23 Mayıs 2024 15:12
AKP’nin sokak hayvanlarının “uyutulmasını” öngören yasa taslağıyla ilgili tartışmalar alevlenirken, hayvan haklarını koruma dernekleri harekete geçmeye başladı. Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Ahmet Kemal Şenpolat, “Uyutma kelimesiyle sanki uykuya uyutma gibi gösteriliyor. Bu hayvanları toplayacaklar, dozerle canlı canlı toprağın içine gömecekler, uyutma dedikleri bu aslında! Kimse şırıngaya, bunu yapacak olan veterinere zaten para vermeyecek!” dedi. Şenpolat, böyle bir yaklaşımın Anadolu kültürüne aykırı olduğunu belirterek, herkese Tarım Bakanlığı’na fiziki mektup gönderme çağrısında bulundu. Sokak köpeklerinin toplatılması gerektiğini savunan Güvenli Sokaklar Derneği Gönüllüsü Devrim Koçak da “Son karar kesinlikle bilim insanlarınındır, bu konuda bir tavsiyemiz ya da görüşümüz yok, biz sadece sokakta sıfır başıboş köpek politikası istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği şekilde, doğal yaşam alanlarında bakılabilirler” diye konuştu.
AKP’nin popülasyonları arttığı ve tehlike oluşturduğu gerekçesiyle sokak hayvanlarının 30 gün içinde sahiplenilmemesi halinde “uyutulmasına” ilişkin yasal düzenleme hazırlığında olması, kamuoyunda tartışma yarattı. Muhalefet “uyutma” önerisine karşı çıkarken, AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “bunun bir tasarı olduğunu, Meclis’e sunulduğunda tartışılacağını” dile getirdi.
Sosyal medyada imza hayvanseverler tarafından imza kampanyaları başlatılırken, 2 Haziran’da da illerde eşzamanlı olarak eylemler düzenleneceği açıklandı.
Konuyla ilgili T24’e konuşan HAYTAP Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat, kısırlaştırma ile ve üretim merkezlerinin kapatılmasıyla bu sorunun 5 yıl içinde çözülebileceğini dile getirdi. Şenpolat, “Böyle bir şey bizim Anadolu kültürüne aykırı. Sadece STK’ları değil, hayvanlarla alakası olmayanları da ayaklandıracaklar, kimse böyle bir şeyi kabul etmez, her zaman küfür ettikleri, eleştirdikleri Batı’nın bu kısmını almaya çalışıyorlar. Bilimsel, akılcı, rasyonel yönünü almıyorlar!” diye konuştu.
Şenpolat, “uyutmanın” çözüm olmadığını şu örnekle dile getirdi:
“Eğer bu çözüm olmuş olsaydı geçmişte de buna benzer çok katliam yapıldı, Hayırsızada başta olmak üzere. İstanbul Belediyesi’nin 1956’da yaptığı öldürme dahil olmak üzere, hiçbirinde sokak hayvanları ortada kalkmadı. Türkiye’nin birçok yerinde valilikler, belediyeler toplama yapıyorlar, problemi toplayarak çözebileceklerini sanıyorlar. Tarihsel süreç açısından da bunun işe yaramayacağı kanıtlanmış durumda.
İkincisi, bizim merhamet duygularımıza aykırı bir hareket yapılıyor. Amerika, Avrupa gibi batı ülkelerinin kültürleriyle özdeşleşecek şekilde hareket etmemiz bekleniyor. Oranın bakış açısıyla, Anadolu’nun kültür açısı birbirinden farklı. Anadolu kültürünün batı kültürüne karşı savaşından da bahsediyoruz aslında. Bizim burada Anadolu kültürünün savunmamız gerekiyor. Bunu savunan insanların aşırı muhafazakâr olması, yandaş basın olması, sağ basın olması da ayrı bir çelişki. Osmanlı’dan beri hayvanlar hep bizimle yaşadılar. En sevdikleri padişah Abdülhamit Han en fazla bu hayvanlara en fazla sahip çıkan, ilk kuduz enstitüsünü açan, Paris’e veteriner hekimleri eğitim için yollayan bir padişah... Bunu savunan kişilerin sağ basından olması, son 3-5 yıldır bunu iyice medyada köpürtmesi, korku imparatorluğu yaratması aslında çıkacak olan yasanın altyapısını hazırlamak. AKP hükûmeti zaten bunu bütün yasalardan önce yapıyor. Televizyona kadrolu kişilerini çıkartıyor, AA üzerinden, sosyal troller üzerinden abartarak veriyor ki yasa oluştuğunda tepki olmasın diye…
Bu ülkeye binlerce Afgan, Pakistanlı geliyor. Adalet Bakanlığı, dakikada bin suç işlendiğini söylüyor. Ortada ekonomik kriz vs. varken, bunlar çözülmesi gerekirken bu konuyu öne çıkartılıyorlar, burada bir samimiyet görmüyoruz.
Şenpolat, tüm Türkiye’de eş zamanlı olarak kısırlaştırmanın ve aşılamanın çözüm olacağını, hayvan ticareti yapan petshopların, üretim merkezlerinin denetlenmesinin de şart olduğunu dile getirdi:
“Yapılması gereken şey; kısırlaştır, aşılat, yaşat. Biz bunu yıllardır söylüyoruz. Belediyeler, bakanlık, il tarım müdürlüğü, ilçe tarım müdürlüğü kısırlaştırmaya kendileri inanmıyor. Biz bunu 20 yıldır söylüyoruz. Ya çok pahalı ya da sonuç alamayız diyorlar. Daha önceden başlamış olsalardı popülasyonu insani bir yöntemle düşüreceklerdi. Bakanlığın kendisi dahi inanmıyor. Hatta kısırlaştırmaya inanmayan veterinerle birlikte çalışıp, ‘bu iş bu şekilde çözülmez’ diye beyanat verdiriyor.
Diğer yandan, esas problemi çözecek olan şey üretim çiftliklerinin, petshopların, internetten satışın denetlenmesi. Açıkladıkları taslağa baktığınız zaman tek bir cümle bile geçmiyor. Bu da konuya ne kadar uzak olduğunuzu gösteriyor. Sanki alakasız bir bakanlıkla muhatabız! Uzmanları çalıştırması gereken, bizim kadar bilgili olması gereken bakanlık, kısırlaştırmaya inanmıyor, petshoplarla ilgili teklif sunmuyor, şelale gibi köpek ticareti yapan menfaat gruplarının üstüne gitmiyor. Bunlar yerine 'hayvanlar öldürülsün, uyutulsun' deniliyor.
Konuyla ilgilenmesi gereken personel, duruma kayıtsız, konuyla ilgisiz insanlar. Bu kişiler tipik memur. Dağ keçilerini öldürmek için ihaleye çıkan, hayvanat bahçelerine ruhsat veren, yunus parklarını kapatmamak için uğraşan, döviz gelsin diye yurtdışındaki avcılara neredeyse sponsor olan bir bakanlıktan bahsediyor. Hayvanları koruması gereken bakanlık, hayvanların aleyhine çalışıyor. Bu da konuya ne kadar duyarsız, ilgisiz olduklarını gösteriyor.
Uyutma sanki uykuya uyutma gibi gösteriliyor. Bu hayvanları toplayacaklar, dozerle canlı canlı toprağın içine gömecekler, uyutma dedikleri bu aslında! Kimse şırıngaya, bunu yapacak olan veterinere zaten para vermeyecek. Bunu zaten fiilen görüyoruz. Canlı canlı yavru hayvanları, bakımevindeki hayvanları zaten öldürüyorlar. Yumuşatmak için de uyutma diyorlar.
Bu bizim Anadolu kültürüne aykırı bir şey ve herkesi ayaklandıracaklar. Sadece STK’ları değil, ortalama bir vatandaşı bile alışmadığı bir kültüre dayatmaya çalışıyorsun, sokakta sosyalleşmiş olan hayvanın öldürülmesi için kamuoyu oluşturmaya çalışıyorsun. Biz de kimsenin ısırılmasını istemeyiz ama bununla ilgili görevini yapmayan kişilerle ilgili suç duyurusu, görevden alma yapılmadığını görüyoruz geçmiş örneklerde.
