29 Kasım 2023 11:57
Hakkında istismar iddiası olan psikiyatrist Süleyman Salih Zoroğlu hakkında iddianame hazırlandı. İddianamede, sözde doktor Süleyman Zoroğlu, 7 ila 18 yaş arasındaki 21 çocuğa vitamin diye uyuşturucu madde ketamin verdi. Prof Dr. Süleyman Salih Zoroğlu ve kliniğinde psikolog olarak çalışan Ahmet Aktaş için, 21 kez "Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama", 21 kez "Eziyet" 4 kez "İftira", 2 kez "Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma", 2 kez "Şantaj", 2 kez "Uyuşturucu Madde Kullanımını Özendirme", 1 kez "Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Olarak Ele Geçirme", 1 kez "Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Etme" suçları sebebiyle cezalandırılması istendi.
Habertürk'ün haberine göre, İstanbul’da dikkat dağınıklığı, sınav stresi gibi nedenlerle Türkiye’nin dört bir yerinden kliniğine gelen 21 çocuğa “istismara uğramışsınız” diyerek çoklu kişilik bozukluğu teşhisi koyduğu iddia edilen ünlü Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu’na ve klinik çalışanlarına dava açıldı. İddianamede Zoroğlu’nun hayvanlara yapılan ameliyatlarda kullanılan ketamin maddesini sulandırarak çocuklara verdiği ve onları uyuşturucu maddeye bağımlı hale getirdiği ileri sürüldü. Ayrıca çocukları ailesini öldürmekle telkin ettiği, hatta “bacıhane” ismini verdiği eve yerleştirip ardından yurt dışına götürme planı yaptığı kaydedildi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Suçları Soruşturma Bürosunca hazırlanan iddianamede; tutuklu şüpheli Çocuk Ergen ve Aile Psikiyatrisi Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu, yine tutuklu olan yardımcısı Dr. Ahmet Aktaş, Asistan Dr. Zeynep Akgü, Süleyman Salih Zoroğlu’nun eşi diş hekimi Özgül Zoroğlu, klinik sekreteri İnci Arslan ve kamuda görev yapan Hüsna Ağca şüpheli olarak yer aldı.
İddianamede yaşları 7 ile 18 arasında değişen 6’sı erkek 21 çocuk mağdur olarak yer aldı. 2’si kardeş olan çocukların aileleri toplam 20 aile de müşteki sıfatıyla yer aldı. 151 sayfalık iddianame 5 bölümden oluşuyor. İddianamenin ilk bölümünde 21 mağdur çocuğun ve ebeveynlerinin Çocuk İzlem Merkezi (ÇİM) ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nda alınan beyanlarına, Süleyman Salih Zoroğlu’nun çocuklarla yaptığı seans kayıtlarına, ailelere gönderilen mesaj içeriklerine yer veriliyor.
Mağdur çocuklar ifadelerinde Süleyman Salih Zoroğlu’nun seans sırasında kendilerine cinsel içerikli sorular yönelttiğini ve ailelerini suçlamaya yönlendirdiğini iddia ediyor.
Çocukların ebeveynleri ise suç duyurularında Süleyman Salih Zoroğlu’nun çocuklarına tanısı çok zor olan çoklu kişilik bozukluğu teşhisini hızlıca koyduğunu anlatarak; çocuklarına seans esnasında ketamin maddesi verdiğini anlatıyor. Ebeveynlerin iddiasına göre bu maddenin etkisi altında kalan çocuklar Zoroğlu’nun yönlendirmesiyle ailelerini suçluyor. Öte yandan Zoroğlu da çocukların aile bireylerini istismarla suçlayarak maddi talepler içeren tehditvari girişimlerde bulunuyor. İddianameye göre Prof. Dr. Zoroğlu’nun yaptıkları bununla da sınırlı değil. İddiaya göre ünlü psikiyatrist, çocukları kendi tutacağı bir eve yerleştirmeye ve yurt dışına göndermeye de çalışmış.
