Çevre

Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu'na tepkiler büyüyor

Tabiat Kanunu İzleme Girişimi sözcüsü Hüsrev Özkara yasa tarasının geçmesi halinde koruma alanlarını "koruma" değil, "kullanıma açma" işlevi göreceğini belirtti

26 Şubat 2013 16:30

Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı'na gelen tepkilere bir yenisi Ümit Kıvanç'ın yayınladığı video ile geldi. Kıvanç, iki dakikalık videoda Türkiye'nin farklı bölgelerinde koruma altına alınmış doğal alanları yerel müzikleri eşliğinde izleyicilere sunuyor.

Bianet'in haberine göre, biyolojik çeşitliliğin ve doğanın daha etkili korunması için kurumsal ve yasal çerçeve oluşturmak amacıyla üzerinde 10 yıldır hazırlanan yasa tasarısı süreç içerisinde beş kez değiştirilmişti. Mevcut haliyle çevre koruma örgütlerinden tepki gören yasa tarasının geçmesi halinde koruma alanlarını "koruma" değil, "kullanıma açma" işlevi görecek.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) uyum sürecinde tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin korunması için hazırladığı tasarının yakın bir zamanda Meclis'te onaylanması bekleniyor. Mart 2011'de TBMM Çevre Komisyonu'nda kabul edilen tasarıya karşı 70 sivil toplum örgütünden oluşan Tabiat Kanunu İzleme Girişimi oluşturuldu.

Çevre ve doğa koruma konusunda çalışan 86 sivil toplum kuruluşu tarafından oluşturulan Tabiat Kanunu İzleme Girişimi, ülkemizde biyolojik çeşitliliğin ve doğanın daha etkili korunması için kurumsal ve yasal çerçeve oluşturmak amacını taşıyan Kanun Tasarısı’nın yaklaşık 10 yıldır hazırlanmakta olduğuna ve süreç içerisinde beş kez değiştirildiğine dikkat çekiyor.


Kanun'un etkileyeceği alanlar olan koruma alanları Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yüzde 3-4'lük bölümünü kapsıyor. Fakat uzmanlar bunun olması gerekenin üçte biri olduğunu belirtiyor. Bu yasayla zaten çok az korunan doğal alanların da "üstün kamu yararı" gerekçesiyle ortadan kaldırılmak istendiği endişe taşınıyor.

 

'Üstün Kamu Yararı'


Çevre ve doğa koruma konusunda çalışan 86 sivil toplum kuruluşu tarafından oluşturulan Tabiat Kanunu İzleme Girişimi  sözcüsü Hüsrev Özkara, kanun tasarısının korunan alanları "koruma" değil "kullanıma açma" amacı taşıdığını belirterek çeşitli yasalarla Türkiye'de 60 yılda korunmaya alınmış bölgelerin ortadan kaldırılmak istendiğini söyledi.

Özkara, "Türkiye homojen bir ülke değil. Mesela Hollonda dümdüz bir arazi; ekosistemi farklı değil. Ama Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'nın ortasında yer aldığı için ekosistemi her yerde farklılık gösteriyor; biyolojik çeşitlilik de ona göre oluşuyor. Bu yüzden koruma alanları en az yüzde 15'e çıkmalı" dedi.

Hüsrev Özkara 33 maddelik tasarı ile ilgili çekincelerini şöyle sıraladı:

Tasarıda korunan alanların sınırlarının değiştirilebileceği, kısmen veya tamamen farklı statü kapsamına alınabileceği veya koruma kararlarının kaldırılabileceği belirtiliyor.

Ekolojik etki değerlendirme ile ilgili bölümde, "üstün kamu yararı" ve "alternatif çözümlerin bulunmaması" ifadeleri son derece muğlâk ve suistimale açık. Halk sağlığı, milli güvenlik, çevreye yarar gerekçeleriyle sunulan üstün kamu yararına dayanarak bu alanlarda "madencilik, enerji, sanayi, tarım, turizm" gibi doğa üzerinde etkiye sahip birçok yatırımın önü açılabilir.

Yani, "yeniden değerlendirme" yapılarak korunan herhangi bir alan "subjektif" ve "muğlak" gerekçelerle ortadan kaldırılabilecek. Yasalarla koruma altına alınan 60 yıllık birikim ortadan kaldırılacak.

 

"Kanunda katılımcılık ve tartışma yok"

 

Kanunda konunun tarafları yok. Katılımcılık ilkesi çiğneniyor. Tasarının ilk halinde sivil toplum örgütlerini kısmen de olsa kapsayan kurullar tasarıdan çıkarıldı. Bu kadarına bile tahammül edilemedi. Bazı koruma alanlarının statüleri tabii ki değişebilir. Bu konu tartışılabilir.

Mesela, Manyas Kuş Cenneti 64 hektar, oysa bir milli park bu kadar küçük olamaz.  Ama o zaman konuyla ilgili düzenleme yoktu. Şimdi bu alan yeniden değerlendirmeye alınabilir. Konunun tarafları ile konuşulur, gerekirse yanındaki tarihi yaşam merkezi ile birleştirilerek milli park değil de tabiatı koruma alanı olur. Bu da pozitif bir yaklaşım olur. Ancak bu yasada amaç korumak değil, mevcut haliyle kalsa tabiat daha iyi korunmuş olur.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunundaki doğal sit alanları Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na devredilecek. Milli Parklar Kanunu, bu tasarı ile ortadan kalkacak. Sayıları hızla artan hidroelektirk santrallere (HES) karşı açılan davalarda Milli Parklar Kanunu önemli bir dayanak, bu ortadan kalkacak. 

Nasuh Mahruki'nin change.org'da açtığı imza kampanyasına bugüne kadar 37 bin kişi destek verdi.

İşte Ümit Kıvaç'ın videosu: