Akciğer kanserinden hayatını kaybeden Tarık Akan'ın 52 yıllık arkadaşı Zeki İrfanoğlu, Yeşilçam efsanesiyle geçmişten bugüne yaşadığı anıları anlattı. Tarık Akan'ın fotoğrafını Ses dergisine götürerek arkadaşına Yeşilçam'ın kapılarını açan Zeki İrfanoğlu, "Ölüm haberini oğlu Barış’tan aldım. Yoğun bakıma alınmıştı. Doktor hazırlıklı olmamızı söylemişti. Sigarayla ilgili çok kızıyordum, dümdüz küfür ediyordum ona. Elinden alamıyordum, son 1 aydır bırakmıştı" dedi. Zeki İrfanoğlu, "14 ay evvel hastalık başına geldiği zaman ‘Maddi durumun iyi, Amerika’ya gitsene’ dedim. Bana ‘Atatürk gitmedi ki, ben niye gideyim?’ dedi ve buradaki doktorlarla kaldı" diye konuştu.
Habertürk'ten Öznur Karslı'nın Zeki İrfanoğlu'yla yaptığı söyleşiden aktardıkları şöyle:
Tarık Akan’ın ‘Sinema Artist Yarışması’na katılmasını sağlayan 52 yıllık arkadaşı ‘Kozalak Zeki’, ‘Bakkal Tarık’ı HABERTÜRK’e anlattı
Yakışıklılığıyla çoğumuzun benzetmelerine, “Tarık Akan gibi adam” diye konu olan, genç kızların hayalindeki ‘Damat Ferit’ten, intikam yeminiyle yollara düşen ‘Seyit Ali’ye, dermansız hastalığa yakalanan Kahraman’ın ağabeyi ‘Murat’tan, maden ocağında kömür karasına karışan emekçinin hakkını savunan devrimci ‘Nurettin’e, birbirinden güzel 111 filme, unutulmaz karakterlere koca bir hayat verdi büyük sanatçı Tarık Akan...
Efsane aktörün ‘Ses’ mecmuasıyla başlayan 45 yıllık sinema serüveni, 66 yaşında yakalandığı akciğer kanseriyle son buldu. Usta sanatçı, bir ömür sayılabilecek sanat kariyerine, Türk sinemasında kült haline gelen unutulmaz eserler sığdırdı. Tarık Akan’ın Atatürk sevdası, eğitim ve bilime verdiği önem, çalıştırdığı taksiyi satıp bir okul açacak boyuttaydı. Sanatçı, bugün ardında bıraktığı yüzlerce eserinin yanına 25 yıl önce kurduğu Taş Mektep’i de koymayı başarmıştı.
Peki, Bakırköy’de geceleri okula gidip, gündüzleri Ataköy Plajı’nda gazoz satıp kayık kiralayan Tarık Tahsin Üregül adındaki bu genç, nasıl olmuştu da bir yarışmadan birinci çıkarak halkın gönlünde taht kurmuştu?
Sorunun cevabı, Tarık Akan’ın 52 yıllık dostu, “Öz kardeşim” dediği, nam-ı diğer ‘Kozalak Zeki’sinde. Tarık Akan’ın çoğu röportajında kendisinden ‘Kozalak Zeki’ diye bahsettiği dostu Rizeli Zeki İrfanoğlu (69), sanatçı Akan’ın Selimiye Cezaevi’ndeki tutukluluk günlerinde cezaevinin kapısında geçirdiği 46 günden, Akan’ın ölüm gününe kadar yaşadıklarını, 52 yıllık mazilerini paylaştı.
Taş duvara asılı resmi ağlattı
Akan’ın diğer yarısı ‘Kozalak Zeki’ lakaplı Zeki İrfanoğlu ile röportaj için sözleştiğimiz yer, iki can dostun 25 yıl önce beraber işlettikleri 3 taksiyi satıp Bakırköy’de kurdukları Taş Mektep’ti... Dostunun ölüm haberini aldıktan sonra kendini eve kapatan İrfanoğlu, okulun kapısına geldiğinde taş duvarlara asılı Tarık Akan fotoğrafını gördüğünde hıçkırıklara boğuldu. Ağzından çıkan ilk sözse, “Ulan şu sigarayı sana içme dedim” oldu. İrfanoğlu, Akan için hazırlanan anı defterini gördüğünde ise defterin yapraklarına vurarak “Bizim anılarımız buraya sığar mı?” deyip gözyaşlarına boğuldu.
‘Ses Dergisi onun yazgısıydı’
Zeki İrfanoğlu, Tarık Akan ile yarım asrı deviren dostluklarını ve onu şöyle anlattı:
“Ses Dergisi onun yazgısıydı. Ben sadece vesile oldum... Tarık o zaman lisedeydi. Bana okulun kapanmasına yakın 2 resmini getirdi. Ses Mecmuası’nın da abonesiydim. ‘Ulan sen bu kadar güzel misin?’ dedim. Ertesi gün Ses’e gittim. Tarık’ın haberi yoktu. Oradaki yetkili yarışmanın bittiğini söyledi. Adamla resimleri almadı diye kavga ettim. O sırada merdivenlerden bir bey indi. O kişi Erman Şener’di. Resimleri gösterdim ama ‘Yarışma bitti’ diyerek beni azarladı. Üzüldüğümü görünce resimlere baktı. Görünce kalakaldı. ‘Sen bunu nereden tanıyorsun?’ dedi. ‘Arkadaşım’ deyince, ‘Bu resimler bende kalacak, 1 ay sonra yarışma var’ dedi. Ertesi gün Tarık’a durumu anlattım.
‘Mavi kazağımı giydirip yarışmaya gittik’
Yarışma günü beraber gittik. 200 kişinin içinde Tarık ‘güneş’ gibi parlıyordu. Benim mavi kazağımı giymişti. 16 Ocak 1971’de yayımlanan dergide birinci ilan edildi. Mehmet Şendil, Tarık’ı aradı. İlk filmi ‘Solan Bir Yaprak Gibi’ydi. 10 bin lira para aldı. O parayla babasına ve kendisine bir palto aldı. Parayı Elmadağ’daki gece kulübünde yedik. O gecenin sabahında Elmadağ’dan Sirkeci’ye yürüdük. Trene de kaçak binip Bakırköy’e geldik. 3 gün sonra filmi başlayacaktı. Plajda güreşirken burnunu kırdım. İlk filminde kırık burunla oynadı. O filmden sonra Tarık başladı zaten.”
‘Adı cankurtarana çıktı’
“Tarık’la her gün görüşürdük. Ben çok iyi dert dinlerdim. Bana çok anlatırdı. 1970’lerde Dolmabahçe Stadı’nda 19 Mayıs törenlerinde şeref tribününde gazoz satardık. Kâğıt sattık. Tarık’ın cankurtaranlık yaptığı söylendi. Tarık hiçbir zaman cankurtaranlık yapmadı. Bizim 8 senemiz her yaz Ataköy Plajı’nda geçti. Ataköy Plajı’nın müdürleri, çalışanları tanırdı. Kiraya verdiğimiz kayığımız vardı. Biz kayıkla gezerken kadınlar, çocuklar boğulduğunda Tarık’la kurtarmaya giderdik. Boyu uzun ve çok iyi yüzdüğü için boğulanları çıkarırdı. Bundan adı cankurtarana çıktı. Beraber işportacılık da yaptık.”
‘Çok kişiye yardım etti’
“Kurduğumuz okulun yakınında eşimin ajansı vardı. Yanıma gelirken okulun bulunduğu yeri alıp mektep yapmamızı söyledi. Sanat mektebi yapacaktık. Binanın sahibiyle tartıştık ama sonunda Tarık anlaştı. Sonra okul yapmaya karar verdik. Çok yardımseverdi, çok insanı ameliyat ettirdi. Durumu olmayanlara çok yardım etmiştir. ‘Şu mahallede şu fakir’ de, kamyonla eşya gönderirdi. Depremde de bir kamyon yardım gönderdi. Ama bunları asla söyletmezdi, çok kızardı. Şu an duysa bana küfür ederdi.