İddianamenin 2. bölümü ise savcının uygulamadaki tedavileri anlayabilmek açısından Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) aldığı rapor ve Bilimsel Tespit ve mütalaalardan oluşuyor. ATK 5 İhtisas Dairesi'nin raporuna göre; ağrı kesici anestezik bir madde olan ketaminin, suistimalinin tespit edilmesi halinde “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” suçu kapsamında yargılanabileceği belirtildi. Şüphelinin klinik ve ev adreslerinde ele geçirilen maddeler üzerinde ATK Kimya İhtisas Dairesi tarafından yapılan inceleme ve analizler neticesinde "ketamin" ve "ketamin bulaşıklı" madde ve materyaller tespit edildiği de kaydediliyor.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ketamin içerikli ilaçların kırmızı ve yeşil reçete sistemine tabi olduğunu ve genelde anestezi de kullanılan bir madde olarak belirttiği de iddianamede yer alıyor. Ketaminin çocuk ve ergen psikiyatrisinde kullanılmasının yasal olmadığı kaydededilirken, bu maddeyi içeren ürünlerin psikiyatri alanında çocuklar için güvenlilik ve etkililiğinin bilinmediği de anlatıldı. ABD İlaç ve Gıda Dairesi’nin 10 Ekim’de yaptığı açıklamaya da yer verilen iddianamede, ketaminin, herhangi bir psikiyatrik bozukluğun tedavisi için kendileri tarafından onaylanmadığının altı çiziliyor ve bu alandaki risklere de dikkat çektiği belirtiliyor.
İddianamede yer alan 1 nolu Bilirkişi Heyet Raporu'nda; ketamininin çocuk ve ergenlerde ruhsal hastalıklarda kullanım ruhsatının olmadığı belirtildi. Çoklu Kişilik Bozukluğu tedavisinde ise ne çocuklarda ne de erişkinlerde endikasyonu ve ruhsatının bulunmadığı kaydedildi. Aksine ketamin maddesinin, çoklu kişilik bozukluğu tanısı konmuş kişilerde uygulanması -hastalığın doğası gereği- kişilerde bu hastalığın etkilerinin artmasına neden olacağı kaydedildi. 2 nolu Bilirkişi Heyet Raporu'nda ise; Prof. Dr. Zoroğlu’nun mağdur çocuklara yönelttiği kapalı uçlu sorular, hasta mahremiyetini ihlal edici uygulamaları, ebeveynlere yönelik düşmanca ifadeleri, intihar girişimlerine ilişkin yönlendirmeleri ise temel mesleki ve etik ilkelere aykırı olduğunun altı çizildi. Zoroğlu’nun tüm bu eylemlerinin çocuğun duygusal istismarı olduğu kaydedildi.
İddianamenin 3. bölümünde ise şüphelilerin savunmaları, 4. bölümünde ise alanında uzman ve olaylar hakkında bilgi sahibi 5 tanığın beyanlarına yer verildi. İddianamenin sonuncu bölümü ise savcılığın değerlendirmesinden oluştu.
Savcının kanaatine göre; aileler dikkat dağınıklığı, sınav stresi gibi yaşlarına bağlı olarak sık karşılaşılabilecek şikayetlerle ilgili çocuklarını Süleyman Salih Zoroğlu’na götürdü. Hiçbir çocuk kliniğe cinsel istismar iddiası, şüphesi nedeniyle ya da buna bağlı bir travma sebebiyle gitmedi. Çocukları için şehir dışından gelip otelde kalarak, çocuklarını yüksek seans ücretlerine rağmen Prof. Dr. Zoroğlu'na getirerek fedakarlık yapan aile bireyleri arasında kimi zaman çocuklar şifa bulsun diye tavsiye üzerine bir süre evlerinden ayrılarak başka bir yerde yaşayanlar dahi oldu.
Öykülerinde hiçbir cinsel istismar olayı olmamasına karşın şüpheli Süleyman Salih Zoroğlu, tüm vakalara ilk seansta ve kısa bir süre görüşmenin hemen sonunda Çoklu Kişilik Bozukluğu teşhisi koydu. Süleyman Salih Zoroğlu’nun teşhis yönteminin "kendine has olduğu" belirtilen iddianamede teşhise yönelik ölçeklendirme içinde bizzat kendisini referans gösterdi.
