Yaşam

Talu'dan Mağden'e yanıt: Beni maşa saymak senin çatal diline de uymaz

Haber Türk Yazarı Umur Talu, yazarlığını, gazeteciliğini ve kişiliğini ağır ve kaba ifadelerle eleştirip, kendisini “vicdan kuaförlüğü” yapmakla suçlayan Ta

17 Ağustos 2011 03:00

T24- Haber Türk Yazarı Umur Talu, yazarlığını, gazeteciliğini ve kişiliğini ağır ve kaba ifadelerle eleştirip, “vicdan kuaförü” yakıştırmasıyla kendisini "maşa" olmakla suçlayan Taraf Gazetesi Yazarı Perihan Mağden’e köşesinden yanıt verdi. “Gökten bir elma gibi düşüp bir masal tadında; paraşütle köşe yazarı olmadım” diyen Talu, hayatı boyunca kimseye yalakalık, yanaşmalık yapmadığını belirterek, Mağden’e “Ne ki, beni maşa yapmak daha kimsenin eline nasip olmadı; maşa saymak senin çatal diline de uymaz!” dedi.

Umur Talu'nun bugün (17 Ağustos 2011)  Haber Türk gazetesinde yayımlanan köşe yazısının Perihan Mağden'e yanıt verdiği bölümü şöyle:


Taraf’ta bir kardeş sonunda (biraz durup dururken) beni de bulmuş! Ayıp etmiş!

Ya o taraftan ya şu taraftan birinin vurması mukadder de, beklemediğim biri. Şimdi dikenlediği “yıllarım”ı, gıyabımda ve kırk yılda bir karşılaşmalarda yüzüme “saygıyla” anardı. Yoksa bana mı öyle gelirdi!

Böyle başkaları da oldu. Bir ters rüzgarda, saygı duyduklarını da yerin dibine batıran heyecana ve heyelana kapıldılar.

Ben (de) “Vijdan Kuaförü” imişim. “Vijdan yazıları”yla yıllardır, bıktırmışım! O yazılardan biri de bir gün onun söz hakkı için olmuştur. Başkaları için olduğu gibi; yeri gelince en karşı olduklarım için yazılanlar gibi.

Vijdan Kuaförü”ne alınmam; dükkanda “vicdansızlık”, haset, fesat tıraşlamadıktan sonra! Keşke, yazı ve isyan yeteneğiyle daha ziyade vicdansızlıkları yazsa.

Lakin, ne o ne başkası şunu karıştırsın:

Medyada (ve her yerde), başına dert gelen, linçe maruz kalan kim olursa, bir kıymetim varsa, o an yanında durmaya çalışırım. Ama kimsenin kankası, kankisi olmam. Yıllarca için için, kıçın kıçın kankalık edenlerin birden kanlı bıçaklı olmasına da akıl erdiremem. Siyasi kisveli nice kavganın mahalle kavgasından ibaret olmasına da.

O yüzden, bizim “berber” epey yalnızdır, bağımsızdır. Oradan oraya taşınır ama oradan oraya sürüklenmez.

10 gazetede çalıştım; 2001’de bir gün Star’da yazdıysam, o sıra (herhalde) onun da yazar olduğu kartelci gruptan, kendilerine yazarlık veren zatlarca kovulup pek bir yerde tek kelime yazmama fırsat, imkan verilmediği için. Lanetli sayıldığım için! Grup kararı uyarınca, herkesin yazma denince yazmadıklarını yazdığım için! Tek kelimemi bile kimseye ödünç vermeden, kimseden tek kelime sipariş almadan! Kadromu da, ders verdiğim bir üniversitede tutarak.

Romancı değilim, kurguda iyi değilim; gazeteci olmaya çalıştım 31 yıldır. Gökten bir elma gibi düşüp bir masal tadında; paraşütle köşe yazarı olmadım; muhabirlikle başladım, yola bir sendikadan çıkmıştım!

Elbet çalışmaya ihtiyacım var. Ama ne ona, ne buna yalakalık, yanaşmalık yaptım. Kaçamak bile olsa böyle yapanlar hazmetmişse, pişkinliklerine ne diyeyim.

Kimseye şirinlikler de yapmadım. Kimseden iş, köşe istemedim. Verildiğinde de, veren bilir ki, her kelimemin sorumluluğunu da taşırım, onurunu da, bir yamuk yaparsam utancını da. O yüzden kelimesine dokunulmaz.

Merkez medya”da çalışmayı ayıp bulan olabilir; ama önce kendine, etrafına bakacak; Simavi’nin, Asil Nadir’in, Doğan’ın, başkalarının “merkez”inde çalışmış ahbaplar var mı, diye.

Ayıp olan, on binlerce kişi gibi oralarda çalışmak değil; yanardöner, eğilir bükülür, yanaşır yapışır, kimi güçlere, güçlülere yılışır, bir gün sevişir ertesi gün kapışır bir kakarakikiri olmaktır.

Elbet kimi kardeş gibi kusursuz mükemmelliklere, güzelliklere sahip değiliz ama o “Vijdan” bile “vicdan”a yakın düşer. Sen de bilenlerdensin diye bilirdim.

O laftan gocunmam, ama sana epey şaşırdım; ki bu da benim iç dünyalardaki fırtınalara, alaboralara dair iflah olmaz cehaletim olmalı!

Ne ki, beni maşa yapmak daha kimsenin eline nasip olmadı; maşa saymak senin çatal diline de uymaz!

Daha ne diyeyim: Bana çaksa dahi, yazıyı onca zaman iyiye, doğruya da kullanabilmiş herhangi bir kimseye pek kıyamam ki!

(Tabii ki her şeyin de bir sınırı, her kuaförün de bir siniri var! Şairin dediği gibi: Belki de bir elimde kalem, bir elimde ustura!)

Notun notu: İdeolojik tadındaki şahsi hesaplaşmalara bulaştırmayınız, kendinizle de başkasıyla da karıştırmayınız!