Gündem

Suruç katliamının 5. yıldönümü: İçimiz yanıyor ama mücadelemize devam ediyoruz

20 Temmuz 2020 10:01

IŞİD’in gerçekleştirdiği ve 33 kişinin yaşamını yitirdiği Suruç Katliamı’nın bugün 5’inci yıldönümü. Katliamda oğlunu kaybeden Murat Budak, samanlıkta iğne aramanın Türkiye'de adalet aramaktan daha kolay olduğunu belirterek, "İçimiz yanıyor ama biz içimize atmıyoruz, mücadelemize devam ediyoruz" dedi. Katliam davası avukatlarında Serdil İzol, katliam davasında ailelerin tekrar mağdur olduğunu belirterek, "Soruşturma etkin yürütülseydi Ankara Gar katliamı olmayacaktı. 3 buçuk yıl sonra dosyaya giren kısımda 5 saatlik görüntü yok" ifadelerini kullandı.

TIKLAYIN - Suruç katliamının 5. yılında avukatlar, ihmalleri ve dava sürecini anlattı: Önlem alınmayarak katliama yol açıldı!

URFA’nın Suruç ilçesinde 20 Temmuz 2015’te 33 kişinin yaşamını yitirdiği, onlarca kişinin ise yaralandığı IŞİD’in canlı bomba saldırısının üzerinden beş yıl geçti. Beş yıl önce bugün, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyeleri kentteki Amara Kültür Merkezi’nin önünde Kobane’deki çocuklara oyuncak götürmek için bir araya geldi. IŞİD’in canlı bomba saldırısında hayatını kaybedenlerin yakınları adalet arayışlarını sürdürüyor.

Suruç Katliamı’nın ardından IŞİD’in gerçekleştirdiği saldırılar artarak sürdü ve kısa süre sonra 10 Ekim Ankara Katliamı yaşandı. Ankara Katliamı’nın gerçekleşmesinin nedeni ise çok sayıda hukukçu tarafından Suruç Katliamı’nın arka planının etkin soruşturulmaması olarak gösterildi.

Aileler ile avukatlarının katliamın aydınlatılmasına ilişkin neredeyse tüm talepleri reddeden Şanlıurfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 14 duruşma geçti. 15’inci duruşma ise 18 Ağustos’ta gerçekleşecek.

"İçim yanıyor ama mücadelemize devam ediyoruz"

Suruç Katliamı’nda yaşamını yitiren 22 yaşındaki Vatan Budak’ın babası Murat Budak, BirGün’den Dilan Esen'e 5 yıllık acısını ve öfkesini anlattı. Acılarının da öfkelerinin de hâlâ sürdüğünü söyleyen Budak, her türlü baskı ve zorbalığa rağmen mücadeleye devam ettiklerini dile getiriyor. Oğlunun her şeyden önce çok iyi bir insan olduğunu belirten Budak, “Bu ülkeye çok faydalı olabilecek bir insanı kaybettik. Hiçbir bayramda yanımızda durmazdı, hiç tanımadığı ailelere yardım etmeye giderdi. Sokakta çocukları görünce elindeki bütün parayı onlara harcardı. Asla gönderdiğimden fazla para istemezdi. İçimiz yanıyor ama biz içimize atmıyoruz, mücadelemize devam ediyoruz” diyor. Sadece oğlu Vatan için değil diğer yaşamını yitirenlerin de kendi evladı olduğunu aktaran Budak, “Onlara baktığımızda, oraya gitme amaçlarına baktığımızda insan, insan olmaktan utanıyor” ifadelerini kullanıyor.

"Samanlıkta iğne aramak Türkiye’de adalet aramaktan daha kolay"

Mahkemelerde tiyatro oynandığını ifade eden Budak, şunları dile getiriyor: “Sivas, Maraş, Gazi ve Ankara katliamlarının mahkemelerinde de olduğu gibi bir sonuç çıkmayacağını biliyoruz. Ölümsüzleşen yoldaşlarımızın hesabını soracağız diyerek mahkemelere gitmeye devam edeceğiz. Şimdi bir tutuklu var ama o bir piyon. Bu katliamın asıl sorumlusu dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu. Kendisi de ‘Olanları açıklarsam insan içine çıkamazlar’ diyor. Bu, ‘Katliamları biz yaptırdık, söylersem bu işin altından kalkamayız’ demektir. Aslında itiraf ediyorlar, katilleri herkes biliyor. Bizim mücadelemiz asıl sorumluların yargılanması için. Samanlıkta iğne aramak Türkiye’de adalet aramaktan daha kolay. Türkiye’de adalet böyle acı bir katliamda bile işlemiyor.”

