Politika

TBMM Başkanı Mustafa Şentop: Yeni sistemin oturması için zamana ihtiyaç var

"Sadece kural değişiklikleriyle bir sistem değişikliğinin bütünüyle yerleşmesi mümkün değil"

18 Mart 2019 09:50

Binali Yıldırım'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı sebebiyle istifa etmesinin ardından Meclis Başkanı olarak seçilen eski AKP Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, yeni sistemde Meclis'in ve milletvekillerinin rolü azalacak mı tartışmasını değerlendirdi. Yeni sistemle yasamanın da gücünün artacağı fakat sistemin oturabilmesi için zamana ihtiyaç olduğunu söyleyen Şentop, "Kuralları değiştirdiğinizde, temel ve hukuki altyapıyı kurmuş oluyorsunuz ama bazı teamüller, gelenekler ve anlayışlar var, bunların değişmesi zaman alır. Sistem değişikliğinin bütünüyle oturabilmesi için Türkiye’nin zamana ihtiyacı var. Yasa değişikliğiyle beraber kanun değişikliği de oldu. Bunların da tamamlanması için yine zamana ihtiyaç var" ifadelerini kullandı.

Meclis Başkanı Şentop'un Habertürk'ten Kübra Par ile yaptığı söyleşiden bazı kısımlar şöyle:

Anayasa Komisyonu Başkanlığı sırasında aslında bütün siyasi partilerin en gerilimli toplantılarının da içindeydiniz. Bütün o tecrübeden sonra Mustafa Şentop nasıl bir Meclis Başkanı olacak?

Komisyon Başkanlığı, Meclis’te önemli bir tecrübe. Geçmişte Anayasa Komisyonu’nun çoğu zaman fazla mesaisi olmamış ama benim başkan olduğum dönemde Türkiye’nin en yoğun gündemi, Seçim Kanunu değişikliklerinden, Türkiye’deki en önemli hükümet sistemi değişikliği olan Anayasa değişikliğine, İç Tüzük değişikliklerinden, dokunulmazlıklar ile ilgili hususlara kadar Anayasa Komisyonu’ndaydı. Bunlar hem yoğun mesai gerektiren hem de gerilimli konulardı. Bazı kavgalar da oldu. O süreç benim için önemli bir tecrübeydi. Daha sonrasında yeni dönemde de Meclis Başkan Vekili olarak görev yaptım. Meclis Başkanlığı aslında, Genel Kurul’un ve oturumun yönetimiyle ilgili değil. Genel Kurul’daki birleşimleri, oturumları, daha genel ifadeyle toplantıları Meclis başkan vekilleri, Meclis başkanı adına yerine getiriyorlar. Meclis başkanı, 23 Nisan gibi özel bir gün için toplantı varsa, Cumhurbaşkanı’nın parlamentoda yapacağı konuşmanın olduğu durumlarda veya bütçenin bütünü üzerindeki ilk ve son gün görüşmeler gibi istisnai durumlarda Meclis’i bizzat yönetiyor. O bakımdan, genel kurul yönetiminin dışında, Meclis başkanının daha çok Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni temsil görevi var. Bu temsil görevi, ülke içerisindeki birçok toplantıda ve yurtdışında da Meclis’i temsilen ve Meclis’in genel idari yönetimiyle ilgili hususları içeriyor.

AK Parti’de kimin Meclis başkan adayı gösterileceği tartışılırken, Numan Kurtulmuş, Hayati Yazıcı, Naci Bostancı gibi başka isimler de dillendiriliyordu. Sizin için sürpriz oldu mu?

Tereddüt olmadan söyleyebiliriz ki, partimizden de, diğer partilerden de Meclis başkanlığı görevini yapabilecek arkadaşlarımız mevcut. Sonuç itibarıyla adaylıkla ilgili süreç, parti içerisinde yapılan değerlendirmelerle gelişti. En son bununla ilgili temayül yapıldı. Tüm bunları Cumhurbaşkanımız, genel başkan olarak değerlendirdi ve nihayetinde adaylıkla ilgili bir karar verildi. Meclis’te adaylar arasında yapılan oylamayla sonuçlandırıldı.

16 Nisan 2017’de yapılan referandumla yeni bir hükümet sistemine geçildi. Yasama ve yürütme organları bütünüyle birbirinden ayrıldı. Yeni sistemin bütün olarak kuralları ve kurumlarıyla yerleşmesi için de yoğun bir çalışma gereken bir dönemden geçiyoruz. Meclis başkanlığının yeni sistemle yasama organının yerinin belirlenmesi ve itibarının artırılmasına yönelik çalışmalar da üstlenmesi gerekiyor. Önemli bir görev ve sorumluluk.

"Bu yeni sistemde milletvekillerinin ve Meclis’in rolü azalacak mı?” şeklinde pek çok tartışma vardı. Siz yeni Meclis başkanı olarak, Meclis’in itibarını ve rolünü güçlendirmek için ne yapacaksınız?

Yeni sistem Meclis’in itibarı ile ilgili bir sorun ortaya çıkarmadı. Bunu söyleyen bazı siyasetçiler var ama doğru değil. Referandum öncesinde de savunduğumuz gibi, bu değişikliği yaparken sadece yürütme organının güçleneceği tezinin yanında yasama organının da güçleneceğini ve itibarının artacağını savunduk ve hâlâ aynı noktadayız. Kaçırılan iki nokta var. İlki, sadece kural değişiklikleriyle bir sistem değişikliğinin bütünüyle yerleşmesi mümkün değil. Kuralları değiştirdiğinizde, temel ve hukuki altyapıyı kurmuş oluyorsunuz ama bazı teamüller, gelenekler ve anlayışlar var, bunların değişmesi zaman alır. Sistem değişikliğinin bütünüyle oturabilmesi için Türkiye’nin zamana ihtiyacı var. Yasa değişikliğiyle beraber kanun değişikliği de oldu. Bunların da tamamlanması için yine zamana ihtiyaç var.

Parlamenter sistemlerde, hükümetlerin parlamentonun gündemini belirlediğini ve hatta ona yön verdiğini görüyoruz. Bu sistemde ise milletvekilliği seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi için ayrı oylamalar kullanılıyor. Bu oyların farklılaştırılması bazen söz konusu olabilir. Bazen Cumhurbaşkanı’nın seçildiği partinin dışında bir başka parti veya partilerin yoğunlukta olduğu bir parlamento oluşabilir. Parlamentonun en azından teorik olarak yürütmeden daha fazla bağımsızlaştırıldığı, kendi gündemini belirleme ve inisiyatif kullanma imkânına sahip olduğu bu sistemde, işin gerçeği olarak itibarının daha da artacağı ve güçleneceği rahatlıkla söylenebilir. Ama konjonktür farklı bir şey. Hangi sistemi getirirseniz getirin, siyasetin zamanla değişebilecek kendi tabiatı, işleyişi ve aktörleri var. Bu değişiklikler de sistemin kendisinden değil, konjonktürden kaynaklanır.

Söyleşinin tamamı için tıklayın