Doktor Zoroğlu’nun çoklu kişilik bozukluğu hususunda sadece Türkiye’de değil tüm dünyada en başarılı en yetkin isim olarak sürekli kendini lanse ettiği kaydedildi. İddianameye göre Zoroğlu, çoklu kişilik bozukluğu hastalığının %99,5 gibi yüksek bir oranda net bir sebep-sonuç ilişkisi kurarak küçük yaşta yaşanmış cinsel istismara bağlıyor. Bu rahatsızlığın Türkiye’de %18 civarında olduğunu iddia ediyor. Ancak iddianamede yer alan 2 nolu bilirkişi heyet raporuna göre bu oran Türkiye’de %1,1.
Ayrıca dosyada yer alan uzmanların da tanık olarak verdiği ifadelerde bu tanımı bu kadar yaygın olmayacağını kaydettikleri dikkat çekiyor. Savcı değerlendirmesinde söz konusu teşhislerin doğru olduğu kabul edilse dahi bütünüyle iç içe geçmiş hukuka aykırılıklarla örülü bir biçimde tedavi ilerlettiği belirtiliyor. Savcı her şeyden önce başlangıçta çocukların direnç göstererek istismara uğramadıklarını, müracaat sebeplerinin de bulunmadığını doktora anlatmaya çalışsalar da doktorun ensesti Allah’ın kendisine verdiği özel yeteneklerle manevi bir gözle baktığı çocuklarda hemen anladığını iddia ettiği kaydediliyor.
Zoroğlu çocuk danışanlardaki bu tanısını istismar olmadan çoklu kişilik bozukluğunun insanlarda oluşmayacağını anlatarak çocukların zihnine yerleştirmiş. İddiaya göre Zoroğlu çocuklara 1,5 yaşındayken ya da 6 aylık bir bebekken dahi olan olayları hatırlayabileceklerini iddia etti. Tanısında ısrarcı olması çocuklarda yaşları küçük olması nedeniyle tereddüte neden oldu. Ayrıca çocukları seanslarda konuştuklarını ailelerine anlatmamaları konusunda tembihledi. Ailelere ise seanslardan sonra çocuklara soru sormamaları noktasında uyarılarda bulunduğu için uzun süre ne olduğun anlaşılamadı. İddianameye göre Zoroğlu bu şekilde olayı ailelerin anlamasının önüne geçti.
İddianameye göre o doktor hiç tanımadığı insanlara bile çoklu kişilik bozukluğu teşhisi koyuyordu, çocuklara vitamin adı altında burundan fısfıs şeklinde, iğne yoluyla ya da toz olarak bazı zamanlarda ketamin maddesi verdi. Savcı kurumların izni olmadan ketamin maddesini kullanılmamasına rağmen, mağdur çocuklara Zoroğlu’nun sıklıkla bu maddeyi verdiğini ve ailelerine söylememeleri için çocukları sürekli tembihlediğini belirtti.
Savcı aileler bu maddenin kullanıldığını bilseler dahi bu maddeyi çocuklarda kullanan kişinin ünvanı göz önünde bulundurulduğunda hukuki ve tıbbi uygunluğunu denetleyebilecek durumda olmadıklarını kaydetti. Bu maddeyi kullanıp kullanmayacakları noktasında ne ailelerden ne de çocuklardan böyle bir değerlendirme yapmalarının da doğru olmadığını kaydetti.
