Sağlık

Siz de takıntılı mısınız?

Hayatı gereğinden fazla zorlaştıran temizlik, simetri, kontrol, saldırganlık takıntıları ile dini, cinsel, büyüsel takıntılar tedavi edilebiliyor.

26 Kasım 2009 02:00

T24 - Hayatı gereğinden fazla zorlaştıran temizlik, simetri, kontrol, saldırganlık takıntıları ile dini, cinsel, büyüsel takıntılar tedavi edilebiliyor.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Oğuz Tan, takıntı hastalığını, “Kişinin mantıksız olduğunu bildiği halde zihninden atamadığı fikir” olarak tanımlıyor. Bir düşünce hastalığı olarak ifade ettiği takıntının hastalık olarak tanımlanması için, düşüncelerin zihne gelip uzun süre meşgul etmesi, kişiyi rahatsız eder konuma gelmesi, kişi o fikri kafasından kovmaya çalıştıkça daha çok gelip aylarca, hatta yıllarca devam etmesi şeklinde seyretmesi gerektiğini belirtiyor.

Dr. Tan, takıntıları görülme sıklıklarına göre şöyle sıralıyor:


Temizlik takıntısı

Temizlik takıntılı kişiler bıkmadan usanmadan yıkanmak, ellerini ya da ayaklarını yıkamak isterler. Bir yerlerden üzerlerine pis bir şeylerin sıçradığını ya da başka bir yerden başkasına sıçramış olan bir şeyin dolaylı olarak kendilerine de ulaştığını düşünerek, tam olarak temizlendiklerine inanmayıp sürekli temizlenmek isterler. Bu temizlenmeler, birkaç dakikalık el yıkamalar şeklinde değil, saatlerini alacak şekilde suyla temas etme biçiminde gerçekleşebilir. Temizlik takıntılılar, çantalarında sürekli kolonya, ıslak mendil taşırlar. Kapı kollarını tutmak istemezler, peçete kullanırlar.
 

Düzen ve simetri takıntısı

Bu takıntıya sahip olan kişilere her şey eğri duruyormuş gibi gelir. Sürekli masa üstünü, dolapları düzenlemek isterler. Dolaptan bir gömlek alıp giymesi bir saati bulan, çünkü gömleği oradan alırken düzeni bozmak istemeyen hastaların sayısı çok fazladır.


Şüphe ve kontrol takıntısı

Kapıyı, ocağı, pencereyi kapatıp kapatmadıklarına, ütünün fişini çekip çekmediklerine bakarak hayatları kontrollerle geçen takıntılı kişiler, bazen hiç evden çıkamaz hale gelebilirler.


Dini takını

Bu takıntıya sahip kişiler, aslında inançlı ve dindar oldukları halde akıllarına dinle ilgili aykırı düşünceler gelir. Allah var mı yok mu gibi sorular, etmedikleri halde kutsal şeylere küfür etmek akıllarına gelir ve bundan çok rahatsız olurlar.


Cinsel takıntılar

Cinsel arzu duymadıkları halde o kişiyle akıllarına cinsellik düşüncesi gelen kişiler cinsel takıntılıdırlar. Anne, baba, kardeş, hatta kendi çocuklarıyla ilgili cinsel görüntüler gelir akıllarına ve bu da çok büyük utanç duygusunu beraberinde getirir.


Büyüsel takıntı

Kapıyı açarken aklına babasının öleceği gelen, o nedenle babasının ölebileceğini düşünen, bu yüzden kapıdan bir daha girmek isteyip bu hareketi sürekli tekrarlayan bir kişi, büyüsel takıntılıdır. Ya da kişi elektrik düğmesine basarken aklına çocuğunun kaza geçireceği gelince düğmeyi açıp kapama ile saatlerini geçirebilir. Takıntılı kişilerin hayatı tekrarlarla geçer.


Saldırganlık takıntısı

Kişi asla saldırgan duygular taşımadığı halde, birini arabasıyla ezeceği, yemek yerken sofradaki bir aile üyesini bıçak saplayıp öldüreceği ya da yeğenini camdan atacağı gibi düşüncelerle meşgulse takıntılıdır. Asla yapmayacağı halde bu düşünceleri aklından atamaz.


Takıntı nasıl tedavi edilir?

Takıntının ilaç ve psikoterapi şeklinde iki çeşit tedavisi olduğunu belirten Dr. Tan, tedaviyi uygulama biçimlerini ve sonuçlarını şöyle anlatıyor:

“Günümüzde ilaçlarla takıntı hastalığına karşı iyi bir netice alınabiliyor. Üstelik bu ilaçlar bağımlılık yapmayan, uyku ve sersemliğe yol açmayan, çalışanların, öğrencilerin hatta bazen çocukların bile kullanabileceği ilaçlardır. Sadece ilaç verdiğimiz kişilerin bile en az yarısında düzelme görülüyor. Psikoterapide ise ilaç versek de vermesek de kişiye takıntılarla nasıl mücadele edeceğini öğretiriz. Çünkü genelde hastalar takıntıyla yanlış mücadele eder ve hastalığı azaltmak yerine artıracak yöntemler kullanırlar. Psikoterapi tek başına da sonuç verebilir ancak ek olarak ilaç verilirse, hastaların yüzde 90’ında belirgin düzelmeler sağlar.”


Tekrarlama riski var

Takıntı hastalığının tekrarlama riski yüksek bir hastalık olduğunu vurgulayan Dr. Tan, tedavi bir iki yıl gibi uzun bir zamana yayılmazsa tekrarlama riskinin yüzde 100’e yakın olduğunu, ancak tedaviye yeterince devam edilirse tekrarlama riskinin sıfıra inmese de oldukça azalacağını söylüyor.