Eş zamanlı olarak bütün şehirlerde yapılması gerekiyor. Kadıköy’de yapılıp Ümraniye’de yapılmadığında bir şey ifade etmiyor. Çünkü komşu illerden, ilçelerden gelip bırakabiliyorlar.
Şu anki sıkıntı da orada, az da olsa bazı iller bunu yapıyor, diğerleri yapmıyor. Yapmayanlar da ‘madem hayvanları bu kadar seviyorsun’ diyerek, yapan belediyelerin sınırlarının içine boşaltıyorlar. Siyasi olarak da belediyeler arasındaki farklı görüşten dolayı da böyle bir açmaz yaşıyoruz. Bugüne kadar başarılı olan belediyeleri bile tam başarılı diyemiyoruz, komşu şehir ya da ilçe gelip diğer tarafa boşaltmış oluyor. Kısırlaştırma yapılacaksa bütün şehirlerde, eş zamanlı olarak ilçelerde, köylerde yapılması gerekiyor. Bazı şehirler yapıyorlar ancak merkezlerde yapıyorlar. Ama siz köylere girmediğinizde o hayvan bir şekilde şehir merkezine geliyor.
Bizim öngörümüze göre devlet bu kadro ve bütçeyle, üretim çiftliğini kapatma kaydıyla 5 yıl içinde bu işi sonuçlandırır. Ancak üretim çiftliğini ağzına bile almamış. Üretim çiftliğini, petshopu, internet üzerinden satışı devam ettirirseniz kısırlaştırmanın anlamı olmaz.
Kısırlaştırmanın çözüm olduğuna dair Bitlis ve Romanya örneğini veren Şenpolat, şöyle devam etti:
“Romanya’nın Oradea bölgesini bir dernek kapattı. Bizzat gittim ve gördüm, kısırlaştırma ile bütün nüfus düştü. Bütün Romanya’ya dokunmadılar ama Trakya büyüklüğündeki bu bölgeyi kapatıp başarılı sonuç aldılar. Oradaki dernek, ‘ben kısırlaştıracağım ama zehirlemeyeceksiniz’ diyerek protokol imzaladılar. Pilot çalışma yaptılar.
Biz Bitlis’te köylere kadar girip kısırlaştırma yaptık. Gidip herhangi bir insanla konuşun. 10 yıl önceyi ve şimdiyi sorun. Şu an sokaklarda 3-5’ten fazla göremezsiniz. Ancak 10 yıl önce sürüler halinde vardı. Köylere kadar girilen tek şehir oldu, bizim temsilci arkadaşlarımız orada olduğu için orası geçildi, bölgesel olarak küçük, üretim çiftliği yok, petshop yok. Bunu kalkıp İstanbul’da, İzmir’de Antalya’da yapamazsınız. Orası bir prototip bölge seçildi ve sonuç aldık. Başka şehirlerde de deneyeceğiz. Ancak komşu şehirlerin gelip hayvanları atmaması ve üretim çiftliklerinin kapatılması gerekiyor. Yoksa ertesi yıl tekrar gitmek gerekiyor.”
Şenpolat, insanları, Tarım Bakanlığı’na mektup gönderme çağrısında bulundu:
“Pasifte duran insanlar için biz HAYTAP olarak bir kampanya başlattık. Tarım Bakanlığı’na, “ne yaptığınızı biliyoruz” diye mektup atmalarını istiyoruz. Sanal ortamdan, change org.dan imza kampanyalarıyla değil, fiili olarak bir kartpostal, bir mektup, köyden bile yollanabilir. İçinden geldiği gibi yazabilir. Bakanlığı mektuba boğmamız gerekiyor ki bizim ne kadar çok olduğumuzu, sadece ‘3-5 marjinal hayvanseverler’ olduğumuzu düşünmesinler.
