Politika

SİYASETİ TEMİZ TUTMAK ZORUNDAYIZ ANKARA (A.A)

02 Haziran 2011 10:46

-SİYASETİ TEMİZ TUTMAK ZORUNDAYIZ ANKARA (A.A) - 02.06.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Siyaseti biz temiz tutmak zorundayız, çünkü bu toplumda siyaset adamları gerçekten temiz siyasetin öncüleri olmazsa biz halkımızdan nasıl vekalet alacağız? Halkımızdan vekalet alıyoruz, onlara layık olmamız lazım'' dedi. Bazı MHP'lilerin gözaltına alınmasının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ''Bunların başına bir şey gelirse bunun sorumlusu Hükümettir'' dediğinin belirtilmesi üzerine Erdoğan, ''Bahçeli'yi anlamakta zorlanıyorum'' dedi. Bahçeli'nin kaset olaylarıyla alakalı olarak ''İstifalarını verseler dahi kabul etmeyeceğim'' dediğini dile getiren Erdoğan, daha sonra ise ''Hükümet bunları bulup çıkarmalı'' dediğine işaret etti. Erdoğan, şöyle devam etti:  ''Tamam da, Hükümet senin milletvekillerinin her birinin nerede, ne yaptığını korumakla mı mükellef? Hükümetin tek yapacağı iş nedir, anında, bu tür şeyler olduğunda, buna müdahale etmesi gereken bütün mekanizmaları çalıştırır, müdahale eder. Yargı ise yargıya gönderilmesi gerekenleri yargıya gönderir, bunları yapar. Nitekim bunlar yapılmıştır. Peki, bu ismi geçen şahıslar niçin yargıya gitmedi? Niçin yargıda böyle bir zan altında kalmalarına, böyle bir iftiraya karşı dava açmıyorlar? Onlar da bunun davasını açsınlar. Kaldı ki istifa ayrı bir konudur, ihraç ayrı bir mekanizmadır. Böyle bir şey varsa ortada belli bir şeyse 'kimse böyle bir şeyi yapmaz' gibi iddianın içine girmeye gerek yok, 'Ben istifa kabul etmem' gibi bir iddianın içine girmeye gerek yok. Böyle bir şey varsa olması gereken tek şey vardır. 'Bu gayrı ahlaki bir şeydir, benim partimin çatısı altında böyle birisini barındıramam' dersin, ihraç mekanizmasını çalıştırırsın, ihraç edersin. Olması gereken budur. Siyaseti biz temiz tutmak zorundayız, çünkü bu toplumda siyaset adamları gerçekten temiz siyasetin öncüleri olmazsa biz halkımızdan nasıl vekalet alacağız? Halkımızdan vekalet alıyoruz, onlara layık olmamız lazım. Gelip Parlamentoya, ondan sonra burada siyasete kirliliği bulaştırmaya çalışırsak, bunun bedelini onlara ödetmek birinci derecede liderlerin görevidir, genel başkanların görevidir. Kalkıp da burada Başbakan'a çamur atmaya, Hükümete yük devşirmeye kimsenin hakkı yok. Biz üzerimize düşeni A'dan Z'ye yaptık. Sayın Baykal'la ilgili süreçten itibaren yaptık. Şu anda bu konuda mekanizma, anında müdahale ile TİB her türlü görevini yerine getiriyor, anında müdahale ediyor, anında görüntüleri, hepsini kesiyor. Daha ne yapsın? Ondan sonrası onlara aittir. Kendilerinin takip etmesi lazım. Yargıdan takip etsin, her yerden takip etsin. Bu demek değil ki yürütme elini eteğini çekiyor. Tabii ki yürütme bu işin peşindedir, takip eder. Ama bunlar öyle bir şey ki uluslararası boyutu var bu işin. İçerde bu işler yürümüyor. Bakıyorsun uluslararası, ta Avusturya'sından, Amerika'sına varıncaya kadar, oralardan bu işler organize edilebiliyor.'' -''BİZ, BU VATANDA KİMSEYE AMELİYAT YAPTIRTMAYIZ''- Başbakan Erdoğan, etnik milliyetçiliğe, bölgesel milliyetçiliğe ve dinsel milliyetçiliğe karşı olduklarını belirterek, tüm vatandaşları kucakladıklarını söyledi. Türkiye'de Kürtçülüğü ve Türkçülüğü istismar eden siyasi partiler bulunduğunu ifade eden Erdoğan, birilerinin ön kesme gayreti içinde olduğunu ama bunu aşmak için ellerinden gelen gayreti ortaya koyduklarını anlattı.  