Taylan Büyükşahin
www.twitter.com/#!/tbuyuksahin
Tüm medya organları, 12 Haziran seçiminin birinci yıldönümde AKP'nin son 1 yılda yaptıklarını genelde övdü. Az da olsa eleştirdi.
Gelin biz seçimin öncesinde olanlara bakalım.
Geçtiğimiz yıl 12 Haziran'da seçim vardı ve iktidardaki AKP oyunu artırarak yeniden tek başına iktidar oldu.
Nasıl mı?
“Biliyorsunuz Bay Kemal bir Alevidir!”
“Yuuuuuuhhh!”
İşte böyle Aleviliği yuhalatarak iktidarını perçinledi AKP ve Recep Tayyip Erdoğan. Anadolu’da var olan Alevifobya’yı azdırarak yaptı bunu. 12 Haziran 2011 seçimlerinde toplumun büyük bir kesiminin vicdanıyla değil, güce olan hayranlığıyla hareket ettiğini gösterdi bize.
Nasıl mı oldu?
Tek tek hatırlayalım isterseniz.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğinin topluma ‘vebalı’ gösterilmesinin fitili ilk olarak 29 Nisan 2011’de ateşlendi. Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği’nin İstanbul’da yapılan genel kurul toplantısında konuşan Recep Tayyip Erdoğan:
“Malum Kılıçdaroğlu da Alevi kültürünün mensubu ama Hacı Bektaş-ı Veli’yi iyi anlamamış, iyi öğrenmemiş. Bir Alevi olarak önce onu iyi anlaması, iyi öğrenmesi lazım. Kendisine bir kez daha Hacı Bektaş-ı Veli’nin o güzel sözünü hatırlatmakta fayda görüyorum; gerçi ben Hacı Bektaş-ı Veli’yi onunla mukayese edilmeyecek derecede çok daha fazla severim, onun düşüncelerine inancına çok daha fazlasıyla inanırım, mukayese etmem. Ne diyor Hacı Bektaş-ı Veli? ’Eline, diline, beline hakim ol’ diyor. Burada afedersiniz beline hakim olamayanları gördük ve bir kasetle genel başkan oldu.”
Ne güzel değil mi? Hacı Bektaş-ı Veli’ye hayran bir Başbakan!
Bu konuşma sonrası olay iyice çığrından çıkıyor. Başbakan Erdoğan tam 7 seçim meydanında Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği üzerinden propaganda yapıyor:
- 30 Nisan 2011 Muş Mitingi: “Biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu Alevilik kültürüyle yetişmiş bir insandır, Alevidir.”
Meydandaki binler: “Yuuuuuuhhh!”
- 4 Mayıs 2011 Kastamonu Mitingi: “Hani Alevilik kültüründen gelen birisidir ya, hani Alevilik vardır ya kendisinde.”
Meydandaki binler: “Yuuuuuuhhh!”
- 5 Mayıs 2011 Amasya Mitingi: “Malum Alevilik kültüründendir ya, kendisi de Alevidir ya.”
Meydandaki binler: “Yuuuuuuhhh!”
- 8 Mayıs 2011 Kahramanmaraş Mitingi: “Herhalde Alevi olduğuna göre bunu iyi bilir.”
Meydandaki binler: “Yuuuuuuhhh!”
- 10 Mayıs 2011 Afyon Mitingi: “Bu beyefendi güya Alevilik kültürünü de bilir diyorlar, Alevi'dir diyorlar.”
Meydandaki binler: “Yuuuuuuhhh!”
- 13 Mayıs 2011 Denizli Mitingi: “Hacı Bektaş-ı Veli’nin tavsiyesini ilettim. Kendisi Alevi kültüründen ya. Rahatsız olmuş.”
Meydandaki binler: “Yuuuuuuhhh!”
- 18 Mayıs 2011 Malatya Mitingi: “Sayın Kılıçdaroğlu hani sen Aleviydin, hani sen Alevilik kültüründen geliyordun?”
Meydandaki binler: “Yuuuuuuhhh!”
Recep Tayyip Erdoğan, tam 3 hafta bilfiil kendisinin kaşıdığı ‘Alevifobya’nın karşılığını, ülke genelinde oyunu yüzde 49’a çıkararak aldı. Aleviliği yuhalattığı bu 7 ilde de bunu başardı. AKP oylarını;
Muş’ta yüzde 38.51’den yüzde 42.94’e,
Kastamonu’da yüzde 49.33’ten yüzde 55.66’ya,
Amasya’da yüzde 47.07’den yüzde 52.30’a,
Kahramanmaraş’ta yüzde 67.94’ten yüzde 69.65’e,
Afyon’da yüzde 54.09’dan yüzde 60.42’ye,
Denizli’de yüzde 42.91’den yüzde 46.62’ye
ve Malatya’da yüzde 66.70’ten yüzde 68.50’ye çıkardı.
“Orada yuhalanan Alevilik değil, Kılıçdaroğlu” diyenlerin Alevifobya’dan haberleri yok mu?
Elbette var. Ancak bunu diyenler ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler’ modundalar. Bu moda sahip olanlar ayrıca Başbakan Erdoğan'ın "Afedersiniz bana Rum dediler" lafını da yuttular...
