Acun Ilıcalı’nın yapımcılığını yaptığı, TV8’de yayınlanan Survivor yarışmasının “pornografi” olduğunu söyleyen Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, “Bir grup insanın birbirini yemesini; tanınır-bilinir (ünlü) olanların tökezleyip düşmesini ve ünlülüğe hırsla ama ünlülere hınçla bilenmiş ‘Gönüllüler’ karşısında karizmayı çizmesini; böylece karşılıklı yükselen şiddeti ve şiddetin şiddetle yıkanmasını hazla izlediğimiz dinamik bir pornografik temsil o. Seyrine doyum olmaması o yüzden” dedi.
Atay, yarışmadan “Sıradan gündelik faşizmin, kin ve nefret söyleminin, içimizdeki karanlığın, tabii ki bir şov tasmasıyla dizginli temsilidir o. Sosyolojik açıdan tam bir laboratuvardır” diye bahsetti.
Tayfun Atay'ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (24 Şubat 2015) nüshasında yayımlanan, "Survivor-Acun: Krizden Önce Son Çıkış" başlıklı yazısı şöyle:
'Survivor-Acun: Krizden Önce Son Çıkış'
“Acunsal enerji”in şahikası Survivor’ı bu sene ayırt eden nokta, geçmişin şampiyonlarıyla öne çıkmış yarışmacılarından müteşekkil yıldızlar geçidi (Survivor All Star) olması değil. Bu seneki Survivor’ı ayırt eden, onun bir gizli yarışmacısının olması.
Survivor’da canı dişinde mücadele edecek o yarışmacı, Acun’un kendisi!..
Acun Ilıcalı’nın TV 8’le medya patronluğuna dönüşen serüveninin parlak gittiği söylenemez. Şov ve eğlence ile sınırlı çerçevede faaliyete açılan kanal, sezon başından bu yana iyi performans sergileyemedi. O Ses Türkiye, Yetenek Sizsiniz gibi reyting yumurtlayan tavuklar eski günlerin uzağında izlenme oranları yakaladı. Büyük umutlarla başlatılan Ütopya gibi yeni realite yarışmalar isteneni veremedi. Bir başka kanalda sürpriz çıkış yakalayan Bu Tarz Benim transfer edildi, o da olmadı; program TV 8’e geçtikten sonra reytingde irtifa kaybetti.
Dolayısıyla Survivor, medya patronu Acun için ayakta kalma yolunda son şans. O yüzden “Survivor”da aslında o yarışıyor!..
Ve şükür ki program ona soluk aldırdı! Benim “Acunsal enerji’ düşüklüğünü sorguladığım yazılarıma karşı dün sosyal medyada saldırıya geçen fanlarını da coşturduğu üzere Survivor, totalde ve AB’de 10 reytingin üzerine çıktı.
Survivor, alt ve üst SES’leri buluşturabilen, herkese hitap eden ender yapımlardan. Ama bu, şöhreti özendirmesinden değil. Adını “Meşhuriyet Çağı” koyduğumuz şu zamanda şöhret, çoktan sıradanlaştı. Zaten o yüzden Yetenek Sizsiniz, O Ses Türkiye gibi yapımlar bıkkınlık noktasına geldi dayandı.
Survivor farklı. O, bir “pornografi”. Bir grup insanın birbirini yemesini; tanınır-bilinir (ünlü) olanların tökezleyip düşmesini ve ünlülüğe hırsla ama ünlülere hınçla bilenmiş “Gönüllüler” karşısında karizmayı çizmesini; böylece karşılıklı yükselen şiddeti ve şiddetin şiddetle yıkanmasını hazla izlediğimiz dinamik bir pornografik temsil o. Seyrine doyum olmaması o yüzden.
Yine o yüzden önceki sezonların en marazi isimleri bu sene de eksik edilmemiş. Geçen yılki şampiyon Turabi mesela. Hayatını tekme-tokat atmaya (kick box) adamış bu çocuğu şovmenin, oyuncunun, futbolcu, basketbolcu, voleybolcunun arasına kurt gibi saldığı için Acun’un pişman olduğu haberlerini dahi duyduk. Ama Acun onu geçen yıl (sönük giden şovun tek “dinamik” unsuru olduğu için) Ada’da tuttu ve şampiyon kıldı. Bu sene de davet çıkarması anlaşılır, çünkü şovun satması lazım ve şov, en çok şiddetle satacaktır.
O yüzden iki yıl öncenin “nefret kraliçesi”, şiddetin dişi formu Duygu da aramızda. Onun kötü bir kopyası olarak geçen yıl izlediğimiz Sahra da. Daha önceki yıllardan Nihat Doğan’a öfkelenip boğa gibi saldırdıktan sonra diskalifiye edilen Pascal da. Geçen yıl Sahra’nın sözlü şiddetiyle başa çıkamayıp ona fiziksel şiddetle karşılık verdiği için elenmiş Berna da...
Tabii Nihat Doğan da olacaktı, ama Özgecan cinayeti karşısındaki Twitter “lapsus’u, bu şansı kaybettirdi ona. Nihat olsaydı Turabi karşısında bir “şiddet dengesi” oluşurdu diye düşünüyorum!
Özgecan demişken: Survivor, Özgecan Aslan cinayeti, Nuh Köklü’nün kartopu oynarken “alperen” bir esnaf marifetiyle katledilmesi ve Meclis’te vekillerin tekme-tokat birbirine girmesi karşısında neden diye soranların cevap bulabilecekleri bir “ayna”dır bir yandan da. Sorunun cevabında kendimizi de bulacağımız bir seyir aynası!..
Sıradan gündelik faşizmin, kin ve nefret söyleminin, içimizdeki karanlığın, tabii ki bir şov tasmasıyla dizginli temsilidir o.
Sosyolojik açıdan tam bir laboratuvardır.