Yaşam

Şok eden cinayetleri anlattılar

Ogün Samast, "Top oynadığım takımdan atılmamış olsaydım belki de yine burada olmazdım" diye konuştu.

28 Ekim 2009 02:00

T24 - Ogün Samast, "Top oynadığım takımdan atılmamış olsaydım belki de yine burada olmazdım" diye konuştu.

Sabah gazetesinden Gülay Fırat'ın "Şok eden cinayetleri işleyenler anlatıyor" başlıklı bugün yayınlanan (28 Ekim 2009) haberi şu şekilde:

Şok eden cinayetleri işleyenler anlatılıyor / Gülay Fırat / 28 Ekim 2009

Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği Başkanı Adem Solak, Türkiye'nin yakın tarihindeki siyasi ve sosyal içerikli 8 şiddet olayının sanıklarıyla konuştu. Çalışması "Şiddeti Anlamak-Cezaevi Görüşmeleri" adıyla kitap oldu

Onlar Türkiye'yi sarsan cinayetlerle gündeme geldiler. Polisten ve avukatlarından sonra ilk kez "Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği" Başkanı Adem Solak'a konuştular. Bilge köyü katliamının sanığı Şıh Mehmet ölen çocuklar ve imam için göz yaşı dökerken, Hrant Dink'in katili Ogün Samast futbol takımından atılmasaydı bugün cezaevinde olmayacağını, annesini öldüren üniversiteli Başak ise ilk kez kendisini cezaevinde özgür hissettiğini Solak'a anlattı.

Görüşüp kitaplaştırdılar

Türkiye'yi sarsan ve gündeme oturan cinayetlerin failleriyle tutuklu bulundukları cezaevlerinde yüzyüze görüşen Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği Başkanı Adem Solak, yaptığı çalışmayı "Şiddeti Anlamak- Cezaevi Görüşmeleri" isimli bir kitapta topladı. Cezaevlerini "Doğal bir insan laboratuvarı" diye nitelendiren Solak, kitabı için Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan siyasi ya da sosyal içerikli 8 şiddet olayının sanıklarıyla görüştü. Solak'ın görüştüğü sanıklar arasında Bilge köyü katliamının sanıklarından Şıh Mehmet lakaplı Mehmet Çelebi, Ankara'da annesi Prof. Dr. Ayşe Olcay Tiryaki'yi boğazını keserek öldüren hukuk fakültesi öğrencisi Başak Aydıntuğ, Hrant Dink suikastinin faili Ogun Samast, Trabzon'da Rahip Santoro'yu öldüren O.A. ve PKK'nın eski liderlerinden Şemdin Sakık yer alıyor.

Adalet duyguları rencide edilmiş

Uzun yıllar cezaevlerinin iyileştirilmesiyle ilgili çalışmalar yapan Solak, cezaevlerindeki suçla mücadele ve suçluların ıslahı çalışmalarının aslında çok da sonuç vermediğini ileri sürerek şöyle konuştu: "Şıh Mehmet, Ogün Samast, O.A., Başak ve Şemdin Sakık ile görüşmelerimde de gördüm ki, uygulanan şiddet tesadüfen ya da kazara olmamış. Hepsinin ortak noktası, adalet duygularının rencide edilmiş olması. Bu yüzden mantık dengeleri bozulmuş, intikam alma hırsı, öc alma duygusu çok öne çıkmış ve bu noktaya gelmişler. Cinayet ve şiddet faillerinin ortak özelliklerinden birisi de, hepsinin geçmişinde yani çocukluğunda şiddet olması. Aile, okul, çevre ve hatta devletle ilişkilerinde şiddetle kuşatılmışlar. Kendilerini çaresiz bulup şiddete yöneldiklerini gördüm. Gelecek için de risk faktörü hala var. Çünkü onlara benzer onbinlerce çocuk ve genç için çözüm üretecek, şiddete yönelişten alıkoyacak birimler yok." Solak kitabında, yaptığı görüşmeleri tüm izlenimleriyle anlatıp, faillerin iç dünyalarına girerek, neyi niçin yaptıklarını sorguladı.

Samast: Takımdan atılmasaydım böyle olmazdım

"Hrant Dink cinayetinden 3 hafta sonra, 27 Şubat 2007'de Kocaeli F Tipi Cezaevi'nde 2.5 saat yüz yüze görüşmemizde, 140 sorudan oluşan anketin 115'ine yantı verdi. 'Gençlerin çocukların cezaevine düşmemesi için kimlerin neler yapması gerekir?'