Savcı değerlendirmesinde ketamin maddesinin çoklu kişilik bozukluğu tedavisinde kullanılmasının aksine tam tersi bu hastalığa yol açabilecek bir madde olduğunu kaydetti. Yani iddianameye göre Zoroğlu, çocuklara bu maddeyi vererek adeta önce bilerek bu hastalığı onlarda başlattı daha sonra da teşhis koyduğunu iddia etti. Zoroğlu, çocuklara seanslarda bu ilacı verdikçe çocuklar mide bulantısı yaşadı kustular hatta belli bir süre sonra uyuşturucu maddenin etkisine girdiler ve bağımlı oldular. İddianameye göre kliniğe sadece terapi için değil iğne olmak için gidenler bile vardı. Artık vücudunda bağımlılık oluşmuş hastaların ketaminin bulunduğu şişeyi gizlice alarak kontrolsüz şekilde kullandıkları da ortaya çıktı. Ve Zoroğlu bu ilacın sonuçlarını bildiği halde bilinçli bir şekilde hastalarına bu maddeyi vermişti. Ayrıca tahkikatlar yapılan incelemeler sonucunda Zoroğlu’nun, kendini Şişli Etfal Hastanesi’nde çalışıyormuş gibi göstererek kendi aile üyelerinin üzerine çok sayıda yeşil reçeteli ilaç yazdı ortaya çıktı.
Hatta yaşı küçük çocuklara kliniğinde verdiği ketamin maddesini içeren ilaçlara ulaşabilmek için çoğu zaman usulüne aykırı başka bir yetişkin adına reçete yazdı. Ayrıca ilaca ulaşamadığı zamanlarda hastanelerden yasadışı yollarla getirtmeye çalıştığı da ortaya çıktı. Hatta bazı durumlarda veteriner kliniklerinden dahi ketamin maddesini temin ettiği tespit edildi. Yaptığı bu işlemlerle ilgili de ayrıca soruşturmalar yürütülüyor. İddianameye göre; ketamin etken maddesi içeren keta- control ve ketasol isimli at, sığır, kedi, köpek gibi hayvanlara yönelik ameliyat işlemlerinde kullanılan anestezik ilaçları temin ederek sulandırıp saklamak içinde bir gözlük suyu şişesine doldurduğu da tespit edildi. Dolayısıyla hayvanlarda kullanılan ketamin ilaçlarını dahi çocuklara uygulayan Zoroğlu’nun, çocuklara uygulama dozu ve miktarının da tespit edilemediği kaydedildi. Hatta buna bağlı olarak bazı durumlarda ketamin verdikleri hastaları uyandıramadıkları da oldu klinikte panik anları yaşandı, hatta bir mağdur fenalaşarak acile kaldırıldı.
Bu maddenin etkisindeki çocuklara ısrarla seans arasında kapalı uçlu sorularla yönlendirme yaparak cinsel istismara uğradıkları düşüncesini çocukların zihnine yerleştirdi. Hatta bazen, “ içindekini kusmazsan iyileşemezsin, bir hayatın olmaz, intihar edersin, gelecekte sen de istismarcı olursun” gibi cümlelerle çocukları zorladığı kaydedildi. Hatta seans esnasında bazen tartışmaya varacak seviyede ağır bir yönlendirme uyguladı, çocukların da ilacın etkisiyle yılgınlıkla “evet öyle oldu” şeklinde cevap verdikleri kaydedildi. İddianamede savcının; Zoroğlu’nun seans sırasında çocukların kendinden geçecek kadar ağladığı, bitkin, kontrolsüz şekilde güldüğü, anlamakta ve konuşmakta zorlanan bir halde olmalarına rağmen ısrarla soru sormayı sürdürerek terapilerini ileride delil olarak kullanmak adına kayıt altına aldığı kanaatine yer verildi.
Ayrıca şüpheli Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu’nun seanslar sırasında mağdurlara hastalıklarının cinsel tacizden kaynaklandığını anlatan uzun dijital bir ses kaydı da dinlettiği ortaya çıktı. Zoroğlu’nun çocuklara 4-5-6 yaşlarında duruma göre neredeyse kliniğine gelmeden 10 yıl önce istismara uğradıklarını aile içerisinde bunu defalarca yaşadıklarını ve hatırlamadıklarını söyleyerek yaşadıkları bu travmaları kendilerine hatırlattığını savunan bir tedavisi var. Ailelerin ve mağdurları rızasıyla soruşturma sırasında çocuk izlem merkezlerinde psikologlar, pedagoglar eşliğinde çocukların ifadeleri alındı, olaya ilişkin anlatımları dinlendi, ayrıca fiziki muayeneleri de yapıldı ve Zoroğlu’nun çocuklara tedavilerinde söylediği gibi istismara maruz kaldıkları iddiasının gerçek olmadı özellikle fiziki muayenede ortaya çıktı.
