Star yazarı Selahaddin Çakırgil, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Star Medya Grubu'nun sahibi Ethem Sancak'ın, 2 yıl önce görevlerine son verdiği ve son olarak yeni kurulan Karar gazetesine katılan Mustafa Karaalioğlu, Yusuf Ziya Cömert ve Mehmet Ocaktan'ı eleştirdi. Çakırgil, "Yayın hayatına yeni katılacağı açıklanan bir yayın organında yer alacağını açıklayan bazılarının yıllarca kendilerinin de niçinde bulundukları gazeteleri havuz medyası diye suçlamaları ve oralarda yazanları iktidar trolü/ yalakası diye suçlamaları ve ama 100 yıla yakın zamandır darbeci ve laik oluşturulan asıl havuz medyasına laf etmemeleri, bir aşağılık kompleksi değil mi?" ifadelerini kullandı.
Selahattin Çakırgil'in, "Ümid ve gam yüklü bir yolculuk serisi" başlığıyla yayımlanan (7 Mart 2016) yazısı şöyle:
"4-5 gündür yollardayım. Önce Adana, Mersin - Silifke üzerinden batıya, Mersin’e 225 km. kadar mesafedeki Taşucu mıntıkasında turistik bir mekanda T. Sağlık -İş Sendikası’nın eğitim çalışmaları çerçevesindeki bir konferansına katılmak için...
***
Adana’ya daha önceki gidişlerimde şehrin merkezinin biraz dışında, güneyinde olduğu için daha önce görmek imkanı bulamadığım ve Ramazanoğulları’ndan kalma ve 1520’lerde yapılmış olan tarihî mekanı, Ulu Câmii ve etrafındaki medreseyi ziyaret.
Merhûm Sakıp Sabancı’nın Adana’ya kazandırdığı ve gerçekten de muhteşem câmi de görülmesi gereken yerlerden. İnsana İstanbul’un o muhteşem câmilerini hatırlatıyor.
***
Şiddetli yağmur altında Tarsus- Mersin, Silifke üzerinden ilerliyoruz.
Eğer ilerlemek buysa, her tarafta dev apartmanlar, turistik tesisler, gökdelenler... Ama. Tarsus’tan Mersin’e ve oradan taa Alanya’ya kadar uzanan sahil boyunca kesintisiz 400 km. kadarlık bir sahil şeridi, hep böyle imiş... Ve, bu dev apartmanların denizden gelen rüzgarların yolunu kestiğinden yakınılıyor.
Ama yollar çok güzel... Bazıları 2 km’ye varan uzunluğuyla tüneller, eskiden çileye dönüşen yolculukları zevke dönüştürmüş. Henüz yapımı süren iki -üç tünel daha tamamlanınca bu sahil yolunun daha bir rahatlayacağı anlatılıyor.
***
Sözün başında değindiğim eğitim çalışmalarının yapıldığı salonda 500-600’ü aşkın sağlık personelinin belirli konularda meslekî eğitimleri yanında; dünyada olup bitenler konusunda da bir konferans...
Ve gece şiddetli yağmur altında 3-4 saatlik bir yolculuktan sonra Adana’ya dönüş... Sabah da uçakla İstanbul’a... Hemen ardından da arabayla, Zonguldak’a hareket.
Cumartesi akşamı Zonguldak’ta, Hamza Türkmen beyle birlikte Özgürder’in tertib ettiği konferans ve sonrasındaki özel sohbet faslı... Pazar sabahı Zonduldak’tan Karabük’le birleşmiş, şirin mi şirin Safranbolu’ya gidiş.
Öğretmenevi’nde yarısı hanımlardan oluşan 50-60 kadar bir öğretmen grubuyla, daha sonra Safranbolu Kültür -Eğitim Merkezi salonunda halka açık bir konferans.
***
Ve ardından da ver elini Bartın...
***
Bu yol boylarında yüzlerce insanımızla dertleşme ve ilginç değerlendirmeler.. Üzerinde en çok durulan konulardan bazılarını burada tekrar kaydedelim..
***
1- Bu Anayasa Mahkemesi üyelerinin hemen tamamı Abdullah ve Tayyib Bey tarafından tayin edildiği halde, nedir bu kendi kalemize gol attırmalar.
2- Daha önce Pensilvania Şeyhi’nin yanında olduğunu hissettiren B. Arınç’ın şimdi de AYM Başkanı’nın yanında yer alması, bir komplonun parçası değil mi? Bu kişideki bu büyük değişim, sadece hissî olmakla açıklanabilir mi? Ve hele, ‘yeniden avukatlık cübbesini giymek istiyorum’ gibi çıkışlar? Bu kişi, bizim insanlarımıza yapılan onca zulümler karşısında hiç cübbesini giymeyi hatırlayamamışken, şimdi niye?
3- Bizim İslami vahdet emeliyle on yıllar boyu sempati beslediğimiz İran’ın özellikle Suriye’de bunca katliâma katılması ve kendi yetmezliğini görünce Müslüman diyarlarının Amerika tarafından bombardıman edilmesine Rusya’yı da dahil etemek için Putin’i ikna etmesini nasıl yorumlamalı?
4- Türkiye’nin Suriye konusunda taa baştan beri tutarlı bir şekilde takib ettiği siyasetin değiştirilmesi yolunda bizim camiamızdan bazılarının bile görüşler açıklamaya başlaması ve Esed rejiminin yanında yer almak gerektiğine dair görüşleri dillendirmeleri, doğruyu sonuca göre belirleme sığlığı değil mi?
5- Yayın hayatına yeni katılacağı açıklanan bir yayın organında yer alacağını açıklayan bazılarının yıllarca kendilerinin de niçinde bulundukları gazeteleri havuz medyası diye suçlamaları ve oralarda yazanları iktidar trolü/ yalakası diye suçlamaları ve ama 100 yıla yakın zamandır darbeci ve laik oluşturulan asıl havuz medyasına laf etmemeleri, bir aşağılık kompleksi değil mi?"