Gündem

Takipsizlik kararı verilen 25 Aralık soruşturmasının tapeleri silinmeyecek mi?

25 Aralık’taki operasyonla sonuçlanan yolsuzluk soruşturmaları için takipsizlik kararı verildi. Tapelerin akıbeti ise tartışılıyor

02 Eylül 2014 15:10

Aralarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da bulunduğu rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamındaki 96 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verildi. Ancak kararın, normalde takipsizlik kararının ardından silinmesi gereken tapelerin “ileride delil olabilir” gerekçesiyle saklanmasını da içerdiği bildirildi. 25 Aralık soruşturmasını başlatan savcı Muammer Akkaş ise, Ceza Mahkemeleri Kanunu uyarınca, "takipsizlik kararı kesinleştiğinde 15 gün içinde bütün iletişim tutanakları ve diğer evrakın imha edileceğini" açıklamıştı.

Toygun Atilla’nın Hürriyet’te yer alan haberine göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı aralarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da bulunduğu rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamındaki 96 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik kararını veren İstanbul Cumhuriyet Savcıları İsmail Uçar, İrfan Fidan ve Fuzuli Aydoğan şu ifadeleri kullandı: ‘Türkiye Cumhuriyet Başbakanı’nın örgüt lideri olarak gösterilmesi ve ‘Dönemin Başbakanı’ ibaresi kullanmak suretiyle, fezleke düzenlenmesi, soruşturmayı hazırlayanların hukuki bir soruşturma görünümü altında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ettiklerini ortaya koymaktadır’

25 Aralık soruşturması kapsamındaki 96 şüpheli ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek, üye olmak, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek, rüşvet vermek, almak, aracılık etmek, resmi belgede sahtecilik, ihaleye fesat karıştırmak, irtikap, imar kirliliğine neden olmak, pasaport kanununa muhalefet ve suçtan kaynaklanan mal varlığını aklama’ suçlamaları ile karşı karşıyaydı. Ancak dosya takipsizle sonuçlandı. 141 sayfalık takipsizlik kararının altına imza atan savcılar 25 Aralık soruşturmasının hukuki bir soruşturma görünümü altında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren ortadan kaldırmaya ve engellemeye yönelik bir teşebbüs’ olduğunu vurguladılar. Takipsizlik kararında, şu ifadeler dikkat çekti:

 

Sığınacak liman yok

 

“Yargılama usulleri saptırılarak, ihlal edilerek, görmezden gelinerek, kişi ve olaylara özel uygulamalara konu edilerek ‘Hukuk Devleti’ ilkesi korunamaz. Hukukun evrensel ilke ve esaslarının içi boşaltılmadan, maddi hakikatın üstü örtülmeden, ‘herkes için adalet’ anlayışına dayalı eşit, süratli ve dürüst yargılama yapmak hukuk devletinin en temel vazifesidir. Hukuk kurallarına, baştan soruşturmayı yapan hakim ve savcıların sıkı bir şekilde riayet etmesi gerekmektedir. İnsanların adalet limanından başka sığınacakları bir liman yoktur. Bu husus yargıya olan güvenin tesis edilmesi açısından önemlidir.“

 

2 ihaleye takipsizlik yok

 

25 Aralık soruşturmasıyla ilgili takipsizlik kararında, iki dosya için inceleme kararı çıktı. Savcılar dinlemeler ve takipler usulsüz yapılsa da, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması için Mecidiyeköy-Mahmutbey Metrosu ihalesi ileÇanakkale-Ezine Yolu ihalesiyle ilgili soruşturmaya devam kararı aldı.

 

Tapeler saklanacak

 

Kararda en çarpıcı detaylardan biri ise, normalde takipsizlik kararının ardından silinmesi gereken tapelerin ileride delil olabilir gerekçesiyle saklanması kararı oldu.

İşte o takipsizlik kararından detaylar:

Tüm fiziki teknik takip ve iletişimin tespiti ve kayda alınmasına dair kararların görevsiz mahkemelerce verildiği

Yaklaşık 1,5 yıllık soruşturma sürecinde yetkili 3 hakim bulunmasına rağmen Hakim Osman Burhanettin Toprak’ın ve Yakup Kaya’nın nöbetlerinde dahi kararların hakim Süleyman Karaçöl tarafından verildiği

Hakimlerden Bekir Altun’un nöbetine riayet edilmeyerek kararların sürekli Süleyman Karaçöl ve Menekşe Uyar’dan alındığı

