Gündem

Sivas katliamının 27. yılı: Taş olsaydım erirdim, toprak oldum da dayandım

02 Temmuz 2020 08:12

 2 Temmuz 1993'de 35 kişinin yanarak hayatını kaybettiği Madımak katliamının üzerinden 27 yıl geçti. Katliamda iki evladını kaybeden Hüsne Kaya acısının hiç dinmediğini belirterek, “Babaannemin bir lafı vardı ‘Taş olsaydım yavrum erirdim, toprak oldum da dayandım’ derdi. Toprak olduk da bu acıya dayandık. 27 yıldır iki çocuğumun doğum gününü mezarları başında kutluyorum" dedi. Katliamda babası Metin Altıok'u kaybeden eski CHP Milletvekili Zeynep Altıok da "27 yıldır adalete kavuşmamış bir davadan bahsediyoruz. En ufak bir yol kat edilmemiş bir davadan. Firariler ülkeye getirilmezken Türkiye’de yargılanmış, hüküm giymiş katillerin ise serbest bırakılmasıyla karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

TIKLAYIN - 25 soruda Sivas Katliamı ve yargı skandalları: UnutMADIMAKlımda…

Sivas katliamının 27. yılında sevdiklerini toprağa verenler yaşadıklarını Cumhuriyet'ten Mehmet menekşe ve Seyhan Avşar'a anlattı. Saz çalmayı çok seven 12 yaşındaki Koray Kaya ve ablası 14 yaşındaki Menekşe Kaya, Madımak Oteli’nde katledildiler. Koray katliamda yaşamını yitirenlerin en küçüğüydü. İki çocuğunu kaybetmenin acısını yaşayan anne Hüsne Kaya şunları söyledi:

“27 değil 107 yıl geçsin yaşadığım acıyı kimse yüreğimden söküp alamaz. Çocuklarımın acıları benim yaşama şeklim oldu ama yılmadım, köşeme çekilmedim. Çocuklarımın davasının arkasındayım. Ömrüm yettiğinde de bu böyle devam edecek. Menekşe de Koray da çok akıllı çocuklardı, hayalleri vardı. Koray’ım Madımak’ta yakılan en küçük çocuktu. Saz çalmaya, deyişler söylemeye başlamıştı. Ablası Menekşe semah ekibindeydi, Koray da onunla birlikte gitmek istedi. İzin verdik. 27 yıldır iki çocuğumun doğum gününü mezarları başında kutluyorum. Acımız da, gözyaşımız da dinmedi. Çocuklarıma nasıl kıydılar, nasıl yaktılar? Bir anne olarak bu çok ağır bir yük İnanın her yıl bu acı katlanarak çoğalıyor. Bir türlü adalet yerini bulmuyor. Sorumlulardan hesap sorulmuyor. Giderek yalnızlaşıyoruz. Bu annelerin kaderi mi, annelerin gözyaşı ne zaman dinecek? 27 Haziran’da Menekşe’nin mezarına gittim, ağladım, bağırdım. Koray’ı da Menekşe’yi de okuldan gelene kadar özlüyordum. Gücümüz de kalmadı eskisi gibi ama direneceğiz, asla yılmayacağız. Babaannemin bir lafı vardı ‘Taş olsaydım yavrum erirdim, toprak oldum da dayandım’ derdi. Toprak olduk da dayandık. Dayanmaya, yobazlara karşı dik durmaya devam edeceğiz.” 

"27 yıldır adalete kavuşmamış bir dava"

