Burak Cop
“Bir gelişme aynı anda hem ABD’ye hem de Hamas’a nasıl yarayabilir?” diyorsanız, 5 küsur dakikanızı bu yazıyı okumaya ayırmanızda fayda olabilir.
İsrailli er Gilad Şalit’in serbest bırakılması karşılığında dün İsrail cezaevlerinden salıverilen 477 Filistinli tutsaktan 11’i Türkiye’ye geldi ve Esenboğa’da uçaktan indikten sonra ilk yaptıkları iş, vatan toprağını öpercesine, Ankara’nın toprağını öpmek oldu. Bu jest boşuna değildi elbet. Türkiye hükümetinin 5 yılı aşkın bir süredir bilhassa Hamas’a verdiği destek, Filistin davasını sahiplenmesi ve Ortadoğu’da nüfuzunu arttırmak için izlediği aktif politika; bu sembolizmin arka planını oluşturuyor.
“One minute” olayı ve Mavi Marmara gibi simgesel değeri yüksek kilometre taşlarını geride bırakarak Filistin konusunda, yeterince başarılı olup olmadığı elbette tartışılabilir ama en azından net ve tutarlı bir siyaset izleyen Türkiye, bu son takas olayında “diplomatik başarı”nın aslan payı Mısır’a ait olmakla beraber bir rol oynayabildi.
Peki Filistin siyaseti çerçevesinde bu kimin başarısı? Filistin’de 2007’den beri fiilen ikili bir iktidar yapısı var ve Gazze Şeridi Hamas’ın, Batı Şeria ise El Fetih’in kontrolünde. İsrail’in serbest bıraktığı mahkûmların bir kısmı için Batı Şeria’da da bir karşılama töreni düzenlendi, kalabalık toplandı, ama bayram havası asıl Gazze’de esti. Tüm gözlemcilerin üzerinde tereddütsüz uzlaştıkları şey, takasın Filistin özelinde Hamas’ın başarı hanesine yazıldığı ve bunun örgüte güç katacak olması.
Bu noktada Hamas-El Fetih rekabetinin nasıl oluştuğunu hatırlamakta fayda var. Filistin ulusal kurtuluş mücadelesinin tarihsel yürütücüsü olan FKÖ’nün içindeki en büyük fraksiyon, Arafat’ın kurduğu El Fetih.
1993’te İsrail ve FKÖ arasında varılan Oslo Anlaşmaları sonucu 1994’te Filistin Yönetimi kuruldu. Hukuksal varlığını sürdürse de, FKÖ için, Filistin Yönetimi’ne dönüştü demek yanlış olmaz. Tabii FKÖ içindeki radikal sol grupların çoğu Oslo Anlaşmaları’na karşı çıktığı için esasında bu yeni yönetime rengini veren El Fetih oldu.
Hamas'ın yükselişi
Hamas ise 1987’de başlayan İntifada’nın ateşi içinde doğan ve büyüyen, İslamcı bir örgüt. 80’lerin sonu-90’ların başında Hamas git gide güçlendi ve bir zamanlar sol niteliği son derece ağır basan bir hareket olan Filistin ulusal kurtuluş hareketine İslami bir ton da eklenmiş oldu. 1970’lere damgasını vuran Filistinli sol gruplar dünyadaki gelişmelere de bağlı olarak güç yitirdi.
Günümüzde hem İslam dünyasında (Türkiye dâhil) hem de Batı’da Filistin denince sıradan insanların zihninde beliren imge Hamas’ın yeşil bayraklarını dalgalandıran kalabalıkların simgelediği İslami bir direniş.
Ne ilginçtir ki bir ulusal hareket olarak doğup büyüyen (ve aslında halen de öyle olan), pek çok Hıristiyan Filistinlinin saflarında mücadele ettiği ve George Habbaş gibi bazılarının efsanevi figürler olarak sivrildiği bir mücadeleyi Müslümanlarla Yahudiler arasında kutsal şehir Kudüs için yürütülen bir din mücadelesi gibi algılama eğilimi tüm dünyada yaygın. Hâlbuki Filistin sorunu bir ulusal sorun ve bu Hamas için dahi böyle (El Fetih için olduğu kadar olmasa da).
Hamas’la El Fetih arasındaki iplerin kopması 2007’ye tarihleniyor. 2006’da yapılan Filistin meclisi seçimlerini Hamas kazandı ve İsmail Haniye Başbakan oldu. Devlet Başkanlığı ise El Fetih lideri Mahmud Abbas’ın elindeydi (halen de öyle). Hamas’ın İsrail’e yönelik uzlaşmaz tavrı ve Filistin Yönetimi ile İsrail’in geçmişte vardığı anlaşmaları tanımama eğilimi, ABD ve AB’nin derhal Hamas yönetimine tavır almasını beraberinde getirdi.
