Bilgisayar başında, arabada, televizyon karşısında sürekli tüketim yaparak sağlıksız yaşam sürenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Böyle bir yaşam tarzının yol açtığı en önemli hastalıkların başında diyabet geliyor. Amerikan Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Uzmanı Dr. Tahir Haytoğlu’na diyabet ve diyabetin önceden tespit edilmesine yardımcı olan ‘ensülin direnci’ konularındaki önemli soruları sorduk.
Dr. Tahir Haytoğlu
Amerikan Hastanesi
Şu an dünyada 130 milyon diyabet hastası var. Bu sayının 2025 yılında 300 milyona ulaşması bekleniyor. Bunun en önemli nedeni nedir?
Bu artış tamamen obezitedeki artışla paralel. İnsanların kilosu arttıkça, vücudun enerji sistemlerini düzenleyen mekanizmaya yük biniyor ve bu mekanizmada bozulmalar görülmeye başlıyor. Bu da diyabet adını verdiğimiz hastalığa zemin hazırlıyor.
Diyabet genetik bir hastalık mı?
Sadece genetik bir hastalık demek yanlış olur. Genetik bir yatkınlık söz konusu ama günümüz yaşam tarzı, yani kalorisi yüksek yiyeceklerin tüketilmesi ve bununla birlikte daha az hareket edilmesi sonucunda da şeker hastalığı ortaya çıkıyor.
Diyabet hastalığının ortaya çıkmasını sebebi nedir?
Diyabet, vücudun yeterli miktarda ensülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği ensülini etkili bir şekilde kullanamaması sonucu ortaya çıkan bir hastalık... En kötü yanı da ömür boyu sürüyor olması. Birkaç tipi görülüyor.
Bunlar nelerdir?
Tip 1, 2, gestasyonel ve pre-diyabet olarak dörde ayırıyoruz. Tip 1 diyabetli kişilerde yeterli ensülin üretimi yoktur ya da çok azdır. Bu nedenle vücutları tarafından üretilmeyen ensülini hayatları boyunca dışarıdan almak zorundalar. Tip 2 diyabetli kişilerde, ensülin üretilir ancak etkili şekilde kullanılamaz. Diyabetli kişilerin yüzde 90'ı Tip 2 diyabetlidir.
Gestasyonel diyabet ise hamilelik döneminde ortaya çıkan bir türüdür. Pre-diyabet, diğer adıyla ‘gizli şeker’de; kişinin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olmasına karşın, diyabet tanısı koymaya yeterli yükseklikte değildir.
Son yıllarda kötü beslenmenin ve şişmanlığın yaygınlaşması nedeniyle Batı ülkelerinde ve Türkiye’de şeker hastalığında artma olduğu doğru mu?
Evet. Biz de dünyanın geri kalanından farklı değiliz; etkileri bizde de görülüyor. İnsanoğlu tüketmeyi seviyor. Kalorisi yüksek yiyecekler sunuldukça biz de tüketme ihtiyacı duyuyoruz, çünkü beynimiz, glikoz ve yağ içeriği yüksek yiyecekler tüketmeye programlı. Yüksek kalorili yiyecekleri sevdiğimiz ve bunlar da çok kolay bulunabildiği için kilo alıyoruz.
Diyabet, çocuklar için de büyük bir tehlike yaratıyor mu?
Çocuklar daha çok risk altında, çünkü önlerindeki yaşam süresi daha uzun. Kilo fazlalığı ile yaşayan bir insanın bir süre sonra şeker hastalığı ile karşı karşıya kalma ihtimali daha yüksek.
Şeker hastalığının belirtileri nelerdir?
Şeker hastalığı olmadan önce altta yatan nedenin, ensülin direnci olduğunu düşünüyoruz. Ensülin direncini klinik olarak basit bir testle anlamak zor... Bazı klinik belirtilere bakıyoruz. Gerektiğinde de bazı testlere başvuruyoruz.
En basit klinik belirti, insanların göbeklerinin etrafında görülen yağlanma ve göbek çevresinin büyümesi, kilo alması. Testlerde lipit değerlerdeki bozukluklar, yüksek trigliserit, düşük HDL kolesterol değerleri. Bunların hepsi ensülin direncine işaret eden bulgular.
Normal açlık kan şekeri referans aralığı 70 ile 100 arasıdır. Eğer bu 100’ün üzerine çıkıyorsa bu da bir belirtidir. Diyabete doğru bir gidişat söz konusu diyebiliriz. Bütün bunların dışında ailesinde diyabet öyküsü olan, kilo vermekte zorlanan ve karın bölgesinde giderek yağlanma görülen kişiler risk altında demektir.
Bunu farkedenler önce bir test mi yaptırmalı?
