İktidara yakın yayın politikası ile bilinen Yeni Şafak gazetesi, Suudi Arabistan Kralı Selman’ın, 11 Eylül saldırılarından ülkesinin sorumlu tutulduğu yasa tasarısının ABD Kongresi’ne gelmesi sonrasında, 750 milyar dolarlık varlık satışı restini ABD Başkanı Barack Obama’ya Ankara’dayken çektiğini iddia etti.
Haberde, "ABD'de hazine tahvilleri ve başka birçok varlıkta bağlı olan Arabistan'a ait 750 milyar doların çözülmesi ihtimali ise doların değerinin dip yapması ihtimalini gündeme getirdi. Petrol savaşında sonra siyasi odaklı kur savaşları ihtimali ise piyasaları tedirgin etmeye başladı" ifadeleri yer aldı.
ABD Kongresi'nde oylanacak ve 11 Eylül mağdurlarının teröristlere yardım ettiği düşünülen yabancı hükümetler hakkında dava açılabilmesine olanak tanıyan yasa teklifi Suudi Arabistan Hükümeti'nin sert tepkisiyle karşılaşmıştı. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adel al-Jubeir, teklif yasalaşırsa ellerindeki 750 milyar dolarlık ABD Hazine kâğıdını satışa çıkaracaklarını açıklamış, ABD Başkanı Obama ise teklife karşı olduğunu ilan ederek, yasalaşırsa veto edeceği sinyali vermişti.
Ekonomistler, Suudi Arabistan'ın elindeki 750 milyar dolarlık ABD Hazinesi kâğıdını piyasaya sürmesinin dünyadaki faiz ve kur dengesini alt üst edeceği belirtiliyor.
Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız'ın konuya ilişkin kişiel blogsayfasında "ABD Kongresi Suudilerden emir alacak mı?" başlığıyla kaleme aldığı yazısı şöyle:
Dikkatinizi çekmiştir. Bloğun açılış sayfasında “Borç alan emir alır” sözü yer alıyor.
Tarihte, özellikle Osmanlı tarihinde, dış borç hikâyeleri hep aynı sonla bitiyor. Aşırı borçlanma, kısa vadede, iç ve dış politikada oy almak için popülist etkiler yaratıyor. Vergi almakta kaçınan politikacılar borç almayı ve harcamayı seviyorlar. Ama uzun vadede, geri ödeme zamanı gelince işlerin karıştığı görülüyor.
Yeni ve oldukça ilginç bir borç hikayesi yeni gazetelere düştü.
Biri Cumhuriyetçi diğer Demokrat iki ABD’li senatör, New York’taki 11 Eylül Terör Olaylarına ilişkin bir yasa taslağını ABD Kongresinde gündeme getirdiler. Teklif yasalaşırsa, olayın mağdurları, 11 Eylül eylemcilerine yardım ettiği düşünülen yabancı hükümetler hakkında dava açabilecekler.
Nedense Suudi Arabistan bu teklifi duyar duymaz hemen ters bir tavır ortaya koydu. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı eğer bu teklif yasalaşırsa ellerindeki 750 milyar dolarlık ABD Hazine kâğıtlarını satışa çıkaracaklarını açıkladı.
Ardından, ABD Dışişleri Bakanlığı, Pentagon ve Obama yönetimi Kongreye baskı yapmaya başladı. Başkan gerekirse veto yetkisini kullanacağından bile bahsetti.
Aslında bu eski bir “finansal aşk hikâyesidir”! 1970’li yıllara dayanır. Ve zaman zaman Amerikan iç politikasında sorun olmuştur. (Bakınız: http://www.hakanozyildiz.com/2016/02/abd-ile-suudi-arabistan-arasnda-gizli.html)
Konunun tekrar gündeme gelmesinin siyasi nedenlerini, yeterli bilgim olmadığı için tam olarak tahlil edemiyorum. Ortadoğu’da, petrol piyasasında ne tür dengeler yerinden oynadı onu da bilmiyorum. Ancak sanırım Suudilere birileri aba altından sopa göstermek istiyor.
Ama bu sanıldığı kadar kolay değil. Onlarda ellerindeki en etkin, Amerikalıları en fazla acıtacak silahlarını masaya koymuşlar. 750 milyar dolarlık ABD Hazinesi kâğıdını piyasaya sürmek demek, dünyadaki faiz ve kur dengesini alt üst demektir.
Tamam, belki hemen hepsi satılamaz. Bu kadar kâğıdı alabilecek, tahvilleri savunacak kadar parası olan fazla kimse yok. Hele fiyatı düşmeye başlayan bir menkul kıymete para yatırıp göz göre göre zarar yazabilecek ticari kuruluş hiç yok. Bunu yapsa yapsa, ancak para basarak FED yapabilir. Çok istediği halde parasal genişleme sürecini bitiremeyen FED bir de ABD tahvillerini savunma görevini üstlenirse ortalık iyice karışır.
Burada bir hatırlatma yapayım.
2008 Küresel Krizinden sonra Amerikalıların en çok korktuğu birkaç olasılıktan ikisi yönetilemez bir dolar krizi ve küresel ekonomik hâkimiyetlerini kaybetmekti. Wall Street ve finansal sektör, karar alıcıları, diğerlerinin yanı sıra, bu olasılıkları kullanarak yüz milyarlarca dolar kamu parası harcamaya ikna etti.
Küreselleşen finansallaşma nedeniyle sadece içeride alınan önlemler yeterli olmadı. Çok bilinen bir anekdottur. Zamanın Amerikan Hazine Bakanı o günlerdeki ziyaretinde, Çinlilerden Rusların “Rezervlerinizdeki Amerikan kâğıtlarını satın” önerisini dinlememelerini istedi. Tahvillerin değerini korumak için tüm önlemleri alacaklarına yönelik söz verdi.
O gün amaç krizin yaygınlaşmasını önlemek, küresel güç olmayı tehlikeye sokmamak.
Bugün de dert aynı aslında.
Gelinen aşamada dış borçlanmanın bir ülkenin egemenlik hakkını nasıl etkilediğini gösteren bir olayı canlı yaşıyoruz. Hani o çağdaş, eşitlikçi, özgürlüğe önem veren anayasalar neredeler? Güçlü, dünyayı yönettiği söylenen emperyal güç, parasal gücü tehlikeye girince, yasamanın erkler ayrılığı/ bağımsızlığı, egemenlik hakkı gibi kavramları hemen bir yana koyuveriyor.
Yaşananlar çok etkileyici. Bizdeki siyasetçilere, akademisyenlere ve siyaset, maliye, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler ve ekonomi okuyan öğrencilere bu olayı dikkatle ve yakından takip etmelerini öneririm. Yeni dünya düzeninin şekillenmesinde önemli etkisi olacak bir gelişme yaşanıyor. Kaçırmayın.