Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturmalarla ilgili olarak, "AK Parti dahil hiçbir yerde FETÖ’cü bırakmayın ama mazlum ahı da almayın" dedi.
Nuh Albayrak'ın "AK Parti dahil hiçbir yerde FETÖ’cü bırakmayın ama mazlum ahı da almayın" başlığıyla yayımlanan (23 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
O gece yaşananları ben, “Düşman askerlerinin Anadolu’yu işgal teşebbüsleri dışında benzerine rastlamadığımız bir alçaklık” diye ifade etmiştim ama dün Cuma hutbesinde imam efendinin, “Hazret-i Adem’den bu yana böyle bir alçaklık görülmedi. Firavun ve Nemrut bile ‘Ya Rabbi, biz inanmıyorduk, inananlara eziyet ettik, cezamıza razıyız. Ama nolur bizi, inanıyoruz deyip de inananlara bizden beter zulüm yapan bu FETÖ’cülerle aynı yere koymayın. Çünkü onlardan biz bile korktuk’ diyecekler” şeklindeki izahı sanki daha isabetliydi.
***
Mademki sıra dışı bir belaya duçar olduk, hesaplaşma biçimi de olağanüstü olmalı.
Onun için bu kalkışma çok geniş bir çerçevede ele alınmalı, her şey ve herkes sorgulanmalıdır.
O gece ile ilgili olarak şimdi bize anlatılanların da dizinin daha sonraki bölümlerine ait senaryolar olmadığını nereden bileceğiz?
O bakımdan, Genelkurmay ve MİT yönetimi ile Emniyet’in derinlikleri mutlaka sorgulanmalıdır.
Bu teşebbüsü TSK’daki FSK’lılar yapmadı; onlara yaptırıldı.
Bu kullanışlı lejyonerler sadece koçbaşıydı.
Yoksa o kafalar TRT’yi işgal edip bildiri okutmaktan ötesini düşünemezdi.
Peygamber ocağını bile terörist yuvasına dönüştüren bu yapının kökleri iş dünyasına, üniversitelere, medyaya, bütün kamu kurumlarına, belediyelere, bürokrasiye hatta AK Parti’ye kadar uzanmaktadır.
Bu sorgulamanın istisnası olmamalıdır.
Çünkü bu yapı kumpasla, istismarla, tehditle devlet ve özel sektörün en stratejik noktalarında yapılanmıştır.
Bunların kumpas için kullanamayacakları hiçbir değer yoktur. Buradaki paralel yargıda alt edemediklerini (sanki haşa mahkeme-i kübra hakimini de FETÖ’nün HSYK’sı atamış gibi) öbür dünya ile tehdit etmişlerdir.
Bugün artık kimin ne dediğinin hiçbir önemi yok.
FETÖ’cüler bile darbeye lanet okuyor.
O halde bugün darbe karşıtlığı tek başına yeterli bir kriter değildir.
Bir kişi veya kurum hakkında bir yargıya varmadan önce onun 15 Temmuz ve hatta 17 Aralık darbelerinden önce nerede durduğuna bakmak gerekir.
Şimdi demokrasi için(!) kanal kanal dolaşanlara çok dikkat etmelidir.
Evet, bu öyle bir bela ki, bertaraf etmek için herkes sorgulanmalı, kimse istisna tutulmamalıdır.
Amaaa...
Kurunun yanında yaş da yakılmamalı, kolaycı toplu infazlardan kaçınmalıdır.
Elbette bu temizlik, pekmezi yoğurttan ayırmak kadar zor bir iştir. Ama zor olması masumlara zulmetmeyi meşru hale getirmez.
Çok dikkat etmelidir, bunların en iyi yaptığı şey kendi suçlarının cezasını başkasına çektirmektir.
Meşhur kısadır, Horasan Valisi Abdullah bin Tahir’in “hırsız” diye hapse attığı kişiler arasında masum bir esnaf varmış. Rüyasında sürekli tahtının ters çevrildiğini gören Vali araştırmış ve hücresinde sürekli namaz kılıp dua eden bu masum kişiyi tespit ederek huzuruna çağırmış. Yakaladıkları hırsızlardan birini kaçıran askerlerin, bildirdikleri sayıyı tamamlamak için bu gariban demirciyi de alıp getirdiklerini anlayınca özür dilemiş, ihsanlarda bulunup gönlünü almış ve uğurlarken de “Bir arzun olursa bana gel” demiş. Demirci, “Hakkımı helal ettim, hediyelerini de kabul ettim. Ama benim gibi bir fakir için senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa ters çeviren asıl sahibimi bırakıp sana gelmem” demiş.
***
Ne pahasına olursa olsun bu ülke bu zalimlerden kurtarılmalıdır.
Ama asıl hainleri kaçırıp masumları cezalandırmaktan da kaçınmalıdır.