Aslında hepimizde ensülin direnci var. Ama özellikle ailesinde şeker hastalığı olan, kalp hastalığı ve yüksek tansiyon olan, erken yaşta kalp ameliyatı ya da by-pass olan kişilerin “ben de bu genleri taşıyorum” diye düşünmesi ve sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemesi gerekiyor. Sigara içmemesi, daha hareketli olmaya çalışması, düzenli egzersiz yapması, daha sağlıklı yemekler seçmesi ve porsiyonlarını küçük tutması gerekiyor. 25-30 yaş itibariyle şeker ve tansiyon ölçümlerinin yapılması ve kolesterolün test edilmesi gerekli.
Ensülin direnci tam olarak nedir?
Hücrelerimiz için glikoz, bir enerji birimi. Glikozun hücrenin içine girmesi için ensülin hormonuna ihtiyacı var. Hücrelerin ensüline duyarlılığının azalması sonucu ortaya çıkan tabloya ‘ensülin direnci’ diyoruz. Aslında her insanın ensülin hormonuna karşı duyarlılığı var. Yaşlandıkça bu duyarlılık azalıyor. Ensülin direnci daha az ya da daha fazla olarak gruplandırabiliyoruz kişileri. Tek bir tanım yapamıyoruz, ancak karşılaştırma yapmak mümkün.
Bir kişinin ‘metabolik sendromu’ varsa riski yüksek diye değerlendiriyoruz, çünkü ‘metabolik sendrom’ diyabetten ve kalp hastalıklarından önce var olan bir durum ve bu da ensülin direnci var anlamına geliyor.
Metabolik sendrom tanımında da beş kriter var: Tansiyon, şeker, trigliserit, HDL değerleri ve bel çevresinin kalınlığı. Bu da ensülin direncinin varlığının bir göstergesi. Bu beş kriterden üçü varsa, ensülin direnci teşhisi konuluyor ve diyabet riskini azaltmak üzere hasta kontrol altına alınıyor.
Ensülin direnci küçük yaşlarda da ortaya çıkabilir mi?
Genetik olarak da ortaya çıktığı için küçük yaşlarda görülebiliyor. Özellikle ergenlik döneminde kişilerde ensülin direnci artıyor. Eğer bu yaşta kişinin beslenmesi ve alışkanlıkları ensülin direncini daha da arttıracak şekildeyse şişmanlığın başladığını görüyoruz, hatta 20 yaşından önce tip 2 diyabetin başladığını tespit edebiliyoruz. Burada ailelere çok büyük görev düşüyor, kendileri sağlıklı beslenirken çocuklarına da bu alışkanlığı kazandırmalılar.
Diyabet hastalarının beslenmesine gelince, bu konuda neler söyleyeceksiniz, normal sağlıklı bir insandan farklı mı?
Öncelikle hastalarımızı diyabet için ‘özel bir diyet’ kavramından uzaklaştırıyoruz. Çünkü onlardan istediğimiz genel olarak sağlıklı bir beslenme. Herkes için nasıl sağlıklı beslenme gerekiyorsa, diyabet hastaları için de bu geçerli. Ama diyabet hastaları için daha önemli. Diyabeti olmayan bir insan sağlıksız beslenirse, bunun etkilerini 5 ya da 10 sene içinde görebilir, fakat diyabet hastaları bunun kötü etkilerini 2–3 sene içinde görüyor.
Kişinin öğün atlamaması, iki öğün arası uzun ise -5 saati geçmişse- küçük bir ara öğün alması gerekiyor. Yiyeceklerin seçimini yaparken, yiyecekleri 3 ana gruba ayırarak; sıvı yağları tercih edip, kırmızı ette yağsız olanı tercih etmesi ve daha çok beyaz ete yönelmesi; karbonhidrat alımını kısıtlaması, şeker ve sofra şekeriyle yapılan tüm yiyecekler, beyaz un kullanılarak yapılan tüm yiyecekler, pirinç pilavı, patates ve makarnayı az tüketmesi gerekiyor.
Kişinin bunların yerine daha çok bakliyatları, tam tahıl ürünlerini, tam buğday ya da yulaf ekmeği gibi yiyecekleri, pirinç yerine bulgur pilavı yani daha lifli ve daha sağlıklı besinleri tercih etmesi çok önemli.
Diyabetli bir kişinin beslenmesinde dikkat etmesi gerekenler:
-Öğün atlamaması,
-İki öğün arası eğer uzun ise (5 saati geçmişse) küçük bir ara öğün alması,
-Yiyeceklerin seçimini yaparken yiyecekleri 3 ana gruba ayırarak sıvı yağları tercih edip, kırmızı ette yağsız olanı tercih etmesi ve daha çok beyaz ete yönelmesi,
-Karbonhidrat alımını kısıtlaması,
-Şeker ve sofra şekeriyle yapılan tüm yiyecekler, beyaz un kullanılarak yapılan tüm yiyecekler, pirinç pilavı, patates ve makarnayı az tüketmesi gerekiyor.
-Bakliyatları, tam tahıl ürünlerini, tam buğday ya da yulaf ekmeği gibi yiyecekleri, pirinç yerine bulgur pilavı yani daha lifli ve sağlıklı besinleri tercih etmesi çok önemli.
(Kaynak: Formsante Dergisi)