Hamas hükümeti bir yandan İsrail, ABD ve AB’nin mali yaptırımlarıyla karşılaşırken, bir yandan da El Fetih’le arasında Gazze Şeridi’nin kontrolü için şiddetli bir çekişme baş gösterdi. İki örgüt 2007 başında Suudi Arabistan’ın arabuluculuğuyla bir ulusal birlik hükümeti kurma konusunda anlaştılar ancak bu mutabakat aynı yılın ortalarında duvara çarptı.
Batı Hamas'a karşı Fetih'i destekledi
Devlet Başkanı Abbas, Haniye’yi görevden aldı. Yerine ABD’de ekonomi eğitimi alan, IMF’de 14 yıl çalışan, Batı yanlısı olarak bilinen ve kısa ömürlü Hamas-Fetih koalisyon hükümetinde Maliye Bakanı olarak görev yapan Selam Feyyad’ı atadı. Haniye, Abbas’ın kendisini görevden almasını tanımadığını açıkladı. Bu arada Gazze Şeridi’nin kontrolü için Hamas’la El Fetih arasındaki mücadelede kanlı bir safha yaşandı. 2007 Haziranı’nın ikinci haftası boyunca iki örgüt çatıştı. 118 kişinin ölüp 550 kişinin yaralandığı bu bir haftalık muharebe sonucunda Gazze Şeridi tamamen Hamas’ın eline geçti.
Tüm bunlar olurken Batı açık bir biçimde Hamas’a karşı El Fetih’i destekledi. Hatta güçlü bir olasılıkla El Fetih’e silah yardımında bile bulunuldu. Abbas’ın Başbakanı Feyyad 2008’de Mısır’da ABD Başkanı George W. Bush’la bir araya geldi. Aynı yıl mezunu olduğu Texas Üniversitesi’ni ziyaret etti ve ödül aldı. (Bu arada Feyyad’ın El Fetih üyesi olmadığını, kendi kurduğu bir partinin lideri olarak 2006 seçimlerinde yarıştığını belirtelim)
Abbas'ın BM'ye üyelik hamelesi
Bugün Filistin’in birbirini tanımayan iki Başbakanı var. Pratik bir şekilde söylemek gerekirse; Gazze Şeridi’nin Başbakanı Haniye ve Batı Şeria’nın Başbakanı Feyyad. Filistin’in BM’ye üyelik başvurusunu yapan ve bunun gerçekleşmesi için Güvenlik Konseyi’ne üye ülkeleri ziyaret ederek destek isteyen Mahmud Abbas, uzun bir aradan sonra halk nezdinde popülaritesini arttırma ve inisyatifi El Fetih’e kazandırma yolunda önemli bir adım atmış oldu.
Filistin’in üyelik başvurusunun kabulü düşük bir olasılık. 15 Konsey üyesinden en az 9’unun oyu lazım ve 5 daimi üyeden de hiçbiri bunu veto etmemeli. Her ne kadar isyan halindeki Arap haklarına desteğini ilan eden bir süper gücün lideri olarak Filistin’e karşı vetoya başvurmayı pek istemeyecek olsa da, ABD ve İsrail arasındaki yapısal et-tırnak ilişkisi düşünülecek olursa, Obama’nın mevcut koşullar altında başvuruyu veto etmemesi pek mümkün değil.
Filistin Yönetimi’ni hâlihazırdaki 15 Konsey üyesinden 9’u tanıyor (aralarında daimi üyelerden Rusya ve Çin de var). BM’nin toplam 193 üyesinden de 122’si tanıyor. Filistin’in, ABD engeli yüzünden bir sonuç vermeyecek olsa da, gerekli 9 kabul oyunu bulması olası. Abbas’a ve El Fetih’e önemli bir uluslararası prestij ve içerde de halk desteği sağlayacak olan bu başarı, öte yandan, Hamas’ın başarı hanesine yazılan takas anlaşması yüzünden gölgelenecek gibi görünüyor.
Takas mutluluğu ağır bastı
BBC muhabiri Jon Donnison “Popülaritesi azalan, Suriye’deki mevcudiyetinin geleceği belirsiz olan ve Mahmud Abbas’ın kısa süre önceki hamlesiyle gölgede kalan Hamas elindeki kozu oynadı, peki bundan sonraki stratejileri ne olacak?” diye soruyor. Onu bölgeyi daha iyi bilenler öngörmeye çalışsın. Açık olan şu ki, 1000’den fazla tutsağın özgürlüğüne kavuşması sayesinde Filistin halkının gururu BM’deki Amerikan vetosundan kaynaklı daha az incinecektir.
Şalit’in evindeki ve Filistin sokaklarındaki vuslat coşkusuyla mukayese edilmez ama Washington’da da yüzler gülüyor olmalı.