimiz yakanızda olacak ve mutlaka hesaplaşacağız.

"Ülkemizde çocuklar yatağa aç giriyorken, boş beslenme çantasıyla okula gidiyorken, vakıflarda istismara uğruyorken 23 Nisan’da neşe dolamıyoruz"

Ülkemizde çocuklar yatağa aç giriyorken, boş beslenme çantasıyla okula gidiyorken, vakıflarda istismara uğruyorken 23 Nisan’da neşe dolamıyoruz. Acıyla doluyoruz, öfkeyle doluyoruz, kahroluyoruz! O yüzden hep beraber en güçlü yanıtı vereceğimize inanıyoruz. Sülale devrini bitirecek, yeni bir dönemi hep beraber başlatacağız.

Bugün bu kürsüden çocukları için endişelenen anne babalara, torunlarına harçlık veremeyen dedelere ninelere, yeğenini düşünen teyzelere amcalara, kardeşlerini canından çok seven kardeşlerime sesleniyorum. Korkmayın! Biz kazanacağız.

İşçiler evlerine sağ salim dönebilsinler, elleri kolları dolu kapıdan girebilsinler, çocuklarına sarılabilsinler diye biz kazanacağız. Öğretmenler atanabilsin, doktorlar mesleğini yapabilsin diye kazanacağız. Marketlerde fiyatlar insin, market çalışanları da sattıklarından evlerine götürebilsinler diye kazanacağız. Susadığımız adalet yerini bulsun diye kazanacağız.

Ve biliyoruz, yalnız değiliz! Çocukluklar umutlarını hayallerini çaldılar, o gençler bugün yanımızda. Onların sadece sınav sorularını değil emeklerini de çaldılar. Dizilerini, filmlerini, sözlüklerini, gülüşlerini çaldılar. Onlarla aynı görüşte değiller diye, hakaretler ettiler.  Bırakın dünyayı gezme hayali kurmayı, kendi ülkelerini bile gezemez oldular. Menemene soğan koyacağı zaman bile iki kere düşünmek zorunda kalan bir gençlik yarattınız. Ama her şeyin bir sonu var.

"Sadece 21 gün sonra 21 yıllık bir karanlık dönem bitecek!"

Hepsi bitecek. 20 yılını çaldığınız çocuklar büyüdü. Sizi onlar gönderecek. Bir oy verecekler saltanat yıkılacak, bir oy verecekler kaçak saray boşalacak, bir oy verecekler devlet dairelerinden tüm Erdoğan resimleri inecek. Tesadüfe bakın ki, sadece 21 gün sonra 21 yıllık bir karanlık dönem bitecek!

Ben en çok AKP iktidarında doğan, büyüyen şimdi ilk kez oy kullanacak olan arkadaşlarıma güveniyorum. Ben yaptım diyecekler, biz yaptık diyecekler. Düşmanlaştırmalara son verdik, barışı, kardeşliği yeniden getirdik diyecekler. ‘Ben gönderdim, bu esaret zincirini biz kırdık’ diyecekler. ‘Bu boğazımıza dolanan rant zincirine biz son verdik’ diyecekler.

Sadece 21 gün sonra 21 yıla yaklaşan bu karanlığa hep birlikte son vereceğiz. İnanıyorum, 21 gün sonra halk daha güçlü olacak!

"Lale devri nasıl bittiyse sülale devri de öyle bitecek!"

Bu kürsü sizin. Bu Meclis sizin. Bu ülke sizin ve hepinizin sokaklarda söylediğini, bir kez de buradan tekrar edeceğim. Hiç şüpheniz olmasın, yine baharlar gelecek. Türkiye İşçi Partisi adına 27. dönemde söylenecek son söz şudur:  Lale devri nasıl bittiyse sülale devri de öyle bitecek!"


Gültekin Uysal: Bugün maalesef tarihi geriye doğru TBMM kendi eliyle akıtmış durumdadır

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, “23 Nisan, egemenliğini kaybetmemek üzere canını vakfeden bir milletin yıllar süren cefasının, egemenliği bağımsızlığı, kendi kaderini tayin etme hakkını elde edişinin kutlamasıdır.  Bugün yeniden söz milletin denen gündür. Bugün maalesef tarihi geriye doğru TBMM kendi eliyle akıtmış durumdadır. Kendi yetkilerini maalesef kendi eliyle sınırlandıracak bir referandumla beraber sınırsız yetki, sıfır denetim mantığı içerisinde bir kişiye emanet etmiştir.” dedi.

Uysal şu ifadeleri kullandı:

"Bir şuur tazelemesine vesile kılmak mecburiyetindeyiz. Türkiye maalesef 20 yıldır kaynaklarını kötü yöneten bir ülkedir. Denetim yapamadığı için kaynakları heba olmuştur.  Milletin ızdırapları bu kürsüde ses olmasına rağmen bir sonuca gidememiştir. Bugün kendi beceriksizliklerini asrın felaketi diyerek aklamaya çalışanların beceriksizliği neticesinde bir fiyaskoya dönüşen deprem vesilesiyle gördük.

14 Mayıs seçimleriyle beraber sözü yeniden milletin söyleyeceği, yarınlarından emin bir Türkiye’ye elbet kavuşacağımıza inanıyorum."