Çünkü Zoroğlu’nun iddia ettiği gibi küçük yaşta bir çocuk bir yetişkin tarafından istismara uğradığı zaman bu durumun bedeninde hiçbir hasar bırakmaması bulgusunun olmaması tıbben mümkün değil.
İddianameye göre; Zoroğlu’nun mağdurları yönlendirmeleri o kadar aşırıydı ki 4 yaşında iken anne ve babası ayrılan ve annesiyle yaşayan bir mağdur babasını istismarla suçladı. Başka bir mağdur da farklı bir şehirde yaşayan kuzenini istismarla suçladı. Bir başka mağdur uzun yol şoförü olan ve nadiren evde bulunan babasını defaatle kendisine yönelik istismarda bulunduğu gerekçesiyle suçladı. Savcı bu ifadelerin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu kaydetti. Zoroğlu, istismar iddialarını kuvvetlendirebilmek ve bir zemine oturtabilmek için etrafında sürekli kurban arıyordu. Kliniğine çikolata gönderen bir mağdurun babası kimi zaman Zoroğlu’nun kurban oluyor, kimi zamanda yaşı çok küçük oğlan çocuğuna babasının tuvalette yardımcı olması bile onun için istismar şüphesini yeterli kılıyor ve o babayı suçluyordu. Sadece anne babaları da değil ailede varsa abi, abla, kuzen gibi aile bireylerini suçluyordu.
Şüpheli doktor başlangıçta ketamin kullanımını reddetti. Soruşturma kapsamında deliller arttıkça ketamin maddesini kedisi için kullandığını ileri sürdü. Yetmedi bir diğer savunması botoks yaptırırken kullanıyorum şeklindeydi. Son olarak ketamini kendisi ve depresyonda olan aile bireylerinde kullandığını iddia etti. Ancak sonunda hastalarına da kullandığını kabul etti. Savunmasında ketamini yetişkin sayılabilecek ergen hastalara verdiğini iddia etmiş olsa da yaşla ilgili yaptığı savunmasına itibar edilmedi.
İddianameye göre, Doktor Zoroğlu savunmasının devamında bu maddeyi verdiği hastalarının intihara meyilli olduklarını ve akut seviyede rahatsız oldukları için bu maddeyi uyguladığını ileri sürdü. Ancak dosya kapsamında “mağdurların tamamının akut intihar düşüncesinde olduğunu söylemekte mümkün değildir” ifadeleri savcı tarafından kullanıldı. Kliniğindeki mağdur çocukların zihninde “ sahte anı” oluşabilecek şekilde kapalı uçlu sorular yönettiğini kabul etti ve bunun tedavi için uygun bulduğu bir yöntem olduğunu ileri sürdü.
“Şüpheli her ne kadar soruşturma aşamasında kendisini “ çocuk istismarına ortaya çıkarmaya adamış bir hekim” olarak lanse etmiş olsa da soruşturma kapsamında tespit edilen hukuka aykırılıklardan biri de bu noktada ortaya çıkmaktadır” denildi. Şüpheli tespit ettiği sözlü istismar vakalarından hareketle birçok ebeveyne yönelik olarak “amacım bağcıyı dövmek değil üzüm yemek” ifadesini kullanarak elinde seans kayıtları olduğunu, mağdur çocuğa bir miktar tazminat ödemelerini, belli mal varlıklarını üzerine geçirmeleri halinde ömür boyu bir daha bu konunun açılmayacağını, aksi halde başlayacak Soruşturmalarla rezil olacaklarını belirterek şantaj da yaptı.
O şüphelinin Prof. unvanının yarattığı etkiyi de kullanarak “ilgili makama” başlığıyla hazırladığı suç duyurularında da, kendi beyanlarını net adli delil niteliğinde olduğunu savunarak istismarla suçladığı anne veya babaları mutlaka tutuklanması gerektiğini ileri sürdü. Aksi halde çocuğu öldürebileceklerini iddia ederek suçu ihbar etme amacını aşan ve adli makamları dahi yönlendirmeye çalışan ifadeler kullandığı kaydedildi. Zoroğlu, oluşturduğu bu kurgu içerisinde kimi zaman eşler arasındaki ayrılık süreçlerinden ya da aile içi huzursuzluk halinden yararlandı, eşlerden birinin diğerine karşı doldurarak şikayet etmeye zorladı.