Etnik milliyetçiliğe sıcak bakmadıklarına ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını esas aldıklarına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:  ''Kuru milliyetçi değilim, kafatası milliyetçesi değilim, partimiz de değil, asla. Biz ırkçılığı asla tasvip etmiyoruz. Allah bizleri kabilelere ayırmıştır, kavimler halinde yaratmıştır. Birbirine üstünlüğü yoktur. Birbiri ile iyi tanışsınlar, anlaşsınlar diye böyle yaratmıştır. 'Benim kavmim senin kavminden üstündür, benim ırkım senin ırkından daha üstündür...' Böyle bir iddia, lüzumsuz bir iddiadır. Biz, tek bir millet dedik. Millet neden oluşur? Millet, bu topraklar üzerinde bulunan tüm etnik unsurları yeniden toplayan bir yapıdır. Bununla da kimse gücenmemeli. Biz, tek millet olarak burada toplandık, burada bütünleştik. Nedir bu millet? Bu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Türk milleti de diyebilirsin, bundan da kimse rahatsız olmaz. İkincisi de bu milletin bir bayrağı olacak. Bu bayraktan rahatsız olanlar var. Rengiyle bağımsızlığı ifadesiyle şehidinin simgesiyle bizim bir bayrağımız var. Onun için 'tek bayrak' diyoruz. Üçüncüsü de bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bu toprakların uğrunda ölen insanlar var. Onun için 780 bin kilometre kareyi bize vatan yaptılar. Onun için de tek vatan. Biz, bu vatanda kimseye ameliyat yaptırtmayız. Dördüncüsü de tek devlet. Devlet içinde devlet olmaz. Devlet parçalandığı anda, bizim tarihten gelen devlet-i ebed, bu çok önemli. Bunu bizim başarmamız lazım, ki güçlü olalım. Şu anda Türkiye bir güç yakaladıysa bunu bizim devam ettirmemiz gerekiyor, artırarak devam ettirmemiz gerekiyor. Bunun gayreti içindeyiz. İnşallah bunu da başaracağız.''  -''KENDİLERİNDE BİR İSTİKBAL GÖREMİYORLAR''- Erdoğan, öğrenci yurduna yapılan saldırının hatırlatılması ve MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin ''AK Parti Hükümetinin politikalarını bu şekilde devam ettirmesi halinde küresel güçlerin devreye girebileceği ve Ortadoğu'da görülen türden ayaklanmalarla iktidar değişikliğinin zaruri hale geleceği'' yönünde ifadeleri bulunduğunun belirtilmesi üzerine, sağlıklı düşüncenin olmadığı yerde şiddet olacağını söyledi. Düşüncesine inanmayanların ve güvenmeyenlerin şiddete başvurduğunu ifade eden Erdoğan, ''Güvenseler, böyle bir sıkıntıları olmaz. Halk karşısında karşılıklarının olmadığını gördükçe iyice geriliyorlar. Sıkıntı biraz da buradan geliyor. Tabii siz, gençliğinize veyahut teşkilatınıza kullandığınız ifadelerle hep gerilimi tavsiye eder şekilde yaklaşım sergilerseniz, o zaman burada tabii ki böyle bir netice ortaya çıkar'' dedi. Sadece AK Parti'nin seçim bürolarına saldırılar yapıldığına işaret eden Erdoğan, ''Niçin CHP'ye değil, niçin MHP'ye değil, niçin bize? Çünkü kendilerinde bir istikbal göremiyorlar, iktidar olarak da bir istikbal göremiyorlar. Göremeyince, Sayın Bahçeli'nin ifade ettiği gibi bu yolla iktidara geleceklerini zannediyorlar. Ortadoğu veya Kuzey Afrika'nın Türkiye ile hiçbir alakası yok. Onlarda çok partili bir siyasi yaşam yok, onlarda otoriter, totaliter bir yapı var. Onlarda vatandaşın, halkın yirmidört saat içinde siyasi iradesini ortaya koymak gibi bir durum söz konusu değil. Böyle bir şey yok. Bunlar kimi aldatıyor'' diye konuştu.  -SURİYE'DEKİ OLAYLAR- Başbakan Erdoğan, altı ay kadar önce Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüştüğünü ve olağanüstü halin kaldırılması, siyasi tutukluların bırakılması, sadece Baas Partisi ile bu işin olamayacağı, siyasi partiler kanunu çıkarılması, seçim yasasının değiştirilmesi, yolsuzluklarla mücadelede ciddi adım atılması gibi bazı ricalarının olduğunu belirtti. Ekonomiyle demokrasinin baş başa götürülme mücadelesinin rahatlatacağını söylediğini ifade eden Erdoğan, her türlü yardıma hazır olduklarını belirttiğini kaydetti.  Son kritik dönemlere girmeden kısa bir süre önce yine Esad ile görüştüğünü dile getiren Erdoğan, olaylar patlak verince de telefonla hemen aradığını ama bekledikleri neticeyi alamadıklarını söyledi. İlk anda Mısır'daki, Tunus'taki gibi tepki koymadığına dikkati çeken Erdoğan, Suriye'nin durumunun diğer ülkelerden farklı olduğunu, Suriye ile Türkiye'nin 850-900 kilometre sınırı olduğunu vurguladı.  Erdoğan, şunları söyledi:  ''İki gün önce tekrar aradım, kendisine onu söyledim. 'Bakın, ben size bir kardeş olarak bir şey söylüyorum, gelin cesurca bir adım atın. Olağanüstü hali ilan ettiniz ama olağanüstü halin neticesi ortada yok. Bakın hala insanlar ölüyor. Gelin şu siyasi tutukluluları bırakın, bu sizi çok rahatlatacak.' Ben bunu dedim, hamdolsun iki gün geçti, genel af ilan etti. Daha henüz tutukluların bırakılması başlamadı ama büyük ihtimalle programdan sonra ya da yarın kendisini arayıp teşekkür edeceğim. Siyasi tutukluların bırakılması çok çok önemliydi.'' Muhaliflerin Antalya'da toplantı yaptığını hatırlatan Erdoğan, ''(Niçin muhalifler sizde toplantı yapıyor), gibi bir soru da sormadı. Sorsa da vereceğim cevap belli zaten. Onun taraftarları da yapsa onlara da kapımız açık'' dedi.  Türkiye'nin bir başkasının izah ettiği, tanımladığı bir ülke olmadığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:  ''Bu ülkede herkes rahatlıkla seçime giriyor. BDP veya diğerleri 'baraj, baraj' deyip de bunu terennüm ederse tabii ki bu ülkede bekledikleri yere ulaşmakta zorlanırlar. Tabii ki biz de bu ülkede baraj varken siyasete girdik. O barajlarla biz de hamdolsun bu iktidarı aldık. Çünkü biz belli bir unsurun, belli bir bölgenin veya kumsalın partisi olmadık. Biz 780 bin kilometre karenin, 70 milyonun partisi olduk. Vatandaşlarımız da bize şu andaki yetkiyi verdi ve bunu kullanıyoruz. Temenni ederim ki benim vatandaşım, benim halkım bize bu yetkiyi tazeleyecektir. Çünkü ülkenin istikrarı için bunu tazeleyecektir. İstikrarın olmadığı bir ülkede inanın gerileme başlar, çöküntü başlar, kopmalar başlar.'' Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle: -Sözleşmelilerle ilgili olarak burada üç yılı doldurmuş olanların, müracaat etmek suretiyle atamalarına yönelik adımlar atılabilir. Burada hazırlıklarımızı şu anda Başbakanlık olarak yapmış durumdayız. -Ancak bunların 4/A'ya geçmeleriyle ilgili, yani kadroya geçmeleri noktasında ise bu bir yasal düzenleme gerekiyor ki bunda da biz kararlıyız. O yasal düzenlemeyi de yapacağız ve sözleşmelileri böylece kadroya almış olacağız. -Gerçek anket 12 Haziran günü olacak. Şu anda olan anketler gerçeği ne derece yansıtır bilemem. Tabii bizim gönlümüz özellikle yeni bir anayasayı çıkartabilecek bir güce ulaşmak ve halkımızdan böyle bir gücü bize vermesini meydanlarda istedik, istiyoruz. -İzmir'e hiçbir CHP yönetimi, gerek yerel, gerek genel, inanın ciddi bir şey verememiştir. İdeolojiler şehirleri güzelleştirmiyor. İdeolojik yaklaşımlar şehirleri güzelleştirmiyor. Eser üretmek, hizmet üretmektir aslolan. İstismar siyasetiyle bir yere varılmaz. -(Orgeneral Balanlı'nın tutuklanması) Hukukun üstünlüğüne inanıyorsak, hukukun üstünlüğüne inanan herkes, buradaki süreci saygı içerisinde sürdürmesi gerekir ve kararın sonuçlarına da hep beraber hepimiz katlanmak durumundayız. Bu konu üzerindeki spekülasyonları da pek doğru bulmuyorum. -Artık Türkiye'de hala biz darbeyi konuşuyorsak o zaman demokrasiyi konuşmak niye. Bunlar artık tarih oldu.