"Olağan bir hayat sürdürebilmek için çok büyük bir mücadele gerekiyor"

Önce öldüğü sanılan ancak katliamdan yaralı olarak kurtulan Dr. Çağla Seven ise çocuklarla dayanışmak için orada bulunduklarını anımsatıyor. Seven, kendilerini her ne kadar ‘terörize’ etmeye çalışanlar olduysa da insanların kalbinde çocuklara oyuncak götüren gençler olarak kaldıklarını kaydediyor. Suruç Katliamı’nın insanların vicdanında hâlâ kanayan bir yara olduğuna dikkat çeken Seven, “Çocuklar için kitap ve oyuncaklar hâlâ toplanıyor” şeklinde konuşuyor.

Katliamın ardından hayatlarının derinden etkilendiğini vurgulayan Seven, sözlerine şöyle devam ediyor: “Katliamdan sonra birçok sıkıntıyla beraber yas tutmaya çalışıyoruz. Sağlık sorunlarımız da bitmiş değil. Sadece orada ölenler veya yaralananların değil, birçok insanın hayatı değişti. Mesela ölenlerden birinin kardeşi bir daha okula gidemedi. Artık çalışamayan, kendini eve kapatan insanlar var. Olağan bir hayat sürdürebilmek için çok büyük bir mücadele gerekiyor.”

Seven, neredeyse katliamda ölen ve yaralananların suçlu çıkacağını belirterek, şu ifadeleri kullanıyor: “Karar alınmayan zorla bir karar alınsa bile peşinden gidilmeyen bir yargılama süreci. Zaten bir cezaevi kampüsünde görülen davaya, didik didik aranarak bizi örseleyici bir şekilde başlayan davaya gidiyoruz. Sanık da en alt tabaktan olduğu belli olan 10 Ekim Katliamı davasından da yargılanan bir kişi. Yani bizim davamızdan da ceza alması onun için bir şey değiştirmeyecek.”

"İyileşmek mümkün olmuyor"

Seven, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Yaptığımız basın açıklamalarının engellenmesi, anmaların engellenmesi, Amara’nın bahçesine 5 yıl geçmiş olmasına rağmen anıt dahi dikemeyişimiz yani hiçbir şekilde acımızı toplumun diğer kesimlerine duyurmayalım ve bu kadarcık bir alanda sınırlı kalsın, bu dava da bir şekilde üzeri örtülsün diye çaba harcanan ve bu çabanın bizi iyice travmatize ettiği bir süreçten geçiyoruz. Adalete inanmak istiyoruz ama bunun bir anlamı olmadığını görüyoruz. İyileşmek de böylece mümkün olmuyor. Adalet olmadan gerçek bir yas süreci olmuyor. Acımız içimizde bir hayat sürüyoruz. Bir yandan da iyileşmek istiyoruz, bu yüzden de mücadeleyi bırakmıyoruz.”

"Aileler iki kez mağdur oluyor"

Suruç Katliamı davası avukatlarından Serdil İzol, soruşturma ve yargılama sürecindeki ihmalleri anlattı. Davanın büyük mücadeleler sonucu sürdürüldüğünü aktaran İzol, sanık sandalyesinin hâlâ boş olduğuna değindi. Davanın tek sanığının Yakup Şahin olduğunu bildiren İzol, “Bir şahsın duruşmaya bile getirilmediği bir ortam. Hilvan Cezaevi Kampüsü büyük bir alan. Urfa sıcağında kampüsün içinde insanları yürütüyorlar. Ailelerin üzerlerini arıyor, telefonlarını ellerinden alıyorlar. Uzak kentlerden gelen ailelerin bin bir zorlukla ulaştıkları kampüste bir de gördükleri bu muameleler nedeniyle iki kez mağdur oluyorlar” dedi.

"Soruşturma etkin yürütülseydi Ankara Gar katliamı olmayacaktı"

Ailelerin ve katliamda yaralananların çocukları ile arkadaşlarına sahip çıkmak istediğine dikkat çeken İzol, şu ifadeleri kullandı: “Bu insanlar davadan çıktıklarında en azından bir basın açıklaması yapıp dertlerini anlatmak istediklerinde bile engelleniyor. Bu dava ve soruşturmalarda hâkimler, savcılar değişti, gizlilik kararları getirildi. Soruşturma etkin yürütülseydi Ankara Gar katliamı olmayacaktı. 3 buçuk yıl sonra dosyaya giren kısımda 5 saatlik görüntü yok. Abdullah Ömer Arslan sözde imam ama ikindi namazının saatini bilmiyor. Adıyaman da bir soruşturma yapılmış ama sadece telefonla aramışlar. Sanki trafik kazasına delil toplarmış gibi. Sorumluluk sahibi olan insanların burada büyük kusuru var. Abdullah Ömer Arslan gözaltına alınıyor ve olay akşamı serbest bırakılıyor. Tüm bunlar gibi dosyada çok sayıda eksik, kusur, ihmal ve kasıt var.”

