Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014’te 301 madencinin hayatını kaybetmesine neden olan madenci katliamına ilişkin yargılamanın 6. grup duruşmaları sürerken, katliamla ilgili yeni ayrıntılar ortaya çıkıyor. 301 madenciden 240’tan fazlasının hayatını kaybettiği S panosunda, Soma Kömür İşletmeleri’nin üretim kaybı yaşamamak için, havalandırma ve acil çıkışları yapmadığı anlaşılmıştı. 2010 yılının Aralık ayında şirketin, madenin ruhsat sahibi Türkiye Kömür İşletmleri (TKİ)’ne başvurarak, havalandırma ve acil çıkışların düzenlenmek istediği, Şubat 2011’de TKİ’nin izin vermesine karşın düzenlemeleri yapmadan üretime devam ettiği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin raporlarında yer alırken, S panosundaki ihmalin yapıldığı dönemde Soma Kömür İşletmeleri A.Ş’nin yönetim kurulunda, davanın bir numaralı sanığı Can Gürkan’ın babası Alp Gürkan olduğu Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarıyla kesinleşti.
2 Ocak 2009’da Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan yönetim kurulu kararında, Alp Gürkan, Can Gürkan, İsmet Kasapoğlu ve İsmail Hakkı Kalkavan’ın 3 yıllığına Soma Kömür İşletmeleri’nin yönetim kurulu üyeliğine seçildiği ve TKİ’ye gönderilen ancak daha TKİ’nin onaylamasına karşın gereği yapılmayan dilekçenin bu yönetim tarafından gönderildiği belirlendi.
''Sahibiyim ama sorumluluğum yok'' demişti
Alp Gürkan, 2015 yılının Kasım ayında, Soma Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı olarak verdiği ifadede, ‘’Şirketin sahibiyim ama bu hukuki ve cezai sorumluluk sahibi olduğum anlamına gelmez” demişti. Gürkan’ın ifadesinde sorumlu olmadığını söylemesine rağmen kazada 240’tan fazla madencinin hayatını kaybettiği S panosuna ilişkin önlemlerin alınmadığı dönemde yönetim kurulu üyesi olması dikkat çekti.
''Delil karartıldığına dair şüphe doğuruyor''
Alp Gürkan’ın madenci katliamında sorumluluğuna ilişkin konuşan Sosyal Haklar Derneği Başkanı Avukat Can Atalay, ‘’Alp Gürkan’ın zaten hakkında iddianame düzenlenerek Soma Davası’nın sanığı olması gerekirdi. Hakkındaki soruşturma da hala sürüyor. Alp Gürkan’ın 301 madencinin öldüğü katliam kapsamında yargılanması gerektiği, bu yönetim kurulu kararlarıyla bir kere daha kesinleşti. Daha da önemlisi, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi, şirketin yönetim kurulu kararlarının mahkemeye gönderilmesine karar vermişti. Ama kararlar bulunamıyor. Bulunamaması da, kararların gizlendiğine ve delillerin karartıldığına dair ciddi bir şüphe doğuruyor.’’ dedi.