2 Haziran’da eylem olacak İstanbul’da, bu eylem, beklediğimizin üstünde insan çekecek ama herkesin mektup yollaması önemli.
Üretim çiftliklerini, petshopu kapatacaksınız, ruhsat vermeyeceksiniz. İç Anadolu, Ege ve Marmara bölgesi şu anda yasal ya da yasal olmayan şekilde hayvan üretim deposu gibi! Sokaklarda gördüğümüz büyük hayvanlar, kendi aralarında çiftleşiyorlar. Bunlar üretim çiftliklerinden, terk etmelerden geliyor. Asıl problem üretim çiftlikleri. Yasak olmasına rağmen pitbull dahi pizza siparişi verir gibi evinize geliyor.”
Böyle bir şey yaparlarsa, hayvanla hiç alakası olmayan insan bile kendi kültürüne aykırı bir durum olduğu için ayaklandırırlar. Biz bu hayvanlarla birlikte yaşıyoruz bu ülkede. Sosyal medyadaki hayvan fotoğraflarının altında ‘keşke bizim ülkemizde de böyle olsaydı’ diyorlar. Biz onların yanlış tarafı kopyalamaya çalışıyoruz. İllaki bir şey alacaksak iyi tarafını alalım. Nasıl iyi bir veterinerlik fakültesi olur, nasıl bilimsel çalışmalar yapılır, bunları örnek alalım! Sağ cenah, muhafazakâr cenah, yandaş basın yapıyor bunu da en çok. Her zaman küfür ettikleri Batı’nın bu kısmını almaya çalışıyorlar. Bilimsel, akılcı, rasyonel yönünü almıyorlar!”
Güvenli Sokaklar Derneği gönüllüsü Avukat Devrim Koçak ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sokak hayvanları için söylediği “Yaşam alanları oluşturulur, buralarda gönüllüler vasıtasıyla bakılır” ifadelerini hatırlatarak, bu konunun bir “terör” halini aldığını savundu:
“Bizim son iki yıldır devletten tek isteğimiz var, sokakta sıfır başı boş köpek politikasına geçilmesi. Sokaktan köpeklerin toplatılmasını istiyoruz. Ne yapılsın diye soruluyor, sokakta köpekler çoğalırken bize her köşede köpek istiyor musunuz diye sorulmadı. Bunlara dahlimiz olmadığı gibi ya da devlet herhangi bir terörle ya da tehlikeyle savaşırken vatandaştan fikir almadığı gibi, ben bu konunun çok yüz göz edildiğini düşünüyorum.
Sonuçta bu bir terör halini aldı. Sokakta bir başıboş köpek terörü var. Her açısıyla terör, çocukların ölümüne sebep olan bir tehdit. İnsanlar yılmış durumda, sokaklara çıkamıyorlar. Ama bunun sorumlusu bilinci olmayan köpeklerdir demek de yanlıştır. Dernekle ilgili ‘bunlar köpeklerin öldürülmesini istiyor’ gibi bir safsata yayılıyor. Bunun bizimle alakası yok.
Bizim ölümle ilgili ne bir söylemimiz ne bir dahlimiz yok. Biz başıboş köpeklerin sokaklardan toplatılmasını istiyoruz.”
Koçak, köpelerin toplatıldıktan sonraki akıbeti sorulduğunda ise şu yorumu yaptı:
“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan defalarca ‘Yaşam alanları oluşturulur, buralarda bunlara gönüllüler vasıtasıyla bakılır’ dedi.
2700’ü aşkın hayvanları koruma derneği olduğu söyleniyor, çoğu köpeklerle ilgileniyor. Sosyal medyada herkes bir kahve parası gönderse’ denilerek meşhur bir fenomen 2 saatte 1,5 milyon topladı. Bu toplanan paralarla köpekleri çok sevdiklerini ve onların sahipsiz olmadığını iddia eden hayvanseverlerin köpeklere bakabileceklerine inanıyorum. Sokak hayvanları sahipsiz değildir deniliyor, o zaman gelip bakabilirler, bunun devlete bile kalmadan çözülebileceğini düşünüyorum. Sahipsiz olmayan ama sokakta başıboş duran bu köpeklerin, sahipsiz değildir denilenler tarafından bakılacağına inanıyorum, yalan söylediklerini düşünmüyorum.
Devletin bize yapması gereken, güvenli sokaklar sağlamaktır, biz bunu istiyoruz. Bakanlıkta yapılan çalıştayda bunların sokaktan toplanılması gerektiği yönünde görüşümüzü bildirdik. Dolayısıyla takdir devletimizindir.
Bizim dernek olarak mücadelemiz sokakta sıfır başıboş köpek politikasının uygulanmasıydı. Derneğimiz, bu kanunun çıkmasıyla kendi mücadelesini başarmış olacak. Ülkedeki 2 binin üzerindeki hayvan koruma derneklerinin de kendi mücadelesini başarıp bu sahipsiz köpeklere sahip çıkacakları düşüncesindeyim. Devlete bile bırakmanın gerek olmadığını düşünüyorum. Devletimize kalırsa da Beykoz Barınağı mesela çok güzel bir yaşam alanı, bu tip yerlerde de bakılabilirler. Son karar kesinlikle bilim insanlarınındır, bu konuda bir tavsiyemiz ya da görüşümüz yok, biz sadece sokakta sıfır başıboş köpek politikası istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği şekilde, doğal yaşam alanlarında bakılabilirler.”
"Bakanlık çalıştayında hayvanların öldürülmesi diye bir şey görmedim. Biz bir ailenin çocuğunu kaybetmesi üzerine yola çıktık. Çocuğumuz ölmesin derken, bunun çözümü şunlar bunlar öldürülsün değildir. Ama ülkemizde 5996 sayılı kanunun 9. Maddesinde zaten hayvanların, öldürülmesi zaten var. Bu yeni bir şey değil. Ülkemizde köpekler öldürülemez diye bir kanun yok. 4-5 ayrı kanun maddesinde, gerekli hallerde ötanazi uygulanabileceği hükmü var. Yeni bir şey değil. Yeni bir şey ne getirilebilir bilmiyorum. Köpek sokakta dolaşıyor diye öldürülmesi asla kabul edilemez.
Kanun teklifi ortaya çıksın, metni görelim, devletimiz neye karar vermiş görelim görüşümüzü bildiririz ama biz sokakta başıboş köpek istemiyoruz çünkü çocuklar ölüyor."
Koçak, hayvan hakları derneklerinin kısırlaştırma ve aşılama önerisinin ise "mevcut problemi çözemeyeceğini" savundu:
"Kısırlaştırmak hayvanın üremesini engeller, bizim sorunumuz hayvanın çoğalmasından öte mevcut popülasyonun sokakta terör estirmesi. Olmuşu çözeceğiz, sıfıra getireceğiz, sonra kısırlaştıracağız. Yerinde değil herkes yanında yaşatacak. Yerinde yaşat kısmı Hindistan’dan başka bir yerde yok. Sokakta köpek olmaz doğası gereği, evcil hayvandır, sahibiyle yaşamalıdır. Dolayısıyla kısırlaştırıp sokakta yaşanmak çözüm olmadığı gibi gelecek sorunlara gebe olacak bir söylemdir. 20 yıldır yapılmayan şeyi bu popülasyonda yapmak mümkün değildir. Sayısını dahi sayamıyorlar. 1 milyon 781 bin milyon son çıkan bilgi notu, geçen ay bakanlığın açıkladığı sayı 2 milyon 800 bin, Özlem Zengin’in 3 yıl önce yaptığı açıklamada 8 milyon… Çeşit çeşit rakamlar var, sayısını bile bilmediğimiz bir konuda kısırlaştırıp yerinde yaşatmak çözüm değil. İnsanların saldıra uğramasının çözümü kısırlaştırmak değil, sadece üremesini engeller, saldırmasını, hastalık yaymasını engellemez.”
© Tüm hakları saklıdır.