Sosyal Güvenlik

'Talebi canlandırmak için 16 milyar lira enjekte edilecek'

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 2009'da iç talebi canlandırmak için piyasaya 16 milyar TL 'enjekte edileceğini' bildirdi.

08 Mart 2009 02:00

Bakan Çelik, gelişen şartlara göre önlerine çıkabilecek muhtemel gelişmeleri çok sağlıklı bir şekilde izlediklerini belirtti

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 2008'in ikinci yarısında piyasaya yönelik aldıkları tedbirlerin tutarının 10,4 milyar TL dolayında olduğunu bildirerek, 2009'da iç talebi canlandırmak amacıyla piyasaya 16 milyar TL "enjekte edileceğini" bildirdi.

Bahçeşehir Üniversitesinin düzenlediği Siyaset Okulu kapsamında "İşsizlik, istihdam yaratma ve küresel mali kriz" konulu bir konferans veren Çelik, kriz nedeniyle ABD'de 2 milyon 600 bin insanın işini kaybettiğini, yeni açıklanan Şubat ayı verilerine göre de aylık işsizlik oranının yüzde 8,1'e çıktığını dile getirerek, Şubat ayında işsiz kalan kişi sayısının 651 bin olarak açıklandığını anımsattı.

Çelik, Türkiye'de istihdamdaki toplam artışın 2 milyon 873 bin kişi, işsizlik sayısının ise 665 bin olarak gerçekleştiğini belirtti.

İş yeri sayısı 2007 Aralık ayı itibarıyla 1 milyon 115 bin 562 iken, 2008 kasım ayında 1 milyon 170 bine yükseldiğini vurgulayan Çelik,Türkiye'de toplu işten çıkarmaların oranının da yıllık ortalama 6 binden bu dönemde iki katına çıktığını, aynı dönemde özel sektörde sigortalı sayısının 8 milyon 300 binden 8 milyon 70 bine gerilediğini söyledi.

Çelik, "2007 ile 2008 mukayesesi pozitif, çünkü kriz öncesi iyileştirme tablolarından dolayı kriz Türkiye'ye 3 ay sonra geldi. Gider ve harcamalarda artış yok, ama gelirlerde azalma olduğu için 2009 yılı çok önemli" diye konuştu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, reel sektörü destekleyen çok önemli tedbirler aldıklarını, kurumlar vergisini yüzde 33'den yüzde 20'ye çektiklerini, 40 ilde yatırım teşvikleri yaptıklarını, iş gücü üzerindeki vergi ve prim yükünü indirdiklerini, işverenin sigorta primindeki payında yüzde 25 indirime gittiklerini, genç ve kadın istihdamını teşvik ettiklerini, tesis kurma yükümlülüklerini de artırdıklarını ifade etti.

Çelik, Türkiye'nin dört bir yanında meslek edindirme kursları düzenlediklerini, bunun kriz sonrası için nitelikli ve vasıflı iş gücü yetiştirilmesi açısından önemli bir yatırım olduğunu söyledi.

"Türkiye önlemlerini alıyor"

Faruk Çelik, Türkiye'nin küresel krizle geçen yıl Ekim-Kasım ayI itibarıyla iyiden iyiye tanışmaya, yakınlaşmaya başladığını, bunun sonucunda talep daralması ve buna bağlı olarak istihdama yansıyan sıkıntının ortaya çıktığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu sıkıntıları ortadan kaldırmak için Türkiye önlemlerini alıyor. Gelişen şartlara göre önümüze çıkabilecek muhtemel gelişmeleri de çok sağlıklı bir şekilde izliyoruz. Çıkacak olan ve çıkması muhtemel sorunlar karşısında da her an dinamik bir yapı içinde önlemler alma imkanımız var. 2008'in ikinci yarısında piyasaya yönelik aldığımız tedbirler 10,4 milyar TL civarındadır. 2009'da iç talebi canlandırmaya dönük piyasaya 16 milyar TL enjekte edilecek. Küresel krizden dolayı dünya ülkeleri 12 trilyon dolarlık paketler açtılar.