Ogün Samast öfkeyle yumruğunu masaya vurarak ayağa kalktı ve 'Bu soruya yanıt vermek istemiyorum. Bu soru ben buraya gelmeden önce sorulmalıydı. Şimdi ne anlamı olur ki?' diyerek tepki gösterdi.

Sohbet sırasında da 'Okuyor olsaydın, sanırım burada olmazdın?' dediğimde, 'Olmazdım, hatta top oynadığım takımdan atılmamış olsaydım belki de yine burada olmazdım' diye konuştu."

Sakık: Âşık olmuştum ama Öcalan engel oldu

PKK'nın önemli isimlerinden ve DTP milletvekili Sırrı Sakık'ın üvey kardeşi Şemdin Sakık: "Bende sevda yaşadım. Mübarek ismi Ladeş'ti. İçimdeki Frankeştayn'ımı öldürdü... Öcalan beni Şam'a çağırdı. Ladeş ile olan ilişkimi kesmem için ikna çabasına girdi. (...) 'kadınlar şeytandır, onlara güven olmaz, arkadan hançerler, sana musallat olan ladeş onlardan bir tanesi, kişiliğine değil, komutanlığına aşık olmuş, sakın bu tuzağa düşme' dedi. Bende sonuç alamayınca Ladeş'i Şam'a çağırarak, onu benden uzaklaştırmaya çalıştı. hiçbir erkek sevilecek kadar olgunlaşmamıştır. Hele hele o Şemdin var ya, o tam bir feodaldir. Hem kadın düşkünü, hem de kadın düşmanıdır. diğer birçok kızımız gibi seni de kullanmak istemiştir. kutsal savaş, büyük dava varken bu erkeklerin peşine düşme' dedi. Her ikimizden de istediği cevabı alamayınca alamayınca Ladeş'i çatışmalarda öldürtüp beni de Ladeş'in intikamını almaya mecbur kılmak istedi. Onu her seferinde gözden çıkarttığı militanları sürdüğü Bitlis'e gönderdi."

'İhtiyacım olan sevgiyi hiçbir zaman vermediler'

Ankara'da annesi Prof. Dr. Ayşe Olcay Tiryaki'yi öldüren üniversiteli Başak Aydıntuğ, ağırlaştırılmış müebbet hapşs cezasına mahkum oldu:

"Babam boşandıktan 2 yıl sonra, babam yeniden evlendi. Artık tüm öfkesini bana kusuyor, nefes almam bile sorun oluyordu. kullandığı kötü ifadelerin dozunu arttırmasıi çirkin sözlerin artması beni boğuyordu. Ruhum acıyor, gözüm kararıyordu. Benim ağzıma alamayacağım olaydan sonra, kısmen basında yer alan alçaltıcı sözler, kişiliğimi yerle bir ediyordu, dayanamıyordum. sonra o kötü olay oldu. Ne tuhaftır ki ilk günler cezaevi bana cennet gibi geldi. kendimi hiç olmadığı kadar özgür hissettim. Rahatladığım, zincirlerimden kurtulduğum duygusu yaşadım...

Geri dönüp baktığımda, annem ve babam bana ihtiyacım olan seviyi hiçbir zaman vermediler. Ben de onları sevmedim. Onların beni sevdiklerine de hiçbir zaman inanmadım."

'Papazı vurdum dedim, inanmadılar'

"Ben inançlarım uğruna ancak özellikle o gün tahrik edilmem adına papazı vurdum. Onun istediği Hristyan olmamdı. İtitraz ettim, tartıştık ve hakaret etti. bnun üzerine gidip silahı aldım, yanımda arkadaşım ve kardeşim ile tekrar kiliseye gittim. 'Ben papazı vurmaya gidiyorum' dedim. onları dışarıda bırakıp içeri girdim. Onlar şaka sanmıştı. Papaz ve yardımcısı da şaka sandı. silahı gösterdim, 'O oyuncaktır' dediler. Ama değildi, papaz öldü... evdekilere 'papazı ben vurdum' dedimse de inanmadılar. Çünkü herkes beni sessiz ve sakin biri olarak bilir. İkinci günün gecesi sabah olmadan saat üçte polisler evi bastı ve içeri girdiler. 'Papazı ben vurdum' dedim, götürdüler."