Kültür-Sanat

'Tarihe sığmayan bir kadın'

İpek Çalışlar’ın ‘Halide Edib: Biyografisine Sığmayan Kadın’ adlı kitabı, resmî tarihin klişelerinden uzak, okurların pek tanımadığı bir Halide Edib

19 Mayıs 2010 03:00

T24- Türk tarihinin en önemli kadınlarından olan Halide Edib Adıvar, geç de olsa tüm yönleriyle, İpek Çalışlar’ın titiz araştırmaları sonucu bir kitaba sığdı. İpek Çalışlar, Halide Edib: Biyografisine Sığmayan Kadın adlı kitabıyla bizi Halide Edib’in pek bilmediğimiz yönleriyle tanıştırıyor. Bizde böylece, Çalışlar’ın “Resmî tarih önemli isimleri klişeye dönüştürüyor” sözünün ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Çalışlar bu kitabında Halide Edib’in Ermeni tehciri sırasındaki tavrından milliyetçiliğine, kadın mücadelesindeki rolünden Atatürk’le olan ilişkisine kadar yüzlerce sorunun ve olayın derinine inmiş.


Şimdiye kadar Halide Edib’i neden bu kadar yüzeysel bir şekilde tanıdık ?

Resmi tarih önemli isimleri birer klişeye dönüştürüyor, ilgimizi çekmeyecek hale sokuyor. Bu duvarın arkasındakileri tanımak için istek duymaz oluyoruz. Merakımızı kaybediyoruz. Ancak yine de bir gün şeytan dürtüyor, örtüyü kaldırıp altına bakıyoruz. O zaman karşımıza ikinci engel çıkıyor. Eski dil ve yazıyla aramıza örülmüş duvar... Ya vazgeçiyoruz ya da devam ediyoruz... Devam edenler Kaf Dağı’nın ardına ulaşmış oluyorlar.


Halide Edib’de sizi etkileyen ne oldu?


Not çıkara çıkara okumaya başladığım günlerde, Halide Edib’in idam cezasına karşı bir yazı yazdığını fark ettim. Türkiye’de idam cezasının üzerinden uzun yıllar geçmedi. Halide Edib, mükemmel bir insan hakları savunucusuymuş. Bundan çok etkilendim.


Peki, yaşadığı dönemin kadınlarından farkı neydi?


Çok büyük düşünüyordu, hayalleri de çok büyüktü. Kendisini kadın dünyası ile sınırlamaktan hoşlanmıyordu. Erkek dünyasının önemli isimleri ile tartışıyor, fikir geliştiriyor, onların arasında ezilmeden varolabiliyordu. Halide Edib gencecik yaşında hem de kadın kimliğiyle bir kanaat önderi olmayı başarmıştı.


Halide Edib, feminist olarak tanımlanmak istemiyor. Sizce feministliğe bakışı nasıldı?


Öyle olsa da Halide Edib, bir feministti. Bütün “izm”lere karşı olduğunu söylüyor ve feminizmi de bir “izm” olarak niteliyordu. Ancak ben, ona ve yaptıklarına baktığımda karşımda dört dörtlük bir feminist görüyorum. Kadınların erkeklerle eşitliğini istemiş, bunun için mücadele etmiş. Onun “feminizm” sözcüğünden hoşlanmamasının bir nedeni de oy hakkı için mücadele eden İngiliz sufrajetlerin başvurduğu sert yöntemler olabilir. Bu yöntemlerin, Osmanlı kadınını ürküteceğini düşünmüş olmalı.


Atatürk’le olan ilişkisinde çok mu cesur sizce yoksa çok mu muhalif?


İzlenen politikalara itirazı olan pek çok isim var. Ancak onlar Halide kadar çabuk kavga etmiyorlar. Örneğin eşi Dr. Adnan Adıvar... Atatürk’ün sağ kolu. Adnan, 1922 yılının sonunda umutsuzluğa kapılıyor ve muhalefet etmeye başlıyor. Halide’nin daha cesur olduğunu söylemek ne kadar doğru olur kestiremiyorum. Kadınlar böyle siyaset yapıyorlar, kolay kolay uzlaşmıyorlar. Erkekler uzlaşma sanatına daha hâkimler.