‘Maden’ filminden sonra ikinci taksiyi aldık’
Tarık, salon filmlerini bırakınca 5 kuruşsuz kalmıştı. Ertem Eğilmez’le kavga ediyorlardı, kara listeye almışlardı Tarık’ı. Evimizdeki videoları sattık, bunlarla Tarık 2 ay geçindi. Sonra bir yerden borç bulup taksi aldık. Şoför çalıştırıp taksicilik yaptık. 1.5 yıl böyle geçindi. ‘Maden’ filmiyle yeniden sinemaya dönünce, teklifler patlayınca bir taksi daha aldık. O taksiyi de bu okulu yaparken sattık.”
‘Çok güzel hayat yaşadım be Kozalak’
“Tarık tam 46 gün cezaevinde kaldı. Çünkü ben 46 gün Selimiye’nin kapısındaydım. 47’nci gün çıktı. 2 metrekarede 5 kişi kaldı. Çıktığı zaman bitik haldeydi. Maçka’ya gitmiştik. ‘Bir İstanbul’u seyredeyim’ demişti. Ülkesine, kimseye küskünlük yaşamadı. 14 ay evvel hastalık başına geldiği zaman ‘Maddi durumun iyi, Amerika’ya gitsene’ dedim. Bana ‘Atatürk gitmedi ki, ben niye gideyim?’ dedi ve buradaki doktorlarla kaldı. ‘Bu hastalık bana niye geldi?’ diye hiç sorgulamadı. Hastalığının tehlikeye girdiğini anladığı zaman, ‘Sana bir şey diyeceğim Kozalak. Senin bunu öğrenmeye hakkın var artık’ dedi. Ben ağlamaya başlayınca da: ‘İşte sana bu yüzden söylemiyorum, hemen ağlıyorsun diye.’ Ölmeden 23 gün önce de ‘Ben çok güzel hayat yaşadım be Kozalak’ dedi.”
‘Tek kelimelik vasiyeti benimle gidecektir’
“Tarık bana ‘Kozalak’, biz ona ‘Bakkal’ derdik. Zuhuratbaba’da şarap almaya giderdik. Şaraplar üst raflardaydı. Tarık’ın boyu uzun olduğu için uzanır alırdı. O yüzden ona ‘Bakkal’ derdim. Tarık Akan’ın vasiyeti tek kelimeydi. O benimle gidecektir. Ne bu okulla ilgili, ne başka bir mal mülkle ilgili. 2 yıl önce hayatını yazmaya başlamıştı. Bana ‘Sen ‘Kozalaklar’ı yaz, ben de ‘Yeşilçam’ı yazayım’ dedi. Hastalığı çıkınca bana, ‘Zeki yorgunum, sen de yazmayı bırak’ dedi.”
“Ölüm haberini oğlu Barış’tan aldım. Yoğun bakıma alınmıştı. Doktor hazırlıklı olmamızı söylemişti. Sigarayla ilgili çok kızıyordum, dümdüz küfür ediyordum ona. Elinden alamıyordum, son 1 aydır bırakmıştı. Akciğeri yüzde 90 sigaradan hasar gördü. 7 kişilik arkadaş grubumuz her toplandığımızda her birimiz ‘Ben şu tarihte öleceğim’ derdik. Tarık da ‘Yok kardeşim ben 97’de, dedemin öldüğü yaşta gideceğim’ derdi.”
‘Kozalaklar’, Tarık Akan’ın çocukluktan bugüne gelen 7 arkadaş grubuna verdikleri isim. Akan’ın kitabını yazmayı istediği ‘Kozalaklar’ adlı arkadaş grubundan kendisinin ölümüyle birlikte 3 kişi hayatta kaldı.