Ekonomi

Son dönemde sık kullanılan ekonomik deyimler

Mahfi Eğilmez, ekonomide kullanılan terimlerin ne anlama geldiğini anlattı

17 Eylül 2012 14:37

 

Mahfi Eğilmez

 

Yumuşak iniş (soft landing), sert iniş (hard landing), ekonominin soğutulması ya da ekonomide frene basılması

Bir ekonominin kaynaklarını ideal düzeyde kullandığı bir dengede gerçekleştirdiği büyüme oranına o ekonominin potansiyel büyüme oranı adı verilir. Genellikle bir ülke potansiyel büyüme oranı dolayında bir büyüme sürekliliği yakalarsa sağlıklı bir ekonomik denge içinde büyüyebileceği kabul edilir. Bu tanımdan giderek bir hesaplama yapmak çok kolay olmadığı için uzun yılların büyüme ortalaması bir çeşit potansiyel büyüme oranı olarak kabul edilir. Bu oran Türkiye için yaklaşık olarak yüzde 5 dolayında bir orandır. Türkiye bu oran dolayında bir büyüme serisi yakaladığında ekonomik dengesini bozmadan büyümeyi sürdürebilir.

Türkiye 2010 yılında yüzde 9, 2011 yılında yüzde 8,5 oranında büyüdü. Yani Türkiye son iki yılda potansiyel büyüme oranının çok üstünde bir oranda büyümeye ulaştı. Potansiyel büyümenin bu kadar zorlanması cari açığın yüzde 10’lara gelip dayanmasına yol açtı. Bunu sürdürebilmek imkân dışı görünüyor. Çünkü bu kadar büyük bir cari açığın finansmanı, hele böyle bir kriz ortamında giderek imkânsız hale geliyor. Bu durumda ekonominin yeniden potansiyel büyüme hızına geri döndürülmesi ve cari denge gibi öteki dengelerdeki bozulmaların onarılması gerekiyor.

Bir ekonominin potansiyel büyüme hızının üzerindeki bir büyüme hızından tekrar potansiyel büyüme hızı dolayına dönüşüne yumuşak iniş deniyor. Eğer büyüme hızının düşüşü potansiyel büyüme hızının çok altında bir düzeye giderse buna da sert iniş adı veriliyor.

Potansiyel büyüme oranı yüzde 5 olan bir ekonomi düşünelim. Bu ekonomide büyüme oranı yüzde 10 olarak gerçekleşmiş olsun. Bu büyüme oranına çıkılırken cari açık da yüzde 10 düzeyine çıkmış ve finansman zorlukları doğmuş bulunsun. Bu ekonominin, cari açık ve finansman zorlukları nedeniyle çöküntüyle karşılaşmaması için büyüme hızının potansiyel büyüme oranı olan yüzde 5’ler düzeyine indirilmesine yumuşak iniş denebilir. Eğer bu iniş sırasında ölçü tutturulamaz da büyüme örneğin yüzde 2’ler düzeyine inerse buna sert iniş denebilir. Aynı ekonomide gerçekleşmiş büyüme hızı örneğin yüzde 7,5 ise ve yüzde 5’lere inilmesi hedefleniyorsa buna da ekonominin soğutulması ya da frene basılması denebilir. 

Mali uçurum (fiscal cliff)
Mali uçurum deyimiyle kastedilen şey, ABD’de 2012 sonunda ve 2013 başında otomatik olarak yürürlüğe girecek bir dizi mali kuralın yaratacağı tahmin edilen olumsuz ekonomik etkilerdir. Bu kural değişikliklerini iki başlıkta toplayabiliriz: (1) Vergiler: Bush döneminde yürürlüğe konulan vergi indirimleri eğer Kongre tarafından bir yenileme yapılmazsa 2012 yılı sonunda ortadan kalkacak ve sistem eski vergi yüklerine geri dönecek. (2) Harcamalar: Geçtiğimiz yıl kabul edilen partiler üstü yasa ile de 2013 yılbaşında 1,2 trilyon dolarlık bütçe kesintisi yapılacak.

Vergi indirimlerinin kalkması ve bütçe harcamalarının kesilmesi sonucu ekonomide canlılığın kaybolmasından ve sistemin yeniden resesyona girmesinden endişe ediliyor. ABD Bütçe İdaresi (OMB) bu düzenlemelerin bu şekilde yürürlüğe girmesinin ekonomik büyümeyi yüzde 0,5’e düşüreceği görüşünde.

Kongre’nin bu konuyu çözüp çözmeyeceği konusunda görüş farklılıkları var. Geçen yıl benzer bir sıkıntı borçlanma tavanı konusunda yaşanmış ve Hazine’nin borçlanma tavanına ulaştığı yani artık yeni borçlanma yapamayacak aşamaya geldiği sırada Kongre sorunu çözmüştü. Bu kez de benzer bir gelişme yaşanacağını ileri sürenler çoğunlukta bulunuyor. Buna karşılık bu sorununun çözümlenememesi ABD ekonomisi için yeni resesyonun başlangıcı olabilir.  

Niceliksel gevşeme (quantitative easing)
Ekonominin yaygın uygulama alanı bulmuş para politikası araçlarıyla canlandırılmasının mümkün olmadığı hallerde uygulanan bir para politikası aracıdır. Bu politika çerçevesinde merkez bankaları, bankaların ve diğer kurumların ellerinde bulunan finansal varlıkları (tahvil, bono, varlığa dayalı menkul kıymet vb) satın alarak karşılığında bu bankalara ve kurumlara para verirler. Böylece ekonomiye karşılığı ve limiti teorik olarak belirli bir miktar yeni para enjekte edilmiş olur. Bunun para basmaktan tek farkı limitinin ve tahvil, bono gibi bir karşılığının olmasıdır. Para basmanın bir limiti olmadığı gibi karşılığında verilen bir menkul kıymet de bulunmamaktadır. Dolayısıyla niceliksel gevşemenin para basmaya göre daha az enflasyonist etki yaratması beklenir. Uygulamada da öyle oluyor.     

 

Bu yazı www.mahfiegilmez.com adlı siteden alınmıştır