Atatürk’ü diktatörlükle suçlaması da o döneme göre müthiş bir cesaret...


Cesur bir kadın olduğu kesin de... Bunu cesaret gösterisi olarak yapmıyor... Türkiye’deki rejimin tahlilini yapıyor. O, kendisini Türkiye konusunda sorumlu gören bir kişi. Dünyada demokrasi rüzgârının hız kestiğini, diktatörlükler döneminin açıldığını düşünüyor. Türkiye’nin de yerinin kurulan bu yeni dünyada olduğunu üzülerek görüyor. Halide Edib, başkalarından farklı olarak yazan bir kadın. Bu düşüncelerini 1929 yılında Oxford Üniversitesi’nin dergisine bir makale olarak yazmış, bu makaleyi de Turkey Faces West kitabına koymuş. Kuruluşu için emek verdiği ülkenin demokrasiden uzaklaştığını bütün dünyaya anlatmak istiyor.


Ermeni çocukları Türkleştirdiği doğru mu sizce?


Maksadı bu değil elbette. Ermeni tehcir ve kırımı sırasında hayatta kalmış çocukların hayata devam etmeleri için çabalıyor. Ne var ki bunun bir bedeli var... Bu çocuklara verilen Türk ortaya bir Türkleştirme sorunu çıkıyor. Halide çocukların onların hayatta kalmalarının daha önemli olduğunu düşünüyor ve Suriye’den ayrılırken Hıristiyan olduğu bilinen çocukların Kızılhaç’a teslimi için dosyalarını da bırakıyor.


Gomidas’ın tehcirden döndürülmesi konusunda Diran Lokmagözyan’ın farklı bir iddiası var. Hatta neredeyse ona göre Halide Edib de Mehmet Emin, Hamdullah Suphi gibi suç ortağı...


Gomidas’ı araştıran Diran Lokmagözyan’ın bazı kuşkuları ve iddiaları var. Diran kuşkulanmakta haklı. Ancak, Halide Edib’in Türk Ocağı’nda 1915 Tehciri’ni eleştiren bir konuşma yapması bence çok önemli. Onu suç ortağı olmaktan çıkartıyor. Halide Edib’in anılarında Gomidas’a ayırdığı bir bölüm var. Başka anlatılarla karşılaştırdığımızda Halide’nin doğru söylediğini görebiliyoruz.


Dönemin yazar, aydın kadınlarıyla bugünün kadınları arasında ne gibi farklar var?


O gün başlayan her şey bugün de devam ediyor. Arada büyük bir kesinti yok. Fark bilgiye ulaşmada ortaya çıkıyor. Yalnız şunun da altını çizmek gerekir, bugünün kadınlarıyla karşılaştırıldığında Halide de, Latife de büyük bir imparatorluğun dünya çapındaki kadınlarıydı. Onların etkisine ve ününe bugün ulaşmak kolay değil.


Halide Edib bir dönemden sonra milliyetçi duygulara kapılıyor. Onun milliyetçiliğini nasıl değerlendirirsiniz?


Bu denli eleştirel bir milliyetçilik sonunda milliyetçiliği ürkülen anlamından çıkarıyor, kabuğundan sıyırıyor. Halide Edib her alanda kendisini öylesine eleştirmeyi huy haline getirmiş ki, milliyetçi olduğunu ilan ettiği günlerde bile ondan beklendiği kadar milliyetçi olamıyor. Ünlü Sultanahmet mitinginde “Milletler dostumuz, hükümetler düşmanımız” diyen bir akla sahip.


Peki, sizce Halide Edib yaşasaydı siyasi görüşü ne yönde olurdu?


Aynen yaşadığı günkü gibi, yani liberal demokrat olurdu.


Taraf Gazetesi- Sibel ORAL