Kamu imkanlarını kullanan soruşturma görevlilerinin kişilere pusu kurma hak ve görevlerinin olmadığı. Suç işleme ihtimaline karşı tespit kararı alınarak 2-3 yıl gibi sürelerle dinleme yapılmaması gerektiği. Hal böyleyken dosyada bulunan bir çok şüphelinin ne sebeple dinlemeye başlandığının anlaşılamadığı

Bazı dinlemelerin tape haline getirilmediği, bazılarının tape haline getirilmekle birlikte fezlekeye dahil edilmediği, kimi şüphelilerin de hem dinlenildiği hem de fezlekede ismi geçtiği halde 25 Aralık 2013 tarihinde arama ve gözaltı talimatlarında isimlerinin bulunmadığı

3.kişi sıfatıyla yasal olmayan bir şekilde iletişimleri tespit edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Binali Yıldırım, Ömer Çelik ve Muammer Güler haklarında hiç bir dinleme kararı olmaksızın uzun süre dinlemeler yapıldığı, görüşmelerinin haklarında hiç bir dinleme kararı olmaksızın tape haline getirildiği

Bilal Erdoğan ve Berat Albayrak hakkında dinlenmelerine ilişkin hakim kararı bulunmadığı halde, diğer şüphelilerle yaptıkları iletişimin aylarca tespit edildiği, CMK 138/2 maddesindeki hükümlerin uygulanmadığı

Soruşturmayı yürüten görevlilerin kasten bütün dinledikleri şüphelileri örgüt lideri gibi göstermek suretiyle kanundaki en uzun dinlenme süresi olan 6 ay sınırını aştıkları.

Usulsüz olarak yapılan dinlemeler esnasında,iş adamlarının ve diğer şüphelilerin suç teşkil etmeyen günlük konuşmalarının, eşleri ile yaptıkları sıradan görüşmelerin dahi kayıt altına alındığı tespit edildiği.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın telefon görüşmelerinin defaten kayıt altına alındığı, hakkında herhangi bir hakim kararı bulunmadığı halde, CMK 138/2 usullerine riayet edilmeden dinlemeler yapıldığı.

 

Fezlekedeki iddialar

 

Yasin El Kadı

İddia: 11 Eylül’den sonra BM Güvenlik Konseyi’nin “Terörü Finanse Edenler” listesine aldığı Yasin El Kadı, Türkiye’ye giriş yasağı bulunduğu dönemde, bizzat Başbakanlık yetkililerinin bilgisi dahilinde VIP’ten geçerek kayıtsız yurda sokuldu. Erdoğan’la 12 kez görüştü.

Paşaköy’deki maden çalışmaları

İddia: Orman Bakanlığı’nın maden işletme izni vermediği İstanbul Sultanbeyli’deki Paşaköy Orman Sahası, Başbakanlık’taki görevlilerin yakın takibi sonucu, Yasin El Kadı’nın başında bulunduğu Bosphorus 360 şirketine verildi.

Etiler Polis Okulu’nun devri

İddia: İstanbul Etiler’deki Polis Okulu’nun boş arazisi de, Bosphorus 360 Şirketi’ne ihalesiz olarak düşük fiyattan verildi. (İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş “Araziyi kimseye vermedik. Tapusu bizde” açıklamasını yaptı.)

Medya havuzu

İddia: ATV-Sabah’ın satışı için, eski bakan Binali Yıldırım’ın koordinasyonunda 4 işadamı 100’er milyon dolar, bir işadamı 30 milyon dolar, bir diğeri 20 milyon dolar koyarak medya havuzuna ortak oldu.

TÜRGEV’e yapılan bağışlar

İddia: Yönetim Kurulu’nda Bilal Erdoğan ve Esra Albayrak’ın da bulunduğu TÜRGEV Vakfı’na, devletin çeşitli ihalelerine katılan işadamları tarafından bağış yağdı. TÜRGEV’e ayrıca bir çok arsa da bedelsiz devredildi.

Ağaoğlu’nun arazisi

İddia: İşadamı Ali Ağaoğlu, Küçükbakkalköy’deki 20 dönümlük araziyi, Bilal Erdoğan’ın talimatıyla hibe etti. Karşılığında Maslak 1453 projesindeki sıkıntıların görülmemesini sağladı.

14 termik santral

İddia: Özelleştirilmesi planlanan 14 termik santral, Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla özelleştirme kapsamından çıkartıldı ve yenilenmesi için Bosphorus 360 şirketine ihale edilmeye çalışıldı.

Urla villaları

İddia: İşadamı Latif Topbaş’ın yaptırdığı ve Erdoğan ailesinin tatillerini geçirdiği Urla’daki villalar için, SİT alanı içerisinde kalan arazinin imar planı, rüşvet ve usulsüzlükle değiştirildi.