Yapılan hesaplamalarda açılan tüm bu paketlerin o ülkelerin GSMH'sine oranı yüzde 3,2. Türkiye'nin de bu süreçte piyasaya enjekte ettiği ve aldığı tedbirler yüzde 3 civarında. Sorunlarımız farklı olmasına rağmen, açılan ve piyasaya enjekte edilen 27 milyar TL gibi bir rakam var. Bunun GSMH'ye oranı yüzde 3 civarında."

"Dünyayı büyük bir afet, bir felaketi bekliyor"

Faruk Çelik, istihdamı artırmanın birinci hedefleri olduğunu, küresel krizden dolayı istihdam artırılamadığı için istihdamı korumaya yönelik tedbirler aldıklarını ifade ederek, işverenin işçi çıkarmasını önlemek için 6 ay gibi bir süre hükümet tarafından ödeme yapılmasını öngören düzenlemeye gidildiğini, gerekirse bu sürenin bir 6 ay daha uzatılabileceğini bildirdi.
Bakan Çelik, şunları kaydetti:

"Suyu bulandıran biz değiliz. Suyu Amerika bulandırdı. Dünyaya akıyor şimdi. Bizim bu suyu durulama şansımız yok. Kaynak oradan geliyor ve bulanık bir şekilde devam ediyor. Eğer 6 aylık bir sürede Türkiye aldığı tedbirlerle yürürken durulanmaya başlarsa Türkiye, çok büyük kayıplara uğramadan yoluna finans ve kamu maliyesi sağlam temellere oturduğu için, çok hızlı bir şekilde yine atağa kalkar. Ama bu bulanıklık devam ederse 2009 değil, 2010, 2011'de bu bulanıklık sürerse (Allah dünyayı korusun) diyorum. Çünkü dünyayı büyük bir afet, bir felaketi bekliyor demektir."

"Türkiye bir dakikasını boşa harcamaması gereken bir coğrafyada"

Daha sonra dinleyicilerin sorularını cevaplandıran Çelik, "işverenin prim payının düşürülmesiyle" ilgili soruya karşılık, geçen yıl 42 milyar TL prim gelirine karşılık, 53 milyar TL emekli maaşı gideri ve 25 milyar TL sağlık gideri olduğunu vurguladı.

İşveren primlerinin indirilmesine yönelik düzenleme yapıldığını yineleyen Çelik, "İşveren primi zaten yüzde 14,5. 10 puan daha indirirseniz yüzde 4,5 olacak. Bu krizde herkes fedakarlık yapmak zorunda. Biz bu krizi sadece bir kesime fatura edemeyiz. İşveren de sendika da herkesin sorumluluğu var. 1 milyon 100 bin işletmeyi korurken 69 milyon insanın hukukunu yok sayamayız" dedi.

Çelik, krizle ilgili kuşatıcı ve çok seri kararlar aldıklarını ve teşvik konusunda da düzenlemeler yaptıklarını anlatarak, "Normalleşen şartlarda primler yeniden dizayn edilecek" dedi.

"ABD'de General Motor ve Ford'un batacağı şeklinde söylentiler var. Bu olursa Türkiye'de neler olur?" şeklindeki soru üzerine Çelik, bu olayların bir zincir halinde ülkeleri etkilediğini söyledi.
Çelik, insanların araba veya benzer bir takım şeyler almayı bırakıp neler olacağını gözlemlediklerini, krizin psikolojik boyutu olduğuna dikkat çekti.

Bakan Çelik, "ABD'de devlet, bankalara ve finans kuruluşlarına el koymaya başlamak üzere. Türkiye'de böyle bir şey olur mu?" şeklindeki bir soru üzerine de şu yanıtı verdi:

"Türkiye bir dakikasını boşa harcamaması gereken bir coğrafyada. Tedbirli gitmemiz ve barutu idareli kullanmamız gerekiyor. Bu süreçte Türkiye özelleştirme yapmayacak. Çünkü çok önemli maddi kayıplar yaşanır. Yani devletleştirme değil, özelleştirmeleri özelleştirmeme sürecindeyiz."