Eski CHP Milletvekili Zeynep Altıok katliamda şair olan babası Metin Altıok’u kaybetti. Altıok, katliamın ardından 22 yıl boyunca Sivas’a adım atamadı. Sivas için adalet mücadelesinde en ön saflarda yer aldı. Milletvekilliği döneminde ise katliamın aydınlatılmayan noktalarına ilişkin defalarca kez soru önergesi verdi. Adalet mücadelesine devam eden Zeynep Altıok’un, sürece ve getirilemeyen sanıklara ilişkin değerlendirmesi şöyle:  “27 yıldır adalete kavuşmamış bir davadan bahsediyoruz. En ufak bir yol kat edilmemiş bir davadan. Bildiğiniz gibi aranan firari sanıklar üzerinden devam eden bir dava var. Yerleri yurtları adresleri bilinmesine rağmen hatta bir tanesi Polonya sınırında yakalanmış olmasına rağmen Türkiye’ye iadeleri gerçekleşmedi. Bunun nedeni ise bu sanıkların devlet tarafından ‘gösteri kanununa muhalefet suçundan’ iade isteminin yapılması. Avrupa’da ve demokrasinin ve evrensel insan haklarının çiğnenmediği ülkelerde gösteri ve yürüyüşü demokratik bir hak olduğu için tıpkı Türkiye’de de olması gerektiği gibi Avrupa buradaki koşulları düşünerek iade yapmıyor. Oysa ki o sanıkların devlet tarafından insanlık suçu işlenmiş, insanları diri diri yakmış katiller olarak istenmesi gerekir. Firariler ülkeye getirilmezken Türkiye’de yargılanmış, hüküm giymiş katillerin ise serbest bırakılmasıyla karşı karşıyayız. Burada yıllardır sorduğumuz bir soru var. Ana davadan sonra hüküm giyenlerin kaçının cezasını çektiği, kaçının serbest kaldığı gibi... Ancak cevap verilmedi. İnfaz Kanununda yapılan düzenleme ile katiller, mafya üyeleri serbest kalırken düşünce suçluları gazeteciler, aydınlar serbest kalmak bir yana çok kötü şartlarda tutuluyor. Evrensel insan hakları çerçevesinde durumları dikkate alınması gereken çok sayıda hasta tutuklu varken; bunların hiçbiri değerlendirilmeden sadece bir kişi (katliamın sanığı) seçilerek Cumhurbaşkanı tarafından kişisel bir koruma ile affedildi. Zaten bu dava 2013 yılında zamanaşımına uğratıldığı zaman ‘hayırlı olsun’ diyen ve istikrarlı bir şekilde katilleri koruyan bir iktidar var. Ahmet denilen katilin serbest bırakıldığı gibi, ceza infaz yasasından yararlandırılan başka sanıklar oldu mu? Bu soru çok önemli.” 

"Hâkimlerin sanıklara ‘evladım’ dediklerine tanık olduk"

Yeter Gültekin uzun yıllardır Almanya’da yaşıyordu. Sanatçı eşi Hasret Gültekin ile 1989’da Leonberg’de tanışıp, 1991’de ise evlendi. Eşiyle her yıl tatile Türkiye’ye geliyorlardı. Ancak olayın yaşandığı o yıl hamileydi. Hamileliği riskli olduğu için doktor yolculuk yapmasına izin vermemişti. Eşini gönlü buruk bir şekilde Türkiye’ye uğurladı. Bu onu son uğurlaması oldu. Hasret Gültekin Madımak’ta yakılarak katledildi. 

Yaşadığı acıları anlatan Yeter Gültekin’in, davada yaşananları ise şu sözlerle aktardı: Önce ‘güvenlik güçleri ile halkı harşı karşıya getirmeyin’ diyen bir Cumhurbaşkanının tuhaf baktığı, hatta o dönemin muhalafeti, ‘Tansu Çiller’i yüce divana göndereceğim’ diyen Mesut Yılmaz’ın bile bizim katlimiz söz konusu olduğunda yüce divana göndermeye çalıştığı insanlarla, aynı şekilde bakabilmesi durumunu yaşadık. İktidarda hangi parti olursa olsun katillere değil, bize suçlu gibi baktığı bir hukuk süreci yaşadık. Bu hukuk mücadelesi sürecinde hâkimlerin sanıklara ‘evladım’ dediklerine tanık olduk. Onları yargılamaktan çok onları anlamaya, aklamaya çalışan bir yargı sisteminde bizler suç işlemiş muamelesi gördük. 27 yılda kırmızı bültenle arananlar yakalanmadı. 15 bin eylemcinin sadece 33’ü yargılandı ve hüküm giydi. Birçoğunun cezasında indirim yapıldı. Bu iktidar partisinin kim olduğundan bağımsız bir süreç. Adalete güvenini yitiren anneler o duruşmalara gitmeseydi bu dava dosyası çoktan kapatılmıştı.” 

Erdoğan 'Hayırlı olsun' dedi

Sivas katliamı davası 13 Mart 2012’de zamanaşımından düşürüldü. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, davanın zaman aşımından düşmesiyle ilgili “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” dedi. Bu yıl ise katliamın sanıklarından ağırlaştırılmış ömür boyu (müebbet) hapis hükümlüsü Ahmet Turan Kılıç (86) Erdoğan’ın özel izni ile tahliye edildi.