Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yazdığı açık mektupta "Eğitim konusunda Ertuğrul Özkök, Aydın Doğan, Güler Sabancı ve Taha Akyol da sizinle yürür" diyerek yeni bir tartışma başlatan Ahmet Taşgetiren, son olarak Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu'nun eleştirilerine yanıt verdi. "Haşmet Babaoğlu yazdığı yazıyı bir kere daha okusun. Hem çok ciddi bir eğitim sorunu olduğundan bahsedip hem de Cumhurbaşkanı’nın bir eğitim seferberliği başlatması çağrısını 'Şaka, laf' diye nitelemenin iç tutarlığını değerlendirsin" ifadesini kullanan Taşgetiren, "Ne diyor Tayyip Bey bunlara bilmiyorum. Bir kesim var, Tayyip Bey’e yapışıp tafra satan, onun adına olabilire olmaza hükmeden. Bu bugünün en önemli problemlerinden birisi bana göre" diye yazdı.
Ahmet Taşgetiren'in, "'Eğitim seferberliği' bir laf mı?" başlığıyla yayımlanan (15 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Yazmasa hatırım kalırdı, desem yeri. O da yazdı; Haşmet Babaoğlu da. “Pek değerli” diye not düşmüş önce, ardından “Ahmet Taşgetiren bir ‘eğitim seferberliği’ lafıdır etmeye başladı” diye yazmış.
Laf etmeye başlamışız.
Yazının başlığına “Eğitim seferberliği... Niçin? Kimlerle? Şaka mı?” ifadelerini koymuş.
Ne anlamalıyız bu başlıktan?
Eğitim seferberliğinin gereksizliğini mi? Kimlerle yapılacak olmasının en önemli konu olduğunu mu? Önerinin şaka gibi bir şey olduğunu mu?
Sonra Ahmet Taşgetiren’in çok zamansız, çok anlamsız bir öneride bulunduğunu mu?
Biliyorum, Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök isimleri, bu tür yazıların ortak alerji konusu. Ama Haşmet Babaoğlu, Taha Akyol’a, Güler Sabancı’ya, TÜSİAD’a da takılmış. “Özkök’ten farkları ne bu isimlerin?” diye soruyor. Soruyor: “Güler Sabancı ile Taşgetiren’in mesela ‘nasıl bir gençlik?’ sorusuna verdikleri cevap aynı olabilir mi?”
Ne yapalım yani, hiç kimse ile oturup eğitimi, gençliği konuşmayalım mı? Ya da her getto kendi arasında konuşsun, gücü güce yetene bir gençlik tercihinde bulunalım öyle mi?
Sorayım Babaoğlu’na:
- Mesela Aziz Sancar gibi bir bilim adamı yetiştirmek konusunda Güler Sabancı ile ben aynı heyecanda buluşursak günah mı işlemiş oluruz? Tayyip Erdoğan, “Önümüzdeki 10 yılda bu ülkenin çocuklarından 50 tane nobel ödülü alan insan çıksın” diye bir seferberlik başlatırsa, bundan da Taha Akyol heyecan duyarsa, olmaz mı?
Beni geçin, bu ülkenin Cumhur-Başkanı’ndan söz ediyoruz. Yani benim duygu dünyamı da, en karşıtlarının duygu dünyasını da dikkate alması gereken bir insandan? Eğitim, yani çocuğu, torunu, yeğeni, komşusu olmak itibariyle herkesin ilgilendiği bir alanda Cumhurbaşkanı’nın önderliğinden söz ediyoruz. “Milli Eğitim Bakanı’nın, öğretmenin, öğrencinin, velinin önünde liderlik yapın, bir eğitim hamlesi ile bu ülkenin genç nüfusunu geleceği inşa edebilecek liyakate ulaştıralım” diye çağrıda bulunmanın neresi abes?
14 yıl içinde 6 Milli Eğitim bakanının değişmesi eğitim alanında bir problemi ortaya koymuyor mu?
En son değişimde Milli Savunma Bakanının milli eğitime kaydırılması bir problem değil mi?
Haşmet Babaoğlu, yazının sonunda “Neyse” diye başlayıp, “Ben konunun güncel ve bol polemikli tarafını daha fazla uzatmadan esas meseleye döneyim” diyor ve ilave ediyor: “Eğitim noktasında yürümeyen çok şey var, doğru!”
Sonra şunu yazıyor: “Modern eğitim mefhumu eğitmek veya öğretmek üzerine kurulmamıştır. Bir çarkı döndürmek ve gençleri “seçip ayıklama” işlemini meşrulaştırmak için kurulmuş bir düzendir.”
Ne diyeyim şimdi?
Biz bu “modern eğitim” düzenine çocuklarımızı emanet ediyoruz.
Ben de diyorum ki Ak Parti 14 yıldan beri bu memleketi yönetiyor. En başarısız alanı eğitim ve kültür. Belki daha 14 yıl yönetecek bu ülkeyi. Kaç nesil eğitimden geçecek. “Eğitim seferberliği”nden daha hayati bir meselesi olabilir mi Türkiye’nin? Ve Cumhurbaşkanı ülkenin en dominant lideri olarak, bu konuda seferberliğe öncülük ederse bir ümit doğmaz mı?
Dost tavsiyem: Haşmet Babaoğlu yazdığı yazıyı bir kere daha okusun. Hem çok ciddi bir eğitim sorunu olduğundan bahsedip hem de Cumhurbaşkanı’nın bir eğitim seferberliği başlatması çağrısını “Şaka, laf” diye nitelemenin iç tutarlığını değerlendirsin.
Kimlerle, Niçin... miş...
Yanlış mı hatırlıyorum, Tayyip Bey, İstanbul’da ilk siyaset açılımlarını, Beyoğlu’nun en karanlık yerlerinden adam kazanarak gerçekleştirmedi mi? Vergisini almıyor muyuz yoksa, hiçbir konuda uzlaşılmaz bulduklarımızın? Koçlar’ın yatırımının kurdelasını kesmek Cumhurbaşkanı olarak Tayyip Bey’in itibarını mı sarstı?
Ne diyor Tayyip Bey bunlara bilmiyorum.
Bir kesim var, Tayyip Bey’e yapışıp tafra satan, onun adına olabilire olmaza hükmeden...
Bu bugünün en önemli problemlerinden birisi bana göre.
“Eğitim seferberliği” gibi ülkenin hayati bir meselesi üzerine yaptığım çağrının böyle bir trajik olguya çarpıp dönmesi gerçekten içimi acıtıyor.