HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, partilerine yapılan gece operasyonunu değerlendirdi. Önder, gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılmasına şaşırdığını belirtirken “Partiyi kapatabilirler süratle. Vekilliklerimizi düşürebilirler. Başsavcılık bütün parti varlıklarına tedbir ve blokaj uygulayabilir, bakalım” diye konuştu. Önder, HDP’ye yapılan operasyonun “beş beterinin CHP’ye de gelebileceğini” söyledi.
Önder, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon için “Geçmiş olsun dileklerimi tekrar iletiyorum hem de bu direnişin tarihsel olduğunu vurgulamak istiyorum. Çok önemli ve kıymetli bir mücadeleyi yürüttüklerini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Önder, TAK’ın (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) Diyarbakır’da yaptığı saldırıya ilişkin olarak HDP’li Ertuğrul Kürkçü’nün sözlerine katıldığını belirterek “Hedef bizdik, başkalarıydı, bunun fazla bir önemi yok. Yapılan iş vahimdir, kabul edilemez” dedi.
Kürkçü, saldırı için “Hiçbir söz, vekillerimiz, eşbaşkanlarımız, yöneticilerimiz ve sivil halkı hedef alan kör şiddeti haklılaştıramaz. Hiçbir kurtuluş hareketi IŞİD’le aynı hat üzerine düşmeyi, yaşam hakkını hoyratça çiğnemeyi bir kuru özür ile geçiştiremez” ifadelerini kullanmıştı.
DUVAR’dan Özlem Akarsu Çelik’e konuşan Önder’in açıklamalarından bir kısım şöyle:
Serbest bırakılmanıza şaşırdınız mı ve neden serbest bırakıldınız sizce?
Doğrusu beni de bir miktar şaşırttı. Fakat sistem böyle çalışıyor. Zannediyorum bakın işte toplu tutuklama yapmıyoruz, bir kısmını bırakıyoruz algısı yaratmak için yaptılar diye düşünüyorum çünkü hiçbirimizin dosyaları bir diğerinden hafif ya da ağır değil. Hepsi aynı saçma zihniyetin bir tezahürü. Ben burada da durmayacaklarını düşünüyorum. Bütün vekil arkadaşlarımızın aynı yöntemle alınıp bir kısmının tutulup bir kısmının bırakılacağını düşünüyorum. Giderek genel merkezimize ve partimizin tüzel kişiliğine dönük bir hamlenin gelişeceğinin bütün ipuçlarını görüyoruz, genel merkeze yönelik ablukadan.
Partinin tüzel kişiliğine dönük hamleden kastınız nedir?
Doğrusu onların mantığıyla bakmakta zorlanacağımız için nasıl bir pervasızlık yapacaklarını düşünemiyorum. Partiyi kapatabilirler süratle. Vekilliklerimizi düşürebilirler. Başsavcılık bütün parti varlıklarına tedbir ve blokaj uygulayabilir, bakalım.
HDP Meclis grubu olarak yasama faaliyetlerine katılmama kararı aldınız. Meclis İç Tüzüğü gereği milletvekillikleri düşürülebilir. Sizce bu olabilir mi?
Açıkçası artık umurumuzda olmadığını söyleyerek başlayayım. Yapabilirler mi? Bu sorunun cevabı koca bir ‘evet’tir çünkü Anayasanın ilgi ve kapsama alanı içindeki konularda bile kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarıp defakto durumlar yaratan bir anlayışın, mevcut İç Tüzük ve yasalarla kendini bağlı sayabileceğini düşünemiyorum. Bütün bunlar son tahlilde tüzük ya da yasa meselesi olmaktan çok bunların siyasi tercihleri ve kararları neticesinde gelişecektir.
Burada büyük sorumluluk CHP’ye düşmektedir. Savaş tezkerelerini onaylamak, başlangıçta KHK rejimine yeterli tepkiyi oluşturmamış olmak, tepkiden imtina etmek, tam tersine destek anlamına gelecek yaklaşımlar sergilemek bunları daha da pervasız davranmaya itmiştir. Onun için CHP’nin her türlü kaygıdan azade ‘ben Kürtlerle yan yana görünürsem eyvah, ne olur!’ duygusundan süratle uzaklaşarak meseleyi demokratik hak ve özgürlükler meselesi olarak cesurca sahiplenmesi gerekir. Aksi durumda bizim başımıza gelenin beş beterinin onların başına geleceğini görebilmek için kâhin olmaya gerek yoktur.
TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) adlı örgütün açıklamasında, saldırıda hayatını kaybeden DBP Çüngüş ilçe Eşbaşkanı Recai Altay’ın hedefte olmadığı, orada olacağının bilinemeyeceği vurgusuyla “yaşamını yitirmesinden dolayı üzüntülerimizi belirtiyoruz” ifadesi vardı. Sizin orada olduğunuz bilinmiyor muydu gerçekten? Hedefte kim vardı?
Bunlar bilinemez. Ne söylesek spekülasyon olur ama bildiğim bir şey var ki, biz orada ölümden kıl payı kurtulduk. Hedef bizdik, başkalarıydı, bunun fazla bir önemi yok. Yapılan iş vahimdir, kabul edilemez. Bu konuda da Ertuğrul Kürkçü’nün değerlendirmesine aynen katılıyorum.
TAK’ın sivilleri de hedef alan saldırılarının amacı ne o zaman?
Daha önce TAK’ın, bu ve benzeri eylemlerine dönük, mağdurunun doğrudan biz olmadığımız zamanlarda da bu tarz eylem biçimlerinin bizim sol vicdanımızda kabul edilebilir ya da anlaşılabilir bir yeri olmadığını çok net ifade etmiştik. O değerlendirmenin üstüne söyleyecek bir şey yok.
Cumhuriyet gazetesini de ziyaret etmiştiniz Selahattin Demirtaş’la. Gazetenin yazarlarının ve yöneticilerinin tutuklanmalarını bekliyor muydunuz?
Selahattin Bey’le beraber burada olduğu son gün Cumhuriyet gazetesini ziyaret etmiştik. Bunun büyük bir ihtimalle tutuklanmayla sonuçlanacağını ve Cumhuriyet yönetiminin gasp edileceğini değerlendiriyordu. Bu vesileyle oradaki gazeteci arkadaşlara hem geçmiş olsun dileklerimi tekrar iletiyorum hem de bu direnişin tarihsel olduğunu vurgulamak istiyorum. Çok önemli ve kıymetli bir mücadeleyi yürüttüklerini düşünüyorum.
Gelecekle ilgili karamsar mısınız?
Bu memlekette gelinen noktada artık sadece HDP ve bileşenlerinden ya da Kürt halkından beklenen tepkilere odaklanılmaması gerektiğini, çalınmakta olanın müşterek geleceğimiz olduğunu ve bu yangın dalgasına sessiz kalmakla bundan muaf olunamayacağını herkesin anlaması gerektiğini düşünüyorum. Karamsar değilim, gecenin en karanlık anı sabaha en yakın zamanıdır.
Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız.