Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, NATO Parlamento Başkanları Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, İsrail’in Gazze’deki ‘katliamının’ durdurulması gerektiğini belirterek, “Müttefiklere Netanyahu Hükümetinin saldırganlığına ‘artık yeter’ demeleri çağrısında bulunuyoruz” dedi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, ABD’nin başkenti Washington’da düzenlenen NATO Parlamento Başkanları Zirvesi’nde mevkidaşlarına hitap etti. Kurtulmuş, İsrail’in Gazze’deki saldırılarının durdurulması ve daha fazla kan dökülmesinin engellenmesi gerektiğini vurgulayarak, “Dünyanın en güçlü savunma örgütünün üyeleri olarak bizler, en acil küresel sorunlardan biri olan Gazze'deki muazzam insanlık felaketini görmezden gelemeyiz. İsrail'in katliamları durdurulmalı ve daha fazla kan dökülmesi engellenmelidir. Bu durumun bölgesel bir savaşa dönüşmesi ciddi bir risk oluşturmaktadır. Küresel güvenlikle ilgili tartışmalarımızda, adalet ve hakkaniyeti savunan insanlığın ortak cephesinde yer almalıyız. Müttefiklere Netanyahu Hükümetinin saldırganlığına ‘artık yeter’ demeleri çağrısında bulunuyoruz. Filistin-İsrail çatışması için derhal kalıcı bir ateşkes, engelsiz insani erişim ve iki devletli çözüm çağrısında bulunuyoruz” diye konuştu.
Kurtulmuş, Türkiye’nin Ukrayna savaşının başlangıcından itibaren diplomatik çabalarda en ön saflarda yer aldığının altını çizerek, “NATO bugüne kadar Avrupa-Atlantik bölgesindeki kolektif güvenliğimize önemli katkılarda bulunmuştur; günümüzde ise yeni ve karmaşık küresel zorluklarla mücadele ediyoruz. Türkiye, Ukrayna'da savaşın başlamasından bu yana, Ukrayna'nın egemenliğine, bağımsızlığına ve Kırım da dâhil olmak üzere toprak bütünlüğüne olan sarsılmaz desteğini mütemadiyen teyit etmiştir. Ayrıca, savaşa uluslararası hukuk temelinde adil ve kalıcı bir çözüm bulunmasına yönelik diplomatik çabaların ön saflarında yer aldık. Çabalarımız, Ukrayna da dâhil olmak üzere NATO üyelerinin desteklediği ülkelerde demokratik direncin korunmasına da odaklanmalıdır. Bu nedenle, Rada ile siyasi angajman özel bir önem taşımaktadır” dedi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, terörizmin NATO müttefikleri için asimetrik bir tehdit olduğunu, Türkiye’nin ittifaktaki en fazla terör saldırısına maruz kalan ülke olduğunu vurguladı. Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“İkinci olarak; terörizm İttifak'ın güvenliğine yönelik en doğrudan asimetrik tehdittir. Genel Sekreter Stoltenberg'in de defalarca belirttiği gibi, hiçbir Müttefik Türkiye'den daha fazla terör saldırısına maruz kalmamıştır. DEAŞ, FETÖ, PKK ve Suriye'deki uzantısı PYD/YPG gibi terör örgütlerine karşı mücadelemizde kararlılığımızı sürdürürken, Müttefiklerimizin iyi niyet ve dayanışma içinde hareket ettiklerini görmek istiyoruz. NATO'nun terörizmle mücadeledeki rolü güçlendirilebilir ve güçlendirilmelidir. Öte yandan, NATO'nun savunma harcamalarına yönelik hedefi ortadayken, NATO'nun güney cephesini koruyan Türkiye'nin bazı Müttefiklerimiz tarafından silah kısıtlamalarına tabi tutulması bir çelişkidir. NATO'nun geniş hedeflerine olan bağlılığımız ve misyonlara yaptığımız herkesçe bilinen katkılar iyi anlaşılmalıdır. Türkiye sadece kendi ulusal güvenliğine yönelik tehditleri bertaraf etmeye çalışmamakta, aynı zamanda NATO'nun güney sınırlarını güvence altına alarak Müttefiklerimizin güvenliğine de katkıda bulunmaktadır. “
Kurtulmuş, NATO’nun barışı koruma ve savaşı önleme sorumluluğu olduğunu, bu nedenle de NATO Parlamenter Asamblesi aracılığıyla istişarelerin artırılması gerektiğini belirtti.
Kurtulmuş, sözlerine şu şekilde son verdi:
“Savaşı önlemek ve barışı korumak için birlikte hareket etmek NATO üyelerinin sorumluluğudur. Bu nedenle, mevcut çalkantılı ortamın yayılma potansiyeline sahip olması ve uluslararası yönetişimin küresel krizlere yanıt verme yeteneğini maalesef kaybetmesi nedeniyle, uygulanabilir bir barış perspektifi geliştirmek için özellikle NATO Parlamenter Asamblesi aracılığıyla istişarelerimizi arttırmalıyız. Adil bir uluslararası sistem inşa etmeye yönelik gelecek çabalarımızda iki temel ilke bize rehberlik etmelidir: Bunlardan birincisinin tüm insanların hak ve haysiyet bakımından eşitliği, ikincisinin ise tüm devletlerin egemen eşitliği olması gerektiğine inanıyorum.”