Tüm bunların yanı sıra terapiye başladığı çocuklarla ailelerinden gizli iletişim kurdu. Çocukları attığı mesajlarda ücretsiz bir şekilde kliniğine gelebileceklerini söyledi. Çocuklara aileleriyle sadece aralarında biyolojik bir bağ olduğunu söyleyerek onlara kalacak yer sağlayabileceğini, gerekirse onlara yurtdışına gönderebileceğini söyledi Hatta yanında çalıştırarak maaş verebileceğini, ailelerini şikayet ettiklerinde yargısal süreçlerde avukat ayarlayabileceğini söyledi.
Zoroğlu ile çocuklar arasında hem psikolojik hem de ketamin maddesine bağlı maddesel bir bağlılık vardı. Zoroğlu’nun yaptıkları bunlarla da sınırlı değildi. O çocukları aileleriyle tamamen uzaklaştırdı ve onlara karşı düşmanlaştırdı. Çocukları öfke ve intikam duygularıyla doldurdu. Ailelerin velayet haklarını hiçe sayarak çocukları okuldan ya da kaldıkları yurtlardan tedavilerinin yarım kaldığı gerekçesiyle aldırtmaya çalıştı. Terapi evi ya da tedavi evi adı verdikleri yerlerde yatılı olarak çocukları barındırdı.
Çocukların ailelerine karşı saldırganlaşmasına, sinir krizleri geçirmesine hem de çocukları kendisine ait evlere götürerek gözlem altında tutmazsa onların intihar edebileceğini söyleyerek ailelerini de ikna etti. Ailelerde çocukları iyileşsin diye çaresizlik içinde bir teslimiyete zorlandı. Hatta bazı ailelerin çocuklarının nerede olduğu bilgisini bile vermekten kaçındı. Ayrıca aileler üzerindeki etki gücünü arttırmak için yoğun bir dini terminoloji kullandı. Ailelerin kullanılan ilaçlar terapi yöntemleri ve benzeri konularda zaman içerisinde çeşitli şüphe ve endişeler hissetseler de tedaviyi yarım bırakmamak adına klinikten kesin bir kopuş yaşamadıkları kaydedildi. Kaldı ki çocukların doktora psikolojik yönden bağlanmış olması sebebiyle de çoğu aile istese de çocuklarını Zoroğlu’ndan uzaklaştıramadı. Çocukların bu yataklı tedavi gibi kaldıkları evlerde ne kadar ketamin aldığı da bilinmiyor.
Ayrıca soruşturma kapsamında Zoroğlu’nun telefon yazışmalarından kliniğin üst katındaki bir daireye çocukların kalması için hazırladığı da tespit edildi. Burada ailesinden ayırmaya başardığı çocukların başına bir psikolog koyacağı, ara ara çocuklara dini sohbetler verileceği ve evin güvenliğinin de FETÖ’den ihraç edilmiş bir kadın polisin sağlayacağını planladığı kaydediliyor. Evin ismini de “bacıhane” olarak belirlediği tespit edildi. Ayrıca dosyadaki mağdur çocukların çoğunu okullarına bırakmaya, ailelerinden ayırarak oluşturacağı bu evlerde kalmaya, pasaport çıkartıp başta Belçika olmak üzere yurtdışına gitmeye ikna etmeye çalıştığı da tespit edildi. Şüpheli bu noktada mağdurların ailelerinden şantaj yoluyla temin edecek paraları da kullanmayı planlıyordu. Yurtdışındaki temel bağlantının firari durumdaki FETÖ şüphelisi ablası olduğunu da inkâr etti.