"Bu kadar canın karşılığı 7 bin 500 TL"

Tanık olarak dinlenen Abdullah Ömer Arslan hakkında suç duyurusunda bulunduklarını hatırlatan İzol, şu noktalara dikkat çekti: “Bir delil ortaya sunduk ancak bize gönderilen belgede ‘soruşturma sürüyor’ denilmiş. Böyle bir dosyada 5 saatlik görüntünün kayıp olması açıklanabilir mi? Eski Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal görevini kötüye kullandığı için 7 bin 500 TL para cezasına çarptırıldı. Bu kadar canın karşılığı 7 bin 500 TL. Suruç Emniyeti’nde 2 memurun daha davası devam ediyor ve muhtemelen benzer bir sonuç çıkacak. Abdurrahman Alagöz’ün bir eylem yapacağı açıktı çünkü oraya yardım amaçlı geldikleri zaten evraklar içinde var. Bunca insan güvenlik kontrolünden geçerken bu şahsın elini kolunu sallayarak gelmesi düşündürücü. Bizim istediğimiz deliller toplanmış olsaydı, soruşturmanın seyri böyle olmazdı, yeni katliamlara da yol açılmazdı. Soruşturma ve kovuşturma süreci etkin yürütülmedi. Bu katliama kim dahil olduysa yargılanmasını istiyoruz.”

"Çocuklarımız uçurtma oldu"

Oğlu Çağdaş Aydın’ı kaybeden ve kendisi de yaralanan baba Feti Aydın da Mezopotamya Ajansı'ndan Ayşe Sürme'ye konuştu. Katliamın ardından polisin gaz bombalarıyla müdahale ettiğini ve ambulansların yaralıları müdahale etmediğini belirten Feti Aydın, “Belki kaybımız 15 kişi olacaktı. Fakat polislerin gaz sıkmasıyla, ambulansların engellenmesiyle birlikte 33 yoldaşımızı kaybettik. Keşke oğluma ve diğer genç yoldaşlarıma barikat olabilseydim. Bizim belli bir yaşımız var ama onlar daha fazla yaşamı hak etmişlerdi. Daha fazla görecekleri günler vardı. Onlara barikat olamadığım için ayrıca bir acı içerisindeyim. Biz insani, vicdani, barışsever ve savaşa karşı olduğumuz için oradaydık. Görüyoruz anmalarda, yıl dönümünde çocuklarımız uçurtma oldular. Çocuklarımızın uçurtmalarını yaptılar. Bu adalet mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi. 

"Coplarla karşılanıyoruz"

Faillerin katliam öncesi Suruç’ta bulunan karakollar önünde poz verdiğini, elini, kolunu sallayarak dolaştığını dile getiren Aydın, “Daha sonra bizim içimizde kendilerini patlattılar. Biz bunlara mahkeme tutanaklarında da değindik. Devletin parmağı olmasaydı, alenen olan bir patlama olmazdı. Bu yüzden biz Suruç’taki mahkemelere gerekli suç duyurularında bulunduk. Alenen herkesin gözü önünde olan katliam. Suruç’ta ki emniyet müdürlüğüne açtığımız davaların sonucunda sembolik bir şekilde cezalar verildi. Göstermelik para cezasına çevrilmişti. Açık açık katliamı destekleyen bir tavır söz konusu. Ailelerle adalet mücadelesi sürdürürken, duruşmalarda dahil bize tutuklu muamelesi yapılıyor. Telefonlarımıza el konuluyor, bizi coplarla karşılıyorlar. Tabi ki bizi çiçeklerle karşılamalarını beklemiyoruz ama sonuçta acılı aileleriz. 5 yıldır her şey ortada, kanıt var, ama adalet sağlanmadı.” diye konuştu.

Anma programı

Suruç Katliamı için bugün birçok kentte anma yapılacak.

İstanbul: 7 noktada hayatını kaybedenlerin mezarlarının başında 11.50’de anma gerçekleştirilecek. Saat 18.00’de Kadıköy Halitağa Caddesi’nde oturma eylemi, ardından 19.00’da Süreyya Operası önünden Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na yürüyüş gerçekleştirilecek.

Ankara: Güvenpark’ta 18.00’de açıklama yapılacak.

İzmir: Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde saat 18.00’de anma gerçekleşecek.

Tunceli: Ovacık’ta Çağdaş Aydın’ın mezarı başında, ve saat 17.00’de çağrısıyla kent merkezinde anma yapılacak.

Diyarbakır: Hayatını kaybedenlerin mezarları başında 11.50 ve 13.00’te töreni düzenlenecek. Saat 19.00’de Sanat Sokağı’nda basın açıklaması olacak.