T24 - Siyasetçi-yazar eski TİP'li Tarık Ziya Ekinci, KCK operasyonları kapsamında 45 avukatın gözaltına alınmasını eleştirerek, "Bu, devlet tarafından vatandaşa tuzak kurma eylemidir" dedi. Ekinci, "Türkiye, tüm demokratların elbirliğiyle karşı çıktıkları, militarist vesayet rejiminden kurtuluyor derken bu kez Erdoğan'ın kişisel vesayeti altına mı giriyor?" diye sordu.
Tarık Ziya Ekinci'nin "Dikkat! Türkiye demokrasi dışına çıkıyor" başlığıyla kamuoyunu demokratik tepki göstermeye çağırdığı yazısı şöyle:
DİKKAT! TÜRKİYE DEMOKRASİ DIŞINA ÇIKIYOR
Dün akşam haberlerinde 45 avukatın Öcalan'la görüşmelerinin özetini kandile ilettikleri gerekçesiyle gözaltına alındıkları haberini hayret ve dehşet içinde dinledim. Yıllardan beri Öcalan'ın avukatları cezaevi yetkililerinin gözetimi altında kendisiyle görüşür ve izin alarak not ettiklerini basınla paylaşırlar. Muhtemelen Kandil'e de iletirler. Bunlar hakkında yıllar boyu hiçbir kovuşturma yapılmadı. Öte yandan Başbakanın, kendisini temsil yetkisiyle görevlendirdiği müsteşar yardımcısı PKK'nın en üst düzey yetkilileriyle pek çok kez görüşür, müzakere eder ve vardıkları ortak görüşleri onay için önce hükümete, sonra Kandil'e ve Öcalan'a iletir. Bunların hiçbiri suç olmaz. Tanınmış gazeteciler pek çok kez Kandil'de PKK yetkilileriyle görüşür, aldıkları bilgileri günlerce basında tefrika ederler, herkes okur. Bu da suç olmaz.
Günün birinde hükümetin izniyle Öcalan'la görüşüp izlenimlerini basınla ve Kandil'le paylaşan 45 avukat KCK üyesi ilan edilerek gözaltına alınır, muhtemelen de tutuklanırlar. Bu, devlet tarafından vatandaşa tuzak kurma eylemidir. Anayasanın kuvvetler ayırımı ilkesinin yok sayılması, ilga edilmesi ve icranın yargıyı kendi amaçları için kullanma edimidir.
Türkiye'de bugün 'terörle Mücadele Kanunu' işletilerek OHAL'siz OHAL Uygulanıyor. Maalesef, bu keyfi uygulamaların resmi gerekçeleri de büyük medya tarafından gizli ve tehlikeli olaylarmış gibi esrar perdesine büründürülerek destekleniyor. Pek yakında devletin gözü önünde Kandil'e gidip gelen gazetecilerin de aynı kanun hükümleri çerçevesinde gözaltına alınıp tutuklanmaları bir sürpriz olmaz.
Hükümetin anılan keyfi uygulamaları bana Neyzen Tevfik'in bir taşlamasını hatırlattı. Olayımıza denk düşen bu taşlama mealen şöyledir:
Devri istibdatta söyletmezlerdi insanı,
Açınca ağzını bellerlerdi ananı,
Devri Cumhuriyette önce söyletirler,
Sonra bellerler ananı,
Bugün, gözaltına alınan avukatların şahsında yapılan budur. Yıllarca, avukatlarını Öcalan'la denetim altında görüştür, izlenimlerinin yayınlanmasına izin ver, canının istediği bir gün bu eylemi suç sayarak haklarında kovuşturma yap!. Bu, demokrasiyle yönetilen bir ülkede kabul edilebilir bir davranış türü değildir. Türkiye, tüm demokratların elbirliğiyle karşı çıktıkları, militarist vesayet rejiminden kurtuluyor derken bu kez Erdoğan'ın kişisel vesayeti altına mı giriyor?
Yapılan tüm keyfi tutuklamalara isyan ediyorum. Terörle Mücadele Kanunu ile 301. madde başta olmak üzere, TCK’nın iltibasa yol açan, tüm maddelerin derhal iptal edilmesini talep ediyorum.
Hukukla bağdaşmayan keyfi tutuklamaların tümünü protesto ediyor, kamuoyunu hukuksuzluğa, keyfiliğe ve çoğunluk diktasına karşı demokratik tepkilerini göstermeye davet ediyorum.
Tarık Ziya Ekinci