Yaşam

Tavsiyeler tezgahı

Radikal gazetesi yazarı Perihan Mağden, “Tavsiyeler tezgâhı” başlıklı yazısında, ev ile güzel bir ilişki kurulmasını gerektiğini belirterek, “Siz eve iyi bakın k

28 Ağustos 2008 03:00

Radikal gazetesi yazarı Perihan Mağden, “Tavsiyeler tezgâhı” başlıklı yazısında, ev ile güzel bir ilişki kurulmasını gerektiğini belirterek, “Siz eve iyi bakın ki, ev de size iyi baksın.
Diyelim yatağınızı kalkar kalkmaz yapın” diyor.

İşte Mağden'in ev ile ilişkiler konusunda tavsiyeleri içeren "Tavsiyeler tezgâhı" başlıklı yazısı:
 

Bazen evde, birtakım ev işlerini yaparken içiniz pırpır eder.
Sanki: bir an önce bitirmeliyim şu laneth ev işlerini/halledip azat edebilmeliyim kendimi/dışarıda kıpır kıpır, şıkır şıkır bir hayat var/yetişmeliyim, kaçırmamalıyım olanı biteni.
Bu his sizi esir alıp evle aranıza girer.
Evde geçirilen dakikalar, yarımşar saat kırkar dakikalar, lisede kimya dersleri gibi: öyle bir cenderede geçirilen zamanlara dönüşür. Evinizle ilişkiniz bozuksa, bozulmuşsa ya da hiç doğru dürüst ihsas edilmemişse, yanlışsınız. Yanlışlardasınız. Yanlış sulardasınız. Öncelikle EV’le ilişkinizi kurun. Güzel bir ilişki olsun.
Siz eve iyi bakın ki, ev de size iyi baksın.
Diyelim yatağınızı kalkar kalkmaz yapın.
‘Nasılsa, birazdan fırlayıp gidicem bu evden’ hissiyatıyla yapılmayan yataklar, gün boyu gözünüzden uzak o dağınık halleriyle, aslında içinizin en içlerinde bir yerinde bir dağınıklık, bir huzursuzluk, bir oturamamışlık/oturtamamışlık hissi yaratırlar.
Siz hiç kaydedemeseniz de zira evle ilişkiniz yok ya da zayıf- o yatağın dağınıklığı hem sizdeki bir dağınıklığa işaret ediyor, hem de dağıtıyor sizi.
Oysa parçalar kolaylığınla bir araya toplanmıyor!
Yalnız kalma seanslarınızın sonunda; diyelim yalnızlıktan, telefonsuzluktan, az biraz evden, en çok da hareketsizlikten bunaldınız.
Burda en güzel çare: Pazar Yerleri.
Tahtakale, Kadıköy Çarşısı, Beşiktaş Çarşısı.
Sonra pazarlar, diyelim: Salı Pazarı, Beşiktaş Pazarı.
Yürü yürü bitmez.
İnsan kaynıyor ve sizinle alakası yok kaynayan kazanların, pardon insanların.
Hem alabildiğine insan içindesiniz, hem de kimseciklerle ruhi yakın temas halinde olmadığınız için ruhunuz düzülmüyor.
Üstelik mutlaka ihtiyacınız olan birkaç şey var orada.
Hiçbir şeye gönül erdiremeyecek denli bir Kibir İnsanıysanız (Kibirella) arkadaşlarınıza ve kendinize şoset ve soket (dize kadar ve bileğe kadar) çoraplar alın.
Çok neşeli çoraplar var.
Çok çizgili, mikili çoraplar.
Size gıcıklık hissi veren dükkânlara, alışveriş merkezlerine asla uğramayın ve evinizin yakınında da olsalar, en kolay, çabuk onlara ulaşılıyor da olsa, boş verin size basan yerleri. Uzaklardaki ve gıcır gıcır alışveriş merkezlerine yollanın.
Bilmediğiniz lokantalar, bilmediğiniz dükkânlar, alışık olmadığınız semtlerde; kendinizi bambaşka bir ülkeye gitmiş gibi hissedeceksiniz.
Alışılmış olanın boğuntusundan kaçın. Habire tanışlara tosladığınız kafeler filan- bırrrr.
Öz Hakiki Gözetlenme Merkezleri.
Yandaki masadaki SİVRİ KULAĞIN uzayarak, bardağınıza filan girdiğini hissedebilirsiniz öyle yerlerde.
Kulüpçülükten kaçının!
Bir de tabii EVleşmiş, insanın EVi haline gelmiş, aşina yerler vardır. Diyelim çok yakın arkadaşınızın dükkânı. Kendinizi EVinizde gibi hissettiğiniz lokantalar.
Onlar güzeldir. Rahattır. Rahat ettirir.
Nedir bu tavsiyeler? Vs. vs. derseniz, gözlerinizden öperim. Kalın sağlıcakla. Dişlerinize, berelerinize ve oyuncaklarınıza iyi bakın.
(*) Daha önce (yıllar) çıkmış bir
yazı. Tavsiyeler Eskimez kisvesi altında yeniden işte.