Mayıs ayından bu yana Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki Alipaşa ve Lalebey mahallesinde yaşayanlar tedirgin. “Acele kamulaştırma yasası” ile kamulaştırılan mahallelerde yaşayan insanlar, Sur’u terk etmeleri için her gün yeni bir yöntem denendiğini belirtiyor. Camilerden yapılan anonslardan, elektrik ve suların kesilmesinden sonra, şimdi de polis eşliğinde kapıları çalınarak evlerini terk etmeleri yönünde tehdit edildiklerini söylüyorlar.
Duvar gazetesinden Vecdi Erbay'ın haberi şöyle:
Önceki gün yıkım ekipleri polis eşliğinde Sur ilçesinin Alipaşa Mahallesi’ne gitmiş. Evlerini boşaltmayan “mahalle sakinlerine” yeniden “Evlerinizi boşaltın, yoksa eşyalarla birlikte yıkarız evleri” denilmiş.
Aslında Mayıs ayından bu yana mahallede “sakin” kimse kalmadı. Çünkü ilk kez Mayıs ayında camilerden anons yapılmıştı “Evlerinizi boşaltın” diye. O günden bu yana bazı mahalleliler evlerini boşalttı. Bazıları ise evlerini terk etmemek konusunda ısrarcı davranıyor. Ancak yıkım ekibi de Alipaşa’daki evleri yıkmak konusunda kararlı. Örneğin, tepkileri dikkate almadan evlerini terk etmeyenleri yıldırmak için mahallenin elektrik ve sularını sık sık kesiyor.
Yıkım başladığından bu yana Sur’un diğer mahalleleri de 25 Mart 2016’da Bakanlar Kurulu’nun aldığı “acele kamulaştırma yasası”nın ne anlama geldiğini öğrenmiş oldu. Alipaşa yıkılacak ilk mahalle ve 2. etapta Lalebey Mahallesi var. Alipaşa’da başlayan yıkım, Lalebey’de ve diğer mahallelerde oturanların da huzurunu kaçırdı. “Acele kamulaştırma yasası”nın marifetine vakıf oldular ve sıranın kendilerine geleceğini biliyorlar çünkü.
Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleri bir araya gelerek “Sur’un Yıkımına Hayır Platformu” kurdu. Platform, Sur’daki yıkımın durdurulması için gücü oranında mücadele etti, etmeye devam ediyor. Ramazan ayında Sur ilçesinin sokaklarında kurulan iftar sofralarının belli bir duyarlılık yarattığını gözlemledik. Ardından sanatçıların, siyasetçilerin, gazetecilerin Sur’daki yıkımın durdurulması için hazırladığı videolar sosyal medyada dolaşıma girdi. Ama bu etkinliğin etkisi, ne yazık ki sosyal medya ile sınırlı kaldı.
Bu etkinlikler yapılırken yıkım ekibi boş durmuyordu elbette. Şimdiye kadar 4 yüzden fazla ev yıktı. Bugüne kadar gösterdiği performansa bakılırsa, yıkmak konusundaki hızını kesmeye de hiç niyeti yok.
"Evinizi başınıza yıkarız"
İki gün önce yıkım ekibi ve mahalleli arasında yaşanan gerginlikten sonra Sur’un Yıkımına Hayır Platformu sözcülerinden Talat Çetinkaya ile görüştük. Çetinkaya, yıkımın durdurulması için daha çok çabanın gerektiğine dikkat çekti. Bugüne kadar hem platformun hem de bireysel karşı duruşların çok değerli olduğunu belirten Çetinkaya, “Ancak yıkımın önüne geçebilmek için daha etkili çalışmalar yürütmek gerekiyor” dedi.
Pazartesi günü Alipaşa mahallesinde yaşananları ise şöyle anlattı:
“Mahallede ciddi bir baskı var. Sabah saatlerinde polis ve zırhlı araçlarla, baskın yapar gibi mahalleye gitmişler. İnsanların kapıları çalınmış, ‘Çıkmazsanız evinizi başınıza yıkarız’ diye tehdit etmişler. Mahallede yaşayan ve evlerini terk etmeyen insanların hepimizden beklentileri var.”
"Bitmeyen yıkım ve tehdit"
Sur’un yıkımına karşı çıkan herkesin bulunduğu şehirde duyarlılık yaratacak eylemler geliştirebileceğini söyleyen Çetinkaya, “Çünkü Sur, sadece Sur’da yaşayanların değil, herkesindir” dedi.
Talat Çetinkaya, BEKSAV’ın önümüzdeki günlerde Sur’da bir hafta sürecek sanatsal etkinlikler düzenleyeceğini belirterek, “Başka şehirlerde yaşadıkları halde Sur’un yıkımına karşı çıkan sanatçılar, gazeteciler heyetler oluşturarak Sur’a gelebilirler. Bu hem Sur’u terk etmeyecek insanlara moral verir hem de Sur’daki yıkımın etkilerini duyurmak için etkili olur” şeklinde konuştu.
“Otopsici olmayı bırakmak lazım” diyen Çetinkaya, şunları söyledi:
“Sur yıkıldıktan sonra gelip otopsisini yapmanın bir anlamı yok. Sur’un ekonomik, kültürel ve sosyal dokusu belli, tarihi belli. Yıkıldıktan sonra, cinayet işlendikten sonra gelip incelemenin bir yararı olmayacak. Sur için bir şey yapılacaksa şimdiden yapılmalı. Burada yaşayan insanlara ses verilecekse, insanlar buradan sökülüp atılmadan önce ses verilmeli.”