Zoroğlu’nun yaptıkları bunlarla da sınırlı değildi. Mağdur çocukların bir bölümünü zehirleyici maddelerle ebeveynlerini öldürme tavsiyesinde bulundu da ortaya çıktı. Ailelerine bu maddelerle öldürürlerse otopsi de tespit edilemeyeceğini söyleyerek suç işleme kararlılıklarını da arttırmaya çalıştı. Hatta kendisinin de bir ölüm listesi olduğunu, bazı ebeveynleri bu listeye dahil ettiğini doğrudan çocukların yüzüne iletişim kurduklarında sıklıkla söyledi. Çocukların kendisini de intihara olumlu bir şeymiş gibi yönlendirdi.
Bazı çocuklara sadece kendisi ketamin vermedi, onları esrar kullanımına da özendirdi teşvik etti. Bir doktor olarak açıkça onayladığını dile getirdi. Bazı mağdurlara vücutlarından kan çekmelerini tavsiye etti. Hatta bunun için gerekli şırınga gibi aparatları temin edebileceğini söyledi. Çocukları bedenlerine zarar vermeye yönelik teşvik etti. Çocukları vahşice gerçekleşmiş istismar hikayelerine maruz bırakarak onları bu yolla manevi açıdan istismar etti. Ayrıca mağdur çocuklardan birini klinikte hasta kabul edecek şekilde gayri resmi çalıştırdı. Kliniğinde çalışan Ahmet Aktaş da birlikte kliniklerine gelen mağdurların ailelerinin kişisel verilerini yasadışı yollarla ulaşmaya çalıştılar. Buradaki amaç mal varlığı ve hesap bilgilerini içeren özel bilgilere ulaşarak onlara şantaj yapmaktı.
Savcı, her ne kadar doktor sıfatına sahip olsa da klinik uygulamaların tıp biliminin ortaya koyduğu mevcut bilimsel bilgilere ve tıbbın en temel esaslarından olan "önce zarar verme" ilkesine aykırı olduğunu kaydetti. Yapılan işlemlerin teşhis ve tedavi amacına uygun olmadıkları, tüm şüphelilerin iştirak halinde, hukuka aykırılık bilincine sahip olarak ve kasten mağdur çocuklara fiziksel ve ruhsal zarar verdiklerini kaydetti. Ayrıca ailelerini maddi ve manevi açıdan mağdur ettikleri, yargı makamlarını aldatmaya çalıştıkları, tespit edildiğinden şüpheliler hakkında cezalandırma talep etti.
Prof Dr. Süleyman Salih Zoroğlu ve kliniğinde psikolog olarak çalışan Ahmet Aktaş için, 21 kez “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama”, 21 kez “Eziyet” 4 kez “İftira”, 2 kez “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma”, 2 kez “Şantaj”, 2 kez “Uyuşturucu Madde Kullanımını Özendirme”, 1 kez “Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Olarak Ele Geçirme”, 1 kez “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Etme” suçları sebebiyle cezalandırılması istendi.
Zoroğlu’nun kliniğinde bir süre bulunan Dr. Hüsna Ağca'nın ise kısmen suça iştirak eden kısmen de yardım eden olarak 3 kez “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama”, 3 kez “Eziyet”, 2 kez “İftira” suçları sebebiyle cezalandırılması talep edildi.
Klinik sekreteri İnci Arslan’ın ise suça yardım eden olarak 20 kez “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama”, 20 kez “Eziyet”, 4 kez “İftira”, 2 kez “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma” suçları sebebiyle cezalandırılması istendi.
Şüphelinin eşi ve klinik idaresini takip eden Dr. Özgül Zoroğlu’nun kısmen yardım eden olarak 21 kez “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama”, 21 kez “Eziyet”, 4 kez “İftira”, 2 kez Kişiyi “Hürriyetinden Yoksun Kılma” suçları sebebiyle cezalandırılması istendi.
Klinik psikologlarından Şüpheli Zeynep Akgül’ün de 17 kez “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama”, 17 kez “Eziyet”, 2 kez “İftira”, 2 kez “Şantaj” suçları sebebiyle cezalandırılması talep edildi. Mahkeme iddianameyi kabul etti. Sanıklar önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.
© Tüm hakları saklıdır.