T24- Ahmet Hamdi Tanpınar'ın başyapıtı niteliğindeki eser, önümüzdeki sezondan itibaren 'beyaz cam'da olacak. Bu ay sonu çekimlerine başlanacak dizinin başrol oyuncuları için görüşmeler sürüyor. Yapımcılığını Ata Türkoğlu'nun üstlendiği diziyi Cemal Şan yönetecek.
Reşat Nuri Güntekin'in 'Yaprak Dökümü ve Halid Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu'sunun ardından şimdi de Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'Huzur'u dizi film oluyor. Yapımcılığını Ata Türkoğlu'nun (Koliba Film) üstlendiği dizinin yönetmeni Gece Sesleri, Yersiz Yurtsuz ve Aşka Sürgün gibi dizilerde imzası bulunan Cemal Şan... Senaryosunu Ahmet Yurdakul'un yazdı. Huzur'un konusu 1930'ların sonlarında geçiyor. Yıllar önce Kenan Işık tarafından tiyatroya uyarlanan roman Mümtaz'ın Nuran'a olan aşkı etrafında şekilleniyor. Kitapta ayrıca her aşkın bir çilesinin olduğu, bunun da insana bazen mutluluk bazen de mutsuzluk verdiğini anlatıyor Tanpınar.
Ön hazırlıkları süren dizinin çekimlerine temmuz sonunda başlanacak. Kostüm, mekan ve dekor çalışmaları devam eden Huzur için dönemi yansıtan plato hazırlıkları da sürüyor. Pek çok oyuncunun yer almak istediği dizinin dört başrol oyuncusu olacak. İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz'ı kimlerin oynayacağı konusunda görüşmeler devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir açıklama gelecek.
Her ne kadar dizinin çekimlerinde romana sadık kalınacağı söylense de Aşk-ı Memnu ve Yaprak Dökümü örnekleri edebiyatçılar kadar Huzur'u ilk kez tiyatroya uyarlayan Kenan Işık'ı da endişelendiriyor. Ancak Işık'ın 'arkadaşım' dediği senaryo yazarı Ahmet Yurdakul'a güveni tam. Edebiyat uyarlamalarında bir tuhaflık olduğunu söyleyen Işık, "Eserin ana temasını ortaya koymaktan uzaklar. Bunun en büyük örneği Aşk-ı Memnu'da yaşandı. Oysa bir dönemi tarihçilerden çok daha duyarlı bir biçimde anlatan bu roman, Batılılaşma süreci içindeki Türk insanının konumuna dikkat çekiyor. Tanzimat'tan beri edebiyatçılarımızın Batılılaşmaya karşı olan tavrının da en keskin örneklerinden. Yozlaşan kültür içindeki bir Osmanlı figürü olarak görüyor dizideki Adnan Bey'i." diyor. Batılılaşma karşıtı yazarlardan örneklere Dostoyevski ile başlayan Işık, Tanpınar, Oğuz Atay hatta Orhan Pamuk'un bu düşüncelerine dikkat çekiyor ve bunu bir tavır olarak görüyor.
Yazar Nurdan Gürbilek'in Batılılaşma ile ilgili söylediği "Artık erkeklerin feslerinin rengi değişiyor, ayna düşkünleri." sözünü hatırlatan Işık, Huzur ile Aşk-ı Memnu arasındaki farkı ise şöyle açıklıyor: "Huzur'da Nuran'ın kalkıp Taksim'de bir barda olması büyük hadise, bir kadının müzikhole gidişi ve onun boşanmış olması bile devrimdir aslında. Ancak bu Aşk-ı Memnu'da yoğun biçimde vardı. Edebiyatçılar Batılılaşmaya karşı çıkarken, 'Osmanlı artık yaşlanmış bir adam, Batı da Osmanlı'yı ayartan genç bir fahişe' konumunda der bazı edebiyat eleştirmenleri. Bu cümle Aşk-ı Memnu'da karşılığını bulmuştur. Aşk-ı Memnu'yu, bir toplumun sosyal anlamdaki kayışının dönüşümünü olumlu ve olumsuz yönleriyle anlatan bu tarafından okuyamadık biz. Bu yazar adına, tema adına iyi bir şey değildi."
1930'lar İstanbul'unda bir aşk hikâyesi
Huzur romanının ana kahramanlarından Mümtaz ve Nuran evlenmeyi düşünmektedirler. Ümitsizliğe düşen Suat ise intihar eder. Bu trajedi üzerine Nuran'dan ayrılan Mümtaz'ın dünyası yıkılmıştır. Mümtaz, Sahaflar Çarşısı'nda, salaş dükkanlarda, bitpazarında, balıkçı muhitinde ve kır kahvelerinde dolaşırken İstanbul'da eski zamanın donup kaldığı köşelerin bir tasvircisi gibidir romanda. Sonraki bölümlerde ise başka bir dünyaya geçiş vardır. Modern bir semtte önceleri çok mutlu olan Mümtaz, giderek bu çevrede yaşayan insanlardan kaynaklanan olaylar sonucunda bir kez daha yıkılır.
'Yurdakul, arkeolojik bir çalışma yapmış'
Kenan Işık: Ahmet Yurdakul ödüller kazanmış bir edebiyatçı ve romancıdır. Bir Tanpınar hayranıdır. Bunlar önemli. Huzur yüksek maliyetli bir dizi olur. Ancak Aşk-ı Memnu ve Yaprak Dökümü gibi uzun yıllar sürecek malzeme bulunmaz. Senaryoyu okudum. Yurdakul, romanda adeta arkeolojik bir çalışma yapmış. Her bir cümleden yola çıkarak bizim atladığımız İstanbul, kahramanlar ve dönemle ilgili ilginç ayrıntılar var. Tanpınar da yaşasaydı eminim yadırgamazdı. Huzur'da temel mesele 'Geçmişle kökleri bu kadar kopartmalı mıydık?' sorusudur.