Aleviliği veya başka bir inancı sevip sevmemek bireyin özgür hakkıdır. Kimse sev ya da sevme diye baskı yapamaz. Demokraside böyle bir şey olamaz zaten. Ancak demokraside bir inancı propaganda malzemesi yapıp ‘ötekileştirme’ de olamaz.
Geçen yıl tepkiler gelince bu yaşananları (yuhalatmaları) sadece siyasi bir hamle, Alevifobya olarak görmeyenler acaba seçim sonrası Recep Tayyip Erdoğan’ın Hacı Bektaş-ı Veli’yi kaç kere ağzına aldığını gördüler? Erdoğan son 1 yılda onlarca açılış, miting vb… yaptı. Hiç “Biliyorsunuz Bay Kemal bir Alevidir” deyip onu yuhalattığını gördüler mi peki? Kaddafi’yi, Mübarek’i inançlarını hatırlatarak eleştirdiğini duydular mı? Veyahut eleştirdiği herhangi bir liderin ‘inanç sıfatını’ isminin başına alarak kullandığına denk geldiler mi?
Hayır!
Ben Başbakan’dan şöyle bir söz söylemesini beklerdim:
“Biliyorsunuz Bay Obama bir Protestan’dır ya, reformcudur ya, inancı gereği şu Guantanamo’yu kapatsa ya… Bir de buna Protestan'dır diyorlar.”
Ama yok…
Sadece Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden Alevilik!
Seçim sonrası Recep Tayyip Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini kullanmaya ihtiyacı yoktu. Yüzyıllardır süre gelen Alevi düşmanlığını (Alevifobya) seçim arifesinde kullandı bitti. Bir daha lazım olursa yine hiç çekinmeden kullanacaktır.
Recep Tayyip Erdoğan 12 Eylül referandumundan önce, 5 Eylül 2010’da Kazlıçeşme mitinginde de aynı şeyi yapmıştı: “Artık yargı ideolojik davranmayacak. Bana davrandı. Çünkü ben bizzat bunun bedelini ödedim. Yargıtay’da maalesef belli bir mezhebi grup bu noktada öyle yaklaştı. Yaptığım neydi benim? Sadece okuduğum bir şiirdi…”
(Tercümesi: "Ben Sünniyim hamdolsun. Alevi yargıçlar hem ideolojime hem de Sünniliğe düşman oldukları için beni hapse attılar. Gelin bu referandumda Alevileri yargıdan kazıyalım.")
Demek ki neymiş? Hukuk dışına çıkıp karar veren kişilerin inancını belirtmek gerekirmiş.
Bu mantıkla gidelim biz de ne dersiniz: “Darbeci, çocukları idam ettiren, binlerce kişiye işkence yapan, öldüren, sakat bırakan Kenan Evren belirli bir mezhebe aittir. Maalesef, darbe konseyi yönetimi mezhepsel davranmıştır.”
Bir yıl öncesi yaşananları hatırladıktan sonra gelelim vicdan meselesine…
Türkiye tarihinin belki de en büyük nefret suçlarından biri işlenirken yurttaşlarımız neden “Size ne insanların inancından. Bir taraftan özgürlük, demokrasi diyorsunuz diğer taraftan da Aleviliği yok sayarak onu yuhalatıyorsunuz” demeyip, bu suçu işleyeni baş tacı etti?
Vicdan olsaydı bunu yapabilirler miydi?
Çok az da olsa bazı AKP destekçileri de diyor ki “Evet yanlıştı Aleviliği yuhalatması ama…”
Aması yok ki bunun…
“Oy verecek kimse bulamadık ondan verdik” demek de ayrı bir vahim durum! Verme oyunu. Boş oy at bu suça ortak olacağına.
Böyle bir nefret suçunu ancak vicdanını kaybetmiş olanlar destekler.
Hiç mi içiniz acımadı Başbakan Alevileri yuhalarken?
Hiç mi içiniz acımadı oyunuzu bu işlenen nefret suçuna rağmen verirken?
Komşunuz, iş-okul arkadaşınızın TV’de inançlarını yuhalanırken izlemesi sırasında yaşadıkları acıyı hiç mi hissetmediniz?
Siz ‘ötekileştirilme’nin nasıl bir his olduğunu bilir misiniz?
Sizin inancınızı binlerce kişi aynı anda hiç yuhaladı mı!
Geçen gün Başbakan Erdoğan partisinin İzmir’deki kongresinde konuşuyordu. Diyordu ki Erdoğan: “Biz hiçbir zaman etnik, dini, mezhepsel ayrımcılık yapmadık.”
Yukarıda gördüğünüz örnekler de zaten Başbakan’ın bu tespitini destekler nitelikte değil mi?
Yüzyıllardır dışlanan, kıyımlara uğrayan Aleviler, günümüzde ötekileştirmeyi postmodern bir şekilde 'yuhalatılarak' yaşıyor. Bu topraklara 'vicdan' uğramadan da bunun biteceği pek gözükmüyor...
Vicdanını kaybetmiş aynı insanlar bu yuhalatma dışında, gözümüzün içine sokularak yapılan hukuk katliamlarını da görmezlikten geliyorlar...
Diyecek tek bir lafımız var:
Vicdansızlık üzerine inşa edilen hiçbir yapı ebedi olamaz...
Recep Tayyip Erdoğan 12 haziran gecesi balkon konuşmasında, seçim sürecinde kırdıklarından helallik istemişti değil mi?
Helal edilecek bir hak kaldı mı sizce?